| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Kayseri Milletvekili İsmail Tamer ve 51 Milletvekilinin, Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4485) (Tali komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 08 .06.2022 |
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller, meslek örgütlerinin değerli temsilcileri, Bakanlığın temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki: Bugün görüşeceğimiz kanun teklifinin apar topar gelmesi bizi umutlandırmıştı bir nebze, çünkü aralık ayında da görüşmüştük ama görünen o ki... Biz apar topar gelmesini sevindirici bir habere yorumlamıştık ancak öyle çıkmadı yani çok da iç açıcı bir tablo göremedik burada. Dolayısıyla, yine de burada eleştirilerimizi ileteceğiz. Ancak malzemenin olmadığı, "Yok." deyip ameliyathanelerin kapatıldığı, yine, randevu sisteminde insanların en erken on beş güne randevu aldığı, o aldığı randevuyu 142 kilometre uzağa gidip, ta Silivri'den Şile'ye gidip on beş gün sonra muayene olabileceği bir sürece evrildiği, yine, hasta ile hekimin bu kadar karşı karşıya geldiği bir sistemde belki çok küçük bir nebze bir iyileştirme olacaksa olacak. Aslında burada topyekûn sistemi doğru bir şekilde kurgulamak ve vatandaşın yararına evirmek gerektiğine inanıyorum, bunu belirteyim.
Gelelim kanun teklifinin içeriğine, aslında kanun teklifinin genel gerekçesinde Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle ülkemizde herkesin sağlık hakkına sahip olmadığının ve sosyal devlet anlayışının geçerli olmadığının, mevcut sistemde kaliteli hizmet sunulmadığının, uygulamada mağduriyetler ve sorunlar olduğunun bizzat iktidar vekilleri tarafından itiraf edilmesi bizler için sevindirici bu durum. Ancak genel gerekçede yazılan bazı iddialar gerçeklikten çok uzak. Ne mi? Örneğin, "aile hekimliği" adıyla uygulanmakta olan sistemin; birinci basamakta görev yapan sağlık çalışanlarımızın bütün özverili çalışmalarına rağmen iddia edildiği gibi başarılı olduğu söylenemez, söz konusu değildir, altını çizmek isterim. Hatta aile hekimliği bile değildir; biliyorsunuz aile bireyleri bu sistemde istedikleri hekimlere kayıtlarını yaptırabilmektedirler. Bu nedenle de bir ailede aile nüfusu kadar aile hekimi sayısı olabiliyor. Dolayısıyla, bu sistemi doğru adlandıracak olursak "aile hekimliği" değil "birey hekimliği" sistemidir bu. Bu yönüyle birinci basamak da bütüncül hizmet anlayışından çok uzak bulunmaktadır. Bu hâliyle yürütülmekte olan aile hekimliği sistemi maalesef basamaklar arasında eş güdüm sağlamaktan uzak ve hizmette sürekliliğin sağlanmasını mümkün kılmayan bir sistemdir.
Sistemin bu sıkıntılarının yanı sıra aile hekimlerinin listelerinde kayıtlı bulunan kişi sayısı da çok fazla. Türkiye'de aile hekimine kayıtlı ortalama kişi sayısı 3.334, oysa bilimsel raporlara bakacak olursak bu rakamın 1.500'ü geçmemesi gerekiyor. Hükûmet on yıl önce 2023 yılı aile hekimi başına nüfus hedefini 2 bin açıklamıştı; bu hedefi yıllar içinde düşürmek yerine 2.700'e kadar yükseltmiş bulunmakta bugün. Geçtiğimiz on yılda çok sayıda hekim mezun olmasına rağmen Sağlık Bakanlığının yeni mezun hekimleri birinci basamakta çalışmaya motive etmeyi tercih etmediğini görüyoruz. Aile hekimlerinin bu kadar yüksek sayıda insana nitelikli birinci basamak sağlık hizmeti sunması olanaklı değildir, bunu hatırlatmak isterim.
Hükûmeti bir kez daha, kendilerinin de olumsuzluklarını kabul etmek zorunda kaldıkları Sağlıkta Dönüşüm Programı'ndan vazgeçmeye ve birinci basamak sağlık hizmetini desteklemeye çağırıyoruz. Bu bağlamda, aile hekimlerinin özlük haklarında gerileme olmaksızın aile hekimi başına düşen nüfus, ivedi olarak 2 bin kişiyle sınırlandırılmalıdır. Birinci basamakta görev yapmak, sağlık ekibinin tüm üyeleri için özendirilmeli, refah düzeyi de artırılmalıdır.
Emeklilerle ilgili düzenlemelere baktığımızda da eşitsizlik söz konusu olduğunu görüyoruz. Getirilen yasal düzenleme yalnızca hekim ve diş hekimi kadro ve pozisyonlarındaki emeklileri kapsamaktadır; bu da yanlıştır çünkü sağlık bir bütündür, yalnızca hekimlerin ve diş hekimlerinin kapsam alanına girmesi, diğer sağlık çalışanlarının kapsam dışı bırakılması aslında eşitlik ilkesine de aykırı bir durumdur. Dolayısıyla, ivedilikle bunun bir ekip işi olduğunu görerek tüm sağlık çalışanlarını kapsayan bir çözümün üretilmesi gerektiğini belirtmek isterim.
Sağlık çalışanlarının çok parçalı biçimde ve değişik statülerde -4/B sözleşmeli, taşeron gibi- istihdam edilmesi kanun teklifinin hangi meslek grubuna aylık ne kadarlık artış sağladığının anlaşılmasını belirsizleştiriyor burada. Bakanlığın bu durumu somut olarak açıklaması gerekir diye düşünüyorum.
Diğer taraftan, bu teklifte, emekli olduktan sonra özel sektörde çalışan hekimlerin ilave aylıklarının kesintisiyle ilgili herhangi bir değişiklik yapılmamıştır; buna dikkat çekmek isterim. Kanun teklifinde, sağlık çalışanlarının ek ödeme tavan oranları artırılmaktadır. Sağlık Bakanlığı maalesef, bir türlü temel ödemede artışı gündeme ısrarla getirmemekte, iyileştirme için yalnız ek ödemeyi esas almaktadır. Oysa sağlık çalışanlarının refah düzeyini artıracak olan temel yaklaşım, temel ücretin artırılıyor olmasıdır. Adı üzerinde, ek olan bir ödeme yönteminin belirsizliklerle dolu olarak artırılması girişimi sağlık çalışanlarının beklentilerini karşılamaktan çok uzaktır. Temel ücretlerde yüksek bir artış sağlanmadıkça çalışanların gelirlerinde önemli bir artış sağlanmayacağı nettir. Yapılan artış ise hem zaman içinde belirsizlik taşıyacak hem de kurumlar arasında var olan eşitsizliği ortadan kaldırmayacaktır.
5'inci maddeye gelince "Her bir sağlık tesisinde ek ödemede esas işlemleri denetlemek üzere inceleme heyeti oluşturulmuştur." cümlesi eklenmiş ancak denetim yetkisi olan heyetin kimlerden oluştuğu belirlenmemiş burada da.
Sağlık Bakanına soruyoruz biz buradan: Neden -örneğin- hekimlerin temel maaşlarında artış yapmaktan çekiniyorsunuz? Kamudaki, hekimlerden daha kısa sürede eğitim almış, daha az risk taşıyan mesleklerde çalışanlara yüksek maaş verebilen Hükûmetiniz neden sağlık çalışanlarını görmezden geliyor? Sağlık çalışanlarının temel ücretlerine yüksek bir artış yapmak yerine neden süreklilik göstermediği ve eşitsiz olduğu bilinen döner sermaye bütçesinden yapılan sabit ek ödemenin merkezî yönetim bütçesinden ödenmesini düzenlemeye çalışıyorsunuz?
Adına "performans" dediğimiz hizmet başı ödeme yaklaşımını içeren ek ödeme sisteminden bir türlü vazgeçmiyorsunuz. Tıbbi işlemler karşısında yapılacak ek ödemeleri artırarak hekimlerin çoğunluğunun sorunlarını çözemezsiniz, bunu tekrar hatırlatmak isterim, hekimler arasındaki giderek derinleşen eşitsizlikleri ortadan kaldıramazsınız. İş barışını zaten yeterince bozdunuz. Bu düzenlemeler yalnızca bazı hekimlerin, sağlık çalışanlarının gelirlerinde geçici bir iyileşme yaratacak; oysa sağlık sisteminin kalıcı düzenlemelere ihtiyacı var. Bu düzenlemelerle sağlık çalışanlarının gelecek kaygılarını, bırakın ortadan kaldırmayı, azaltmanızın bile mümkün olması söz konusu olamaz. Sağlık çalışanlarının, çok daha fazlasını hak ettiğini buradan ifade etmek isterim.
Kanun teklifinde yine "sözleşmeli personel" kavramının yani "4924 sayılı Kanun'a tabi sözleşmeli sağlık personeli" kavramının benimsenerek sürdürüldüğünü görüyoruz. Kamuda sağlık çalışanlarının istihdam biçimlerinin parçalanmasından, çok parçalı bir hâle getirilmesinden, aynı görevi yapan sağlık çalışanları arasında gelir ve özlük hakları eşitsizlikleri yaratılmasından ivedi olarak vazgeçilmesi gerektiğini belirtir, teşekkür ederim.