KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, öncelikle, teklifte imzası bulunan Sayın İbrahim Aydemir ve diğer arkadaşlara teşekkür ediyoruz tabii ki. Getirilen kanun teklifi üzerine bu saate kadar çok şeyler söylendi. Benim de değerlendirmelerim biraz böyle bir toparlama gibi olacak belki.

Öncelikle, tabii, kanun teklifiyle getirilmesi öngörülen düzenlemelere baktığımız zaman, uluslararası finans kurumlarını ülkemize çekerek İstanbul'un önde gelen uluslararası bir finans merkezi hâline getirilmesi hedefleniyor. Finans hizmet ihracatını artırmaya yönelik teşvikler tasarlanmış ve böylece bu doğrultuda küresel finans merkezlerine paralel olarak kanun teklifinde öncelikli olarak İstanbul Finans Merkezini rekabetçi kılmak için indirim, istisna ve diğer vergi avantajlarının öngörüldüğünü görüyoruz. Yine, ayrıca, nitelikli insan kaynağını çekmeye yönelik kolaylıklar getirilmesi de öngörülmüş. Böylece, Türkiye'nin küresel finans piyasasındaki payının artacağı öngörülüyor kısa bir özet yapmış olacak olursak.

Şimdi, tabii, İstanbul'un küresel bir finans merkezi hâline getirilmesine yönelik çalışmalar yaklaşık on beş yıl önce başlatılmıştı. 2009 yılında İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Strateji ve Eylem Planı yürürlüğe girdi; ondan sonra, işte, Onuncu ve On Birinci Kalkınma Planları'nda da vurgulandı yani on beş yıllık bir hikâyeden bahsediyoruz burada. 2021 yılına geldiğimizde, Varlık Fonu denetim raporları görüşülürken de dönemin başkanı Zafer Sönmez İstanbul Finans Merkezi Projesi'yle ilgili "Buna hiçbir zaman inşaat projesi olarak bakmadık." ifadelerini kullanmıştı ama tam tersine, geldiğimiz noktada baktığımızda, finans merkezi oluşturmayı aslında sizin bir anlamda bir beton ve emlak projesi olarak gördüğünüz de İstanbul'daki yapılan devasa projeden ortaya çıktı yani bir taşla birkaç kuş vuracağınızı hesapladığınızı görmüş olduk. Ne oldu sonrasında ama? Projeyi Ağaoğlu yaptı, işte 3 yüklenici firma sonrasında battı ve Eylül 2019'da ana yatırımcı olarak Varlık Fonu 1,67 milyar TL'yle projeyi devraldı ve yandaş şirketler bir taraftan kurtarılmış oldu, diğer yandan da işte 3,4 milyar metrekarelik devasa bir emlak yatırım projesi için ciddi emek verdiniz, bunu da gördük. Şu anda da aslında o emeklerin, verilen emeklerin sonucu olarak bu kanun teklifini görüşüyoruz. Ama şunu sormak istiyorum: Acaba finans merkezinin istenilen şekilde işleyebilmesi için gerekli ortamı sağlayabildiniz mi aradan geçen bu on beş yılda? Şimdi, örneğin, uluslararası finans merkezleri için gereken güven ortamı sağlandı mı? Yine, ülkede gereken istikrar ortamı sağlandı mı? Özellikle, hukukun üstünlüğü finans piyasaları için çok önemliyken bağımsız yargıdan bahsedebiliyor muyuz Türkiye'de?

Şimdi, 2010 Anayasa referandumu sonrası şöyle bir baktığımızda, bu süreçte artan şekilde bir şeffaflığın ortadan kalktığını görüyoruz. Yani bir yandan bir finans merkezi oluşturuluyor, küresel piyasalar ülkeye çekilmeye çalışılıyor ama diğer yandan Türkiye demokrasiden uzaklaşıp otoriterliğe doğru giden bir sistemin içerisine çekiliyor. Biz bunu yaşadık ve hâlâ yaşamaya devam ediyoruz. İhalelerde yolsuzluklar, usulsüzlükler, adrese teslim projeler dönemi başladı ve hâlâ devam ediyor. Medya ve sermaye üzerinde iktidarın baskısı, yargıda siyasallaşma, partizanlaşma giderek dozunu artırdı ve hâlâ devam ediyor. Şimdi siz de gelmiş diyorsunuz ki: "Bu projeyle Londra, New York, Tokyo gibi finans merkezleriyle rekabet edeceğiz ve yatırımcı firmaları, sermayeyi bu finans merkezi sayesinde Türkiye'ye çekeceğiz." Tabii, diğer yandan da finans merkezlerini -diğer konuşmacılar da bunu çok ifade ettiler, ben de altına imzamı atıyorum bu sözün- bir beton yığını projesi olarak görerek, bu hayali kurarak bu noktaya geldiniz.

Şimdi, uluslararası finans kuruluşları için acaba bu kanuni düzenleme yeterli olacak mı diye düşündüğümüzde, bakalım yeterli mi? Avrupa İnsan Makları Mahkemesinin kararlarının tanınmadığı, Anayasa Mahkemesi kararlarının yerel mahkemelerce uygulanmadığı ve Merkez Bankasının bağımsızlığının ortadan kalktığı bir ortamda, evet, siz büyük binalar yaptınız ve bu kanun teklifiyle şimdi birtakım vergi avantajları getiriyorsunuz, yani bunları sağladınız diye uluslararası finans şirketlerini ülkemize çekemezsiniz değerli arkadaşlar.

Hukukun Üstünlüğü Endeksi'ni zaman zaman konuşuyoruz; bütçede de konuşuyoruz, kanun tekliflerinde yeri geldiğinde de konuşuyoruz ve bir türlü bu süreç içerisinde yukarı doğru çıktığımızı hiç görmedik, hep aşağıya doğru gidiyoruz. Yine, Türkiye'nin puanı 100 üzerinden 42; yine, 139 ülke arasında sondan 23'üncü sıradayız bu konuda.

Gelelim Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin Fransa'daki yatırımcılara söylediği söze. Ne demişti? "Bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanımız var, rahat olun, mevzuatı da değiştiririz." Bir ülkenin Maliye Bakanının hukukun üstünlüğünü ayaklar altına alan bu sözlerinden sonra yine bu sermayeleri ülkeye çekemezsiniz değerli arkadaşlar.

Şimdi, ekonomi ve maliye politikaları açısından da baktığımızda, uluslararası finans çevreleri açısından çekici olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Orada da cevap hayır. Bir iktidar düşünün; faizi indirerek, doları enflasyonu fırlatacak şekilde yükselterek, Türk parasının değerini düşürerek, milleti zamların altında inleterek ve üretimi desteklemeyerek ihracatı patlatmaya çalışacak ve Cumhurbaşkanı da diyecek ki: "İşimize gelen döviz kurlarıyla cari fazlayı artırmayı planlıyoruz." Ki cari açık artarak devam ediyor değerli arkadaşlar. Geçen yılın aynı çeyreğine göre -ilk çeyrek- cari açığımız yüzde 140 büyümüş. Hangi cari açığı kapatmaktan bahsediyorsunuz acaba? Yani burada hayaller ve bir taraftan da gerçekler var. Türkiye'nin yatırım yapılabilirliğiyle ilgili CDS risk primi 720 olmuş.

Şimdi, değerli arkadaşlar, diğer yandan, ülkenin yetişmiş gençleri, ülkenin doktorları ülkeyi terk ediyor, Avrupa ülkelerine mülteci olmayı, göçmen olmayı göze alarak gidiyorlar. Şimdi, onlar kaçacak; sonra da küresel sermayenin yurt dışından deneyimli, nitelikli insan gücü getirmesi için siz kırk takla atacaksınız. Bu kanun teklifinin tam anlamıyla tanımı budur. Elbette ki birtakım teşviklerin, elbette ki birtakım uygulamaların getirilmesini normal karşılıyoruz ama tek başına bunların yeterli olmadığını hep birlikte görüyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir veri daha paylaşacağım sizlerle. Yine, Global Finans Merkezleri Endeksi'ne baktığımızda, dünyanın dört bir yanındaki büyük finans merkezleri için rekabet edilebilirlik ve sıralama değerlendirmeleri yapmak üzere hazırlanan ve sonuncusu Mart 2022'de açıklanan sıralamaya göre, İstanbul, Eylül 2021 sıralamasında 119 merkez arasında 61'inci iken bu yıl mart sıralamasında 64'üncü sıraya düşmüş. Yine, araştırma kapsamında önümüzdeki iki üç yılda önem kazanması beklenen finans merkezleri arasında da İstanbul yok.

Evet, bu kanun teklifinde getirilen düzenlemeler kabul edilir, geçer, İstanbul Finans Merkezi de açılır ancak şu içinde olduğumuz ortamda bunlar olsa dahi, bu finans merkezi, ifade özgürlüğünün, yargı bağımsızlığının olmadığı, ekonomi politikalarının istikrarsız bir şekilde devam ettiği; borçlarını ödemekte zorlanan, faize "faiz" diyemeyen iki yüzlü bir yaklaşımın sürdürüldüğü bir ortamda uluslararası finans kuruluşları ve yatırımcıları yerine bu duvarların içerisinde sadece ne olur biliyor musunuz arkadaşlar? Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank, Merkez Bankası ve bazı diğer genel müdürlük binaları İstanbul Finans Merkezine Ankara'dan taşınır ve bir avuç müteahhit için gelir kapısı yaratılır. Ataşehir bölgesinde de içinden çıkılmaz bir trafik oluşturulur, ondan öteye gidilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bitiriyorum, son cümlelerim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Finans merkezlerinin, küresel sermayenin de Türkiye'ye bu ortamda, bu şartlarda gelmesi beklenir. Bence beklemek de çok doğru değil.

Ayrıca bir cümle daha...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Maddelerde bazı görüşlerinizi ifade ederseniz sevinirim.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Getirilen vergi istisnaları da hem küresel finans sermayelerini çekmeye yaramayacağı gibi ciddi bir vergi harcamasına sebep olacağı için ülke ekonomisine de yük olarak gelme riski vardır.

Teşekkür ediyorum.