| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Kayseri Milletvekili İsmail Tamer ve 51 Milletvekilinin, Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4485) (Tali komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 08 .06.2022 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Emek meslek örgütlerinin değerli temsilcileri, öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Tabii, Sayın Bakanlığın da temsilcileri burada, siz de hoş geldiniz.
Şimdi, önemli bir teklifi konuşuyoruz ama arkadaşların da belirttiği gibi, geç kalınmış. Aslında aralık ayında, Sayın Bakan Yardımcısı da geldiğinde çok iyi bir teklif olduğunu ama hekim dışı çalışanları, hemşireleri, laborantları ve diğerlerini kapsamadığı için eleştirilerimizi sunmuştuk "Orada da TİS'te bazı düzenlemeler var." deyip oraya atıf yapıp "Düzelteceğiz." demişlerdi ama ne yazık ki biz o çok iyi beğendiğimiz, ortaklaştığımız "Evet, çıkmalı." diye arkasında durduğumuz şeyi Genel Kuruldan geçmiş olmasına rağmen madde ihdasıyla...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Oy birliğiyle...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - ...hızlı bir şekilde AK PARTİ Grubu Meclisten Komisyona çekti ve Komisyonda da yine -burada birçok arkadaşın olduğu gibi- bütün itirazlarımıza rağmen "Biz çok daha iyisini yapacağız. Sağlık emekçileri çok daha iyisine layık." diyerek böyle oyaladınız ve altı ay sonra getirdiğiniz şeyin içerisinde çok adına değil, iyi adına bile bir şey çok az değerli arkadaşlar, onu ifade ederek başlamış olalım.
Şimdi, ben soruyla başlamak istiyorum Sayın Bakan Yardımcısına: Şimdi, öncelikle bu düzenlemede olan bu genel sağlık sigortasındaki toplam kümülatif borç miktarı ne kadardır ve siz bunun bu düzenlemeyle ne kadarını tahsil etmeyi, ne kadarını da terkin etmeyi, tasfiye etmeyi düşünüyorsunuz? Öncelikle onu sorarak başlamak istiyorum çünkü en nihayetinde genel sağlık sigortası uygulamasına ve aslında en başta Sağlıkta Dönüşüm Programı'na geçildiğinde emek meslek örgütleri alana çıkmışlardı -ki sanırım sizin Bakanlığınızda, en azından sizinle de uzun süre çalıştık, size de uzun süre muhalefet ettik Sayın Başkan- ve biz o dönem şunu çok açık ve net bir şekilde alanda söyledik: Sağlıkta Dönüşüm Programı bir yıkım programıdır. Bu program toplumcu değildir, bu program halkçı değildir, bu program en nihayetinde sermayenin lehine ve çalışanlar ve diğer toplum kesimlerinin aleyhine bir düzenlemedir ve bunu yaşayarak gördük. O gün içerisinde aslında allayıp pulladığınız "Hastanelerde kuyruklar bitecek, koğuş sistemi ortadan kalkacak, 2 kişilik odalar olacak, televizyon olacak, şu olacak bu olacak." diye ifade ettiğiniz şeyin sonucunda bugün insanlar telefonun başında MHRS'den hiçbir zaman gidip o yatakta yatacak sırayı bulamıyor neredeyse, ameliyat olacak hekim yok, yatacak yatak yok, muayene olacak doktor yok ve altı ayı evde telefonun başında sıra bekleyerek geçiriyor. Bırakın, artık bugün toplumun kendisini, halkın kendisini, sağlık çalışanları, sağlık emekçileri sağlık hizmetine erişemiyorlar, hastanede çalışmış olmalarına rağmen kendi yakınlarını ameliyat ettiremiyorlar, kendi yakınlarını muayene ettiremiyorlar, böyle bir duruma geldik ve siz bu sağlıktaki yıkım projesini çok daha ileri bir aşamaya taşıdınız, şehir hastaneleriyle taçlandırdınız, şehrin merkezindeki o canım, kendi kültürünü yaratmış, kendi tababet geleneğini yaratmış o hastaneleri, o kadim hastaneleri aldınız şehrin dışına götürdünüz, koca koca beton yığınları yaptınız, içerisinde hizmet yok, içerisinde hasta yok, içerisinde sağlık emekçisi yok. Ne var Sayın İsmail Bey? İçerisinde "müşteri" diye gördüğünüz insanlar var, siz onlara "hasta" diye değil "müşteri" gözüyle bakıyorsunuz ama daha kötü bir şey var: Bu kocaman hastanelerde... Ben on sekiz yıl, hatta on dokuz yıla yakın hemşirelik yapmış birisiyim. Bir hemşirenin hasta başına gidip gelmesi ne kadar süre biliyor musunuz? Gidersiniz gelirsiniz, sabaha kadar nöbette, bitmez. Diyelim ki eğer bir hasta sorunlu bir hastaysa yani sorunlu derken sağlık tablosu ağır bir hastaysa bütün gece onu takip etmeniz gerekir. Siz öyle bir hastane yaptınız ki hemşire oda ile servis arasında gidip gelmekten zaten yoruluyor. Şimdi zaten arabalı servis koymuşsunuz, öyle diyorlar, ben görmedim de o hastaneleri, o duruma getirdiniz.
SAĞLIK BAKAN YARDIMCISI HALİL ELDEMİR - Şehir hastanesinde gece bir tane hemşire kalmıyor.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Tamam, işte ona da geleceğim.
Şimdi, bir diğer sorun: Bizim zamanımızda da vardı. Ben çok az hemşireyle koca servisi tek başıma çevirdiğimi biliyorum, koca bir cerrahi servisini.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - O zaman sesiniz çıkmıyordu.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Nefroloji, kardiyolojide çalıştık, aynı şekilde özel birim olmasına rağmen çok yoğun koşullarda sabaha kadar ayakta kaldığımızı biliyoruz ama bugün de çok daha kötü koşullarda meslektaşlarımız çalışıyor. Bakın, hemşireler için hiçbir iyileştirme yapmıyorsunuz oysaki bu, sağlık hizmetinin bel kemiğini oluşturuyor. Bakın, hemşirelik mesleğinin kendisi ve diğer bütün... Ayrıştırarak söylemiyorum, hekimlerinkini çok fazla hekim arkadaş dile getirdiği için ifade etme ihtiyacı duyuyorum ama siz hiçbir şey yapmıyorsunuz. Hâlihazırda hastanelerimizde hemşirelerin çocuklarını bırakacakları doğru dürüst kreşleri yok. Ben 2 çocuğumu anneme baktırdım çünkü hastanemde kreş yoktu. Ben Menemen Devlet Hastanesinde çalıştım, herhangi bir ilin -herhangi bir derken yani bölge açısından söyleyelim- ya da Orta Anadolu'nun küçük bir kasabasında çalışmadım. Ben İzmir'de Menemen Devlet Hastanesinde çalıştım ve 2 çocuğumu bırakabileceğim hastanede ücretsiz bir kreşim yoktu, gece nöbetine giderken bırakabileceğim bir yer yoktu, gece gidip bakabileceğim bir kreşten yoksun olarak biz çocuklarımızı büyüttük. Şimdi üzerinden yirmi yıl geçmiş, hâlâ aynı şeyi yaşıyor meslektaşlarımız. Nasıl düzelteceksiniz, soruyoruz biz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Şehir hastanelerinde kreş var.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Nerede var?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Şehir hastanelerinin hepsinde var.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Ya, işte şehir hastanesinde var. Niye öbür hastanede yok?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Öbüründe de var.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Niye kreş yapmak için şehir hastanesine geçmeyi beklediniz İsmail Bey?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kayseri'de eski hastane şu anda üçüncü basamak olarak devam ediyor, orada da var, eskiden beri de vardı.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Kaç tane o?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Evet, istisnalar kaideyi bozmaz, ben bir genellemeden bahsediyorum ve deneyimimizden, yaşadığımızdan bahsediyorum. Sizin de aynı zamanda deontolojik olarak, bu mesleğin içerisinden gelen biri olarak buraya destek olmanız gerekiyor, her ne kadar iktidarda yer almış olsanız da.
Diğer bir mesele: Şimdi, bu şehir hastaneleri, piyasalaşma... Mesela ekip anlayışının bozulması temel bir sorun. Siz performansı çıkardınız, ben beş yıl ameliyathane hemşireliği yaptım, küçücük şu benlerin alındığını gördüm ya ama bu, o hekimin suçu değil ki, bu, orada çalışan sağlıkçının, sağlık emekçisinin suçu değil ki.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yine hekimi suçluyorsunuz, yapmayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hayır, değil, bakın, değil.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Arkadaşlarımızı suçlamayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hayır, kesinlikle, tenzih ediyorum bütün hekimleri. Bu, sistemin suçu.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Hem tenzih ediyorsunuz hem yapıyorsunuz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ben performansla hiç çalışmadım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hayır, şunu söylemek istiyorum: Siz performansa yol verirseniz, vaka başına puanlama yaparsanız, girişimsel her işlemi bir puana tabi tutarsanız hekim o basınç altında para kazanmak için onu yapacaktır. Siz sistemi demokratik yapın, hizmet kalitesini artıracak hasta merkezli yapın, çalışan merkezli yapın, o zaman böyle bir sorun olmaz. Şimdi, niye o hekim suçlu olsun? Burada da bir problem olduğunu görüyoruz. Onun için, buradaki parça başı anlayıştan vazgeçilmesi gerekiyor, performans sisteminden vazgeçilmesi gerekiyor ve gerçekten piyasacı anlayıştan vazgeçilmesi gerekiyor.
Bakın, arkadaşlar, pandemi bize şunu gösterdi: Sağlık hiçbir şeye benzemiyor, birincisi bu, değil mi? "Hepimiz aynı gemideyiz." dersek bu mesele için diyebiliriz. Aynı geminin de farklı kompartımanlarındayız. İşçiler, emekçiler, ezilenler en altta -ne diyorlar- o kazan dairesinde ama birileri en üstte. Şimdi, buradaki bu en üst ve en alt arasındaki hizmet farkı uygulamasını ortadan kaldırmadıkça biz ne pandemiyi önleyebiliriz ne de gerçek anlamda bir toplum sağlığı hedefine ulaşabiliriz.
Bakın, aşı üretemeyen bir ülke hâline geldik, aşı üretebilecekken üretemiyoruz. Sakın "Turkovac" demeyin, lütfen, en azından öyle değil ama gerçek anlamda aşı üretemeyen... Çünkü neden?
SAĞLIK BAKAN YARDIMCISI HALİL ELDEMİR - Ürettik Turkovac'ı işte, niye demeyelim ya?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - İşte, şimdi üretiyorsunuz, pandemiden sonra üretiyorsunuz, yeni anladık, yıl 2022, uzay çağında bir ayağımız ya hani.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kırım Kongo'yu da ürettik.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Şimdi, böyle olmaması gerekir, biz onu diyoruz, bunların çok daha önceden iyileştirilmesi gerekir.
Bakın, sağlık eğitim hizmetine bakalım. Ya, bu ülke gerçekten iyi hekimler yetiştiren ve sağlık alanında duayen olabilecek bir ülkeyken, bu birikime sahipken bugün kendi sağlık eğitim kalitesi en dibe düşmüş durumda çünkü gerçekten akademisyen bulamıyoruz, hoca bulamıyoruz değil mi üniversitelerde? Bugün üniversite hastanelerine siz gittiğinizde, bir ameliyat olmak istediğinizde elinize bir paket tutuşturuluyor, bakıyorsunuz 10 tane enjektör, bilmem şu kadar... Neden? Çünkü bütün sarf malzemeyi hasta karşılıyor, gidip almak zorundasınız çünkü hastanede...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - SGK zamanında...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hayır, hayır, bu zamanda, sizin zamanınızda, hiç SGK zamanı değil. Burada var, Tabip Odasından arkadaşlarımız var. O sarf malzeme listesini alıp gelmeden...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - SGK zamanında öyle değil miydi?
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Şimdi de öyle.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Şimdi de öyle, üniversite hastanelerinde bulunmuyor malzeme, yok.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Şimdi de öyle ama işte İsmail Bey kopmuş, zamanın şeyinde kalmış "Zamanda donmak." diye buna denir.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Pahalı kalemler, pahalı.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Gülüstan Hanım, toparlayabilecek misiniz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Tamam, ben en son bekledim, Sayın Bakanım, bitirmek istiyorum. Kimseye müdahale etmediniz...
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yok, siz zaten bana da sataştığınız için bana da konuşma hakkı doğdu, ben de konuşacağım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Tamam.
Şimdi sonuçta şu: Bugün sarf malzeme listesi eline tutuşturulan bir sağlık hizmeti gerçeği var mı? Var. Bunu reddederek yol alamayız. Bu, bizim gerçeğimiz. O zaman bunu düzeltmek için adım atmanızı bekliyoruz.
İkinci bir mesele: Şimdi, bölge bazlı bir sistemimiz vardı, sağlık ocağı sistemimiz vardı. Ben sağlık ocağında da çalışmış, sağlık merkezinde de çalışmış, NST yapmış, her bir gebesini takip etmiş bir hemşireyim. Bizim ebelerimiz bir çocuğu gebelik aşamasından tutalım da evleninceye kadar bilirdi, mahallenin çocuğuydu.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Gülüstan Hanım, çok gençsiniz. Siz kaç yılında başladınız mesleğe?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - 98 girişliyim ben Sayın Bakan.
Ve herkesi tanırdı, ya evleneceğini bilirdi, düğününü bilirdi, böyle bir sistem vardı yani o hemşire, o ebe aynı zamanda toplumun içerisinde bir bütündü, o mahallede yaşardı ve her bir hastasını, her bir mahalleliyi tanırdı. Bugün ne var? Bugün aile sağlığı sistemi var, aile hekimliği sistemi var. Peki, bu aile sağlığı sistemi, gerçek anlamda bizi, koruyucu sağlık hizmetlerini ilerletmeye götürüyor mu? Hayır, dünya kadar enkaz bırakmış durumda, dünya kadar sorunu var. Onu iyileştirmek yerine, daha da bu sorunu şey yapıyorsunuz.
Basamaklı sağlık hizmetini getirecektiniz, yıl 2022 hâlâ getiremediniz. Bugün genel sağlık sigortasından dolayı insanların parası yok çünkü genel sağlık sigortasına borcu var, polikliniğe gidemiyor. Nereye gidiyor? Acil servise gidiyor. Acil servis iş yükünün farkında mısınız arkadaşlar, çok yüksek değil mi? Ben acil serviste de çalıştım, korkunç bir iş yükü var çünkü polikliniğe gitse para vermek zorunda, polikliniğe gidemiyor, mecburen acil hizmetine gidiyor beşten sonra. Acile başvuruyu engellemek için ne yaptınız Sayın Bakanım? Dediniz ki: "Aciller reçete yazmayacak, sadece acil hizmetine bakacak." Şimdi gidiyor, enjeksiyonunu oluyor, serumunu taktırıyor, hasta eve gidiyor, geçici bir rahatlama... Devletin kaynağı gidiyor mu? Gidiyor. Hastamız iyileşemiyor mu? İyileşemiyor. Zaman tasarrufu gidiyor mu? Gidiyor. Toplumun sağlığı bozuluyor mu? Bozuluyor. Bir taraftan orada GSS kapsamında borcu büyüyor mu? Evet, o da büyüyor. Bütçeye ek yük getiriyor mu? Evet ama bunların hiçbirini gerçek anlamda ele alacak, sorunu çözecek bir yaklaşım biz göremiyoruz. Onun için buranın da değiştirilmesi lazım.
Diğer bir mesele, ben Sayın Bakana bütçe zamanı sormuştum: Muş Eğitim ve Araştırma Hastanesinin ne zaman temelini atacaksınız? "Aralık ayı." demişti, hâlâ atılmadı, hâlâ atılmadı ve bizim Muşlu hemşehrilerimiz gerçek anlamda bir uzman hekime ulaşmak için, ikinci basamak, üçüncü basamak bir hastaneye gitmek için ya Van'a, ya Diyarbakır'a, ya Erzurum'a gidiyorlar. Kış koşullarında insanlar gidip otellerde kalıyor, maddi zorlukları var ve gerçek anlamda büyük bir mağduriyet yaşıyorlar ama bunu da çözecek bir şey yok. Sayın Bakana sormuştuk "Çözeceğiz." demişti, hâlihazırda çözülmedi.
Diğer bir mesele, ben Sağlık Bakanlığında henüz dönüşüm olmadan çalışırken gece on iki kahvaltıları şöyle gelirdi: Ortaya domatesi, biberi, yazsa peyniri -Sayın Bakan da bilir muhtemelen çalışma hayatından- ve herkes oturur orada kahvaltısını alır ya servisine giderdi ya da beraber kahvaltı yapardık. Sonra sağlıkta dönüşümü getirdiniz, yemek hizmetlerini özelleştirdiniz -ki o zamanın Maliye Bakanı Sayın Unakıtan tamamen yemek parası almaya çalıştı, sonra hastalanınca hemşirelerin, hekimlerin, sağlık çalışanlarının ne kadar kıymetli olduğunu anladı ve geri adım atmıştı, çok iyi hatırlıyorum "Ben hastaneye yatınca anladım bu işin ne kadar önemli olduğunu." dedi ve yemek parasını almaktan vazgeçti- ve şimdi ne oldu biliyor musunuz Sayın Bakan? Ben size söyleyeyim, gece on iki kahvaltısı: Bir tane sallama çay, 20 gram peynir, 3 tane zeytin, 2 tane şeker. Bir gün, o kadar ince ki peynir, baktım arkadaşı gördüm, dedim ki: Bu ne kadar? Dedi: "20 gram." Mümkün değil dedim, iddiasına girdik, tartıyı getirdi, hassas tartıyı, gerçekten 20 gram çıktı. O 20 gramla siz o insanların, taşeronu var -ki ben çok yiyen biri değilim ama- daha fazla kalori harcaması gereken insanlar var; o 20 gram peynirle, 3 zeytinle, 1 tane gül reçeliyle insanların sabaha kadar nöbet tutmasını, hizmet üretmesini bekliyorsunuz. Bu insan beslenemiyor ki, sağlıklı gıdaya ulaşamıyor ki. Yemekler korkunç ama onu geçtim, korkunçluğun ötesinde, doymuyor insanlar. Bakın, taşeron şirketindeki birçok arkadaşımızın doymadığını biliyorum, hâlâ hastanemle görüşüyorum, hâlen meslektaşlarımla görüşüyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Hangi hastaneydi sizinki?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Menemen Devlet Hastanesi. Benim ihraç olduğum, beni attığınız hastane Sayın İsmail Bey.
Son olarak şunu söyleyip tamamlıyorum Sayın Bakan: Şimdi, hemşireliğin bağımsız bir meslek olarak tanınması gerekiyor, hemşirelerin kreş sorununun çözülmesi gerekiyor, fazla nöbet sorununun çözülmesi gerekiyor, angaryanın çözülmesi gerekiyor, hemşirelere mesleğinin dışındaki birimlerde zorunlu görevlendirme meselesinin ortadan kaldırılması gerekiyor, meslek içerisinde liyakatin esas alınması gerekiyor. Hastane yönetimi kimin başhemşire olacağına iktidara yakınlığına göre karar veremez, kimin "supervisor" olacağına iktidara yakınlığına göre karar veremez. Bir mesleğin liyakati var, bir deneyimi var, bunların göz önünde bulundurulması gerekiyor ve kesinlikle bu yardımcı sağlık hizmetleri sınıfının düzenlenmesi gerekiyor.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Gülüstan Hanım, tamamlayabilir misiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hemen tamamlıyorum.
Diğer bir mesele: Şimdi, Sayın Şeker de ifade etti...
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Çünkü aslında teklifle ilgili hiçbir şey konuşmadınız, biliyor musunuz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Çoğunu söyledim, genel sağlık sigortası teklifle ilgili.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yok, yok, değil.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hemşirelerle ilgili düzenleme yapılmaması teklifle ilgili.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Hayır, değil.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Şimdi ifade edeyim: Disiplin cezasında para kesme var. Sayın Bakan siz daha iyi bilirsiniz, Anayasa'da şu vardır: Yani mükerrerlik olmaz, Ceza Yasası'nda da vardır. Siz bir insanı bir suçtan 2 kere cezalandıramazsınız yani hem disiplin cezası vereceksiniz, uyarma, kınama, bilmem ne vereceksiniz hem de ek ödemesini ya da maaşını... Böyle bir uygulama yok ki.
SAĞLIK BAKAN YARDIMCISI HALİL ELDEMİR - Burada da kesinti var biliyorsunuz, maaştan kesme 1/8 oranında.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hayır, siz...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Döner sermayeden kesilerek geliyor.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Tamam ama o bir ileri suç. Diyelim ki uyarı aldı, kınama aldı, bir de maaştan kesme var, ilerisi ama siz burada döner sermaye...
HALİL ETMEYEZ (Konya) - Puanlama sistemi...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Yani aslında çalışması üzerinden elde ettiği geliri kesiyorsunuz.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Gülüstan Hanım, teşekkür ediyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Bakan, hemen tamamlıyorum, istirham ediyorum, lütfen, sabrınıza sığınıyorum.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Lütfen, istirhamı ben yapıyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hayır, Sayın Bakan sorduğu için...
Şunu söyleyerek bitireyim: Bu düzenleme bu hâliyle hiçbir şekilde sağlık emekçilerinin sorununu çözmez, sağlık alanının sorununu çözmez. Belediye hastanesinden bir kardiyolog arkadaşımız aradı "Neden belediye hastanelerinde çalışanları bu kapsamıyor?" diye. Sayın Şeker söyledi, "Veteriner hekimleri niye kapsamıyor?" diye TARIM ORKAM-SEN'den arkadaşlarımız aradı, bütün bunları da göz önünde bulundurmanızı diliyor, saygılar sunuyorum.