| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya ve 93 Milletvekilinin; Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4484) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 07 .06.2022 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, sizi yeni göreviniz, Adalet Komisyonu Başkanlığı göreviniz için kutluyorum ve başarılar diliyorum. Sonra da teklif sahibi vekillerimize emekleri için teşekkür ediyorum.
Evet, bugüne kadar yapılan bu yargı reformlarının altıncı paketiyle karşı karşıya bulunuyoruz. Her ne kadar 10 kanunda değişiklik öngören bir torba kanun ise de aslında bu teklifin kapsamı oldukça dar ve özellikle Yargı Reformu Strateji Belgesi, insan hakları eylem planlarıyla karşılaştırıldığında, ona da yollamalarda bulunmasına karşın bu çerçevede çok çok geride kaldığını söyleyebiliriz ama tabii ki ona girecek değilim çünkü ona girdiğim zaman, adil yargılanma hakkının asgari gereklerini yansıtan bir düzenlemeye olan ihtiyacımız biliniyor. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi Adalet ve Anayasa Komisyonu üyeleri tarafından katılımcı yöntemli, demokratik meşruiyet temelinde hazırlanan 12 yasa önerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunuldu ve bir kısmı sizde bekliyor. Önemli bir kısmı, bununla sizin hazırladığınız yargı reformu paketleriyle örtüşmekte. Keşke onu gündeme alabilsek ve gerçekten yargı reformu konusunda adım atabilsek ama belirttiğim gibi, ben o konulara girmeyeceğim ve burada, getirmek istediğiniz, getirmeyi önerdiğiniz hâkim ve savcı yardımcılığına ilişkin hükümler çerçevesinde bir değerlendirme yapacağım.
Sayın Başkan, keşke teklifi hazırlayan değerli vekiller Türkiye'de bu hâkim ve savcı yardımcılığı için öngörülen üç yıllık süreyle kaliteyi yükseltme adına gösterdikleri çaba öncesi hukuk fakültelerinin durumuna bir göz atabilselerdi çünkü Türkiye'de hukuk fakülte sayısındaki niceliksel artış ile eğitim ve öğretimin niteliksel düşüşü arasında tam bir ters oran mı diyelim, doğru oran mı diyelim ama böyle bir gerçeklikle karşı karşıya bulunduğumuzu belirtmek isterim. Bu bakımdan, bu üç yıllık süre, öncelikle belirtmek gerekir ki çok uzun bir süre yani üç yıllık süre, neredeyse bugünkü hukuk fakültelerinin öğrenim süresine eş bir süre. Demek ki hukuk fakültelerinde nitelikli bir hukukçu yetiştirme yönünde eğitim öğretim programının ciddi olarak uygulanamadığı, yeterince formasyon verilemediği örtülü bir biçimde, dolaylı bir biçimde ifade ediliyor, itiraf ediliyor.
Şimdi, bunu belirttikten sonra, özellikle bu önerinin ilk 3 maddesi ile açıkça daha önce yaptığımız, burada görüştüğümüz ve Genel Kurulda oyladığımız reform paketlerinde karşımıza çıkan sorunlarla paralellik kurarak -aynı zamanda bunların önemli bir kısmını Anayasa Mahkemesine götürdük- Anayasa Mahkemesi kararını veya kararlarını beklerken muhtemelen Anayasa Mahkemesinin iptal olasılığını da dikkate alarak birkaç hususu öne çıkaracağım ve bunlardan biri, bilindiği gibi, burada da geçerli: Sınav tarzına ilişkin Anayasa Mahkemesinin hem doğrudan doğruya hâkim ve savcılarla ilgili olarak hem de genel olarak kamu görevlileriyle ilgili iptal kararları bulunmaktadır. Keşke bu kararlar da Anayasa madde 153'ün son fıkrası gereği burada dikkate alınsaydı ve gerekçeye en azından bunlar işlenseydi.
Şimdi, doğrudan 1'inci maddeye, 2'nci maddeye ve 3'üncü maddeye girecek olursak; son eğitim dönemini bitiren hâkim ve savcı yardımcıları yazılı ve sözlü sınava tabi tutuluyor. Sözlü sınavda daha önce diğer yargı paketlerinde uzunca tartıştığımız üzere, sözlü sınavın Anayasa Mahkemesi kararlarında öngörülen ölçütler açısından sorunlu olduğunu söyleyebiliriz çünkü saydamlık ilkesinden uzaktır sözlü sınav, nesnelliğini denetlemek mümkün değildir ve hâliyle burada keyfî uygulamalara yol açacağı açık olan denetimsizlik hâli, Anayasa'nın yasa önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 10'uncu maddesine ve kamu hizmetine girme hakkına ilişkin 70'inci maddesine aykırıdır. Burada kameranın önemi, saydam biçimde sözlü sınavın yapılması ve hâliyle nesnellik ilkesinin de bu yolla sağlanması kamu hizmetine girme hakkının etkinliği açısından önem taşımaktadır; böyle bir düzenleme bunun, bu hakkın etkililiğini ortadan kaldırmaktadır.
Şimdi, burada diğer bir sorun, yazılı sınavı yapacak yazılı sınav kurulunun hâkim ve savcı yardımcılarına ders verenler arasından Türkiye Adalet Akademisi Başkanınca seçilecek Başkan, 4 asil ve 2 yedek üyeden oluşacağı öngörülmektedir. Türkiye Adalet Akademisi Başkanı, Teftiş Kurulu Başkanı ve Personel Genel Müdürünü içeren sözlü sınav kurulunda ise hâkim ve savcı yardımcılarına ders verenler arasından ilgili bakan yardımcısı tarafından seçilen 2 asil ve 1 yedek üyenin de yer alacağı öngörülmüştür. Buna karşın, yazılı ve sözlü sınav kurullarına hâkim ve savcı yardımcılarına ders verenler arasından seçileceklerin hangi ölçütlere göre belirleneceği tanımlanmamıştır. Nasıl bir seçim yapılacaktır? Oysa bu konuda pekâlâ mesleki kıdem esas alınabilirdi yahut Adalet Akademisinde ders vermede kıdem gibi nesnel ölçütler rahatlıkla öngörülebilirdi, hâlâ öngörülebilir. Bu itibarla keyfî durum ve tercihlere yol açacağı açık olan söz konusu belirsizlik, Anayasa'nın yasa önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 10'uncu maddesine ve kamu hizmetine girme hakkına ilişkin 70'inci maddesine aykırıdır.
Sonuç olarak, 1'inci maddeyle ilgili değerlendirme; bir, sözlü sınavın saydam olmayışı; iki, sınav jürisinin oluşumunda nesnel ölçütlerin uygun olmaması nedeniyle Anayasa'nın 10'uncu, 70'inci, 123'üncü ve 128'inci maddelerine aykırılık söz konusudur.
2'nci maddeye gelince; 2'nci maddeyle 2802 sayılı Kanun'a eklenen 10/a maddesinin 1'inci fıkrasının (d) bendinde hâkim ve savcı yardımcılarının mahkemedeki görevleri arasında gerekçeli karar taslaklarının hazırlanması da sayılmıştır. Mahkeme üyesi olmayan yardımcıların gerekçeli karar taslağı hazırlayabilmesi Anayasa'nın 36'ncı maddesi açısından sorunludur, denebilir ki: "Bu karar değildir, bu karar taslağıdır." Ama karar taslağı sonuç olarak karara giden yoldur ve bu açıdan adil yargılanma hakkı gereklidir yönünden değerlendirilmesi gerekir.
Aynı fıkranın (g) bendinde hâkim ve savcı yardımcısının mahkemedeki görevleri arasında hâkim tarafından verilen fıkradaki diğer bentlere nazaran benzeri görevler de öngörülmüştür. Şimdi, benzeri görevler... Belirsiz kapsamlı bu bent hâkim ve savcı yardımcılarının görev tanımında Anayasa'nın 128'inci maddesiyle uyumsuz bir belirsizlik yaratmaktadır. "Benzeri görevler" tanımı bir hâkim yardımcısı için yeterli belirliliğe sahip değildir.
Maddenin ikinci fıkrasındaki (g) bendinde, hâkim ve savcı yardımcısının Cumhuriyet Başsavcılığındaki görevleri arasında savcı tarafından verilen- yine, fıkradaki diğer bentlere nazaran -benzeri görevler de sayılmaktadır ikinci kez, başsavcı tarafından. Bu da belirsiz kapsamlıdır ve hâliyle Anayasa'nın 128'inci maddesi açısından sorunludur.
Bunların ötesinde, maddenin son fıkrasında sayılan hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörülmesi, yine yönetmeliğe bırakılması birçok önemli hususun Anayasa'nın 123'üncü ve 128'inci maddelerine aykırılık teşkil etmektedir.
3'üncü maddeyle bitiriyorum. Hâkim ve savcı yardımcısı hakkında eğitim ve görev dönemlerinde 100 puan üzerinden değerlendirme formu düzenleneceği öngörülmüştür. Bu form düzenlenirken hâkim ve savcı yardımcısının ahlaki gidişinin de dikkate alınacağı öngörülmektedir. "Ahlaki gidişi" tırnak içerisinde belirttim. Bu konuda, biliyorsunuz, Avrupa mahkemesinin Özpınar kararını hatırlatmaya gerek var mı, bilmiyorum; ilgili maddelerde konuşulur kuşkusuz; ben buralara girmiyorum.
Anlamı belirsiz olan ve kişilerin yaşam tarzlarına müdahale edilmesine yol açacak olan "ahlaki gidiş" ibaresi Anayasa'nın özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkını düzenleyen 20'nci maddesine ve yine, Anayasa'nın liyakat ilkesini düzenleyen 70'inci maddesine aykırıdır.
Maddenin, yine 3'üncü maddenin -tıpkı öncekilerde olduğu gibi- son fıkrasında, sayılan hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörülmesi Anayasa'nın 10'uncu maddesine ve 70'inci maddesine aykırılık taşımaktadır.
Genel olarak diğer maddelerde, gerek 9'uncu maddede gerekse 14'üncü maddede Anayasa'ya uygunluk açısından sorun içeren düzenlemeler bulunmakla birlikte ben ilk 3 maddedeki bu açık aykırılıkları belirtmekle yetiniyor, düzeltileceği umuduyla hepinize saygılar sunuyorum.