ALPAY ANTMEN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, cevap ve düzeltme hakkı; gerçekten, Anayasa'nın 32'nci maddesinden doğan, kişi ve kuruluşların kendileriyle ilgili haysiyet ve şereflerine dokunan ve gerçeğe aykırı hususlarla ilgili olarak bir savunma hakkı verilmesinden doğuyor. Madde aslında bunu düzenliyor ama burada çok ciddi bir iki hukuki hata var.

Şimdi, burada özellikle "zarar gören" kavramı getirilmiş. Şimdi, zarar görenler kimler? Bu, bir kere, Anayasa'nın 32'nci maddesindeki "cevap ve düzeltme hakkı" kavramıyla uyuşmuyor. Burada "zarar görenler" dediğimiz zaman çok büyük bir kısmı alabiliriz. Şimdi "zarar gören" dediğimiz zaman, kişi, kişinin eşi, çocuğu, annesi, babası, dayısı, halası; yüzlerce düzeltme ve cevap hakkı gelebilir. Eğer doğru bir hukuk kuralı koymak istiyorsak, doğru bir iş yapmak istiyorsak bu maddeyi Anayasa'nın 32'nci maddesinde anlam ve ifade bulduğu şekilde, "Kişilerin haysiyet ve şerefine dokunan, kendileriyle ilgili ve gerçeğe aykırı beyanlar." olarak düzeltmemiz gerekiyor. Aksi hâlde, burada, ne olduğu belli olmayan çok geniş bir engelleme -sansür demeyeyim- maddesi koymuş olacağız; internet habercileri bundan çok büyük zarar görecekler.

Bir de 7'nci maddeyle ilgili bir önerge var; bunu birazdan tartışacağız.

Şimdi, cevap ve düzeltme hakkı kullanıldı, internet haber sitesi dedi ki: "Evet, ben bunu kabul ediyorum -süre yazılmamış kanun teklifinde, değerli arkadaşlarımızın önergesiyle- ilk kırk sekiz saat ana sayfada olmak üzere bu yayınlanacak." Güzel ama eğer düzeltme ve cevap hakkı kullandırılmaz ise bir hafta... Bunun ikisinin birbirine eş değer hâle getirilmesi gerekiyor. İnternet habercileri kibarlık yapıp cevap ve düzeltme hakkını uygun görüyorsa kırk sekiz saat, "Uygun görmedin kardeşim, mahkeme kararıyla geldi, bir hafta orada kalsın." deniliyor. Bunun hem teknik aksilikleri olabilir hem de kanunda iki ayrı durum için iki ayrı süre belirlenmesi kanun yapma tekniğine uygun değil, hukuka uygun değil, usule uygun değil diyorum.

Teşekkür ederim.