KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN - Çok değerli üyeler, öncelikle şunu özellikle istirham etmek istiyorum: Komisyon çalışmalarımızın daha sağlıklı yürüyebilmesi için, tabii ki doğal olarak sonuçta siyasetçi olmamız sebebiyle bazen polemik çerçevesinde, karşılıklı olarak -bunu hiçbir istikamete işaret ederek ifade etmiyorum- bazen, böyle, yanlış anlaşılmaya mahal verecek veya iğneleyici ifadeler olabiliyor. Bunu bundan sonra da engelleyebilecek durumda değiliz sonuçta fakat bu konuyla ilgili ben özellikle şunu istirham ediyorum: Yani, bir kere, Komisyon toplantılarımızla ilgili sonu açık bir imkânımız yok, süremiz yok. Burada hani sekiz saat konuşma imkânımız olsa belki biraz daha farklı değerlendirebiliriz ama işte, şimdi on ikiyi on üç geçiyor; bundan sonrasıyla ilgili, belki, bundan sonraki toplantıda Divanı da toplayıp bu vakit konusunda tekrar görüşürüm arkadaşlarımla ama normalde iki saat üzerine planlanan bir toplantıydı. Herhâlde bugün itibarıyla da işte kırk beş dakikamız kaldı, nasıl yapacağız bilmiyorum. Ancak usulle ilgili bunları konuşmak da önemli tabii ki, mutlaka konuşulması gerekir fakat bunların sağlıklı yürüyebilmesi için bu karşılıklı, şahsileştirici, iğneleyici ifadelerden herkesin özellikle kaçınmasını istirham ediyorum. Kim adına, hangi, kime yönelik söylenirse söylensin, ben Komisyon Başkanı olarak her bir vekilimizden burada özür diliyorum. Bundan sonra bu gibi şeylerin olmaması noktasında da herkesin özel bir gayret sarf etmesini özellikle istirham ediyorum. Bunu baştan ifade etmek istedim.

Bunun dışında, talep edildiği için, Komisyon, o günkü, ben işte... Fikri Bey, siz herhâlde belirtmiştiniz...

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (Mersin) - Evet.

BAŞKAN - Protokoldeki hani o meselelerin konuşulduğu, protokoldeki ilgili kısmı çıkarttırdım. Ben de şimdi sizlere kısaca okuyacağım o bölümü. Bunun ötesinde, başlıklar olarak hangi başlıkların bize ulaştığına dair önergelerin, önerge başlıkların bize ulaştığına dair konuları da liste olarak arkadaşlarımız hazırladılar, onları da şu anda dağıtıyorlar.

Bunun ötesinde, bunların içerikleriyle ilgili de bilgi sahibi olmak tabii ki hepinizin hakkı. Bu sebepten dolayı da bu toplantıdan sonra bugün, en geç yarın sizlere tüm önergeleri ulaştırmak üzere dağıttıracağım inşallah.

Bunun ötesinde, konuya geçecek olursak, deminki tartıştığımız hususa geçecek olursak, 17/12/2015 tarihli toplantıda şu şekilde ifade etmişiz: "Komisyonumuza yapılan başvurular var, alt komisyon önergeleri var, bu alt komisyon önergeleriyle ilgili bilgileri sizlere takdim edeceğim." demişim, ondan sonra da usulen bunları geliş sırasına göre görüşmemizin mümkün olduğunu ifade etmişim. "Buraya ulaşan ilk iki önerge içerik olarak aynı mahiyette olduğu için ikisini birleştirerek mülahaza edebiliriz." demişiz. "Bunun birincisi mülteci hakları konusu. Mülteci hakları konusuyla ilgili gelen bütün dilekçeleri ben sizlere başlık olarak ifade edeyim. Ben başlık olarak ifade ediyorum, bunların detaylarını arkadaşlar sizlere gerekçeli bir biçimde takdim edecekler." demişiz. Mülteci hakları alt komisyonuyla ilgili başvurumuz var, bunu görüştüğümüz için zaten bunun detayına girmeye gerek yok. Onun dışında "Mahmut Tanal Bey ve arkadaşları tarafından sunulan başvuru var." demişiz. Bunun ötesinde, 12 Eylül askerî darbesinden sonra oluşturulan Diyarbakır 5 no.lu Cezaevinden bahsetmişim, yine hükümlü ve tutuklu haklarını inceleme alt komisyonu konusundan bahsetmişim. Akabinde 28 Şubat sürecinde gerçekleştirilen hak ihlalleri konusunu bahsetmişim. Şimdi hani burada öncelik şu bu falan derken, bakın bunu bile şu anda normalde gündem sırası bunundur, bunun görüşülmesi gerekiyor fakat ben, Fatma Hanım'dan özellikle bu konuyla ilgili rica ederek bir sonraki gündeme bunu almak üzere, özellikle Batı dünyasında... Yani İnsan Hakları Komisyonu sadece Türkiye içi değil Türkiye dışında bir gündem maddesinin olması... Bizim dışarıda 6 milyon insanımız var, Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan 20 milyon Müslüman var. Bunlarla ilgili de Meclisin ciddi sorumlulukları olduğu düşüncesiyle ben, özellikle Batı'daki İslam düşmanlığı konusu geçmiş komisyon, alt komisyonlarda da sadece olay bağlamında ele alındığı için İslam düşmanlığının temel sebepleri ve sonuçları, yargı, yürütme ve yasama nezdindeki sonuçları ele alınmadığı için bu konuyla ilgili bir önerinin karara bağlanmasının -oy birliğiyle hatta karara bağlanmasının- Meclisin itibarı açısından da çok faydalı ve uluslararası boyutu itibarıyla da önemli olduğu kanaatini ifade ettiğim için, zaten bunu da bu şekilde gündeme almışız. "Batı ülkelerinde İslam düşmanlığı inceleme alt komisyonu" şeklinde ifade etmişiz. Ve çocuk hakları alt komisyonuyla ilgili söylemişiz. Ondan sonra da yine sıralama itibarıyla ırkçı ve nefret suçları alt komisyonu. Bakın, diğerlerinde o zamanda hatırlıyorum, yanlış hatırlıyorsam düzeltirsiniz, ondan sonra herhâlde siz ve diğer hanımefendi de "Bizim de başvurularımız var." demişti.

ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Kaybolmuştu, araya girmiş oldu.

BAŞKAN - Evet, onları da bu şekilde gündeme aldık ve ondan sonra da işte birçok başvuru geldi buraya, toplam olarak 19, artı karar aldığımız veya reddettiğimiz yani toplam 25 görünüyor şu anda.

ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Ama acaba kaybolduğu için mi geriye kaldı bilmiyorum tabii, o gün biliyorsunuz bir sıkıntı yaşamıştık.

BAŞKAN - Eyvallah, tamam. Teşekkür ediyorum.

Yani şimdi durum bu.

Ben, bu çerçevede, hatta ileride de şunu demişim, sonraki sayfada: "Evet, bu kadar başvuru beklemiyordum ilk toplantıda, bu başvuruların tamamını da bugün görüşmemizin mümkün olmadığını takdir edersiniz. Toplantıyı 12.30 gibi bitirmeyi düşünüyorum. Bu çerçevede de bugün itibarıyla şimdilik sıralamasına göre 5 başvurunun görüşülmesi noktasında arkadaşlarımıza söz vereceğim." diye ifade etmişim. Zaten geçen hafta gündeme almadığımız için, zaman yetmediği için bu hafta o gündemin devamını getiriyorduk aslında, meselemiz buydu. Tabii bu usul tartışmasıyla şu anda ertelemiş olduk. Yani burada sonuçta hani ben özellikle şu konuda...

Ha şunu da söyleyeyim: Kırım ve Ahıska Türkleriyle ilgili, bu, öne mi çekilmiş hususuyla ilgili bir şey olursa bunda haklısınız. Bu konuyla ilgili, bana aslında Ahıska Türkleriyle ilgili ta zamanında İsmail Bey'den başvuru gelmişti, çok önceden gelmişti -yani sonuçta takdir sizin söylediğime inanıp inanmamak- fakat o konuyla ilgili ben geliştirilmesi gerektiği kanaatinde olduğum için bunu da sonuçta formel olarak şeye aldırmadım ama gelmişti bu konuyla ilgili, bunu da ifade edeyim Ama buna rağmen yani o konuyla ilgili "O da öncelikli olarak gelmişti." gibi bir iddiaya sahip değilim, öncelikli olarak da bu çocuk hakları ve Batı'daki İslam düşmanlığı konusunu biz gündemimizde zaten bu kronolojik sırada bu şekilde vardı, bunu ifade etmek istedim. Bu, tabii illa şu veya bu şekilde olacak anlamına gelmiyor ama meseleyi açıklığa kavuşturmak adına konuyu arz etmiş oldum. Benim bu hususla ilgili söyleyeceklerim bu kadar.

Bunun dışında yani bu meselelerin yine gündem ekseninde görüşülüp karara bağlanması noktasında ben bunu takdirlerinize arz ediyorum yani illa sonuçta şu noktada da değiliz işte "Çoğunluk şöyle veya bu şekilde dolayısıyla bu böyle veya..." Konuşulsun yani ben bunların karşısında duran bir insan değilim.

Diğer bir husus da: Bakın şu anda 25 başvuru var. Bunların hepsinin bu İnsan Hakları Komisyonunda tabii ki görüşülmesi gerekiyor, görüşülecek yani şimdi bu bizim son günümüz değil, son gündemimiz de değil, bundan sonraki toplantılarda da görüşülecek. Ha şu ifade edilirse: "Efendim, işte yasama uzmanları itibarıyla kapasitemizin sınırlı olduğunu ifade ettiniz." Doğrudur, bunu söyledim ama ben özellikle şöyle bir husus olabilir: Biz işte 5'te çocuk hakları ve Batı'da İslam düşmanlığı konusunu alıp 6'ncı konuyla ilgili de bu tartışmalardan sonra karar verebiliriz, böyle bir şey de yapabiliriz.

Bunun ötesinde, zaten Meclis Başkanımızla İnsan Hakları Komisyonunun kapasitesinin artırılması konusunda benim görüşmem olmuştu. Burada yasama uzmanları sayısının artırılması gerektiği kanaatindeyim, iki sebepten dolayı: Bir çalışmaların daha efektif yürümesi bakımından, diğeri de İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun uluslararası birikiminin arttırılması konusuyla ilgili. Yani şu anda yasama uzmanları, bizim bünyemizdeki yasama uzmanları itibarıyla Fransızca bilen Fransa ve Frankofon bölgelerde çalışabilecek arkadaşlarımızın olmaması. Ve özellikle Almanya'da bizim 3 milyon vatandaşımız yaşıyor yani ne açıdan bakarsanız bakın Türkiye'de büyük şehirlerle mukayese ederseniz zannedersem 4'üncü büyük şehrimiz konumunda bir nüfusumuz var orada. Bunun da o ciddiyetle ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede, Almanca birikiminin de mutlaka yasama uzmanları bünyesinde olması gerektiğini düşündüğüm için bu konuyla ilgili artırılması noktasında benim çalışmam var, bilginiz olsun, bunu da arz ediyorum. Yani illa bu işi 6'da bitireceğiz diye bir şey yok. Yasama uzmanlarının da çok zorunlu olmadığı konular da olabilir, araştırma konuları da olabilir veya çok fazla onların zamanını meşgul etmeyecek olay mahalli meseleleri de olabilir, bu çerçevede bunları da ele alabiliriz kanaatindeyim.

Bu konuyla ilgili söz almak isteyenler?

Buyurun.