| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya ve 93 Milletvekilinin, Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4484) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 08 .06.2022 |
RAFET ZEYBEK (Antalya) - Son sözü mü söyleyeceğim Başkanım?
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Yani evet, buyurun Rafet Bey.
RAFET ZEYBEK (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, yeni göreviniz nedeniyle sizi tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Çok teşekkür ediyoruz.
RAFET ZEYBEK (Antalya) - Değerli arkadaşlarım, beşinci yargı reform paketini Meclisten geçirdik, şimdi altıncısını görüşüyoruz, muhtemelen son yargı reform paketi olacak ama 5 tane yargı reform paketinin en büyük amacı yargıya güveni artırmaktı yani temel amaçlarından biri bu çünkü yargıya güven gerçekten Türkiye'de içler acısı şekilde. Yani ben hep "yüzde 20" diyorum ama herkesin kabul ettiği yüzde 30. Bir ülkede yüzde 30 güvenle adalet dağıtılmaz. Bu, bakın, 1980 öncesini biliyorum, yüzde 80-85'lerdeydi; 12 Eylül askerî darbesinden sonra yüzde 70'lere düştü; bugün, dediğim gibi, herkesin kabul ettiği yüzde 30. O zaman biz oturup düşünmek zorundayız. Yani yargıya güven her geçen gün düşüyorsa sorun var, yargı sorun içerisinde.
Değerli arkadaşlarım, bakın, yargının iki tane temel sorunu var ve yıllardır bu sorun bir türlü aşılmadı; aşılmadığı gibi, maalesef sorunlar katlanarak arttı. Yargının temel sorunu, bağımsız ve tarafsız olamayışıdır. İkinci sorunu, iddia makamı ile savunma makamı arasındaki eşitsizliktir. Şimdi, ısrarla söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz, öyle görülüyor; Türkiye'de maalesef, yargı, arkadaşlar, kabul edin ki bağımsız ve tarafsız değildir. Eğer bir sorunu görmüyorsanız ya da o sorunu kabullenmiyorsanız çözemiyorsunuz tabii yani çözülmez zaten. Önce bakacaksınız ki "Evet, ya, yargıda bağımsızlık ve tarafsızlık sorunu var." gerçeğini görmeniz lazım ama bu, maalesef bugüne kadar görülmedi.
Aslında her partide çok değerli hukukçu arkadaşlar olduğunu biliyorum, biliyorlar da evet, bugün yargının içinde bulunduğu sıkıntıyı görüyorlar da ama bunu söyleme cesaretini nedense kimse göstermiyor. Arkadaşlar, bu cesareti gösterelim. Bu adalet yarın -mutlaka siz de düşünüyorsunuzdur- size de lazım olur. Herkese lazım, herkese adalet. Bugün belki adaletle ilgili sorununuz olmaz ama yarın mutlaka adalete ihtiyacınız olacak sorunlar yaşarsınız. Onun için bu gerçeği görelim.
Yine, yargıda, gerçekten iddia makamı ile savunma makamı arasında çok ciddi bir eşitsizlik var. Ben savcılık dönemimde de söylüyordum hep, "Ya, bu, iddia makamını karar makamıyla eşitlemeyin yani aynı konumda olmasın, savunma düzeyinde kalınsın." diyordum; yapılmadı, yapılmamaya devam ediliyor. Gerçekten uygulamada çok gördüm; işte, savunmalar, iddialardan sonra salon boşaltılır, hâkim ile savcı salonda kalır, ikisi baş başa verir, "Şöyle mi karar versek, böyle mi karar versek?" derler, ortak bir karar çıkarır. Düşünün yani bu yargının 3 tane gücünden 2'si bir oluyor; birlikte, karşılıklı konuşuyorlar, işte "Şöyle yapalım, böyle yapalım." diyorlar. Çok kutsal saydığımız -hakikaten de öyledir- savunma makamı yoktur, o dışarıda bekletilir. Şimdi, o nedenle diyorum ki savunma makamı ile iddia makamını eşitlemek lazım.
Değerli arkadaşlarım, hepiniz biliyorsunuz, 1961 Anayasası'nda sadece Hâkimler Kurulu vardı, Savcılar Kurulu bile yoktu; 1971 Anayasa değişikliğinde Savcılar Kurulu oluşturuldu ve bu kurullar 12 Eylül, daha doğrusu 1982 Anayasası'na kadar gayet de düzenli bir şekilde görev yaptılar ama 1980 darbesinden sonraki 1982 Anayasası'nda bu iki kurulu, hâkimler ve savcılar kurulu ayrı olan kurulları birleştirdiler. Bakın, amaç şuydu: Daha baskıcı olmak; daha doğrusu karara, iddia makamını da katıp daha çok cezalandırma; temel şey buydu. "Aman ha, cezalandırılsın; adliyeye gelen ya da hakkında dava açılan insan mutlaka cezalandırılsın." Yani cezalandırmalar önemsendi, beraat değil. Bu nedenle iddia makamını, karar makamının içine soktular o zaman ama o tarihten sonra nedense bir türlü değiştirilemedi bu, hâlâ da devam ediyor. Israrla dediğim gibi -yani ben kendi görev döneminde bile hep söyledim- biz, iddia makamı ile savunma makamını eşitlemediğimiz sürece Türkiye'de adaleti sağlayamayız. Bu iki temel sorunu çözmediğimiz sürece ne kadar yasal düzenleme yaparsak yapalım... Örneğin, bu yasa teklifindeki -ben de siyasete girmeden önce hep savunuyordum- hâkim, savcı yardımcılığı çok doğru bir karardır, çok isabetlidir, çok gereklidir, ihtiyaçtır. Destekliyorum ama sorunu çözecek mi, yargının sorununu, o temel iki sorununu çözecek mi bu düzenleme? Çözmeyecek. O zaman, çok anlamlı olmuyor yani "Kötü oluyor." demiyorum ama anlamlı olmuyor. O temel sorunlar dururken siz ne kadar olumlu yasal düzenleme yaparsanız yapın, adalet dağıtma noktasında tıkanıyorsunuz. Tıkanıyoruz zaten, o görülüyor. Değerli arkadaşlarım, kimse... Gerçi arkadaşlar da belirtti; "Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum." diyen bir hâkim eğer Bakan Yardımcılığı görevine getiriliyorsa kusura bakmayın ya, yargı bağımsız falan değil, "bağımsız" diyemezsiniz, olmaz.
Bunun için, ben diyorum ki: Gelin, Türkiye'de adalet için, yargıyı bağımsız ve tarafsız kılacak düzenlemeleri yapalım. Ki Anayasa değişikliği gerekiyor, Hâkimler Savcılar Kanunu değişikliği gerekiyor. Bir de iddia makamı ile savunma makamını eşitleyelim diyorum.
Teşekkür ediyorum.