| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4469) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 30 .05.2022 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Evet, getirilen kanun teklifinde aşağı yukarı 6-7 madde Müsilaj Araştırma Komisyonunun görüştüğü konuları ilgilendiriyor. Bu torba içerisinde değil de bağımsız bir şekilde bu teklifin getirilmiş olmasını tercih ederdik açıkçası ancak hızlı bir şekilde getirilmek istendiğini düşünerek orada bir opsiyon tanıyoruz size. Ben, öncelikle, Komisyon çalışmasıyla ilgili, arkadaşlarımızı bilgilendirmek istiyorum. Yaklaşık dört ay süren bir çalışma yaptık. Ben, buradan, Komisyon Başkanımız Sayın Mustafa Demir'e ve Komisyonda görev alan tüm arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Hakikaten konunun önemi dâhilinde, ciddi anlamda, iyi niyetli, uyumlu ve birçok konuda da hemfikir olduğumuz bir çalışma ortaya çıktı, bunun altını çizmek lazım. Elbette ki anlaşamadığımız konular oldu, bunları da Komisyonda çok tartıştık ve biz tabii ki muhalefet partisi olarak muhalefet şerhimizi yazarak, özellikle uyumlu olmadığımız, itiraz ettiğimiz konularla ilgili de muhalefet şerhimizi sunduk. Sonunda da rapor çıktı ve bugün, işte, onunla ilgili bazı düzenlemeleri görüşüyoruz.
Evet, müsilaj ve deniz kirliliği, aslında, kolay çözülemeyecek kadar çok etkene dayanan karmaşık bir sorun ve çok büyük de bir çevre sorunu. Aslında, müsilaj bir neden değil, bir sonuçtur diyebiliriz. Yani neresinden başlayalım diye baktığımda, evet, Marmara Denizi'nin jeolojik yapısından kaynaklı durağan bir deniz olması ve deniz suyundaki sıcaklık artışı, iklim değişikliği, iklim değişikliğiyle birlikte küresel ısınma da sebepler arasında sayabileceğimiz çok önemli etkenler. Ancak biz insanoğlunun üzerinde etkili olabileceğimiz en önemli alan nedir diye baktığımızda elbette ki denizlerde yaratılan kirlilik. Şimdi, bu kirliliğin nedenleri nedir diye baktığımızda, en başta da yine, yoğun, kontrolsüz ve plansız şehirleşme sonucu aşırı nüfus artışı, inşaata dayalı bir ekonomik büyüme modelinin seçilmiş olması, yürütülmesi ve hâlâ da yürütülmeye devam ediliyor olması. Bu model elbette ki bu süreç içerisinde çok ciddi anlamda da bir inşaat rantını ortaya koydu. Kentsel ve evsel atıkların yoğun şekilde yeterli arıtma olmadan denize verilmesi sonucu çıktı tabii ki bu süreçten. Aynı şekilde, sanayinin atıklarının yine kontrolsüz ve yeterli arıtma olmadan derelerimize, denizlerimize bırakılması da Marmara Denizi'nin bir çöp yığını hâline gelmesine neden oldu bugüne kadar. Şimdi, böyle bir süreçte, elbette ki müsilaj yaşandığı zaman Bakanlığın hızlı bir şekilde sürece müdahale etmesini, 22 maddelik bir acil eylem planı çıkarmasını, bir bilim kurulu oluşturmasını olumlu görebiliriz, takdirle karşılayabiliriz ama şunu da Komisyonda sorduğumuz gibi yine burada soruyoruz: Yirmi yıldır ülkeyi yöneten bir iktidarsınız, bu şekilde müsilajın bir mesaj mı vermesi gerekiyordu, denizlerimizin üzerinin bir anda müsilajla kaplanması mı gerekiyordu? Çünkü biz kirletmeye devam ettikçe, ne kadar arıtma yaparsak yapalım bu arıtmaların da faydası olmayacağı görünüyordu ve gerekli önlemlerin alınması, bu kirletmenin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınması, şehirleşmenin kontrollü yapılması gerekiyordu ama bunlar yapılmadı ve biz, bugün, bu tartışmayı burada yapıyoruz, işte önlemler almaya çalışıyoruz.
Başta da söylediğim gibi, getirilen kanun teklifinde sınırlı bir düzenleme yapılmış ama yine de getirilmiş olmasını olumlu karşıladığımı belirtmek istiyorum hızlı bir şekilde. Komisyon Başkanımız Sayın Mustafa Demir'in de bu konudaki samimiyetine inanıyorum ama yine de içeriğiyle ilgili tartışacağımız önemli şeyler var.
Yapılması gereken çok çalışma var ancak bu maddeler gelirken başka bazı acil şeylerin de getirilmiş olmasını tercih ederdim çünkü her konu, her şey birbiriyle bir etkileşim hâlinde ve bütünsellik içeriyor. Örneğin, ben, bu kanun teklifinde Marmara havzasındaki hidroelektrik santralleri ve termik santrallerin denizden çekerek kullandıkları soğutma suyuyla ilgili de bir düzenlemeyi görmek isterdim çünkü günde 9,8 milyon metreküp soğutma suyu çekiliyor, sonra, yine bu firmalar, bu santraller binlerce metreküpü 35 santigrat gibi bir sıcaklıkta denize geri veriyorlar. Bu da özellikle Marmara Denizi'nde oluşan kirliliğin en önemli etkenlerinden bir tanesi.
Bunun yanında, ciddi anlamda bir sorun teşkil eden, kirlilik anlamında bir sorun teşkil eden Ergene havzasıyla ilgili daha net düzenlemelerin yine bu düzenlemenin içerisinde getirilmesini beklerdim. Ancak sadece arıtmalarla ilgili, ileri biyolojik arıtmaların acilen yapılmasıyla ilgili düzenlemeler üzerinde durulmuş. Evet, Komisyonda da tüm arıtmaların ileri biyolojik arıtmaya dönüştürülmesi ve bundan sonraki yapılacak olan arıtmaların da ileri biyolojik arıtma olarak yapılması gerektiği konusunda Komisyon üyeleri olarak hemfikir olduk. Ancak getirilen düzenlemede yine sıkıntılı şeyler var. Örneğin, belediyelerin yapmaları gereken arıtma tesislerinin yap-işlet-devret modeliyle yapılması getiriliyor. Komisyon toplantılarında da bu modelin kötü uygulamalarından dolayı konuya şüpheyle yaklaşmıştık.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Marmara hâlâ alıcı bir ortam olma özelliğini koruyor, bu değişmedi. Deniz altındaki biyoçeşitliliğin azalması, su kalitesindeki bozulma, hipoksi yani oksijen eksikliği hâlâ devam ediyor, deniz çayırları zarar görmeye devam ediyor.
Şimdi, buradan baktığımızda, siyasi ve rantsal yaklaşımların bir kenara bırakılıp müsilaj ve denizlerdeki kirliliği birilerine fırsat kapısı hâline getirmeden, samimi şekilde çözmemiz gerekiyor. Bu konuya da 29'uncu maddedeki düzenleme iyi bir örnekti. Ancak biraz önce aldığım bir bilgiyle bu maddede yeniden bir düzenleme yapılacağını öğrendim. Bunu da olumlu bulduğumu paylaşmak istiyorum.
Ayrıca, aslında kirlilik, denizlerimizdeki kirlilik sadece Marmara'yla ve boğazlarla sınırlı değil. Evet, alt ve üst akıntıyla Marmara Denizi bugün durağan yapısıyla acil bir alarm veriyor ancak Karadeniz, Ege ve Akdeniz'deki kirliliğin üzerinde de durulması ve acilen onlarla ilgili, bu denizlerimizle ilgili de önlemler alınması gerekiyor.
Şimdi, değerli Komisyon üyeleri, biraz maddelere de ben değinmek istiyorum.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Toparlayabilir miyiz Emine Hanım.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Toparlayayım ama son konuşmacı olduğum için...
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Son değilsiniz.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sondan bir önceki sanırım.
Bir sınırlama getirildiğini görüyorum.
Öncelikle, madde 1'le ilgili ben de bir eleştiri getirmek istiyorum. Ben de bir inşaat mühendisiyim, mesleğim icabıyla da... Devlet Su İşlerinin yaptığı baraj, gölet, depolama tesislerinin hangi amaçla kullanılacağına dair kararı Cumhurbaşkanının vereceğine dair bir düzenleme getiriliyor. Şimdi, Devlet Su İşleri, gerçekten, Türkiye'de sulama sistemleriyle ilgili, su kaynaklarımızın korunmasıyla ilgili ciddi çalışmalar yapan çok önemli bir kurum ve sonuç olarak, uzmanlık alanı gerektiren, bilimsel olarak çalışan bir kurumda, uzmanlık alanı olmamasına rağmen son kararı neye göre, hangi kriterlerle Cumhurbaşkanı verecek? Şimdi, zaten bu bir kurum ve kendi içinde Türkiye'de önceliklendirilmesi gereken yatırımları, yatırımların boyutlarını, ihtiyaçları analiz ederek ve projelendirerek yapan bir kurumda neden Cumhurbaşkanına böyle bir yetki veriliyor? O zaman, şunu anlıyoruz biz bu düzenlemeden: Bundan sonra Devlet Su İşlerinin yapacağı projeler tamamen siyasi anlamda değerlendirilecek ve buna göre yönlendirilecek, buna göre önceliklendirilecek, ülkenin ihtiyaçlarından çok AK PARTİ iktidarının ihtiyaçları ya da işte, topluma vermek istediği mesajlar önceliklendirilecek. Bu da tamamen bilimden uzaklaşmaya neden olacak ve toplumun, halkımızın, bölgelerimizin sorunlarının çözümünden de uzaklaşmaya neden olacak.
Şimdi, diğer bir konu, madde 8'de boğazlar, Susurluk havzası dâhil, Marmara Denizi hidrolojik havzasında ve İstanbul, Bursa ve Kocaeli'nin tamamındaki yerel yönetimlere ileri atık su arıtma çamuru işleme ve bertaraf tesisi ile atık geri kazanım ve bertaraf tesisleri gibi atık alanına yönelik altyapı yatırımı yapma yükümlülüğü getiriliyor. Evet, güzel, bunları, bunların bir an önce acil bir şekilde yapılmasıyla ilgili hep Komisyonda konuştuk. Ancak kanundaki düzenlemede belediyelere altı aylık bir süre getiriliyor ve eğer yerel idarelerce yapılamaması durumunda Bakanlık kendisi bu yatırımları yapacak. Yaptığı harcamalar ilgili yerel yönetimin hazine veya İller Bankası paylarından mahsup edilecek. Maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları yine Cumhurbaşkanı belirleyecek.
Şimdi, Komisyonda da birçok belediyemizle ilgili bu konuyu tartıştık ve bu arıtma tesislerinin yapımıyla ilgili ciddi problemler olduğunu gördük. Ben İstanbul'la ilgili bir iki örnek vermek istiyorum. Çok detayına girmeyeceğim. Yine, İstanbul Vekilimiz, Komisyon üyesi Sayın Gökan Zeybek detaylı bir şekilde İstanbul'la ilgili konuştu ama Komisyonda İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu'nun verdiği bazı örnekler vardı ve bu örnekler üzerinden, aslında sorunların çözülmeden altı ay gibi bir süre verilmesi ve bunun Bakanlık tarafından yapılacak olması birbiriyle çelişen şeyler. Şimdi, nedir ihtiyaç olan? İSKİ bünyesinde bugün 10 adet ileri biyolojik atık su arıtma tesisi var, yapımı devam edenler var, planlama aşamasında olan tesisler var ve günde yaklaşık 4,5 milyon metreküp su arıtılıyor. Evet, acilen bu tesislerin hayata geçirilmesi gerekiyor ama sorunlardan biri -Komisyonda da konuşmuştuk bunu- arazi sorunuydu. Merkezî yerlerde -Sayın Zeybek'in de söylediği gibi- bu sorun nasıl çözülecek? Evet, yapılsın ileri biyolojik arıtma ama sorun, yerelde baktığımız zaman ciddi engeller teşkil ediyor. Mesela Kadıköy Moda'da nasıl alan açılacak?
Yine, ikinci sorun finans sorunu. Yine, Genel Müdürüm Başakşehir'de yaşadıkları sorunu Komisyona taşımıştı. Neydi? Evet, arazi bulunuyor, arazi talep ediliyor ama Millî Savunma Bakanlığı tarafından reddediliyor. Yine, Tuzla Pendik'te 250 bin metreküplük ileri biyolojik arıtma tesisi planladıklarını ama Savunma Sanayi Müsteşarlığının olumsuz cevap verdiğini söylemişti Komisyonda.
Şimdi, altı aylık bir sürede bu planlamanın yapılabilmesi için bir belediyenin arazi sorununu çözmüş olması ve bu planlamayı yapabiliyor olması lazım. Bunlar çözülmeden... Altı ay içerisinde bunların çözüleceğiyle ilgili, siz Bakanlık olarak söz veriyor musunuz? Belediyelere böyle bir yardımda, destekte bulunacağınızın sözünü veriyor musunuz?
Bu anlamda, ya, bu altı aylık sürenin yeterli... Evet, acilen yapılması önemli ama altı aylık süre gerçekçi bir süre değil. Yerel yönetimlerle bu süreyle ilgili bir istişare yaptınız mı Bakanlık olarak? Onlardan bir ön bilgi, bir görüş aldınız mı? Neye göre altı ayı belirlediniz? Birinin kafasından hani "Altı ay süre verelim." diye mi geçti? Bu konulara daha bilimsel yaklaşılmalı, daha planlı ve programlı gidilmeli.
Finans ihtiyacı için, gördüğümüz kadarıyla yap-işlet-devret modeli düşünülüyor ve belediyeler aslında bu sisteme zorlanıyor. Getirilen kanun teklifiyle belediyelerin bu sisteme zorlandığını da görüyoruz.
Mesela, bu kanun teklifinde yine şunun getirilmesini beklerdim ben: Belediyelerin Bakanlığa ödediği katkı payları var. Bu katkı paylarını artık Bakanlık almasa ve belediyeler ödedikleri katkı paylarını bu arıtma tesislerinin yapımında kullansa; bununla ilgili bir düzenleme neden getirilmedi bu kanun teklifinin içerisinde?
Atıkla ilgili katkı paylarının yani belediyelerin Bakanlığa vermiş olduğu katkı paylarının belediyelere geri ödenmesi, bundan sonra alınmaması hatta ödenmiş olanların geri ödenmesi... Ben Bakanlığa bununla ilgili bir soru önergesi göndermiştim "Bu alınan paylar nerelerde kullanılıyor?" diye ama bir cevap gelmedi bununla ilgili. Bunun da yapılması gerekiyor. Yani belediyeler burada çok zor durumda kalacak.
8'inci maddenin yeniden gözden geçirilmesi ve düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum ve maddeler görüşülürken tekrar göz önüne alınmasını öneriyorum.
Yine, bununla bağlantılı olarak, 6'ncı maddede getirilen düzenlemeye değinmek istiyorum. 6'ncı maddede getirilen düzenleme olumlu bir düzenleme, teşviklerle ilgili. Özellikle bir sanayi tesisi kullandığı suyu arıttıktan sonra kendi tesisinde yeniden kullanıyorsa harcadığı enerjinin yüzde 100'ü devlet tarafından yani Çevre ve Şehircilik Bakanlığından karşılanacak. Bu olumlu bir teşvik, bu olumlu bir düzenleme ancak belediyelerle ilgili, yerel yönetimlerle ilgili, özellikle gri su kullanımıyla ilgili, belediyelerin teşvik edilmesi yönünde böyle bir düzenleme yapılsa olumlu olmaz mıydı? Yerel yönetimlerle ilgili, yine OSB'lerle ilgili bir düzenlemenin bu maddeye ben eklenmesini öneriyorum. Eğer altı aylık süre içerisinde belediyelerin arıtma tesislerini yapması isteniyorsa onların da biraz daha gelirlerinde rahatlama sağlanması gerekiyor çünkü ciddi anlamda finans problemleri var.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Emine Hanım, müdahale etmek istemiyorum ama hakikaten...
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ben, evet, müdahale ettirmeden bitiyorum zaten, bitiriyorum, bitiriyorum.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Tamam efendim.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Diğer maddelerle ilgili görüşlerimi de maddelerin sırası geldiğinde belirteceğim. Anlayışınız için de teşekkür ediyorum. Birbiriyle bağlantılı maddeler olduğu için ve maddelere gelmeden görüşlerimi bildirmek istediğim için biraz uzun oldu.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.