KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son yapılan Tokyo Olimpiyatları Japonya'nın millî sporları olması dolasıyla bizim "geleneksel doğu sporları" "dövüş sporları" diye tarif ettiğimiz bazı alanlar olimpiyatlara dâhil edildi Tokyo Olimpiyatları'nda. Fakat önümüzde yapılacak olan Paris Olimpiyatları'nda bunların bir kısmı olmayacak. O nedenle bazı şehirlerde yapılan olimpiyatlara özgü ilave edilen branşların olimpiyatın temel ruhunu değiştirmediğini belirtmek istiyorum. Olimpiyat dediğinizde en çok madalya dağıtılan sporlara bakmak lazım. Nedir o? Atletimiz, yüzme, jimnastik.

Şimdi, ben bir kere teşekkür ediyorum. Jimnastikte Türk sporunun geldiği noktayla ilgili... Suat Hoca sporcumuzdu, sonra Federasyon Başkanı oldu ve onun... İşte ya da voleyboldaki gibi veya okçuluğun başındaki Erdenay Hoca gibi... Yani sporculuktan gelen federasyon yöneticilerinin bir spor branşında uzun vadeli bir planla nasıl başarıya gittiğini çok iyi görüyoruz.

O noktada, Paris ve ondan sonra yapılacak olan olimpiyatlarla ilgili hedef madalyaysa o zaman en çok madalya veren branşları tercih edelim ama hedef Türkiye'yi tanıtmaksa değerli arkadaşlar, bizim madalya aldığımız branşların büyük bir çoğunluğu yarışmacı ülkelerin dışında diğer ülkeler tarafından televizyon yayıncılığında çok izlenmez. Yani salonlarda, işte, özellikle teke tek yapılan, vücut vücuda yapılan güreş, boks, doğu sporları daha çok o ilgili sporcunun ülkesini ilgilendirir. O zaman yani sporda ülkeyi tanıtacaksanız bir, salon değil, stadyuma ve büyük spor salonlarına yansıyacak olan atletizm, yüzme, jimnastik gibi; onun dışında, voleybol, basketbol gibi bütün dünyada karşılığı olan, artı, spor endüstrisinin çok teşvik ettiği, spor malzemesi üreten firmalar ciddi sponsor destekleri olan tenis gibi birtakım alanlara doğru amatör branşları yaygınlaştırmak lazım.

Şimdi, bir yanlış var arkadaşlar: Siyasi iktidarın bu 3 tane büyük kulüple bir derdi var, onu çözemiyorum yani Türkiye'deki olimpiyatlara giden sporcuların neredeyse yarıya yakına bizim bu kulüplerimizden çıkıyor. Son olimpiyatlarda madalya alanların büyük bir çoğunluğu... Ben bir Galatasaraylıyım ama Fenerbahçe Spor Kulübünü tebrik ediyorum. Bunların ısrarla savunduğu bir şey var: "Ya, bizim profesyonel faaliyetlerden elde ettiğimiz, yaptığımız faaliyetlerden oluşan vergilerin amatör branşlar için yaptığımız harcamalara mahsup edilmesi." Bir düzenleme geldi, sonradan kaldırıldı; bunun mutlaka konulması lazım. Yani şimdi, kamu kurumları, kamu bankaları ve belediyeler... Arkadaşlar, bu sürdürülebilir değil, bunu söyleyeyim yani dünyanın hiçbir yerinde bankalar ve belediyeler üzerinden olimpik spor gelişmez, olimpik sporlar spor kulüpleri üzerinden gelişir. O nedenle, uzun erimli bir yol haritası çizeceksek spor kulüplerini güçlendirmemiz, spor kulüplerinin bağımsızlığı ve özerk yapılanmalarına da saygı duymamız gerekir. Ya, bütün federasyonlara olduğu gibi, bütün spor kulüplerine talimatla başkan gönderme, kulüplere başkan gönderme huyunu terk etmek gerekir. Yapılacak olan şey, spor kulüplerinin mali ve ekonomik açıdan güçlenmesi için birtakım düzenlemeler yapılmasıdır.

Tekrar söylüyorum: Bakın, bugün futbol dâhil altyapıda yetişen sporcuların, Türkiye ligindeki sporcuların çok büyük bir çoğunluğu 3 büyük kulüpte, Trabzonspor, Bursaspor gibi kulüplerin altyapılarında, Altınordu gibi kulüplerde eğitim görüyorlar, faaliyet görüyorlar; yüzlerce sporcu yetişiyor. O nedenle, bu 3 büyük kulübün, Trabzonspor'un, diğer kulüplerin profesyonel faaliyetlerinden elde ettiği harcamalara ilişkin oluşan vergilerin amatör branşlarda mutlaka mahsup edilmesinin sağlanması lazım.

Başka bir konuyu gündeme getirmem gerekiyor. 1957-1958 yıllarında Türkiye'de İstanbul Ligi Millî Küme'ye dönüştü futbolda. Niye dönüştü? Çünkü futbol giderek geniş kitlelere ulaşmada bir öncü hâline geldi, Anadolu'ya yaygınlaşması lazımdı ve o zamanki Spor Bakanlığı eliyle sporun Anadolu'ya yaygınlaştırılmasıyla ilgili bir karar alındı; İzmir takımları, Ankara takımları, Adana takımları, başka illerin takımları Millî Küme'ye alındı.

Şimdi, ben buradan bir öneri yapmak istiyorum. Arkadaşlar, şimdi, İstanbul'daki belediyelerle, İddaa ve bahis şirketleri tarafından kontrol edilen spor kulüpleriyle Adana'nın, Mersin'in, Gaziantep'in, Diyarbakır'ın, Van'ın baş etmesi mümkün değil. Bu yanlış yere doğru gidiyor. Bakın, bu düzeltilemezse önümüzdeki yıl İstanbul'dan 2 takım daha Süper Lig'e çıkacak; engelleyemezsiniz.

15 milyon liraya daire satılan bir yerde belediyenin desteğini alan bir spor kulübüyle Anadolu'da bilet satarak ayakta durmaya çalışan bir takımın rekabet edebilmesi mümkün mü? Nasıl amatörlerde BAL liginde bir ile belli kıstasla geliyorsa Süper Lig için de bu kıstasın gelmesi lazım. Bir şehrin en çok 5 takımı olacaksa o şehrin Süper Lig'deki 6'ncı takımı düşer, alttan gelen çıkar. Bu sürdürülemez arkadaşlar. Siz, bir sporu, futbolu bir şehre yığdığınızda futbol endüstrisinin bütçesini küçültüyorsunuz. 700-800 milyon avroluk bütçeler düştü 150 milyon avroya. 2 tane daha İstanbul takımı gelsin, 100 milyon avronun altına düşecek. Çünkü artık Anadolu kendinin yarışta olmadığı bir ligi niçin izlesin? Kendi takımının hiçbir biçimiyle yarışın içine dâhil olmadığı bir lig için niçin para versin ve yayıncı kuruluşlardan "decoder" alsın ya da başka bir şey? Yani bu, sürdürülemez, buna siyaset müdahale edecekse Futbol Federasyonunun Başkanlığına bir talimatla birini getirmek yerine futbolu ayağa kaldıracak olan çözümü ortaya koymak gerekir. Bunun için...

Bakın, Türkiye bir ekonomik krizde -Sayın Baykan da burada- bu yıl amatör kulüplerin -filiz lisanstan alınmıyor- diğer lisans ücretleriyle ilgili çok ciddi indirime gidilmesi lazım. Yani amatör... Türkiye Futbol Federasyonun bütçesi içinde amatörlerin vize ve lisans ücretlerinden gelen paylar ya Güney Kore'ye giden bir uçağın maliyeti kadar. Ortalama 1.000-1.500-2.000 eurodur yani amatör kulüplerimizin bu işler için ayırdığı para. Ya, 5 bin, 10 bin kulübe koysanız 1 milyon avro yapar ya, 1 milyon avro; bütün amatör kulüplerden 1 milyon avro toplayacaksınız. Bunun için değmez. Bu sene özellikle Futbol Federasyonuna -bilmiyorum, Sayın Baykan görev alacak mı ama- benim önerim, bu yıl için bu geçiş dönemiyle ilgili amatör kulüplerin özellikle de "mahalle takımı" dediğimiz, şirket takımı olmayan mahalle takımlarının lisans ücretleriyle ilgili bir indirim yapılması...

Son olarak da değerli arkadaşlar, yasa dışı bahis ve yasa dışı İddaa faaliyetleri korkarım, gerekli tedbirler alınamazsa futbol endüstrisinin giderek küçülmesine yol açacak ve masabaşından yönetilen bir spora da insanların ilgi duyması ortadan kalkacaktır. Niye bunu söylüyorum? 100 milyonlarca lira harcanarak Anadolu'nun muhtelif şehirlerine stadyumlar yapıldı, devasa tesisler yapıldı, 20 bin, 30 bin kişilik seyirci kapasiteli tesisler yapıldı. Bazı illerimizde o şehrin takımı amatör kümeye düştü. Bakın, 30 bin, 25 bin kişilik stadyumlarda o şehirde profesyonel futbol takımı kalmadı, amatöre düştü. O nedenle, ben, bir tehlikeye de Meclisin de sizlerin de dikkatini çekiyorum. Yasa dışı bahis ve iddaa, şirketler eliyle futbolu yönetmeye, daha da yönetmeye devam ederlerse bu gerçekten ciddi sıkıntılara yol açacaktır, Türk futbolunu geriye götürecektir. 2000'li yıllarda dünyada FIFA sıralamasında 7'nciliğe kadar gelen Türkiye, bugün maalesef 40'ıncı sıradadır. Bu yerleri de arar hâle geliriz diye endişe ediyorum.

Teşekkür ederim.