KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Adaleti sağlamak adına da bir sorun yoktu benim açımdan.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli Komisyon üyeleri, Değerli Bakanlık temsilcilerimiz, değerli teklif sahibi millet vekilimiz; hepinizi ben de saygıyla selamlıyorum.

Evet, açıkçası aslında temel vurgular yapıldı. Ben de bir akademisyen olarak sanayileşme politikaları, kalkınma politikaları açısından biraz daha bütüncül bir değerlendirme yapmak için söz istedim açıkçası. Dün de bir sunum oldu, değerli bürokratlarla birlikte değerlendirme adına bir tartışma ortamımız oldu. Tabii, bunlar önemli kanunlar. Bir öncesindeki 2017 üretim reformu paketinde de özellikle desteklediğimiz, olumlu bulduğumuz bir üretim reformu paketi vardı, o önemli bir çalışmaydı. Sanayi, istihdam, üretim, kalkınma ve bunun elbette ki vatandaşlarımıza yansıması ve ülkemizin kalkınmasına katkı sunması açısından kimsenin itiraz etmeyeceği, daha da destekleneceği alanlar tabii ki bu alanlar. O üretim reformu paketinin görüşmelerini burada yapmıştık ve en önemli çalışması da tali komisyon olarak Eğitim Komisyonunda görüşmüştük o paketi. Ben orada da konuşma yapmıştım. Bunun en temel alanı tabii ki bütüncül politikalar yani sanayileşme politikaları. İşte, Uzak Doğu örnekleri var, en temel, belki bize en yakın olan Güney Kore örneği. Bütüncül politikalar, planlı, stratejik alanlar, bir devlet politikası ve kamu kaynaklarını koruyarak ve kamu kaynaklarını gelecek nesillere aktaran ve tabii ki bugünün en temel tartışma alanı, dünyanın da en çok tartıştığı, şekillendiği çevreye duyarlı sanayileşme stratejileri. Bugün belki de bütün dünyanın, bizim de aday ülkesi olduğumuz Avrupa Birliğinin Yeşil Mutabakat süreci, Sayın Murat Bakan Vekilimizin atıf yaptığı karbon ayak izleri ve gerçekten gelecek nesillere dönük yeni sanayi alanları ve yatırım alanlarını ortaya çıkarmak ve buna dönük de gerçekten Meclis olarak, kanun koyucu olarak bizim hedefimiz, amacımız bu stratejik alanları önemli değerlendirip ve bunlara dönük önemli yasalar yapmak. Ama o teklifin gerekçesi dahi... İşte, yatırımcıların talepleri doğrultusunda getirilen bir yasa teklifi. Yani belli endüstri bölgelerinde, bugün işte sayısının 28'e ulaştığı endüstri bölgelerinde yatırım yapan yatırımcıların, belli seçilmiş bir grubun taleplerini gündeme getiren ve onların göze çarpan bir mülkiyet talepleri ve tabii ki de çevre, ÇED değerlendirmesiyle ilgili iki önemli düzenleme var burada; ikisi de hassas alanlar. Birincisi mülkiyet devri konusu, dikkatli değerlendirmesi gerekiyor. Kamu kaynaklarının ileriye dönük çünkü bu kurumlar, bu yatırımcılar... Biz bugünün koşullarını değerlendiriyoruz ama ülkemiz açısından bu politikaları, bu kanunları ülkemizin elli yıl, yüz yıl sonrasını da planlayarak yapmamız gerekiyor. O günkü stratejik alanlar ne olacak, stratejik yatırım alanları ya da yatırımcılar kimler olacak? Bunlara dikkat etmek gerekiyor.

Cazip hâle getirmek yani kanunda en çok kullanılan terim dikkatimi çekti, "cazip hâle getirmek" "sadeleştirmek." Ya, bu yatırımcıları ya da yatırım ortamını cazip hâle getirmek için hep söylüyoruz, dünyada kabul görmüş evrensel kurallar var. Güçlü kurumlar, bağımsız kurumlar, objektif değerlendirme kurumları; merkeziyetçilikten uzak, daha objektif karar alan bağımsız özerk kurumlar; kişi ve keyfîlikten uzak yatırım kararları; planlı, stratejik, işte bir Devlet Planlama Teşkilatı belki Türkiye'nin en model örneği olarak karşımızda duruyor ve güçlü demokrasiler, güçlü karar birimleri... İşte, bir Almanya örneği veriliyor. Almanya'nın en temel örneği, Almanya'da bir iktidar değişimi oldu ama bu hiç yansımadı çünkü devlet politikaları var, sanayileşme politikaları var, stratejileri var, istihdam politikaları var. İşte, bir istihdam yaratma vurgusu yapılıyor ama Türkiye'nin gerçekten sanayileşme ve yatırım politikalarıyla uyumlu bir eğitim politikası yok. Üretim reform paketinden bugüne beş yıl geçti ama biz gerçekten yüksek teknoloji üreten yatırım alanlarını geliştirebildik mi? Katma değeri yüksek alanlarda ciddi anlamda toplumun geneline yayılan -yani 3-5 firmadan bahsetmiyorum- bir sanayileşme stratejisi uygulayabildik mi? Dış açığımızı, cari açığımızı azaltabildik mi? Beyin göçüne engel olabildik mi? Nitelikli ara eleman ihtiyacını karşılayabildik mi? Yani üretim reform paketinin bir yansıması olmadı ve bugün gerçekten baktığımız zaman gerek ulusal gerek uluslararası yatırımcılar açısından ülkemiz maalesef ciddi kaygı verici bir nokta olarak değerlendiriliyor yani yatırım yapma alanında, istikrar noktasında. İşte, bugün yatırımcıların talepleri, isteklerine karşılık verilen cevaplar, yok sayılması, yok hükmünde sayılması; güçlü bürokratik kurumlar, güçlü adalet sistemi, istikrarlı yatırım ortamı, öngörülebilir bir süreç...

İşte, yatırımcıların en büyük kaygı duyduğu ortam bugün girdi fiyatları. Girdi fiyatlarının, girdi maliyetlerinin ciddi artıyor olması ve Türkiye öngörülemez, belirsiz bir ortam. Burada uygulama örnekleri verildi, sanayici olanlar ya da sanayiyle ilişkisi olan bütün hepimizin çevresi, ailesi, yakınları kaygılarını iletiyorlar bizlere. Biz bu yasaların bugün geldiğini ilettiğimizde taleplerinin ve önceliklerinin farklı olması gerektiğini iletiyorlar bize. En önemli sorun da bugün girdi maliyetlerinde ciddi kaygı veren bir noktaya ulaşması ve öngörülemez bir yatırım ortamı olması. Bunlar ciddi sorunlar ve bunlara bir çözüm getirmemiz gerekiyor ama genel ekonomik görünümümüz de sıkıntılı. Bugün verileri paylaştı bütün hatipler. Türkiye'de büyüme ve bu büyümenin yansıması, adil gelir dağılımı, gayrisafi millî hasılamızın artışı noktasında gerçekten ciddi bir geriye gidiş var, düşen bir seyir izliyor ve maalesef, 2018 Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber bağımsız özel kurumlardaki ciddi zedelenmeler bu güvensizlik ortamını ve ekonomik yansımalarını, bizim öngördüğümüz ekonomiye olan yansımalarını ortaya çıkarıyor. İşte, yoksulluk sınırı, açlık sınırı rakamları, cari açık, dış açıktaki geldiğimiz nokta ve bu büyümenin gerçekten kalkınmayı ve geliri yükselten bir büyüme mi yoksa fakirleştirici bir büyüme mi tartışmalarını yaşıyor ülkemiz ve bir "case" model olarak dünyada tartışılıyoruz. Bunları dikkatli değerlendirmek gerekiyor. Dış açık, gerçekten cari açık, bakın, son ticaret açığı yıllık bazda yüzde 157 artmış yani ürettiğimiz o katma değerli üretim alanlarının yansıması yok ve dışa bağımlılığımız devam ediyor. Yeni araçlar geliştirdik yani faiz-enflasyon ilişkisi içerisinde Hazineye maliyeti olan yeni araçlar geliştirdik ve öngörülemez bir süreç devam ediyor.

Bu kanunda en ciddi sorun... Birazdan Filyos örneği de verilecek, işte Hatay örneği, işte Aliağa örneği verildi yani uygulama örnekleri ortaya konuldu. Bu mülkiyet sorununun gerçekten ciddi tartışılması gerekiyor. Neden böyle bir ihtiyaç doğdu, neden böyle bir talep doğdu? Belki Bakanlık yetkilileri bunu daha dikkatli açıklayabilirler çünkü kalkınma stratejisi olarak bir iş birliği var özel sektörle kamunun yatırım, stratejik yatırım alanlarında özel sektörü teşvik etmesi ama burada o mülkiyet devri gerekli mi çünkü o yatırımcılar ileride o mülklerini kiraya verecekler, devredebilecekler. Kamunun böyle bir inisiyatifi olabilir mi bu mülkiyet hakkıyla ilgili?

ÇED raporu çok konuşuldu ve tartışıldı. Bunun uygulama örnekleri var ülkemizde. Buradaki o kurulun kaldırılması, bu kanundaki önemli düzenleme belki o. Zaten sorun alanı ama bu sorun alanını biz sorun alanı olmaktan çıkarmaktan ziyade... Gerçekten Bakanlığa yine o güvensizlik ortamı var, ciddi davalar var ÇED raporlarıyla ilgili, ciddi tartışma alanı. İşte, Mimarlar Odasının bu kanuna özgü bir görüşü var -ben mimar, mühendis değilim ama- ciddi bir kaygı duyuyorlar. Yani sivil toplumla, tüm kesimlerle gerçekten tartışarak kanun yapıcı olarak bütün bu talepleri dikkate alıp çünkü sanayi alanı... Sanayi Komisyonuna gelen yasalar stratejik yasalar, önemli yasalar, burada ciddi bir doygunlukla ya da olgunlukla tartışılan yasalar, siyasi kaygılar değil, gerçekten ülkeye yarar sağlayacak noktaya getirilmeye çalışılan yasalar. Bu ÇED konusunda ne gerekçesi var, neden o komisyon kararı kaldırılıyor? İkinci bir güvence değil mi bu? Doğrudan Bakanlığa bu yetkinin, kullanma yetkisinin verilmesi ne kadar doğru?

Mesela, bu endüstri bölgelerinde en ciddi sorun alanı -bu alanda çalışmalar yapılmış baktığımızda- nitelikli insan kaynağı sorunu. Bu da bizi eğitime götürüyor yani yatırım politikalarımızla uyumlu AR-GE, -Hocam söyledi- inovasyon çalışmaları ve buna dönük eğitim politikaları. Bunda biz ilerleme kaydedemedik. Hepimiz bunda hemfikiriz. Bu konuda gerçekten ciddi bir çalışma yapılması gerekiyor. Bunu yapamadık ve ciddi bir nitelikli beyin göçü yaşıyoruz. Bunu da dikkate almak gerektiğini düşünüyorum.

Şöyle tamamlayacağım: Gerçekten baktığımız zaman, evet, yatırımcıların desteklenmesi, buna dönük kanunların ve ihtiyaçların yerine getirilmesi gerekiyor ama biz, ciddi anlamda kamunun bu yatırım ve sanayileşme alanından çekildiğini; önemli işte kâğıt, şeker, gübre, Tank-Palet Fabrikası -tartışılan son günlerde- gibi kamunun bu ciddi alandan, buradan çekildiğini ve bunun da ülkenin bütüncül kalkınması noktasında ciddi riskler yarattığına şahitlik ediyoruz. Bölgesel bir dengesizlik var, bölgesel kalkınma dengesizliğini hâlâ aşamadık. Buna dönük çok daha ciddi kapsamlı yasalar gerekiyor ama bunun için de gerçekten güçlü, demokratik, özerk, bağımsız kurumlar ve ciddi bir yönetim anlayışını da tartışmamız gerektiğini düşünüyorum ben yani ülkenin bu günübirlik, işte belli yatırımcıların taleplerini sağlayacak yasalar değil de gerçekten ciddi yapısal sorunlarını tartışacağımız, gerçekten ciddi kalkınma stratejilerini tartışacağımız yasal düzenlemelerin ve yapısal sorunların da çözülmesi gerekiyor. Bunlar da uzun vadeli tabii ki, yirmi yıllık bu iktidar döneminin işte son döneminde belki bu tartışmalar daha ciddi gündeme geldi ama bunlar da kapsayıcı yasalar değil.

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Hocam toparlayabilir miyiz?

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Umuyorum, ciddi kaygılar, ciddi sorun alanları maddelerde tartışılıp belki önergelerle düzeltmeler yapılabilir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım, anlayışınız için.