KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Çok sevgili Başkanım, benim ortamı yumuşatmam beklentisi içindesiniz, onu için...

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Estağfurullah, öyle bir şey yok, hayır.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Biraz şey konuşacağım... Sayın Bakan Yardımcım ve yirmi beş yıllık dostum ve meslektaşım Fatih Bey, değerli milletvekili arkadaşım -sağ tarafımda- hemşehrim İbrahim Bey...

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Siz Yozgatlı mısınız Başkanım?

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Evet.

Sol tarafımda genç Ahmet Bey, Konya Milletvekili Selman Bey, diğer milletvekili arkadaşlarım, Komisyonumuza renk veren katılımcılar; tüm katılımcıları, basın mensuplarımızı herkesi saygıyla ve sevgiyle kucaklıyorum.

İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat) - Bu arada Feti Bey de Yozgatlıydı.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Feti Bey de Yozgatlı, evet.

Şimdi, önümüze getirilen, sosyal medyada dezenformasyonu önlemeye amaçladığı iddia edilen teklifin geneli üzerinde görüşlerimi açıklamak istiyorum.

Dijital Mecralar Komisyonu kurulduğundan beri iktidar mensubu arkadaşlar hep şu konulara ağırlık verdiler: Bir, özel hayatın gizliliği, Anayasa madde 20 kapsamında kişisel verilerin korunması; iki, tüm hizmet sağlayıcıların temsiliyeti ve hesap verebilir olması, ulusal egemenlik ve güvenlik hassasiyeti. Bu hususlarda biz de hemfikiriz ve ortak bildiriye imza da attık. Ama buradan yola çıkarak yine anayasal bir hak olan, Anayasa'nın 22'nci maddesindeki "Haberleşme hürriyeti"ni ve 26'ncı maddedeki "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti"ni, ayrıca, 28'inci maddedeki "Basın hürriyeti"ni göz ardı edemeyiz; bunlar da en az Anayasa'nın 20'nci maddesi kadar kutsaldır. Dolayısıyla, iktidar partili arkadaşlarca dile getirilen "gerektiğinde yargı kararı ve unutulma hakkı verilmesi" "Türkiye'nin verisinin Türkiye'de kalması" "dijital sansür" "dijital diktatörlük" dijital faşizm" gibi ifadelere, bu kavramlara sadece 20'nci madde açısından bakılmasını tek yönlü ve dolayısıyla yetersiz bulduğumu belirtmek istiyorum. Bu teklifin de bu tek yönlü bakış açısıyla hazırlandığını görüyorum.

Genel gerekçelere bakarsak, doğru önermelerden yola çıkılıp yanlış yargılara varılmaktadır. Tek tek bakalım: "Sahte isim ve hesaplarla yasa dışı içerik oluşturup paylaşma, farklı siyasi düşüncedeki kişilere, farklı dinlere veya milletlere küfür, iftira ve hakaret etmek" deniliyor. Peki, bu ne anlama geliyor? "Ülkemizde birileri bunları yapıyor ama şikâyet bile edilse sosyal medya sağlayıcıları seyirci kalıyor. Bizim mahkemelerimiz de bunları önlemiyor." demektir. Hâlbuki sosyal medya sağlayıcılarının bir kısmı buradalar, hemen hepsini bu Komisyonda da dinledik. Bu konularda sistemler kurduklarını, kullanıcıların şikâyetlerini belirtecek sistemler kurduklarını, filtreleme yaptıklarını, müdahale ettiklerini öğrendik; kendilerine sorular da sorduk. Mahkemelerimiz de -maşallah- çok hızlı çalışıyorlar, dünyanın sosyal medyayla ilgili en çok karar çıkaran yargısı olmakla övünebiliriz ama burada sıkıntı mahkemelerin adil olmamasıdır. İktidar mensupları muhalefete rahatça küfredebiliyor, hiçbir şey olmuyor ya da -basından alıntı yaparak söylüyorum- "it" "köpek" "morfinlenmiş" "haysiyetsiz" "ahlaksız" "foseptik çukuru" "bidon kafa" dediğinde bunu ifade özgürlüğü olarak tanımlayan hâkimler var bu ülkede. "Madem bu sıfatlar ifade özgürlüğü ben de size aynı sıfatlarla hitap edebilir miyim?" diye izin istendiğinde ve fakat izin alınamayınca hitap edilmediğinde bile "İfade özgürlüğü sınırsız değildir." denilerek ceza yağdırılıyor. Ya da "Seçime bile müdahale ederiz." diyen silahlı örgüt yöneticisine çıt çıkaramıyoruz. Dolayısıyla, bu konuda hiç inandırıcı değiliz.

Ayrıca, yine genel gerekçede "nefret ve ayrımcılığa zemin oluşturmak" diyorsunuz. Bu ne demek? Kamyondan inip kaçan kaçakların videosunu da bu anlamda yorumlayabilirsiniz. "Sınırları zaten korumuyoruz, içeride de bu görüntülerin yayınlanmasını istemiyoruz." demektir. Belli ki bu maddeyi o amaçla koymuşsunuz. Bu ifadeleri de Avrupa'da nisan ayında kabul edilen Dijital Hizmetler Yasası'yla ilişkilendiriyorsunuz. İlgisi yok arkadaşlar. Avrupa Birliği düzenlemesinde vatandaşın ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddeler hemen hemen hiç yok. Oradaki maddelerin muhatabı kurumlar, bizde ise kanun teklifinin en ağır maddelerinin önemli bir kısmında muhatap vatandaş. Onlar ne gibi maddeler koymuşlar, bakalım: "Sosyal medya platformları çocuklara yönelik ya da etnik, dinî, cinsiyet ayrımı, politik fikirlere yönelik reklamlar yapmasın" diyor. Bakın, burada sadece reklamdan bahsediyor. Terörizm, çocuk, seks istismarı, nefret konuşması yasaklanıyor. Bu konuyu iktidar da çok dile getiriyor, sansürü gizlemek için bir nevi süsleme olarak da kullanıyor diyebiliriz. Çünkü bunlar zaten yasak, hem kurumlar filtreliyor hem de binlerce mahkeme kararı var. Devam edelim, Avrupa Birliği ne diyor? "Sosyal medya platformları kullanıcının içerik hakkındaki şikâyetlerini alabilecek yöntemler kullanacak." Biliyorsunuz, bunlar bizde de yapılıyor, Google'a girdiğiniz zaman bazı reklamları gösterme... Niye gösterme? İşte, "Bu reklam ilgimi çekmiyor." veya "Bu reklamda zararlı içerik var." diyebiliyorsunuz, bildirimde bulunabiliyorsunuz. "Ticari kandırmacalar, on-line taklit ürün satışları, zararlı ürün satışları yasak olacak." Bunlar vatandaşı korumak için. Bütün bunlara bakacak olursak, Avrupa Birliği yasa maddelerinin amaçlarının, platformların veya kurumların vatandaşlarını yanıltmasını engellemek olduğunu görürüz. Buna rağmen Avrupa iyi bir sınav verdi mi? Hayır. Ukrayna-Rusya savaşında Rusya haber TV kanallarını kapattı, Sputnik gibi on-line haberleri engelledi; bunu da biliyoruz.

Bizim konuştuğumuz teklif daha çok Rusya'nın yasasına benziyor. Ruslarda önce çocuk pornografisini, intihara yönlendirmeyi önleme, uyuşturucu satışını engelleme gibi halisane uygulamalarla başladı ama daha sonra "Federal fanatik materyaller" listesi çıkardı. Bu liste yasak siteler listesi. Bu listede neler var? Terörizm, aşırılık materyalleri; tabii, detaylara girmek istemiyorum ama Çeçen bağımsızlık savaşçıları, Özgür Suriye Ordusu savaşçıları da Rusların terör listesinde. Bir başka yasaklanan grup da bazı dinî gruplar, özellikle de Müslüman grupların yayınları ama en ilginci, Rus yetkilileri eleştiren yayınlar; bu yayınlar otomatik yasaklanıyor. Daha ilginci ise "Rusya Federasyonu'na saygısızlık" başlığında; örneğin, okullarda sınıfların kalabalık olduğunu gösterirseniz bu, Federasyon'a saygısızlık kabul edilmiş.

Biz de buna mı ulaşmak istiyoruz? Yani ekmek kuyruğunu gösteren videoları yasaklatmak mı istiyoruz? "Freedom House" isimli bir kuruluşun listesine göre, internet özgürlüğünde Rusya 30 puanda, biz de 34 puandayız yani en düşük puanlı 10 ülke arasındayız beraberce. Basın özgürlüğünde de benzer durumdayız, Bulgaristan bile basın özgürlüğünde 79 puanda.

Tabii, Rusya bununla da yetinmiyor; TOR tarayıcı, VPN yasak. Sayın Bakanım biliyordur, bizde de VPN yasak diye biliyorum kısmen. Tamamen yasaklanamaz zaten, mümkün değil. Rus vatandaşlarının bilgilerini ülke dışına çıkarmak yasak. İlk başta makul gibi görünen bu isteğin getireceği sıkıntıları tahmin edebilirsiniz. Örneğin, bu nedenle, LinkedIn yoluyla CV'lerini uluslararası platformlarda yayınlayamıyorlar. Bu yasada eksiklik olarak görebilirsiniz diye söylüyorum, "Aa, unutmuşuz." deyip bir ekleme yapabilirsiniz; böylece gençlerin yurt dışında iş aramalarını ve yurt dışında gitmelerini de engellemiş olursunuz(!) Rusya'da WhatsApp gibi mesajlaşma platformları çok kısıtlı kullanılıyor. Telekom firmaları devletin verdiği filtreleme ve kayıt cihazlarını kullanarak tüm kullanıcıların iletişim bilgilerini, telefon, e-mail ve web tarama aktivitelerini kaydetmek ve devlete teslim etmek zorunda. Bizde de bir yanda "Kişisel veriler korunsun." deniliyor ama operatörler yoluyla bu bilgiler kayıt altında tutuluyor, hatta bu amaçla özel bir yazılım satın alındığı bilgisi de var. Tabii, bunlar Ukrayna savaşında Rusya'ya yetmedi, Twitter ve Facebook'u da yasakladı. Kısacası, Avrupa, vatandaşı korumak için yasa çıkarıyor, biz ise Rusya gibi vatandaşı korkutmak için yasa çıkarıyoruz.

Bu yasa teklifi belli ki seçimlerde kullanılmak üzere hazırlanmış, hem AK PARTİ hem de MHP liderlerince kamuoyuna açıklanmış bir teklif. O nedenle, iktidar milletvekili arkadaşların, inanmasalar bile bir virgülü bile değiştiremeyeceklerini düşünüyorum. Eğer aksi düşünülüyorsa hemen oylama yapalım ve iki konuyu konuşalım. Bir, teklifi hemen geri çekelim ve tüm paydaşlarla beraber yeni bir teklif hazırlayalım. İki, onu yapamıyorsak ve seçime endeksli olmadığını göstermek istiyorsak hemen anlaşalım ve yasanın yürürlük tarihini 1 Ocak 2024 yapalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.