KOMİSYON KONUŞMASI

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Vakıflar Bankasının Yönetim Kurulunun değerli üyeleri, Genel Müdürü, Genel Müdür Yardımcıları, Kurumumuzun değerli temsilcileri; hoş geldiniz, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle, geçmiş dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve Bakanlıklarımızda görev yapmış Sayın Bakanımıza, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekiline, milletvekili arkadaşımıza da tekrar hoş geldiniz diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

Şimdi, arkadaşlar, tabii, çok şey konuşuyoruz. Buradaki konuştuklarımız eleştiri de olsa ve katkı bulunsak bunların hepsi ülkenin doğru yönetilmesi açısından, doğru şeylerin olması açısından. Aslında, -eleştiri- Sayıştayın şu andaki bulgularını ortaya çıkarıp bizim de burada gündeme getirip bir daha yapılmaması ve yapılan işlerin düzeltilmesi açısından katkı sağlamak zorundayız. Bunu yapabiliyor muyuz? Yapmaya çalışıyoruz ama yapamıyoruz arkadaşlar. Neden? Çünkü Türkiye'deki siyaset çok farklı, siyasetin gelmiş olduğu bu noktada eleştiri kabul edilebilir durumu hâlini almamış ve sanki tezat ve farklı bir yönde durum değerlendirmesi yapılıyor. Ben buradan Sayın Genel Müdürüme ve Vakıflar Bankasının Yönetim Kuruluna şunu sormak istiyorum: Şu andaki bankanın ortaklık yapısı, bundan yirmi yıl öncesi farklıydı, on yıl öncesi farklıydı, üç yıl öncesi farklıydı, şimdi daha farklı bir hâle geldi. Bunu neden konuşmak istiyorum: Şu anda Vakıflar Bankasının -2020 yılında- Sayıştay denetimine neden girdiğinin sebebi şu: Kamunun ortaklık payının yüzde olarak yükselmesinden dolayı. Gerçekten, kamunun payının yükselmesi, ortaklık payının yükselmesi neye göre olmuştur?

Değerli arkadaşlar, Vakıflar Bankasında yıllardır Vakıflar Bankası Memur ve Hizmetlileri Emekli ve Sağlık Yardım Sandığı Vakfının temsilcilerinin yüzdesi, payı yüksekti; yani yüzde 45, yüzde 50'lere varan bir payı vardı onların burada. Tabii, burada, Varlık Fonuyla, Hazine ve Maliye Bakanlığının burada değişik bir şekilde para aktarmasıyla diğer tarafta halka açık hâldeki yapısıyla, gerçek ve tüzel kişilerin mevcut ortaklıklarıyla... Yani Vakıflar Bankası geçmişte çok farklı bir Yönetim Kuruluyla temsil ediliyordu, şu anda çok farklı bir Yönetim Kurulu var; kamudan daha yüksek bir payı var burada. Acaba neden olmuştur? ülkemizin, özellikle üç yıldır Türkiye'nin gelmiş olduğu ekonomik koşullar, ülkenin çıkmazını göstermektedir. Bu çıkmazda da Türkiye'deki kamunun tüm varlıkları ki şu andaki sanayisinden alın gayrimenkullere kadar tamamen bunlar Kredi Garanti Fonu adı altında teminat altına alınmışlardır, bankalara şey gösterilmiştir, ortaklık yapısıyla garanti verilmiştir; Merkez Bankasının da bu yönüyle para aktarması sağlanmıştır. Ben böyle anlıyorum ama nasıl olduğunu da banka yöneticileri daha iyi izah eder diye düşünüyorum.

Burada, bizim, Vakıflar Bankasında daha önce memur, hizmetliler ve emeklilerin kurmuş olduğu emekli sandığının, yardım sandığının yüzdesiyle oluşturulan, büyük çoğunluğu... Bunların yüzdesi tamamen eksiltilmiş; bunların şu andaki payları... Siz sermaye artımı sağlıyorsunuz, kârlılığı da ona göre veriyorsunuz ama emekli sandığının varlığı, emekli olan vatandaşlarımızın payı olan varlıkları tamamen yok edildi diye düşünüyorum ben Vakıflar Bankasında. Bunun böyle olmasının da sebebi... Bunu soru olarak soruyorum ama.

Diğer taraftan, tabii, Alt Komisyonda da bu, defalarca gündeme getirildi, Türkiye'nin özellikle 2018 yılından bu yana acıyan bir yarası var; bu acıyan yara içerisinde de... Türkiye'de bir medya grubunu ele geçirmek için girişimde bulunuldu; bir şekilde Vakıflar Bankası da bu işin içerisinde yer aldı. Doğan Medya Grubunun alınması için, Demirören Grubuna Vakıflar Bankası tarafından da 2018 yılında kredi sağlandığı gözüküyor ve bu kredinin de yer yer takibinin yapılmadığı, ödemelerinde gecikmeler olduğu, gecikmeler olan yerde yasal takibe gidilmediği... Örneğin, Demirören Grubunun 2020 yılındaki sekiz aylık bir ödeme gecikmesi olduğu hâlde neden yasal işlem yapılmıyor? Ama biz de biliyoruz ki ticarette, mevzuatta, Vakıflar Bankasının uygulamasında altı ayı geçen, yüz seksen günü geçen hangi ticari faaliyet varsa, kim kredi kullandıysa mutlaka takibe verilir, yüz seksen günden sonra takibe alınır, haczedilir, haciz işlemi başlatılır. Acaba bu Demirören grubuna neden böyle imtiyazlı bir durum sağlandı? Neden takip işlemi yapılmadı, neden yapılmıyor? Ya, bu kamunun malı. Eğer siz bu bankayı yönetirken sizin kendi öz sermayeniz, gerçek tüzel kişiler olarak varlıklarınız söz konusuysa gerçekten her türlü bağışlayabilirsiniz de ama burada kamunun malı var, 84 milyon insanın burada bir hakkı var. Bu hakkın korunması hepimiz açısından çok önemli arkadaşlar; bunun, önümüzdeki dönemde daha iyi sağlanacağını düşünmek istiyorum.

Diğer tarafta, Sayın Genel Müdürüm -tabii, Genel Müdürüm derken Yönetim Kurulundan değerli büyüklerimiz de burada, onlara da hitaben- şu anda konut kredileri kullandırılıyor. Bu konut kredileriyle ilgili de sanki böyle herkese kullandırılıyormuş gibi bir imaj var Türkiye'de. ama çok kısıtlı bankalardan bunu kullanan... Özellikle bunu kim yapıyor? Vakıflar Bankası, Halk Bankası, Ziraat Bankası yapıyor bunu ama bunu kullandırırken de siz, böyle, kredinin limitini çok düşük seviyede tutarak... Ama şunu da çok iyi biliyoruz ki belli insanlara, belli zümrelere daha farklı kredilerin kullandırıldığını da biliyoruz. Ama bu da doğru değil; eğer kişinin ödeyebilme gücü yani ekonomik değerleri kendisinin bunu ödeyebilecek durumda olduğunu gösteriyorsa bu insanlarımıza neden kredi verilmez, neden kredi sağlanmaz? Çünkü ülkenin gelmiş olduğu ekonomik koşullar itibarıyla şu anda sizin konut kredilerine vermiş olduğunuz faiz düşüklüğünden dolayı insanlar buraya tamamen hücum ediyor, yükleniyor, oradan almak istiyor ama bu da bir imtiyaz sayılarak, taraf tutularak -bilmiyorum yani sizi de zan altında bırakmak istemiyorum- ama siyasi telkinlerle mi veriliyor bunlar? Bunu da bilmek istiyoruz. Bu, kamuoyunun da aydınlatılması açısından çok önemli.

Diğer tarafta, sanayici ve esnafımıza açmış olduğunuz krediler var; teşekkür ediyoruz, güzel, bunlar çok güzel yapılıyor Vakıflar Bankasında, biliyorum ama şöyle bir gerçek var: Şu anda, özellikle, son beş altı aydır, çok cüzi miktarlarda krediler de olsa siz şubelerin yetkilerini ellerinden aldınız yani Genel Müdürlükten izin alınarak bu yapılıyor. Daha önceki uygulamalar böyle değildi. Bu da neyi gösteriyor? Ülkemizin ekonomik koşullarının ne hâle geldiğini gösteriyor. Ülkenin finans ve ekonomik olarak battığını, çöktüğünü gösteriyor. Demek ki siz finans sağlamıyorsunuz, yeterli bir durumunuz yok. Diyelim ki kişinin sizden bir kredisi var, örneğin, şöyle ki sizde 500 bin lira kredisi olduğunu düşünelim, on beş yirmi gün sonrasına bir ödemesi var, o krediyi de oradan alıp kullanabileceğini düşünüyor ama o günün koşullarına göre de taahhüt etmiş, çek vermiş, senet vermiş; o gün geldi, krediyi kullanamadı. Ne yapacak bu vatandaş? Vatandaşı batıracak mıyız? Ben küçük meblağlar için konuşuyorum. Bu vatandaşı batıracak mıyız yani? Yani siz izin vermezsiniz bu vatandaşı... Ya, o zaman "Biz kredi yapılandırmasını, kredileri yeniden yapılandıracağız -daha önceden o kişinin kullanabileceği krediyi- biz daha önce size 500 bin lira, 1 milyon lira kredi açmıştık ama bugünkü koşullar sizin ödeyebilme gücünüzün o değerlerde olmadığını gösteriyor, değerler onu göstermiyor. Biz -o günkü koşullar itibarıyla- size bu krediyi aynı şekilde kullandıramayacağız." diye sanayiciye ve tüccara bunun bildirilmesini diliyorum.

Ama diğer tarafta ne yapılıyor? Gene bir siyasi angaje var orada. Kişi siyaseten kendisinin korunacağını biliyorsa özellikle Vakıflar Bankasında, kamu bankalarında diyor ki: "Nasıl olsa işim garanti." Ama diğer vatandaş ne yapacak? Siyaseten ters; ne yapacağız şimdi? Yani siyaseten ters olan insanlar bankalarla yapmış olduğu işlerde, esnafsa, sanatkârsa veya sanayiciyse batmak zorunda mı yani? Çünkü destekleri de böyle almak zorunda.

Ben burada bir de teşekkür etmek istiyorum. Biz kamunun bu zamana kadar tüm denetimlerini burada yapmaya çalışıyoruz KİT Komisyonu olarak. Benim görebildiğim kadarıyla şu dosyada, içeriğini beğeniriz beğenmeyiz arkadaşlar- ama burada bir emek var, bir şey sunulmuş Vakıflar Bankasının çalışanları tarafından. Yani geçmişteki şeyi de sunmuşlar, Alt Komisyondaki sorulara da cevap verilmiş; her şey bir şekilde gündeme alınmış, ele alınmış. Ben bunun ileriki dönemlerde de aynen böyle devam etmesini diliyorum sizin tarafınızdan. Bu, güzel bir şey çünkü bir şey aydınlatılacaksa doğru, eksik, yanlış olabilir ama böyle cevap verilerek, ciddiye alınarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin KİT Komisyonunun da burada halk adına bir denetim yaptığını bilerek böyle bir sunuşun yapılması açısından sizlere teşekkür ediyorum ve görevlerinizde başarılar diliyorum arkadaşlar.