KOMİSYON KONUŞMASI

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Komisyonumuzda bulunan değerli heyeti tekrar saygıyla selamlarım.

Evet, çok değişik bir ortamda, bugün, maalesef, doların 17 lirayı aştığı, 17,5'lara geldiği bir ortamda böylesine bir projeyi kanunlaştırmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Yine, Sayın Bakanın, Hazine ve Maliye Bakanının -tekrarlamakta hicap duyuyorum ama gaf mı diyeyim, bilgisizlik mi diyeyim, bilemedim- Türk ekonomisiyle ilgili söylediği talihsiz sözleri her gün duya duya üzüntüler içinde kaldığımız günlerde yine böyle bir kanun teklifini tartışıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanının enflasyon ile hayat pahalılığı arasında bir bağ olmadığını iddia ettiği günlerde yine böyle bir kanun teklifini konuşuyoruz.

Bu kanun teklifinin birinci imza sahibinin çok değerli hemşehrim, çok kıymetli dostum İbrahim Aydemir Bey olmasından da üzüntü duyuyorum çünkü istediğim gibi yeterince eleştiremeyeceğim kaygısını yaşıyorum. Fakat ben İbrahim Bey'in bazı sözlerini not aldım. Muhalefetin sağ kanadının da eleştirilerinin katkı verici olduğunu düşündüğünü umarım çünkü Sayın Kuşoğlu'na iltifat ederken bizi biraz kenarda tuttu, Sayın Aydemir Bey gibi ben de biraz alındım. Bizim eleştirilerimiz de katkı vermek için oluyor, bunun da lütfen kayda geçmesini isterim.

Değerli milletvekilimiz İbrahim Bey bir tarif yaptı. İstanbul Finans Merkezi ve finans merkezleriyle ilgili bir tarif yaptı. Çok kıymetli görüşler dinledik, istifade ettik, ben fazla tekrara girmeden fikirlerimi açıklamak istiyorum. Fakat bu, finans merkezi tarifinin çok eksik olduğunu düşünüyorum. Bir finans merkezi tarifini de bendeniz burada ortaya koymak isterim: Finans merkezleri "Belirli düzeyde finansal hizmetlerin sağlanabildiği, finansal hizmetler alanında yatırım için ileri düzeyde regülasyonların yürürlükte olduğu, her türlü uyuşmazlıkların çözümü için ombudsmanlık dâhil hukuksal altyapının bulunduğu, hukuksal sistemin hızlı hareket ettiği, insanların güvenliklerinin en üst düzeyde sağlanmış olduğu, rüşvet ve yolsuzlukların asgari seviyede olduğu yerler." olarak tanımlanıyor. Şimdi, buradaki çok önemli bazı hususları dışında bırakırsak bu finans merkezinin, bu, finans merkezi olmaktan çıkar, kendine mahsus bir piyasa hâline gelir ve kara para aklamaya kadar giden bir zemin oluştururuz ki bu da Türkiye'ye hiçbir şekilde yakışmaz.

İstanbul, yapısı itibarıyla çok uzun senelerdir, ta Osmanlı İmparatorluğu'ndan beri aslında bir finans merkezi. Yani 1453'te Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'u fethettikten sonra Kapalı Çarşı bir ticaret ve finans merkezi değil miydi? Finans merkezi ve bir ticaret merkeziydi. Yine, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Beyoğlu Bankalar Caddesi çok önemli bir finans merkeziydi. Cumhuriyetimizle beraber yine İstanbul çok önemli bir finans merkeziydi. 1980'li yıllarda, bu, spesifik piyasanın açılmasıyla İstanbul'un önemi çok daha fazla artmıştır. 1986 yılında İstanbul Borsasının oluşmasıyla yine çok daha değerli bir finans merkezi hâline gelmiştir. Yani, finans merkezleri aslında yaşaya yaşaya, gün göre göre kendini geliştiren merkezlerdir ve kanunla finans merkezi yapılması fikrine biz çok karşıyız. Finans merkezi İstanbul olsun tabii ki fakat bunu bir binaya, bir bölgeye, koordinatları verilmiş bir bölgeye indirgemek bunun anlamını çok fazlasıyla düşürür, manasından da çok fazla değer kaybettirir. Bunu özellikle belirtmek isterim.

Şimdi, bu İstanbul Finans Merkezinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, SPK, Borsa İstanbul, Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, Türkiye Sigorta ve İş GYO bulunacak deniyor. Yani, tabiri caizse, belki biraz amiyane olacak ama sen, ben, bizim oğlan. Şimdi, burası, hâlbuki uluslararası bir piyasa olsun istiyoruz biz. Buralara başka kimler katılacak? Uluslararası piyasalardan rağbet var mı, bunu bir öğrenmek istiyorum.

Ayrıca, çok Değerli Durmuş Yılmaz Beyefendi'nin de ifade ettikleri gibi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yasası'nı nasıl buraya uyarlayacaksınız? Yani Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasını baypas ederek Merkez Bankasını İstanbul'a taşımak yakışır mı, bunu da ayrıca sormak isterim.

Sadece olumsuz bir gözle bakmak istemiyoruz tabii ki, bu gerekli bir hadise. Fakat İstanbul'u topyekûn bir finans merkezi olarak düşünmekten ziyade, bunu böylesine bir sanki... Kanunu okurken -yine çok üzülerek söyleyeyim- sanki bir müteahhitlik anlaşması okuyorum hissine kapıldım bazı yerlerinde. Böyle bir değersizliğe indirmeye bence hiç gerek yoktu. Çok daha kapsamlı bir şekilde bunları yapmamız lazımdı.

Uluslararası yatırımcıya karşı değiliz, aksine uluslararası yatırımcının Türkiye'ye gelmesi lazım. Fakat bugünlerde İstanbul Borsasında sadece nisan ayında 1,5 milyar dolara yakın hisse senedi satıldı, son dört ayda 5 milyar dolara yakın hisse senedi satıldı. Yabancıların payı yüzde 35'lere düştü. Bunlar neden oluyordu, hiç düşünüyor muyuz? Yani bu kanunla itibar mı kazanacağız biz? Hâlbuki itibarlı yerleri kanunla destekleyip bunun altyapısını hazırlamamız asıl olan olmalıydı. Üst düzey finans merkezi olma hedefinin yasal düzenlemeleri yani bu sözlerle, bu tip şeylerle olmaz. Gelişen ülkenin, gelişen piyasasının daha da geliştirecek altyapı kanunlarıyla bunu desteklemek bizim asli görevimiz olması lazım.

Ülkemizin uluslararası saygınlık ve prestijini arttırma potansiyeli de konunun önemini çok fazlasıyla arttırıyor. Ben korkarım ki bu kanunla uluslararası yatırımcılar bu dediğiniz bölgeye gelmezler. Bunun belki çok basit bir örneği olacak ama 1980'lerde PERPA Alışveriş Merkezi diye garip bir bina yapıldı Okmeydanı'nda. Karaköy o zamanlar Türkiye'nin ticaret merkezlerinden biriydi özellikle hırdavat, sanayi makineleri alanında. Bu, Karaköy Perşembe Pazarı'nı oraya taşıma gibi bir hayale kapıldı o zamanın belediyesi ve hiçbir şekilde de iş görmedi. Yine o zaman, orayı yapan siyasi irade, oranın yönetimini de almaya çalıştı. Yine böyle bir şirket kurdu, yine oranın yönetimini ve oranın payını, parsasını toparlamak için bir şirket kurdu; senelerce dedikodusu sürdü. O PERPA senelerce iş görmedi, güdük kaldı ama yüzyılların piyasası Perşembe Pazarı hiçbir şekilde zarar görmedi, bugün de aynı önemiyle devam ediyor. Burası da yine, Durmuş Bey'in de yine ifade ettikleri gibi, bir kiralama amacıyla yapılmış, sanki yine Kanal İstanbul gibi -ortasından bir süs havuzu nasıl geçiriliyorsa Kanal İstanbul'un- büyük bir emlak projesi olarak onu da görüyoruz. Bu da yine öylesine bir emlak projesi maalesef.

Bu kanun teklifini hazırlayanların şunu okuyup okumadıklarını ben merak ediyorum, 2009 yılındaki Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı muazzam rapor, muazzam proje. Evet, İstanbul Finans Merkeziyle ilgili hazırlanmış bu. İçinde görüşler var, teklifler var, yapılacak işler var ve böylesine bir ufuk, böylesine bir dar ufka indirgenmiş. Yani bu da bir AK PARTİ projesi, helal olsun. İçinde de Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi'nin, o zamanki Başbakanın imzası var, kendisi hazırlatmış bunu; Devlet Planlama Teşkilatına, devlet aklına hazırlatmış. Bugün, maalesef, fark, devlet aklı ile saray aklı arasındaki farktır. O zamanın geniş ufkunun bugünkü dar ufka nasıl dönüştüğünü AK PARTİ'lilerin bence düşünmesi lazım. Biz bunu çok düşünüyoruz ve Allah'ın izniyle de bir sene kalmadan bu dar ufuk artık Türkiye'nin yönetiminden çekilecektir; tekrar, geniş bakabilen Türkiye'nin bir dünya devleti olduğunu, dünya ülkesi olduğunu bilen insanların ülkemizi yönetmesinde fayda var.

Buranın, yine, böylesine bir cazibe merkezi hâline getirilmesi için vergide, bazı teşviklerde bu kadar cazip hâle getirilme çabasını da ben anlamıyorum. İstanbul gibi yüzyılların jeopolitik açıdan, coğrafi açıdan, siyasi açıdan cazibe merkezinin böylesine vergi cenneti hâline getirilmesini de ayıp olarak görüyorum. Yani, burada sanki bir adacık oluşturuluyor, İstanbul'un göbeğinde bir adacık oluşturuluyor ve o meşhur adalar gibi bir vergi cenneti hâline getiriliyor. Peki, bu olunca o adalarda parası olanlar paralarını getirecekler mi, bunu da çok merak ediyorum. Madem, hazır yapmışken o paralar da o milyar milyar dolarlar da Türkiye'ye umarım ki gelsin. O adalara kaçan paraların da peşine düşülsün, onlardan da ülkemiz vergi alsın hiç olmazsa.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bitti mi sürem.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alabilirsek.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Peki.

Bunun bir de tabii, İstanbul boyutu var. Buraya aslında bir göç olacak. Yine, kanun teklifinde görüyoruz ki 129 milyar dolarlık bir katkı yapılacağı söyleniyor. Nasıl hesaplandığını çok merak ediyorum. Bir de İstanbul'a minimum 100 bin kişi yani çalışanların aileleriyle 100 bin kişilik bir göç olacak. Bu insanlar nasıl yaşayacaklar İstanbul'da, nasıl hayatlarını geçirecekler bu artan fiyat ve kiralarla? Ayrıca, İstanbul'a bu yükü tekrar nasıl bindireceğiz? İstanbul'un yükünü hafifletip Anadolu'da marka sektörlerle anılan marka şehirler yapmak varken biz İstanbul'a yüklendikçe yükleniyoruz.

Kanun teklifiyle ilgili konuşulacak çok şeyler var. Maddelerde tekrar söz almak üzere şu anda konuşmamı sonlandırıyorum.

Çok teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum.