KOMİSYON KONUŞMASI

LEVENT GÖK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Ben küçük bir değerlendirme yapmak üzere söz aldım Sayın Başkanım. Komisyon üyelerinden öncelikle söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum, sağ olun. Ben de süremi fazla aşmamaya gayret edeceğim.

Şimdi, Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; tabii, medya konusu önemli bir konu. Medya, demokrasilerde yargı, yasama, yürütmeden sonra 4'üncü kuvvet olarak tanımlanan bir kurum. Şüphesiz, medya, birçok ülkede ülkelerin şartlarına göre değerlendirmelere tabi tutulan bir kuvvet. Ülkemizde de medya her zaman tartışmaların konusu olmuştur. Teknolojinin gelişmesiyle yazılı basın, televizyon, internet medyası ve YouTube gibi kanallarla da medyanın daha da yaygınlaştığına, sözlerin söylenmesine fırsat veren teknolojinin pek çok yönünün ortaya çıktığına tanık oluyoruz. Doğal olarak medyanın bağımsızlığı ve gücü bir ülkenin demokrasisiyle çok yakından ilgilidir; medyanın gücünü nasıl kullandığı ve medyanın bağımsızlığı bir ülkenin gelişmişliğinin ve demokrasisinin ana kriterlerinden bir tanesidir. Öyle ki demokrasiyle yönetilen bütün ülkelere baktığınız zaman, medyanın kendi görüşlerini her zaman özgürce söyleyebildiğine, karşılıklı görüşlerin de ifade edilebildiği ortamların rahatça sunulabildiğine tanık oluyoruz. Dolayısıyla, medya özgürlüğünün sağlanması demokrasiyle bire bir örtüşen bir kavram ve asla da göz ardı edilmemesi gereken bir kavram.

Tabii, bu yapılan düzenlemelerle, doğal olarak hem yurttaşların hem de medya kuruluşlarının ve özellikle internette yayın yapan kuruluşların önemli endişelerinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Buradaki temel kıstas, başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de keşke tartışma konusu olmasa idi. Yani başka ülkelerde ülkelerin kurumlarına önemli ölçüde güven var yani kurumların güvenilirliği ve tartışılırlığı tartışması başka ülkelerde yapılmıyor ama bizim ülkemizdeki sıkıntı kurumların yürütmenin etkisi altında kalmasından kaynaklanıyor. Yapılan bir düzenleme, bir süre sonra, bir iktidar değişiminde, bir farklı değerlendirme içerisinde yapanlar tarafından da eleştirilebilecek hâle gelebilir yani böyle bir tablo var Türkiye'de. Şimdi, bizim, herkesin kafasında, vicdanında tartışma yaratmayacak düzenlemelerle, yürütmenin etkisinden ari olduğu konusunda hepimizin vicdanen rahat olması gerekiyor; tartışma konusu bu. Yani "Bu yapılacak düzenleme yürütmenin etkisinden uzak mı, değil mi? Yürütme buraya müdahil olabiliyor mu, olamıyor mu?" Tartışma konusu bu; bu, A partisi döneminde de öyle olabilir, B partisi dönemde de olabilir. Yani herkesin demokraside şunu bilmesi gerekir ki "Bu yapılacak düzenleme yürütmenin etkisinden uzaktır; bu, objektif olarak A partisi için de B partisi için de eşit olarak uygulanacaktır." Bir vicdani kanaatinin hasıl olması çok önemli; bizdeki temel sıkıntı bu. Yani temel sıkıntı, yürütmenin etkisinden uzaklaşmamış kurumların ihdas edilmesiyle yeni tartışma alanlarının açılması meselesidir.

Sayın Başkanım, bakın, ben bir örnek vererek sözlerimi de tamamlamak istiyorum: Şimdi, bildiğiniz gibi, Şili'de diktatör Pinochet uzun bir süre Amerikan'ın desteğiyle iktidarda kaldı; 1973 yılından ölene kadar iktidarı -epey bir- yürüttü. Şimdi, Pinochet 1973 yılında Salvador Allende'yi devirdiği zaman tabii, ülkede ciddi kutuplaşmalar oldu ama 1988 yılına gelindiğinde, on beş yıllık iktidarından sonra, iktidarını sürdürebilmek için bir referanduma gidilme ihtiyacı ortaya çıktı Sayın Başkanım, Şili'de. Kimin zamanında? Şili'deki diktatör Pinochet zamanında ve o zaman yapılan bir referandumda -ki oylar "yes" ve "no" diye kullanılmıştır, dünya tarihinin önemli örneklerinden bir tanesidir- Şili'de bir devlet televizyonu vardı ve devlet televizyonu bir ay süreyle süren kampanyada hem muhalif kesime -yani "no" diyenlere, referandumda "no" diyenlere, "hayır" diyenlere- hem de Pinochet'nin taraftarlarına eşit süreyle zaman ayırmıştır, on beşer dakika. Bir diktatörün ülkesinde devlet televizyonu hem muhalefete hem de iktidara bir ay süreyle, kampanya boyunca eşit sürede bir zaman ayırarak kampanyalarının televizyonlardan sergilenmesine fırsat tanımıştır.

Şimdi, Türkiye'de, bir dönüp baktığımız zaman, medyanın büyük ölçüde bu kurallara uymadığını görüyoruz yani Türkiye'de adil olmayan bir medya düzeneği var maalesef ve muhalefetin aleyhine işleyen... Örneğin, TRT'nin yani devlet televizyonunun iktidar ile muhalefet arasındaki bir saat diliminin örneklerini verirsem yani bu, bizim, Pinochet'nin Şili'sinin çok çok gerisinde kaldığımızı bize gösterir; bu iyi bir şey değil, bu iyi bir şey değil, bu hiçbir dönem için iyi bir şey değil. Demokrasisiyle övünen bir ülke ve iktidar her zaman ifade özgürlüğünü ve herkesin görüşlerini söyleyebileceği bir ortamı yaratmak durumundadır. İşte, bu teklifle gelen endişe bu alanın çok daha daraltılmış olduğu yönündedir ve haklı bir eleştiridir.

Şimdi, bunlar, bir kanun teklifi gelir, geçer ama uygulamada karşılaştığımız aksaklıklar bizi ileri demokrasiye götürmez Sayın Başkanım. Ben bu çerçevenin bir altını çizmek istedim. Yani ben bu hususların kanun teklifleri hazırlanırken göz ardı edildiğini düşünüyorum. Bunlardan amaçlanan muradın da gerçekleşmeyeceğini yaşadığımız süreç bize gösterecektir. Yani ben ülkemizin itibarlı bir ülke olmasını, demokrasinin tam, eksiksiz uygulanmasını arzu ederim ama bunu yapacak en önemli husus da ifade hürriyetinin sağlanmasıdır. Yürütme erkinin müdahil olduğu kurumlar sayesinde bu alana el atılması, bu alanın sınırlandırılması hiçbir zaman arzulanan sonucu vermez.

Bu uyarılarımızı yapmak da bizim görevimizdir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.