| Komisyon Adı | : | DİLEKÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Hollanda'da yaşayan Türklerin aile yapısı ve sosyokültürel değerlerinin korunması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla Dilekçe Komisyonu tarafından yerinde inceleme yapılması talepli 16.3.2022 tarih ve 22494 numaralı Dilekçe hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 02 .06.2022 |
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Efendim, şimdi, aslında bu mesele gerçekten çok büyük yani buna eğer Parlamento olarak biz bir nebze olsun katkı yapabilirsek gerçekten büyük sevaptır, en azından öncelikle öyle bakıyorum ben.
Şimdi, bizim eksiğimiz nedir? Yani kendi açımızdan da bakmak lazım. Bizim oraya gönderdiğimiz vatandaşlarımızı biz önce burada eğiterek göndermedik. 60'lı yıllarda giden kuşak belli eğitimlerden geçerek oraya gönderildi ve 60'lı yılların başında gidenlerin hepsi Almanya'ya giderken, o zaman ki gazetelerde çıkan haberlerden de bunu takip edebiliyoruz ya da o işçi gönderilmesiyle ilgili bazı anı kitapları falan yayınlandı, oralarda da geçer, hep "En kısa sürede para kazanacağız, bir araba alacağız, bir ev alacağız ya da bir tarla alacağız ve ülkemize geri döneceğiz." diye gittiler hepsi ama çoğunlukla orada kaldılar.
Şimdi, ben, önceki vekilliğim döneminde, o zamanki seçildiğim siyasi partinin bir yan kuruluşunun Strazburg'da bir toplantısına katıldım, çok kalabalıktık salon, milliyetçi bir gruptu orası. Şimdi, Strazburg'un ortasında Türklerden oluşan bir salon, içeriye girdim, ortadan diklemesine perdeyle bölmüşler; bir tarafta kadınlar, bir tarafta erkekler, sahnede biz varız, iki taraf da bizi görüyor. Önce garipsedim, Avrupa'nın ortasında perdeyle ayrılan iki karşı cins; birincisi bu, tuhafıma gitti. Orada küçük bir araştırma yaptım, Strazburg Fransa'ya bağlı ama Alman sınırında. Dedim ki: Fransızca ya da Almanca bilen var mı? Emin olun çok az çıktı. Orada para kazanıyorlar, çalışıyorlar, hepsi Türkçe konuşuyor ve ortalama Türk insanı -yani öyle diyelim- orada bulunanlar ve bulundukları ülkenin dilini öğrenmemişler. Şimdi, bu bir cehalettir. Bulunduğunuz ülkenin dilini, onların kültürlerini, medeniyetini öğrenmek ayrı bir şey, kendi kültürünüzü, uygarlığınızı, inançlarınızı korumak ayrı bir şeydir. Şimdi, bunu ayırt etmeden orada bizim vatandaşlarımız, çaresizlik içerisinde kendisini âdeta akyuvarlar gibi korumaya alıp tamamen Batı'nın neyi varsa çok kötüdür deyip ona göre bir yaşam tarzını tercih ediyorlar. Burada, zannediyorum bizim Parlamentomuza, devletimize düşen en önemli görev oradaki yurttaşlarımızın bulunduğu ülkenin sistematiği nasıl çalışıyor, dili nasıl konuşuluyor, bunları halletmeleri gerekir. O zaman, biz, bulunduğumuz ülkede Türkler olarak hâkim oluruz, daha güçlü oluruz. Şimdi, oradaki mevzuatın onlara ilişkin olan bölümünü öğrenmemeleri çocuklarını kaybetmekle sonuçlanıyor. Sayın Başkanım, bu sefer, üçüncü dördüncü nesilde bakıyoruz, böyle değişik şekillerde Türk olan ama Türkçeyi de konuşamayan Almancayı da konuşamayan bir ara nesil yani bozuk bir nesil ortaya çıkıyor: Bozuk da dememek lazım da...
BAŞKAN MİHRİMAH BELMA SATIR - Bozuk demeyelim de kültür şoku yaşayan diyelim.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Yani kültür yabancılaşmasına uğramış, kaybedilmiş bir nesil ortaya çıkıyor. İşte, bunlara da çözüm bulmak gerekiyor. Oradaki insanlarımızın özellikle eğitilmesi yönünde de çalışma yapmamızın gerekliliğine vurgu yapıyorum.