| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 09 .06.2022 |
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, değerli konuklar, değerli katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Basın Yasası'nda değişiklik teklifinin içeriğinde bir taraftan "İnternet medyası düzenleniyor." deniyor, diğer taraftan bu yasayla "Dezenformasyonu engellemeye yönelik tedbirler alıyoruz." deniyor. İçeriğine baktığımızda basın kartlarıyla ilgili düzenlemeler var, Basın İlan Kurumuyla ilgili düzenlemeler var. Tümünü değerlendirdiğimizde, eğer bu yasa internet medyasını düzenlemeye yönelik bir yasaysa, diğer unsurları içine alması durumunda, düzenlemenin tümüne baktığımızda internet medyasını düzenlemeye yönelik bir yasa olmadığını çok net bir biçimde söyleyebiliriz. Eğer internet medyasını düzenlemek istiyorsak, evet, yasa teklifinin içeriğindeki bazı unsurlarla beraber bu alanın altyapısının nasıl oluşturulacağını, nasıl destekleneceğini ve güvenliğinin nasıl sağlanacağının teknik olarak ele alınmasını da içeren geniş ölçekli bir internet yasası olmalıydı. Burada "İnternet yasasını düzenliyoruz." diyoruz. "İnternet siteleri merdiven altı olmaktan çıkacak, bir de onlara Basın İlan Kurumu vasıtasıyla ilanlar vereceğiz." diyoruz, havucu da gösteriyoruz, arkasına başka şeyler gizliyoruz.
"Dezenformasyonu engellemeye yönelik bir yasa" deniyor. Dezenformasyonu engellemenin en önemli yolu, bilgiyi kaynağından en doğru ve en hızlı biçimde yaygınlaştırmasını sağlayacak bütün araçlara sahip olarak, bunları devletin gücüyle ama en önemlisi de özgür basının birikimlerinin geliştirilmesi ve korunmasıyla yapabiliriz yani bir yerde yanlış bilgi varsa, bir yerde yanlış bilgiyle bir politika yürütülmeye çalışılıyorsa bunu ancak doğru bilgiyi kaynağından en hızlı şekilde yaygınlaştırarak yapabilirsiniz. Bu, Türkiye'nin bir ihtiyacı mı? Evet. Bu konuda Türkiye çok geri bir noktada mı? Evet. Bu konuda Türkiye risk ve tehditlerle karşı karşıya mı? Evet. Peki, Türkiye'de dezenformasyonu engellemeye yönelik Türkiye Cumhuriyeti'nin asli kurumları kimlerdir ve bunlar hangi sorumluluklarla karşı karşıyadır? Bunları da biliyoruz.
Şimdi, yapılmaya çalışılan şey şu: Biz yükü kediye yüklüyoruz. Diyoruz ki: "İnternet medyasını düzenleyeceğiz, sosyal medyayı da kontrol altına alacağız, böylece dezenformasyonu engelleyeceğiz." Dezenformasyona neden olan olaylara baktığımızda, günlük olaylar değil, dezenformasyon yapma gücüne sahip büyük güçlerin yaptığı organizasyonlardır. Bunları bu yasayla bırakın engellemeyi, görevleri bu olanların yani halkımızı korumak, tarihimizi korumak, kültürümüzü korumak, birikimlerimizi korumak, dinamiklerimizi büyütmek, bunları yaygınlaştırmak olanların asli sorumluluklarını gölgelemek için ortaya attıkları bir şeydir. Peki, o zaman bu yasayla ne yapılmaya çalışılıyor? En önemlisi şu: Bir kere, mevcut iktidar eline bir yargı sopası almış durumda. Bu yasa yargıda paralel bir gücün oluşmasına neden olacak. Bu yasa eğer böyle çıkarsa, aynı zamanda, medya dünyasını operasyonlarla yönetenlerin Türkiye Cumhuriyeti içinde paralel örgütlenmelerini büyütmelerine ve bunu bir güce dönüştürerek kendi çıkarları doğrultusunda, gerekirse ülkenin çıkarlarını da feda ederek kullanmalarına neden olacak bir düzenleme.
Şimdi, bunu nereden görüyoruz? Basın İlan Kurumunun yapısıyla ilgili yapılmak istenenden görüyoruz; bunu sosyal medyayla ilgili yargı sopasını diğer alanlarda da daha fazla geliştirmeye çalışan ve onun merdivenlerini döşeyen maddelerden görüyoruz, içeriklerden görüyoruz; basın kartlarıyla ilgili hem yapı hem basın kartlarının verilebileceği kişilerle ilgili düzenlemelerden görüyoruz yani bu yasa, bir şehit cenazesinde Cumhurbaşkanından bile önce, devlet protokolünü hiçe sayarak, bırakın muhalefetin liderlerini, Cumhurbaşkanı Yardımcısından önce de bakanlardan önce de hatta Millî Savunma Bakanlığından önce mesajını yayınlatanların, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirdiği -devamen söylemiş olayım ki- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri eliyle Türkiye Büyük Millet Meclisine kumpas yasasıdır. O nedenle, bu yasaya interneti düzenleyici bir yasa olarak bakamayız; bu yasaya Türkiye'nin ihtiyacı olan, dezenformasyonu engellemeye yönelik bir düzenleme olarak bakamayız; bu yasaya Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan siyasi parti gruplarının bırakın ortaklaşa olmayı, iktidar tarafının bile düzenlediği bir yasa olarak bakamayız.
Şimdi, bir yanıyla da değerlendirdiğimiz de şunu görüyoruz: Evet, Türkiye'de yeni medya, medyada yeni gelişmeler, dijital medya, teknolojiler, arka planında platformlar; bunlarla ilgili birçok düzenlemeye ihtiyaç var yani İnternet Yasası'nı düzenliyorsanız aynı zamanda servis sunucularıyla ilgili, platformlarla ilgili, altyapılarla ilgili değerlendirme yoksa zaten bu anlama gelmez. Tüm bu açılardan bakıldığında, bu yasayla ilgili maalesef olumlu bir değerlendirme yapamıyoruz.
Şimdi, gerek internet medyası gerekse geleneksel medyamız yani radyolar, televizyonlar, gazeteler, yerel gazetelerle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda AK PARTİ'li arkadaşlarımızın bazen gündem dışı konuşmalarında, bazen bu konular gündeme geldiğinde yaptıkları değerlendirmeleri ve taleplerini biliyoruz, görüşlerini biliyoruz. Bir hafta önce yapılan bir gündem dışı konuşmaya bakın, iktidar partisi olmasa da ortağı olan partinin bir milletvekilinin, oradaki hiçbir şey yok burada, hiçbir şey yok; yerel medyanın ihtiyaçları yok, gazetelerin talepleri yok, televizyonların talepleri yok, radyoların talepleri yok, internet medyasının talepleri yok; AK PARTİ'li milletvekillerinin de çeşitli vesilelerle yaptığı açıklamalara baktığımızda o talepler de yok. Tüm bunlar göstermekte ki bu yasa teklifi olumlu bir yasa teklifi değildir. Şimdi, radyolarınız var, milletvekillerinin illerinde onlarla yakın temas içerisinde olan, hatta birçoğu siyasi olarak da o arkadaşlarımıza yani iktidar partisine yakın, milletvekillerimizin arkadaşları olan radyocular, televizyoncular, yerel gazeteciler var; onların radyolarına çıkıyorsunuz, televizyonlarına çıkıyorsunuz, internet medyasında haberleriniz oluyor; e, onların değerlendirmeleri, onlar burada var mı? Onlar da burada yok.
Şimdi, örneğin, Dijital Mecralar Komisyonunda değerlendirdiğimiz, Basın İlan Kurumunun ilan ve reklamlarından radyo ve televizyonların yararlanmasıyla ilgili düzenlemeye sıcak bakıldığını gördük, onun için de bu olumlu yaklaşımın önemli olduğunu tespit etmiş olduk ama şimdi görüyorum ki buna da çok sıcak bakılmıyor. Efendim, radyolarda ve televizyonlarda ilanlar ve reklamlar yayınlanamazmış, Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna sordunuz mu? Bir kamu kuruluşu, devletin kuruluşu, düzenleyici bir kuruluş yani Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna bu konuyla ilgili; bırakın meslek birliklerini, meslek kuruluşlarını, kamu kuruluşumuz, düzenleyici bir kuruluş, Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna "Radyo ve televizyonların ilan ve reklam yapabilmesiyle ilgili bir zorunluluk var mı? Bu konuda görüşünüz nedir?" diye sordunuz mu? Bilmiyorum, Başkanım yani böyle bir soru varsa bunun cevabının da Komisyonda konuşulması yararlı olur.
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Mansur Bey, toparlayalım lütfen.
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - Ben sözlerimi toparlarken... Türkiye'nin özgür bir medyaya ihtiyacı var, medya operasyonlarına değil. Türkiye'nin özgür ve demokratik bir medya örgütlenmesine ihtiyacı var. Medya örgütlülüğü sağlanmadan medya özgürlüğü sağlanamaz. Bu düzenlemelerin, eğer eleştiriler ve öneriler kabul edilmezse çok bir anlamının olmayacağını, gerek ulusal basınımızda gerek yerel basınımızda gerek geleneksel medyamızda gerek yeni medyamızda çok da karşılığının olmayacağını düşünüyorum. Hangi sopayı kullanırsanız kullanın Türkiye'nin demokrasi birikimleri de basın birikimleri de gazetecilik birikimleri de onları gerisinde bırakmayı her zaman bilmiştir, bundan sonra da gerçekleştirecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum.