| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4469) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 30 .05.2022 |
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerime 2 eleştiri yaparak başlamak istiyorum. 1'incisi; önümüzdeki kanun teklifi, 2'si yürütme ve yürürlük maddesi olarak toplam 31 maddeden oluşmaktadır. Kanunun adı "Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik" olarak belirtilmiş. Yine, Çevre Komisyonu tali komisyon olarak hâlihazırda toplantısını yapmış. Çevreyi ilgilendiren hususların Çevre Komisyonunda görüşülmesi ve oradan çıkması daha uygun olacaktı; hem zaman tasarrufu açısından hem de görüşmelerin komisyonlara daha ilişkili olduğu bir görüşme gerçekleştirilebilirdi. Bu, tercih edilmemiş, bunun gerekçesini merak ediyorum.
2'ncisi; bildiğiniz gibi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin genel kurul çalışmaları vardı. Odaların görüşleri bizler için kıymetli ve değerlidir. Nasıl ki Sayın Bakan Yardımcısı burada bir görüş ortaya koyuyorsa meslek odaları da bu çalışmalara aktif katılmalarıyla bizlere değişik fikir verebilirlerdi. Bu durumda şöyle bir manzara ortaya çıkıyor: Bakanlıkların yıllarca üzerinde çalıştıkları konulara bizim birkaç gün içerisinde hâkim olmamız bekleniyor. "Bakanlık yasa yollasın, milletvekilleri bir haftada görüşsün." mantığı eksik bir mantıktır.
Kanun teklifinin geneli üzerine sözlerime başlamadan önce birkaç hususa daha dikkat çekmek isterim. Bu torba yasa mantığı gerçekten usul açısından sorunlu ve problemli bir durumdur. A bakanlığından üç beş maddeyle yola çıkan bir teklif buraya gelinceye kadar 30 madde oluyor. "Hazır Meclise gidiyorsun, bizim şu maddeleri de torbaya atıver." gibi bir durum var. Benim önerim: Yeni bir komisyon kurulsun, komisyonun adı da "torba teklif komisyonu" olsun. İçinde her partiden, her alanda 1 vekil olsun, görüşsünler. Ne gerek var bu kadar değişik komisyon yapmaya?
Neredeyse hiçbir komisyon kendi ihtisas alanları üzerine etkin bir çalışma yürütemiyor, teknik çalışmalar yerine eksik çalışmalar oluyor. İşte, Adalet Komisyonu, Tarım Komisyonu ve Orman ve Köy İşleri Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunun görüşlerini dahi alamıyoruz. Madde sayısı ister 1 olsun ister 10, fark etmez. Bizler burada yasama işi yapıyoruz ve buradan çıkan tüm kararlar 84 milyonu bağlıyor. Bu kadar büyük bir sorumluluğu bu torba yasa mantığıyla işlevsizleştirmek ve niteliksiz hâle getirmek doğrusu büyük bir sorundur. Torba yasa olmaz mı? Tabii olabilir ama bunun usulü de şudur: İlişkili olması. Yani "İmar Kanunu'nda değişiklik" dersiniz, yanında Yapı Denetimi Kanunu, onun yanında Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun olur ama bir yandan "Devlet Su İşleri yetkisi Cumhurbaşkanına." diyoruz diğer yandan Tapu ve Kadastro ek ödemeyi konuşuyoruz.
Değerli milletvekilleri, Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi toplamda 14 kanun ve 5 ayrı komisyonu ilgilendiren bir torba teklif olarak karşımızda durmakta. Maddelerle ilgili görüşlerimizi maddelerde yeniden tartışacağız kuşkusuz ama bazı hususlara değinmek isterim.
Özellikle 1'inci maddeyi mantık açısından bir yere oturtabilmek gerçekten çok zor. Devlet Su İşleri bütün su kaynaklarının planlaması, yönetimi, geliştirilmesi ve işletilmesinden sorumlu bir kuruluştur. Devlet Su İşleri vizyonu su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve yönetilmesi olarak tanımlanmıştır. Bu ülkede kurum ve kuruluşların tamamı sürdürülebilir bir yönetimin sağlanması amacındadır. Her şeyi ve tüm yetkiyi merkezde toplamanın gerekliliği ise bütün kurumların kapısına kilit vuralım gitsin anlamındadır. Devlet Su İşleri bu konuda hatalı bir karar verirse Meclis daha sonra Bakanlık daha doğrusu Cumhurbaşkanı buradan hesap sorabilir. Peki Cumhurbaşkanı hatalı bir karar verirse kim bundan hesap soracak? Hiç kimse. "Ben yaptım oldu." mantığıyla gidiyor işler. Onun için son derece yanlış bir karar. Kuraklık söz konusu fakat bu, yeni bir durum değil. Kuraklıkla mücadele olarak maksat oranların yetkisi Cumhurbaşkanına geçsin deyip çözümü buluyorsanız vay hâlimize! Kuraklıkla mücadele bu şekilde olmaz. Sorunlarla bilimsel ve teknik mücadele edilir; sizlerse teknik mücadele değil, eksik mücadelenin yol ve yöntemlerini dağıtıyorsunuz. Üç tarafı denizlerle çevrili bir coğrafyada kuraklık beklentileri ve senaryoları karşısında son derece hazırlıklı ve donanımlı olunması gerekir. Bunun için de minimum elli yıllık bir plan yapmamız gerekiyor. "Desalination plant" yani deniz suyunun arıtılması proje çalışmalarına bugünden başlamamız gerekir, yoksa kuraklık kapıyı çalınca başı kesik tavuklar gibi zıplamanın veya sudan çıkmış balık gibi can çekişmenin anlamı yok. Enerji mühim bir konsept ama insan enerjisi olan gıda ve güvenilir gıda temini her şeyin başında gelir. Kıtlık yani gıda krizi olduğu zaman enerji hatlarınız tam kapasiteli elektrikli olsa ne anlam taşır ki.
Bir de bu arıtma tesislerine değinmek istiyorum. Bu arıtma tesislerinde enerji sorunu derhâl çözümlenmelidir. Bakın, Van Gölü havzasındaki il ve ilçelerin arıtma sistemleri var, hiçbir tanesi sağlıklı olarak çalıştırılmıyor ve Van Gölü'ne kanalizasyon direkt deşarjı yapılıyor. Bunlar için de önlem alınması lazım. Enerji büyük sorun ama bunu direkt deşarjla çevremizi kirletmektense buna kısa sürede bir çözüm bulmamız gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.