KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Önce, bu maddeyle brüt rezerv, net rezerv meselesi vardı ya, hayır, onlar da Merkez Bankasının rezervidir. Bu madde analitik bilançoda ya da net rezervlerin hesabında swapların ya da başka merkez bankalarından gelen değerlerin bir yükümlülük olarak değerlendirilmesi gerektiğini gösterdiği için, bu "Net rezervlerimiz ne kadardır?" tartışmasına son verdiği için bir kere teşekkür ederim, herhâlde bu netleşmiştir.

Onun haricinde şunu sorayım, şimdi, bir anonim şirket içerisinde -burada hukukçularımız var, onlara soruyorum özellikle Merkez Bankası hukuk işlerinden sorumlu bir arkadaşımız da vardı sabahleyin hatırladığım kadarıyla- bazı emtiaların haczedilmesi, bazılarının edilmemesi mümkün müdür? Tekrar soruyorum: Bir anonim şirket içerisinde bazı emtiaların haczedilmesi, bazılarının haczedilmemesi bizim hukukumuza göre, Türk Ticaret Kanunu'na göre mümkün müdür?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Konsinye mal haczedilmez.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yani, biz kendi mevzuatımızı da kendi kanunlarımızı da burada delik deşik etmememiz gerekir. Yani, bunlar kime aittir? Bazı emtiaların, varlıkların kime ait olduğuyla, olmadığıyla ilgili tespit nasıl yapılacaktır? Bunlar uygulamada sorun olan konular.

Biliyorsunuz, Merkez Bankası bir anonim şirket, gerçek kişiler de ortak. Kamu görevi yapıyor ama bir kamu kuruluşu olarak tam sayılmıyor, özel kanunu var. Böyle bir statüdeyken böyle bir kanun çıkarmamız bizim hukuk bütünlüğümüz açısından ne ifade ediyor, ona bakmamız lazım.

Bir de uygulamaya bakalım. Demin Sayın Elitaş'la biz içeride görüşürken sizin paralelinizde açıklama da yaptı. Yabancı ülkelerden Türkiye'ye emanet edilen paralar olabilecek, rezervler olabilecek; bunlar, tabii, Türkiye'nin avantajınadır, hakikaten öyle görünüyor. Ancak, uygulamada şöyle bir şey var: Bu kararı kim alacak? Türk mahkemeleri almayacak bu kararı. Cemal Bey, sizin delaletinizle arkadaşlarımıza sorayım, şimdi, mahkeme kararı Türk mahkemesinin kararı olmayacak. Bir uluslararası sorun çünkü yabancı bir ülkenin aldırdığı bir karar bu, gelip de Türkiye'de açmayacak bu davayı, uluslararası bir mahkemede açacak. Tahkime gidecek muhtemelen, bir uluslararası mahkeme kararı olacak bu. Bu karara karşı bizim iç hukukumuzda böyle bir hüküm vardır demek mümkün müdür bir taraftan? Bu neyi engeller? Kabul ettiğimiz uluslararası bir mahkemenin kararı olacak çünkü bir yerli mahkeme kararı olsa, yerli mahkemeler yani Türk vatandaşlarının açtığı bir dava söz konusu olsa, Türkiye'de açılan bir dava olsa Türk lirası karşılığı bu bedel ödenir, sorun değil. Ama bir yabancı mahkeme olacak, uluslararası bir mahkeme olacak, yabancıların açtığı bir dava söz konusu olacak, onların kararını, "Bizim hukukumuzda 'Merkez Bankası Kanunu'nda haczedilemez.' diye bir hüküm var." diyeceğiz, kabul etmeyeceğiz uygulamada bu mümkün müdür? Değildir. Nasıl Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını kabul etmek durumundaysak burada da uluslararası mahkemelerin, tahkimin kararını kabul etmek zorundayız. Biz, şimdi, şu köprüler, KÖİ projeleri dolayısıyla Londra mahkemelerinin kararlarını reddetme durumunda mıyız? Mümkün değil. Aynı şekilde, tahkimin verdiği kararı... Yani bunu boş yere buraya yazıyor, bir anlamı yok dolayısıyla; hiçbir anlamı yok uygulamada.

Bir de böyle bir konu gündeme gelirken ben bu konuyu sabahleyin, bir itibar meselesidir, bir güven meselesidir diye de gündeme getirdim. Böyle bir konuyu gündeme getiriyorsak buraya gelene kadar, Meclise gelene kadar bu konunun Hazine ve Maliye Bakanlığı, Merkez Bankası, Cumhurbaşkanlığı gibi kurumlar içerisinde tartışılmış olması, ondan sonra buraya gelmesi lazımdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamamlayalım.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalet Bakanlığının konuyla ilgili görüşünün olması lazımdı. Hiçbir şekilde görüş alınmadan, devlet içerisinde kurumsal bir hemfikir söz konusu olmadan buraya getirilmiş, üzüldüm böyle olmasına. Konuyu biz burada etraflıca tartışıyoruz milletvekilleri olarak, iyi de yapıyoruz, doğrusu da budur ama buraya gelmeden önce devlet mekanizması içerisinde bunların görüşülmesi, konuşulması, yazılı bir karara bağlanması, istişare edilmesi, sonra gelmesi gerekirdi bu kadar önemli bir konunun. Görüyorsunuz, uygulamada bunu uygulama şansımız da yoktur ve kendi hukukumuzu da kendi Ticaret Kanunu'muzu da bunu çıkararak yok sayıyoruz bir anlamda.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.