KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET METİNER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önce, cezaevi komisyonuyla ilgili bir öneri var: Yani bu doğrudan Cezaevi Komisyonunu ilgilendiren bir konu, bunun için bir araştırma komisyonu oluşturulmasını çok gerekli bulmuyorum; gazetecilere cezaevlerinde uygulanan tecridin incelenmesi. Bunu sanıyorum, zaten bugün Cezaevi Komisyonu olarak toplanacağız, o konuyu gündemimize alırız, yapılması gereken inceleme varsa yaparız. Bunun için ayrıca bir komisyonun kurulması gerektiğine inanmıyorum.

Diğer bir konu da tabii, politik mülahazalarımız çok önemli ama Orhan Miroğlu'nun söylediklerini hepimizin çok dikkate alması gerekiyor, sonuçta bir memleket meselesi söz konusu. Siyasal pozisyonlarımız üzerinden kendi ülkemizin birliğine, dirliğine zarar verecek söz ve davranışlar içine girmememiz gerekiyor. Burada her bir şeyi konuşabiliriz ama Orhan Bey'in de söylediği gibi, ülkenin koşullarını biliyoruz yani uzayda yaşamıyoruz, bölgenin gerçeklerini biliyoruz. Burada silahlı bir örgüt fiilî bir işgal içinde, yüz binlerce Kürt bu zulümden dolayı kaçıyorlar. Sokağa çıkma yasakları var bu terör unsurlarıyla mücadele için. Biz burada kalkıp sokağa çıkma yasağının doğurduğu insan hakları ihlallerinden bahsediyoruz. Yani, ben bu konunun çok fazla politize edildiği kanaatindeyim. Bu politik tutum üzerinden hiçbir siyasal partinin de doğru bir sonuç devşireceği kanaatinde değilim. Onun için, yani daha güvenlik güçlerinin girmekte zorlandığı yerlere İnsan Hakları Komisyonu üyeleri olarak bizim girmemizi talep etmek çok akıllıca bir öneri değil, gerçekçi bir öneri değil. Bunun yeri ve zamanı şimdi değil.

Şimdi, bölgedeki STK'ları biliyoruz, birbirimizi kandırmayalım, ben şu an İstanbul Milletvekiliyim ama bölgenin bir insanıyım. Bir dönem bölgenin milletvekilliğini de yaptım, milletvekilliği yapmadan önce de bölgeyi bilirim. Bölgedeki STK'ların gerçekliğine de biliyoruz. Çok sayıda asılan tabelaların altında neler yapıldığını, aslında "STK" diye tanımlanan o derneklerin gerçekte STK olmadıklarını da biliyoruz. Yani, tabela asmak, bir örgütün talimatı doğrultusunda hareket etmek bir derneği STK kılar mı? O ayrı bir tartışma konusu. Ama, çok sayıda gidip böyle STK'larla görüşüp gelip rapor düzenlemenin hiçbir şeye faydası yok, işte Orhan kardeşimiz söylediler. Yani, rahmetli Tahir Elçi'nin yardımcısı bir görüş beyanında bulunuyor ya; hendek siyasetinden dolayı, bu ölümün yaşandığını söylüyor! Ya, bu bir tespittir yani yanlış da olsa bir tespittir ya. Sırf bunu söyledi diye yapılan şeyler ortadayken biz hangi gerçeklik zemininde gidip orada incelemelerde bulunacağız Allah aşkına. Nasıl bulunacağız ya, kurşunların havada uçuştuğu, roketatarlarla tacizlerin yapıldığı ve belki de dünya tarihinde ilk defa artık, ambulansların bile zırha büründürüldüğü bir bölgede nasıl inceleme yapacağız arkadaşlar. Yani, bunu AK PARTİ'yi köşeye sıkıştırma siyaseti olarak ele almanın hiçbir yurtseverlikle, ulusalcılıkla bağdaşır yanı yok arkadaşlar. Yani, hasta almaya giden ambulanslar bile taranıyor, artık ambulanslara zırh giydiriliyor, her birimize zırh mı giydirilecek yani? Belki birilerinizin bölgeye gidip PKK güdümündeki, emrindeki STK'larla görüşmek gibi bir sorununuz olmayabilir. Ama, birçoğumuzun seyahat etme özgürlüğü yok arkadaşlar. Farklı düşüncelerinden dolayı ölüm tehditleri alan insanlar, işte, farklı bir görüş açıkladığı için iş yeri kurşunlanan, tehdit alan insanların yaşadığı bir bölgeden bahsediyoruz, bir Türkiye gerçekliğinden bahsediyoruz. Dolayısıyla, bu konunun niye bu kadar çok politize edildiğini anlayabilmiş değilim. HDP'nin bu işi politize etmesine hiçbir itirazım olmaz, durduğu yer öyle bir yer ama Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların bu olay üzerinden AK PARTİ'yi köşeye sıkıştıracak bir siyaset izliyor olmasını kendi adıma söylüyorum, ulusalcılıkla, yurtseverlikle bağdaştırmıyorum. Şartlar olgunlaşsın, her bir şeyi yerinde inceleyelim, her bir şeyi. Ama, sabah akşam da kendi ülkemize küfretmeyelim yani "faşist devlet", "katil", "katliamcı", "İsrail devleti neyse Türkiye devleti de bu." Yok, böyle bir gerçekliğimiz arkadaşlar.

ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Önergemizde böyle bir ifadeler yer almıyor yanılmıyorsam.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Ben, sizin için söylemiyorum, ben burada genel konuşmalar üzerinden söylüyorum, siz niye üstünüze alınıyorsunuz?

ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Önerge üzerinden konuşuyorsunuz.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Hangi önerge üstünden?

ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Sokağa çıkma yasakları...

BAŞKAN - Yok yok... Hayır hayır... Genel konuşuyoruz.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Hayır, genel konuşuyoruz.

ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Orhan Bey'in söylediklerine işaret ettiğiniz için herhâlde ben öyle anladım.

BAŞKAN - Yok hayır. Yok öyle bir şey, genel konuşuyoruz.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Genel konuşuyoruz, rahatsız olmanıza gerek yok ya bu ülke hepimizin yani bu ülke sadece AK PARTİ'nin değil.

ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Rahatsız olmadım, düzeltme ihtiyacı hissettim.

BAŞKAN - Şimdi, hani genel konuştuğumuz için zaten o konuyla ilgili ayrıca mutlaka görüşmemiz lazım. Şimdi, Mahmut Bey de ayrıldığı için sonuçta önerge sahibi olması sebebiyle ayrıca onları konuşmamız gerekiyor.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Yani, Gamze Hanım'ın önerisinin Cezaevleri Komisyonumuzda değerlendirilmesi o Komisyonu ilgilendiren bir öneridir, bu yerinde bir öneridir, ivedilikle biz bunu gündemimize almalıyız, yerinde incelemede bulunmalıyız, böyle bir iddia mutlaka açıklığa kavuşturulmalıdır. Ama, bölgeyle ilgili araştırma komisyonundaki ısrarın iyi niyetle bağdaşmadığı kanaatindeyim, kimse kusura bakmasın. Türkiye sadece bir PKK tehdidiyle karşı karşıya değil, bir terör örgütü tehdidiyle karşı karşıya değil, o terör örgütünü kullanan küresel ve bölgesel güçlerin tehdidiyle karşı karşıyadır ve orada sokağa çıkma yasağı da keyfî olarak ilan edilmiş değildir. Evleri, mahalleleri işgal eden bir silahlı terör örgütüne karşı başkaca nasıl mücadele edilebilir? Bunun yöntemini bilen arkadaşlar varsa önersinler. Vatandaşlarımız, sivil vatandaşlarımız mağdur edilmesin diye titiz bir terörle mücadele çalışması yürütülüyor, onun için süre de uzuyor. Sokağa çıkma yasağı insan hakları ihlal edilsin diye değil, orada yaşayan insanların can ve mal güvenlikleri emniyet altına alınsın diye ilan ediliyor. Dolayısıyla, buradan kaynaklı insan hakları ihlalleri olduğu kanaatinde değilim. Çok başarılı, sivil halka da zarar vermeyen, sadece ve yalnızca sahadaki terör unsurlarına yönelik, Kürt halkını da son kertede özgürleştirmeyi amaçlayan bir terörle mücadele sürüyor. Buna her birimizin İnsan Hakları Komisyonu olarak da katkı sunması gerektiğine inanıyorum.

Teşekkür ediyorum.