KOMİSYON KONUŞMASI

VELİ AĞBABA (Malatya) - Teşekkür ederim.

Öncelikle, bizim böyle bir sorunu gündeme getirmemizin arkadaşları çok rahatsız ettiğinin farkına vardık, onu belirtmek istiyorum. Acaba, böyle önemli bir sorun bugün konuşulmayacaksa ne zaman konuşulacak? Şunu açıkça belirtmemiz gerekiyor parti olarak da şahıs olarak da...

BAŞKAN - Özür dilerim, bu konudan bahsediyorsunuz değil mi?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Biraz önce konuşulan konularla ilgili konuşuyorum.

BAŞKAN - "Rahatsızlık" dediğiniz konu...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Evet, aynen sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili.

BAŞKAN - Ben anlayamadığım için sordum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili çok rahatsız oldu arkadaşlar, konuşan arkadaşlar burada çok huzursuz oldu, onların konuşmalarından hissediyoruz.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Biz hiçbir şeyin konuşulmasından rahatsızlık duymayız.

BAŞKAN - Müsaade buyurun...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Biz, Türkiye'nin geleceğinin hendeğe de teslim edilmesini kabul etmiyoruz, Türkiye'nin geleceğinin hendeğe takılmasını da kabul etmiyoruz ama Türkiye'de güvenlik güçlerinin insanların haklarını da ihlal etmesini kabul etmediğimizi belirtmek istiyoruz.

Sonuç olarak, bugün doğuda yaşananlar, güneydoğuda yaşananlar, tanklarla, toplarla mahallelere girmenin sebebi biz değiliz, Türkiye'yi bu duruma getiren de Cumhuriyet Halk Partisi değil. Biz dört yıl önce bunları söyledik, Türkiye'nin bu aşamaya geleceğini belirttik, her konuşmamızda söyledik. Dedik ki: Eğer bu şekilde gizli kapılar ardında Türkiye'nin kabul etmeyeceği pazarlıklar yaparsanız, meşru siyasetçiler konuşmaz, gider Kandil'de, İmralı'da pazarlık yaparsanız sonuç bu olur dedik. Bakın, doğuda, güneydoğuda, mahallelerde, köylerde eğer devlet giremiyorsa bunun sorumlusu bu politikayı uygulayanlardır. Iğdır'da 13 polisin şehit olduğu mayınlar döşeniyor kentin merkezinde, bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu bunu üç yıldır görmezden gelenler. Bunun sorumlusu Sur'da, Cizre'de yığınak yapanları görmezden gelenler. Bunun sorumlusu biz değiliz, kusura bakmayın. Türkiye'de bunun sorumlusu o teröristlerin oraya yığınak yapmasına müsaade edenler, o teröristleri "el bebek, gül bebek" diye üç yıldır oyalayanlar. Sur Mahallesi'ne kocaman silahlar girerken onun sorumlusu ona göz yumanlar, onun sorumlusu valiye talimat verenler, "Bunları görmezden gel." diyenler. Kusura bakmayın, bunu Cumhuriyet Halk Partisine hiç yükleyemezsiniz. Üç yıldan beri bunu söylüyoruz, terörle kol kola giren sizsiniz, onları besleyen sizsiniz, Öcalan'la konuşan sizsiniz. Kusura bakmayın!

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Ya, "PKK terör örgütüdür." deyin tutanaklara geçsin.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Yani, ben sizinle konuşuyorum... Laf etmeyeceksiniz bana, laf atmayacaksınız. Bakın, ben sizi saygıyla dinledim, Sayın Miroğlu'nu dinledim, beyefendiyi dinledim. Ne diyor? "Oradaki STK'ların hepsi PKK'lı." diyor.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Hepsi demedi ya.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Öyle bir şey söylemedi.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Aynen böyle diyor. Diyor ki: "Bölgedeki STK'ların ne amaçla kurulduğu belli." "Titiz bir terörle mücadele yürütüyoruz." diyor. Elinizi vicdanınıza koyun değerli arkadaşlar, bakın elinizi vicdanınıza koyun...

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Siz de koyun, siz de.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Biz de koyuyoruz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Siz de koyun, söyleyin "PKK terör örgütüdür." deyin tutanağa geçsin.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Oradaki 10 yaşındaki Cemre'nin ne günahı vardı? 10 yaşında ölen, öldürülen, katledilen Cemre'nin ne günahı var? Elinizi vicdanınıza koyun söyleyin.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Bunu katleden terör örgütüne söyleyin.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hanımefendi, söz alır konuşursunuz. Hiçbirinize müdahale etmedim. Varsa eğer konuşacak sözünüz, söz alır konuşursunuz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Bir cümle söyleyin, "PKK terör örgütüdür." desin, tutanağa geçsin. Bir kere duyalım ağzınızdan ya!

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hanımefendi, siz yenisiniz herhâlde? Biz, silah kullanan herkesi, insan öldüren herkesi terör örgütü olarak ilan ediyoruz, siz istediğiniz için değil. Masum insanlara, devlete karşı, askere, polise karşı silah kullanan herkes bizim açımızdan terör örgütüdür. Kusura bakmayın.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Hadi, PKK'nın terör örgütü olduğunu söyleyin.

BAŞKAN - Ya, Leyla Hanım, lütfen. Bakın, siz müdahale ettikçe uzayacak bu.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Ama Başkanım, tutanağa geçsin istiyorum ben de. "PKK terör örgütüdür..."

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sizin sormanızla hiçbir şey söylemeyeceğim.

BAŞKAN - Ama bu kendi takdiri yani, söyleyip söylememek.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bakın, polisi katleden, askere kurşun sıkan, sivil insana kurşun sıkan herkes teröristtir, onu destekleyenler teröristtir, insanları öldüren teröristtir, silah alıp masum insanları vuranlar teröristtir. Onu söylüyoruz, yoksa sen istedin diye... PKK terör örgütü mü değil mi? Bunu sen üç yıldır söyleseydin, bizim baştan beri tavrımız bu. Biz, kim insanı katlediyorsa, kim devlete silah çekiyorsa terör örgütüdür, bunu başka türlü söylemek mümkün mü? Şimdi, bölgenin üçte 2'si işgal altında. Günaydın! İşgal ettiren de sizsiniz. Zorunuza gitmesin, kusura bakmayın. Sizin izlediğiniz politikalar... Ülkeyi biz yönetmiyoruz değerli arkadaşlar, ülkeyi siz yönetiyorsunuz, zorunuza gitmesin, gidiyorsa da kusura bakmayın bu gerçekleri söylemek zorundayız.

Sivil insanlar ne yaşıyor değerli arkadaşlar, sivil insanlar ne yaşıyor bir bakın. Bakın, bu konular konuşulacak. Nasıl ki 1990'larda köy yakmalar konuşuluyorsa ki şimdi artık, onların da üzeri kapatılıyor, konjonktüre göre konuşuyoruz biliyorsunuz, eğer Öcalan'la konuşuyorsak bunlar konuşuluyor, köy yakmalar, asitli kuyular konuşuluyor! Ee, şimdi ne farkı var? Bu konuların incelenmesi gerekiyor. Cemre niye öldürüldü, incelenmesi gerekiyor. Orada sivil binlerce insan göç ediyor arkadaşlar, binlerce, yüz binlerce insan göç ediyor. Bunun sebebinin araştırılması gerekiyor. Bunun sebebi PKK mı bilelim, bunun sebebi başka güçler mi araştıralım. Bakın, bunun yapılması gerekiyor. Yoksa, buna bir kapıdan bakarsanız... Bu hiçbirimizi rahatsız etmesin. "İnsan hakları ihlali yok." demek kör olmaktır. "İnsan hakları ihlali güneydoğuda, doğuda yok." demek gözü kör olmaktır, vicdanı kör olmaktır arkadaşlar.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Kim dedi onu?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Dikkatle dinleseydiniz, notumu almışım ben.

Şimdi, bakın, burada İnsan Hakları Komisyonuna önemli bir görev düşüyor. Türkiye'nin bir bölgesi yangın yeri, bir bölgesine tanklarla, toplarla giriliyor, mahallelere büyük silahlarla giriliyor. Bunun görmezden gelinmesi Türkiye'ye bir fayda sağlamaz, sizin siyasetinize de fayda sağlamaz, bize de fayda sağlamaz. Bakın, bunu görmemiz gerekiyor. Türkiye'nin o bölgede, orada yaşanan gerçeklerle yüzleşmesi gerekiyor. Masum insanların, 10 yaşındaki çocukların, 9 yaşındaki çocukların, 15 yaşındaki genç kızların öldürülmesine kimse kayıtsız kalmamalı, eğer biraz vicdan varsa kalmamalıdır diye düşünüyorum. Bundan çok rahatsızlık duymayın, kim varsa, bunun sorumlusu kim varsa, PKK mı? PKK. Güvenlik güçleri mi? Evet, güvenlik güçleri. Kim varsa açığa çıkması gerekiyor. Yani, şimdi beyaz Toros'tan... Bunun incelenmesinden hiçbirimizin gocunmaması gerekiyor ki siz bölgede yaşamış bir insansınız, bunları en çok yaşamış insanlardan birisi de sizsiniz. Yani, siz bir cinayete kurban gitmek üzereydiniz, en çok da bunda sizin duyarlı olmanız gerekiyor. Yani, sadece iktidar partisinin bir bireyi olarak konuşmamak gerekiyor, bölgeyi biliyorsunuz biraz da oradaki insanları düşünerek vicdanlı insan olarak konuşmak gerekiyor. Benim kısaca... Zırhlı ambulansların sorumlusu da biz değiliz. O bölgede ne yaşanıyorsa sorumlusu sizsiniz arkadaşlar, sizsiniz. Yani kusura bakmayın, sizsiniz ya! Biz yönetmedik ülkeyi arkadaşlar, biz bunları söyledik.

FATMA BENLİ (İstanbul) - Peki Komisyon olarak... Konu odaklı...

BAŞKAN - Komisyon üyeleri olarak...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Komisyon olarak tabii ki değilsiniz. Niye Komisyon olarak siz olasınız?

Yani, bakın, bunu üç dört yıldan beri bas bas bağırıyoruz, söylüyoruz, diyoruz ki: "Türkiye'nin önündeki en önemli sorun Kürt sorunudur, çözülmesi gereken en önemli sorun Kürt sorunudur ve bunun adresi Meclistir, Türkiye Büyük Millet Meclisi." dedik ama maalesef, bundan kaçtınız, en son dediğimiz noktaya geldiniz. Ne diyor Cumhurbaşkanı? Meclistir. Ne diyor Başbakan? Meclistir. Evet, Meclistir.

Teşekkür ederim.