KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Hazine Müsteşarlığının ve kamu kurumlarımızın değerli mensupları, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve iyi akşamlar diliyorum.

Biraz evvel aldığımız habere göre yine Elâzığ'ın Alakaya ilçesinde bir krom madeninde yine bir maden kazası, yine bir ölüm, 1 işçi hayatını kaybediyor, 1 işçi yaralı. Öncelikle hayatını kaybeden işçimize Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz ve yaralı işçiye de acil şifalar diliyoruz ve bu maden kazalarına, iş kazalarına da Hükûmetin dikkatini tekrar tekrar çekiyoruz.

Şimdi, bu konuşacağımız konularla tabii hepsiyle ilintili konular bunlar. Bir orta vadeli program açıkladı Hükûmet. Şimdi, bütçeyi görüşüyoruz ve bugün de 9 maddelik yeni bir eylem planı diye bir açıklama yapıldı. Şimdi, daha bu eylem planıyla, bütçe, OVP mukayesesini bu bütçe görüşmeleri nedeniyle birkaç saat de olsa zaman ayırıp yapamadık ama şöyle göz ucuyla baktığımızda dahi orta vadeli program, bütçe ve bu 9 eylem planının birbiriyle uyumlu olmadığını, koordineli olmadığını görüyoruz ve sadece, bugün Başbakan tarafından yapılan açıklamayı gündem değiştirmeye yönelik beyhude bir gayret olarak algıladım ben. Şimdi, 9 maddelik açıklanacak, iki üç gün konuşulacak, tartışılacak. Hiç olmazsa o baskılı gündemden güya biraz kendini rahatlatmayı hedefliyor herhâlde. Sonra birkaç hafta daha geçecek bir 5 madde daha açıklayacak. Böyle böyle derken işte 25 madde vaseire yapılacak. Yalnız bunların hepsine baktığımızda 5 ana başlık açıklandı, "Siyasal istikrarın sürdürülmesi" diyor. Bir kere siyasal istikrar filan yok, en büyük yalan da budur. İki üç gündür de tekrarlıyorum, Sayın Bakan, iktidarınız, Hükûmetiniz on iki yıldır iktidarda, tek başına iktidarda olduğunuzu söyledik geldik, biz de siz de, herkes de öyle biliyor ama kazın ayağı öyle değil. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri hiçbir zaman tek başına iktidar olmadı. Paralel yapılar, cemaatler, tarikatlar ve birtakım siyasi çıkar gruplarının bir koalisyonudur Hükûmetiniz. Ekonomide dahi koordineli, uyumlu bir yönetim sağlayamadınız. Ülkemizde 301 kişinin hayatını kaybettiği çok önemli, bütün dünyayı etkileyen bir maden faciası yaşandı 13 Mayısta. 6 Eylülde 10 işçi asansör faciasıyla hayatını kaybetti. Ermenek'te 18 işçi... Daha işçilere ulaşılamadı. Her gün yüzlerce ve bir yıl içerisinde binlerce bu tür facia fakat bunların ortak noktaları var; taşeron sistemi, inşaat, rantiye. Elbette sizi takdir ediyoruz Sayın Bakanım, zaman zaman cesaretle ancak bulunduğunuz konum itibarıyla söyleyebileceğiniz kadarını söylüyorsunuz fakat Hükûmetiniz, ekonomi politikalarında daha henüz rantiyecilikten maalesef Türkiye'yi kurtarabilmiş değil. Sanayiye gereken ağırlığı, üretime, bunlara dikkati çekiyorsunuz.

"Borç yiğidin kamçısıdır." diyen bir Başbakanın başında olduğu bir Hükûmeti yönetirken tabii sizin "Ayağınızı yorganımıza göre uzatmalıyız." söyleminiz de doğrusu çok da yankı bulamadı. Geçtiğimiz birkaç ay içerisinde de bazı açıklamalarınız oldu, üretim odaklı bunların, ekonominin rayına getirilmesi gerektiği konusundaki açıklamalarınız ama tabii icraatı bir siyasi iradenin kolektif olarak ortaya koyması lazım. Kolektif olarak bunu ortaya koyamıyorsunuz. Biz de muhalefet olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunlara gereken dersleri vermeye de canıgönülden hazırız.

Şimdi, siyasal istikrar bu, ekonomik öngörülebilirliğin sürdürülmesi. Hangi öngörülebilirlik? Hiçbir öngörünüz tutmamış, ne OVP'de ne diğer hususlarda ne de kalkınma planlarında. İki kalkınma planı yaptınız. "Üretim teknolojisindeki değişime intibak ve öncülük etmek, AR-GE ve inovasyonla mümkün olur." diyor. Yani Sayın Davutoğlu yeni öğrenmiş olabilir ama bizim yeni öğrendiğimiz veya sizin bilmediğiniz bir konu değil.

Dakika bir, gol bir Sayın Bakanım yani şu 2015 yılı programını rastgele açtım, bu bütçenin ilk günü, tam 178'inci sayfa geldi elime, işaretledim. İmalat sanayinin üretim ve ihracat yapısı veriliyor. Bunlar, tabii, biliyorsunuz, hep resmî rakamları kullanır, resmî doküman bunlar.

Şimdi diyor ki: "Teknoloji yoğunluğu, üretimdeki teknoloji yoğunluğu yüksek teknolojide 2003'de 5,7'den 3,4'e düşüyor. İhracatta 2002'de 6,2'den 2013'te 3,5'a düşüyor ihracatta yüksek teknoloji yoğunluğu." İyi de biz bu teşvikleri AR-GE, inovasyon teşviklerini, desteklerini niye yapıyoruz? Yani "Kırk yılda yapılan hisse bir gram kıssa doğurmadı mı?" misali yani bunun bir etkisini görmeyecek misiniz? Gerçi ortanın üstü, altında bazı yükselişler söz konusu ama iddiaya paralel hususlar değil. Hindistan uzay mekiği gönderiyor, biz kaçak saraylar yapıyoruz. Bu kadar israf olmaz. Bir kere hazineyi, bütçeyi israftan kurtarmak lazım. Bu nasıl bir sorumsuzluktur? Hangi anlayış bu kadar... Ancak çöküş dönemlerinin gösteriş meraklısı idarecilerine hastır. Dolmabahçe Sarayı, 1850'li yıllarda yurt dışından borç alınarak yapılan bir şeydir. Sadece inşaatına gitmiş 1 milyar 300 milyon, herhâlde bunun bir de tefrişi var ki belki de ona olacak... İnadım inat diye bir şey olmaz, bu israftır ve bunu şiddetle de kınıyoruz, kınıyorum. Yani işte "İthalata olan bağımlılığın azaltılması." diyor ifade.

Şimdi, Sayın Bakanım, yine Sayın Başbakanın açıklamasında çok merak ettiğim ve size sormak istediğim bir cümle var. O bir tek cümle beni bu açıklamaya şey yaptı. Biz bu bütçe hazırlıklarına bir ay evvelden başlıyoruz, bayağı çok ciddi bir birikim de oluyor fakat son birkaç saat kala bütün gündem, her şey değişiyor, tekrar, yeniden konuşma planımızı yapmak durumunda oluyoruz. Cümle şu: "Madenciliği yurt içinde faaliyet alanı olmaktan çıkaracağız." Ne demektir bu Allah aşkına?

Bakın: "Madenciliği yurt içinde faaliyet alanı olmaktan çıkaracağız." Acaba bir yanlış cümle mi var, ne demektir? Yani ön yargılı da olmak istemiyorum.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Yanlış yazılmış olabilir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - "7 tedarik stratejisini güncelleyeceğiz." diyor. Ben bir ipucu vereceğim size Sayın Bakanım.

Şimdi, biliyorsunuz, Soma Kazasını Araştırma Komisyonu kuruldu. Ben de o Soma Komisyonunun bir üyesiyim. Soma Komisyonuna gelen, bu Komisyona gelen Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürü açıklamasında "Biz, aldığımız kömürün fiyatına bakarız, kalitesine bakarız, miktarına, ne kadar çok üretilmiş ona bakarız, gerisine karışmayız." dedi. Böyle zihniyetin yönettiği bir madencilikte her gün herhâlde 50 kişi hayatını kaybeder. Hiç zerre umurunda değil. Şunu ifade etti: "Biz, yurt dışında ülkelerden, Güney Afrika'dan, Avustralya'dan ve Amerika'dan madenler kiralayacağız, ülke içinden çok daha ucuza mal edeceğiz. Dolayısıyla yurt içinde özellikle bu kömürden vazgeçme yoluna gideceğiz." mealinde sözler sarf edildi ve çok doğruluğuna inanmak istemediğimiz haberler de geliyor. Herhâlde mahdumların gemicikleri de bu kömürleri taşıyacaklar. Bu durumları da dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Şimdi, tabii, Sayın Bakan, en çok üzerinde durduğunuz hususlardan biri hukukun üstünlüğü kavramı. Bir ülkede demokrasiyi yerleştirmek için hukukun üstünlüğünün ne kadar önemli olduğunu vurgulayan başka bir sayın bakan da doğrusu ben bilmiyorum çünkü Adalet Bakanı hukuku yerle bir etmekle meşgul. Ama herhâlde vicdan sahibi olarak bir siz zaman zaman vurguladınız ve ben bunlardan bazılarından da rahatsız olduğum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Çok ilginçtir, geçen yıl yayınlanan Orta Vadeli Program'ın giriş bölümünün 3'üncü maddesinde özellikle hukukun üstünlüğüne vurgu yapılıyordu. Bu yayınlanan Orta Vadeli Program'da hukukun üstünlüğü çıkarılmış.

Şimdi, bu Orta Vadeli Program yayınlanınca sadece okuyup kenarlarına derkenar yaptım, kısa kısa arz edeceğim. İşte "Türkiye ekonomisi" diyor, madde 20. Buradan da anlıyoruz ki büyüme hizmet sektöründen kaynaklanıyor. İmalat yok, sanayi hakeza. 22'nci maddede de işte "Bir önceki yılda önemli ölçüde daralan özel kesim yatırım harcamaları 2013 yılında öngörülen performansı gösterememiştir." diyor. Aynı zamanda bu OVP'nin bir önemli özelliği de âdeta bir itiraflar manzumesi. Hakikaten, biz muhalefet olarak, her gün saatlerce bunların üzerinde ayrı şey yapıp saatlerce söylem geliştirmemiz gerekecek.

Kamu yatırım harcamalarında ise güçlü artış seyri 2013 yılında da devam etmiştir. 2013 yılında hem özel hem de kamu tüketim harcamaları gelir artışının üzerinde gerçekleşmiş. Bu durum yurt içi tasarruf oranının 1,1 puan düşmesine neden olmuştur. E, özel sektör yatırım yapamıyor. Bunun neticesi işsizlik ve düşük büyüme olarak da elbette ortaya çıkıyor.

Yine 25'nci madde, 25 olarak ifade ediyoruz: "Türkiye ekonomisi" başlığında: "2013 yılında yüzde 9,9'a kadar gerileyen özel kesim tasarruf oranının özel tüketimdeki yavaşlama nedeniyle 2014 yılında 1,8 puan yükselmesi beklenmektedir." İşte kamu kesimi tasarruf oranının 2014 yılında harcanabilir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bitti mi Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yo, yo...

Çok teşekkür ediyorum yani çabuk geçmiş onu şey yapıyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Şimdi "Büyüme hızının altında kalmasının etkisiyle 0,2 puan gerilemesi öngörülmektedir." diyor. Yani buradan yani buradan şu çıkıyor itiraf: Özel kesim âdeta üretimden vazgeçmiş, yatırım yapmıyor, hem de tüketimden de vazgeçmiş. Yani özel sektör geleceği güvenli görmüyor. Bu 25'inci maddeden çıkardığım bu çünkü hem yatırımı kısmış özel sektör hem tüketimi.

İnşaat sektöründen bahsediyor 20'nci şey ve 29'uncu maddede yapısal sorunlardan... Çok uzatmamak için tarayarak geçiyorum.

Şimdi, bu Orta Vadeli Program'da istihdamla ilgili bir bölüm var fakat politikası yok yani istihdam nasıl artırılacak? Özel sektörün ve kişilerin borçlarını azaltmaya yönelik bir politika da yok.

Şimdi, temel amaçlarda -45- "OVP'nin temel amacının enflasyonla mücadeleye kararlılıkla devem etmek ve cari işlemler açığını tedricen düşürerek büyümeyi artırmaktır." diyorsunuz ama enflasyon hedefinde sapma yüzde 100. Hedef 5, çıkan 9,4.

Dediğim gibi, hukukun üstünlüğü rafa kalkmış.

25 dönüşüm programı da neredeyse bir yılı geçti, bugün açıklanmaya başladı.

Neticede, özel tüketim harcamalarının yüzde 4, kamu tüketim harcamalarının yüzde 3, özel sabit sermaye yatırımlarının yüzde 8,7; kamu sabit sermaye yatırımlarının ise 2,7 oranında artması öngörülüyor. Hedef güzel yalnız sonuç hüsran.

Şimdi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. Üçüncü kez uzattık.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Son cümlemi... Şöyle bağlayalım. Tamam Sayın Başkanım. Çok teşekkür ediyorum.

Ödemeler dengesi, 60, program döneminde yıllık ortalamada reel olarak ihracatın yüzde 8,4; ithalatın ise yüzde 7,6 oranında artacağı tahmin edilmektedir. Yıl 2014, kur yüzde 30 artmış, buna paralel ihracat artışı da yüzde 5,7. Demek ki, şimdi aklıma geldi "Ekonomi Bakanı kendi özel işleriyle uğraşmış yani bu ihracatla falan uğraşmamış, bu çıkıyor ortaya." diyorum ve artık diğer sözleri de inşallah başka bir zamanda dile getirmek üzere hepinize saygılar sunuyorum.