KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Evet, ben biraz, alanda basın emekçileri ne yaşıyor orayı anlatayım, belki bir bilginiz olur, gerçi yakından biliyorsunuzdur talimatı siz verdiğiniz için.

Bir basın açıklaması yapılacağı sırada gazeteciler, basın çalışanları geliyor "Yasaktır." deniliyor, basın açıklamasına hukuksuz bir şekilde "Yasaktır." deniliyor. Bunun görüntüsünü almak elbette ki gazetecilerin en doğal hakkı herhâlde, eylemin kendisi yasaklanmış olsa da basın emekçileri yasak süresince yaşananları haber yapma, bunu yayma hakkına elbette ki sahipler. Ama ne oluyor? Basın emekçileri gazla karşılanıyor, coplarla karşılanıyor, şiddete uğruyorlar yetmiyor, çoğu kez de gözaltına alınıyorlar ve bu gözaltılarda kameralarına el konuluyor, telefonlarına el konuluyor ve bir daha da geri almaları mümkün olmuyor. Yıllar sonra, işte, soruşturma bitecek de dava açılacak da arkadaşlarımıza kameraları iade edilecek yani işlevsiz hâle geldikten sonra iade ediliyor. Bir yandan haber yapma hakları engellenirken diğer yandan da ekonomik zor yoluyla aslında arkadaşlarımızın çalışma koşulları ortadan kaldırılıyor. Bugüne kadar, basın çalışanları bu şiddet dalgasından dolayı çoğu kez şikâyette bulundular, suç duyurusunda bulundular ama bugüne kadar bunlara ilişkin bir tane bile cezai müeyyide yok.

Şimdi böyle bir yargı var karşımızda. Polisin şiddeti karşısında, polisin gazetecileri engellemesi, basın özgürlüğünü engellemesi karşısında hiçbir karar vermeyen, çoğu kez "Soruşturma açılmasına gerek yok." diyen ya da dava açılsa bile cezasızlıkla ödüllendirilen bir yargı sisteminden bahsediyoruz. Şimdi, buna dair hiçbir çözümünüz yok. Gazeteciler, basın çalışanları gerçekten nasıl çalışacaklar alanda, buna dair hiçbir çözüm yok ama daha fazla yasak olan bir düzenleme için varsınız.

Gazeteci arkadaşlarımıza, işte, malum basın kartları verilmediği için birçok yere alınmıyorlar, haber takip etme şansları olmuyor, toplantıları izleme şansları olmuyor, açıklamaları izleme şansları olmuyor. Bunu düzeltecek hiçbir düzenleme var mı? O da yok ama siz yasak getirmeye gelince varsınız.

Şimdi, bir yargıdan bahsediyorsunuz; yargının bu yazdığımız maddeleri değerlendireceğini, çok demokratik olacağını, kesinlikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun karar vereceğini falan anlatıyorsunuz ya bize sizin bu yargınızı, bizim Eş Genel Başkanımızın açıklama yaptığı sırada orada bulunuyor olup Eş Genel Başkanımıza açıklamalarından dolayı müdahalede bulunmadığımız için hakkımızda soruşturma açıp bizim dokunulmazlığımızı kaldırmak üzere fezleke göndermiş bir yargıdan bahsediyorsunuz. Böyle bir suç olabilir mi? Ben, Eş Genel Başkanım basın toplantısı yaparken, basın açıklaması yaparken onu susturmakla mı görevliyim? Şimdi, böyle bir yargı için diyorsunuz ki: "Siz güvenin, gelin, bu yasal düzenlemeyi çıkaralım, vallahi çok güzel uygulayacaklar. Çok kriter de koyduk; kamu güvenliği, esenlik, barış, şu, bu -toplumsal barış demiyorsunuz, başka bir kelime söylüyorsunuz- bunlar, bir sürü kriter var. Bu suçun oluşabilmesi çok zor, öyle kolay değil." deyip bize bu maddeyi getiriyorsunuz.

Uygulamada ne var? Uygulamada; helikopterden insanları atılan bir ülkede, atıldığı haberini yaptığı için bu ülkede gazeteciler tutuklandı, cezaevinde şu an. Bu ülkede "Kadınlar, erkek-devlet şiddetine maruz kalıyor." ve "Cezasızlıkla ödüllendiriliyor." diyen gazeteciler veya vatandaş susturuluyor, cezalandırılıyor. Bu ülkede "Açlık var, yoksulluk var." diyenler, "Dolar 10 lirayı bulacak." diyenler soruşturmalara maruz kalıyor, davalar açılıyor haklarında. Şimdi siz bize diyorsunuz ki: "Vallahi bu dezenformasyonu engellemek için, yalan haberi engellemek için."

Sizin isteğiniz şu, çok açık... Bunu yani bugün hukukla tartışıyoruz ama hukuku tartışabilmek için bağımsız bir yargı olmalı ki bir hukuk tartışması yapabilesiniz, ülkede demokrasi olmalı ki hukuk tartışması yapabilesiniz, ülkede gerçekten basın özgürlüğü olmalı ki demokrasi tartışması yapabilesiniz. Bunların hiçbiri yok, talimatlı yargınıza bizim güvenmemizi ve adil bir karar vereceğini beklememizi istiyorsunuz. Yani bu gerçeklik değil ki bunu nasıl bekliyorsunuz gerçekten inanılır değil. Hiç üstünü kapatmaya gerek yok, gaye şu: İktidarın uyguladığı hukuksuzlukları, işkenceyi, adaletsizliği, yoksulluk dayatmasını, doğanın talanını; işçiye, emekçiye nasıl zulmettiğini; kadına yönelik şiddeti nasıl artırdığını, erkek egemenliğini nasıl büyüttüğünü, LGBTİ+'lara yönelik nasıl nefret suçlarına zemin hazırladığını; Kürt sorununda nasıl antidemokratik uygulamaları, savaş politikalarını dayattığını; iktidarın söylemi sonucu Kürtlerin nasıl bu ülkede linç girişimlerine maruz bırakıldığını, bunların hepsi yazılmasın istendiği için bu yasalar çıkıyor. Bir tek bu yasa da değil, daha önce çıkardığınız benzer yasaların hepsi de aynı gerekçeyle çıkıyor, hiçbiri gerçekten ülkede yalan haberi engellemek için çıkmıyor.

Bu yasal düzenleme geldiğinde ne olacak? Muhalefet aleyhine yapılan bütün yalan haberlere hiç ses çıkarılmayacak; hiçbir yargı, hiçbir savcı, hiçbir mahkeme bununla ilgili herhangi bir işlem yapmayacak. Ama mesele iktidar olduğunda; iktidarın yaptıklarını, gerçek olanı haber yaptıklarında anında yargıyla karşı karşıya bırakılacaklar ve bugün iktidarın ihtiyacı olan şey de bu çünkü şunu görüyor: Ne kadar yandaş medya yaratsa da ne kadar her türlü zora dayalı koşullarla muhalif basını susturmaya çalışsa da bunu başaramadı. Öyle veya böyle, o yöntemle veya bu yöntemle, sosyal medya aracılığıyla ya da televizyonlarda muhalif kalan birkaç yayın aracılığıyla da olsa topluma gerçeklerin sesi ulaştırılmaya devam ediliyor. Öyle bir noktaya geldi ki -siz de biliyorsunuz, her gün araştırma yaptırıyorsunuz, bunu kamuoyuna açıklamasınız da biliyoruz- iktidara oy verenler dahi artık yandaş medyanızı değil, sosyal medyayı izliyor gerçekleri öğrenmek için. Çünkü yandaş medyanın gerçeği yansıtmadığını, gerçeği söylemediğini herkes çok yakından biliyor.

Şimdi, siz diyorsunuz ki: "Acaba sosyal medyayı da nasıl ortadan kaldırırız? Gerçeğin sesinin topluma ulaşmasını, ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğünü, haber alma hakkını, özgürlüğünü nasıl ortadan kaldırırız?" Gerçekten sorunu çözmek gibi bir derdiniz varsa önce, bugüne kadar yaptığınız antidemokratik, insan haklarına, temel haklara aykırı uygulamalardan vazgeçin, ülkeye bir demokratik zemin sağlayın, kendinizin eleştirilmesine de bu kadar öfkelenmeyin. İktidarsanız, siyaset üretiyorsanız eleştirileceksiniz hatta en ağır eleştirilerle de karşı karşıya kalacaksınız. Hukuksuzluk yapıyorsanız bu da açığa çıkacak, bu da deşifre edilecek. Bunları istemiyorsanız iktidardan vazgeçin, o zaman iktidar olma iddiasında bulunmayın. Hem "Yetki bende olacak." diyeceksiniz hem de yetkiden dolayı sorumlulukları kabul etmeyeceksiniz. Böyle bir düzen; demokratik bir düzen değil, antidemokratik bir düzen. Siz bu zemini, zaten ortada demokrasinin "d"sinin kalmadığı bir zemini daha da nasıl darlaştırırım, bunun yasalarını çıkarmaya çalışıyorsunuz yani bu yasa başka bir yasa değil. Daha yakınlarda, iki gün önce gazetecilere Diyarbakır'da operasyon yaptırdınız. Niye? Çünkü gerçeğin sözünü, sesini duyurdukları için yaptınız. Rahatsız oluyorsunuz çünkü "Nasıl oluyor da bütün engellemelerimize rağmen hâlen bizim açıklarımız ortaya çıkarılıyor?" diyorsunuz. Şunlardan hoşlanmıyorsunuz: Bir görevlinizin 6-7 maaş aldığının haberinin yapılmasını istemiyorsunuz, nasıl yolsuzluklar yapıldığının haberinin yapılmasını istemiyorsunuz, cezaevlerinde insanların nasıl katledildiğinin, işkenceye maruz kaldığının haberinin yapılmasını istemiyorsunuz.

Bir örnek anlatayım: Silivri Cezaevi, orada bir katliam yaşandı, bir şiddet vakası yaşandı; orada adli mahpuslar intihar etmeye zorlandı ve bunu basın ilk açıkladığında hemen Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden açıklama geldi "Böyle bir olay yok, tümüyle yalan haber." denildi. Sonra ne oldu? Ferhat Yılmaz'ın bu şiddet dalgası içerisinde öldüğü bilgisi geldi. Ondan sonra yeni bir açıklama geldi: "Soruşturma titizlikle yürüyor." Kim yalan söyledi? Basın mı yalan söyledi, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü mü yalan söyledi? Peki, onunla ilgili hiçbir işlem yapıldı mı? Hayır. Ferhat Yılmaz'la ilgili bir soruşturma sürüyor, bu soruşturmadan bir şey çıkacak mı? Hiç sanmıyoruz çünkü bu kadar koruma kalkanının olduğu, bu kadar cezasızlığın olduğu, zaten talimatla yürüyen bir zeminde bir yargıdan sonuç çıkması beklenmiyor. Siz de buna güveniyorsunuz "Zaten yargı bizim elimizde, vallahi istediğimizi yapıyor; öyle ise bu yasa çıktığında bizim yapacağımız, gerçekleştireceğimiz suçlara ilişkin hiçbir şey olmayacak, muhalefete zaten gözdağı verilecek; bunu da çıkaralım, yapalım." diyorsunuz ama devran dönecek, bir gün siz de bu yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.