| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/4487) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 15 .06.2022 |
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Arkadaşlar birçok konuyu dile getirdi ÇED'le ilgili. Yani Çevre Komisyonunda olmamdan kaynaklı da, çevreye duyarlı bir insan olmamdan kaynaklı da önemsediğim için söz aldım. Gerçekten yani birçok konuşma yapıldı, birçok değerlendirme yapıldı ama hâlâ ikna edilmiş değiliz.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Muazzez Hanım, iki tarafta da olduğunuza göre iki tarafı da çok dengeli bir şekilde koordine edip götürüyorsunuzdur; yatırımları, üretimi ve çevreyi...
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Evet. O yüzden sadece bu madde üzerinde -yani önergemizde de var- bu konu üzerinde söz almak ve değerlendirmek istedim.
Açıkçası, hani, kâr etmek için biz doğayı, otu, kökü... İşte, Bakan Yardımcımız da söyledi: "Şurada ot var, burada kök var gibi yaklaşarak biz sanayiyi geliştiremiyoruz ya da yatırım yapamıyoruz." Bu sözü açıkçası beni rahatsız etti çünkü biz temelinde doğayı bir bütün olarak görüyoruz, yaşam açısından vazgeçilmez bir şey olduğunu biliyoruz, hepimiz de yaşadık yani son iki üç gündür Ankara'daki yağmurlardan, yaşadığımız sorunlardan. Bunun temel nedeni de doğanın talanı, doğanın tahrip edilmesi ve oluşan iklim krizi sonucunda yine zararını biz insanlar, canlılar, hayvanlar yaşıyoruz, hayat kaybediyoruz, can kaybediyoruz; bu yüzden önemsiyorum. Yani kâr edeceğiz diye doğayı görmeyelim, ÇED raporu önemsizdir, engeldir gibi yaklaşımları çok doğru bulmuyorum, iktidarı eleştirdiğimiz temel konu da zaten bu nokta yani "Yasalar, muhalefet, yatırıma, sanayiye karşı olduğu için biz yatırım yapamıyoruz." diyemezsiniz, bunu kabul etmiyoruz. Yirmi yıllık iktidarınız boyunca, özellikle de son altı yıllık süreçte pratiğiniz, ne muhalefeti ne halkı ne sizin aleyhinize çıkan mahkeme kararlarını ne kanunları ne de yasaları takmadığınızı göstermiştir.
Yine, bununla ilgili bir iki örnek de vermek istiyorum yani Zilan Deresi'ndeki HES'le ilgili. Bakın, 2014 yılında yapılması planlanan HES, Danıştay'ın durdurma kararına rağmen devam etti. Van Valiliği ve Çevre Şehircilik Müdürlüğünün "ÇED Gerekli Değildir" raporu ve Bakanlığın acil kamulaştırma kararıyla HES yapımı hâlen devam ediyor, durdurulmadı.
Yine, Hasankeyf'le ilgili bir şey de söylemek istiyorum. Hasankeyf'te biz Deprem Komisyonunda da Çevre Bakanlığının sunumu yapılırken de sormuştuk. Hasankeyf gibi dünya mirası, insanlık tarihinin olduğu bir yerin sular altına gömülmesini doğru bulmadığımızı ifade ettik. Sunumu yapan bürokratların bize söylediği şey: "Ama bizim paraya ihtiyacımız var." Bu da aslında doğanın, yaşamın esas alınmadığını yani iktidarın, bundan önce kârı, parayı esas aldığını ve bu çerçevede birçok yatırım yaptığını ve bu yasal düzenlemelerin de bunları kolaylaştıran düzenlemeler olduğunu inandırıyor. Dolayısıyla insan sağlığını ve yaşamını, tüm canlıların yaşamını etkileyen düzenlemelere bu yüzden itiraz ediyoruz. Bizim hiçbirimiz, burada hiç kimse -şunu söyleyeyim- yatırıma, kalkınmaya, sanayileşmeye karşı değil, ifade de etti bütün muhalefetteki vekiller. Biz neye itiraz ediyoruz? Nasıl ve nerede yapıldığına; doğamıza, insan sağlığına, diğer canlılara yani yaşamımıza verebileceği zararlara itiraz ediyoruz. Bunlar için de gerçekten gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Pratiklere -ben tekrar etmeyeceğim- yani onlarca, yüzlerce ÇED raporuna, olumsuz ÇED raporuna ya da "Olmaması gerekiyor." denmesine rağmen birçok yatırım bu raporlara rağmen yapıldı. Hani, bizde bir güven sorunu yaratmış iktidar, bunu da kabul etmeniz gerekiyor. Yoksa biz olumlu şeyleri elbette ki destekliyoruz yani yasaların geçmesine de katkı sunuyoruz. Bu yüzden de doğaya, insana zarar vermeyen yatırımları yapmak gerektiğini ifade ediyoruz.
Şimdi, bir şey daha ifade edeyim: Yine iktidar partisinden bir vekilin -Şahin Bey'di sanırım- hani "Biz de çevreye hassasız, biz de çöplerimizi kapıya ayrı koyuyoruz, kapının önüne çiçek ekiyoruz." açıklaması... Yani çevre bununla korunmuyor, doğa bununla korunmuyor. Bu bile aslında doğaya, çevreye ne kadar bir ciddiyetle yaklaşıldığını gösteriyor. Yani doğamızı koruyabilmek için ÇED raporlarının esas alınması gerektiğini, yine doğanın sanayiye, imara açılmamasıyla korunabileceğini düşünüyorum. Sanayileşmenin çevresel sorunları artırdığı ve geri dönülmez yıkımlara yol açtığı da bilinmektedir. Dünya genelinde küçük arazilerin sanayileşme alanlarına dönüştürülmemesi için özel önlemler alınmaktadır. Kuraklık ve iklim krizinin getirdiği tedbirlerin alınması kişisel ve kurumsal alışkanlıkların ve işleyişlerin dönüşümüyle de mümkündür.
Ben sadece bu iklim krizinin Van'daki örneğini vereyim. Kürsü konuşmamda da söylemiştim, doğa talanının sonucu oluşan iklim krizi Van'da da çok etkili. Van Gölü ve işte, göçmen kuşların diyarı olan Erçek Gölü'nde ciddi bir çekilme var ve kurumayla yüz yüze. Artık yüzlerce kuş, flamingolar da dâhil burada yaşam alanı bulamadığı için konaklayamamaktadır. Bunun üzerine yüzlerce haber de yapıldı. Bu konuda tekrar uyarıyor yani yatırımlarımızı gerçekten geleceğimizi, yaşamımızı yok etmeden yapalım diyorum. Endüstrinin teşvik edilmesi ancak çevre ve ekolojiye minimum zarar verme koşullarında desteklenir, biz de bunu söylüyoruz. Ekoloji ve çevrenin etkilenme koşulları öngörülmeden, rant ve üretim hırsıyla yapılan girişimlerin dünyayı ve ülkeyi getirdiği durum da ortadadır.
Sanayi üretiminin tarım alanlarına ve gıda üretimine etkilerinin olumsuz olması durumunda tüm toplumsal kesimler gıda krizi ve yoksullukla karşı karşıya kalmaktadır. Diğer taraftan "ÇED Gerekli Değildir" kararı sanayi üretimi yapılacak bir yer için mümkün olamaz. Her türlü endüstriyel üretim çevreyi etkilemektedir yani 100 bin metrekarelik bir alanda yapılacak bir sanayi sitesinin çevreyi etkilememesi mümkün değildir. 150 bin metrekare üzerine kurulu bir üretim tesisi için bu durum olağan bir sonuç olacaktır yani zarar verecektir. Öte yandan, devletin hazine arazilerinde desteklenen yatırımcıların bu bağlamda gerekli çevresel riskleri bertaraf edecek girişimleri de öngörerek bu işletmeciliğe başlaması gerekir. Dolayısıyla "ÇED Olumlu" raporu olmasının bir zorunluluk olarak görülmesi artık yerleşik bir hüküm olmalıdır bizim yasalarımızda. Ayrıca, bu tarz ihtisas bölgelerinin kalıcı bir şekilde bir kişiye, gruba, yatırımcıya bırakılması da kamu yararını barındırmamaktadır. Dolayısıyla, hazine adına yapılması gereken kamulaştırmalar hiçbir koşulda kişiler lehine bir düzenlemeye konu olmamalıdır. Bu nedenle de doğamızı, yaşamımızı korumak için "ÇED Olumlu" kararı alınmış olması şeklinde maddede düzenleme yapılmasını ben zorunlu görüyorum. Sadece bunu Çevre Bakanlığına havale etmek yaklaşımı doğru değildir. Sadece sizin iktidarınız için de değil, sonradan gelen iktidarlar da bu yasal boşluğu çok rahat kullanabilirler. Bu yüzden, önerimiz, önergemizin kabul edilmesi yönündedir.
Teşekkür ederim.