KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Tabii.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi ben bir iki ifadeyi hatırlatarak... "Oluk oluk kan akacak." Hatırladınız bu ifadeyi değil mi? O tarihte iktidarla arası iyi olan şahıs, tüm toplumu gözümüzün önünde tehdit etti, özellikle sizin iktidarınıza muhalif olan kesimleri tehdit etti. Toplumda gerçekten panik yaratacak derecede de tehdit etti. Hatırlarsınız değil mi? Şimdi arkadaşlarımızın bağımsızlığını ve tarafsızlığını tartıştığı yargı, o tarihlere yakın 80 yaşında bir sanatçıyı da sizin iktidarınızı bir televizyonda eleştirdi diye sabah beşte gözaltına aldı. Bunu da hatırladınız. Aynı yargının içindeki unsurlardan bahsediyorum "Oluk oluk kan akacak." diyen şahıs aylarca yargının önüne çağrılmadı. Soruldu buralarda, ben de sordum, Genel kurulda sordum: Ne yaptınız? Sonra, kırmızı plakalı araçlarla beraber -sanıyorum cumhuriyet savcılarına da bir parlamenter, savcılarınca da, kimseyi kirletmek istemiyorum, sadece o seremoniyi anlatma anlamında söylüyorum- bir parlamenter, bir savcının yanına gittiğinde nasıl karşılanıyor ise daha rahat karşılandı. Biz parlamenteriz, aracımızda çakar olduğu zaman sorgulanıyoruz gittiğimiz yerde, kimliğimiz soruluyor; adliyenin kapısına çakarlı araçla girdiği zaman da kimse "Bu aracın plakası kimin adına kayıtlı? Senin niye koruman var? Sana neden koruma verildi? Hangi özelliğe sahipsin?" demedi. Girdi, çıktı, elini kolunu sallayarak usulen bir ifade verdi; hiçbir şey olmadı. Siz yönetiyordunuz o tarihte de bu ülkeyi, hatırladınız mı? Burada arkadaşlarımız sizin kurguladığınız organlara güvenmemekle haklı değiller mi? Terse çevirdiğiniz zaman, gazeteci de el pençe divan sabahın beşinde sorguya götürüldü; gazetelerde, adliyede bir bankın üzerinde tost yerkenki fotoğrafı yayınlandı 80 yaşındaki bir gazetecinin ve burada, ben, kendim, kendi adıma da temin edebilirim, vatanseverliğinden de hiç şüphesi olunmayacak bir insanın. Hepimizin, eserlerini alkışladığı, şevkle ve zevkle izlediği, bu topluma sanatçı olarak her şeyi vermiş olan bir insanı o muameleye tabi tuttunuz. Bu toplumda bir şekilde şiddeti öven, şiddet yoluyla muhaliflerinizi sindiren, hatta yanına teokratik yapıyı da temsilen birini alarak resim veren birini kucağınızda taşıdınız. Çünkü öyle bir yapı kurguladınız ki yargının bazı unsurları sizden hareketi görmeden bazı insanlara dokunamıyor. Geçen konuşmamda söyledim "Gazeteciler yargılanmaz." diyorsunuz. Ya nasıl yargılanmaz? "Dolar 10 TL olacak." diyen gazeteciyi çağırdığınızda dolar 16 lirayı geçmişti. Yahu ayıp ya! Ayıp ya! ENAG diye bir kurum var, bilim adamları, sizin TÜİK tarafından tahrip ettiğiniz, tahrif ettiğiniz, her türlü oyunlarla içinden enerjiyi çıkarıp, onu bunu çıkarıp, bilmem ne "çekirdek enflasyon" diye yutturmaya çalıştığınız, vatandaşın geçen sene 8 liraya aldığı mazotu bu sene -bu akşam sanıyorum 30 lira olacak herhalde, bilmiyorum- 28 liraya alırken gözünün içine baka baka o aralarda "yüzde 30, yüzde 40 enflasyon" diyen bir kurumun karşısında gerçekleri söylüyor diye başındaki adamı yargıya taşıdınız. Bu yasayı getireceksiniz ve ondan sonra "yalan haber" "doğru haber" tartışmasını, bu yasa yokken bile yapmayan, siyasetin tam olarak kurgusu altında hareket eden yargının eline teslim edeceksiniz. O yargıyı kimlere teslim ettiğinizi de zaten arkadaşlarımız söylediler. Yargının kimlere teslim edildiği üzerinde çok fazla durmayacağım, çok konuşulan bir konu olduğu için halkımız biliyor kimlere teslim edildiğini, görüyor, yaşıyor. Bir bayan avukatın, bir kadın avukatın etek boyunu ölçen adamı bile görevinden tam olarak alamadınız, benzer bir suçu işleyince ona yaptırımı doğru düzgün uygular hâle geldiniz. Böyle bir tablonun içerisinde siz "yalan haber" "doğru haber" tartışması olan bir maddeyi getireceksiniz; sonra Sayın Genel Başkanınız, Sayın Cumhurbaşkanı çıkacak, diyecek ki: "Bana ve AK PARTİ'ye yöneltilen her türlü eleştiri devlete yöneltilmiştir." Siz bu kafayla bu ülkeyi yöneteceksiniz ve bu kafanın her türlü kontrolü altında kurguladığınız yargı doğru davranacak ve bu maddeyi de uygulayacak öyle mi? Bu madde nereye gidecek biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanının o söylediği "Bana ve AK PARTİ'ye yönelik olarak yapılan her türlü eleştiri devletedir." ya da o eleştiriyi saldırı olarak tanımlıyor konuşmasında, "Bana saldıran devlete saldırır." dediği yere gidecek. İtiraz ediyor musunuz Sayın Cumhurbaşkanının bu ifadesine? Bu sıralarda, içinizden 1 kişi çıkıp, "Sayın Cumhurbaşkanının bu ifadesini ben benimsemiyorum." diyebilecek bir AK PARTİ milletvekili var mı onu soruyorum? Çıksın, desin, cesursa desin. Eğer, bunu diyemiyorsanız, Sayın Cumhurbaşkanının bu normunu kural olarak alıyorsanız bu maddenin gideceği yeri görmeniz lazım. Hukuk kuralları, hukuki güvenlik ilkesine uygun olmalı, belirlilik ve öngörülebilirlik ilkesine de uygun olmalı. Tarif ettiğim yere itiraz edemediniz, gördünüz mü? Diyemeyeceksiniz çünkü. Yarın, sarayında nikâhını kıydığı bir başsavcıya Sayın Cumhurbaşkanı "Bana yönelik bunu söyleyen herkes devlete yöneltmiştir bunu ve bu iç güvenlik açısından tehlikedir." diye baktığı anda siz yargının yerinde duracağını mı zannediyorsunuz? Yapmadı mı bunları bugüne kadar? En ufak eleştirilerde bu Parlamentoda bugün oturan insanlara terör örgütü lideri muamelesi yapmadı mı zannediyorsunuz? Yaptı. "Onlar tu kakaydı." diyebilirsiniz, şimdikiler daha tu kaka olmuş. Ben meslektaşlarımı töhmet altında bırakmıyorum ama içine zehri sıktığınız bir kurum sonuç itibariyle bu hâle geldi.

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Evet Sayın Aydoğan, toparlıyoruz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Müsaade edin Sayın Başkan, bir dakika... Keşke güvenebileceğimiz bir yerde dursa. Dokunacak şeyler söylediğimizde "Sayın Aydoğan" diye başlamayın.

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Aynı şeyleri tümü üzerinde dinledik.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Aynı şeyler değil. Sayın Cumhurbaşkanının "Bana söz söyleyen devlete söylemiştir." ifadesini bu Komisyonda benden başka duydunuz mu? Soruyorum: Buna karşı mısınız? Çıt yok. O zaman yarın bu bağlayıcı olacak diyorum.

Şimdi, sosyal medyada dezenformasyonla alakalı en çok bizim canımız yanıyor, en çok biz tehdit ediliyoruz, en çok bize saldırı oluyor çünkü bot hesaplar ya da yoksul vatandaş sizlerin kamplaştırması nedeniyle haddini aşacak işler yapıyor sosyal medyada. Sebebi sizin kamplaştıran politikalarınızdır. Siz kamplaştıran politikalarınızdan vazgeçerseniz merak etmeyin sosyal medyada bu kirlilik oluşmaz, bu saldırı oluşmaz. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri sosyal medyada en fazla tehdit alan, en fazla küfürle, hakaretle karşı karşıya olan insanlar. Ağzımızı açsak bunlarla karşılaşıyoruz, hatta dönem dönem sizin milletvekilleriniz bu linci yapıyor bize. Bu trol hesaplar kime aitti? Bot hesaplar kime aitti? İçinde bir sayın bakanın parmağı var mıydı? Onları bir araştırın önce. Bir de şunu araştırın: Bütün bu Parlamento töhmet altına alındı, 10 bin dolar alan bir siyasetçiden bahsedildi. Yargı yerinden oynamadı, resen araştırması gerekirdi böyle bir olayı, yerinden oynamadı; hepimiz kirletildik. Biz kendimizi kirli kabul etmeyiz ama genel anlamda bu Parlamentonun içinde olduğumuzdan dolayı sizin de haklarınızı sahiplenme anlamında bu ifadeyi kullanıyorum. Yalan idiyse "yalan haber" denilecek ona değil mi, öyle denilmesi lazım; gerçekse soruşturmayan bir yargı var. Gerçeği soruşturmayan bir yargıya muallak ifadelerle ve gerçekten kanun tekniğine uygun olmayan ifadelerle; soyut, mücerret, her türlü şeyden soyutlanmış bir biçimde ve önüne koyulduğunda nasıl uygulanacağı netleştirilmemiş birtakım ifadelerle iç, dış güvenlik, kamu güvenliği -efendime söyleyeyim- sağlık vesaire gibi çerçevesini tanımlayamayacağınız ifadelerle yetki verdiğinizde jüristokratik bir yapıyı da tetiklersiniz. Gün gelir bu yetki sizi de alır karşısına. Bunu ben bir tehdit anlamında söylemiyorum, kimse yanlış anlamasın. Biz böyle bir yargıyı kurgulamayız. Sizin kurguladığınız yargı sizi karşısına alır, emin olabilirsiniz, emin olabilirsiniz; böyle baktığınız yargı var ya, gelir o sizi karşısına alır ve size bunu sorar. Biz böyle bir kurgunun asla içinde olmayız, böyle bir derdimiz de olmaz; bağımsız, tarafsız yargıdan başka bir derdimiz olmaz.

O yüzden, bu madde Anayasa'nın birçok maddesine aykırı. Arkadaşlarımız söyledi burada, 2'nci maddeden başladılar, 11'di, 25'ti, 26'ydı, 28'di -efendime söyleyeyim- birçok maddeyi saydılar hatta 153'tü, daha önce bunlarla ilgili sınırlama, Anayasa Mahkemesi kararlarını saydılar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 7, 10 dediler; tamamına katılıyorum, uzatmıyorum ama bu madde bir demokratik devlet parlamentosunun çıkarabileceği madde değildir. Eğer bizim devletimiz güçlüyse, eğer bizim devletimiz gerçekten güçlü bir iktidar tarafından yönetiliyorsa böyle bir maddeye hiç ihtiyaç duymaması lazım, değilse bu madde sindirme maddesidir, halkın haberleşme özgürlüğünü engelleme maddesidir. Derdiniz neyse onu söyleyin, biz de size yardımcı olalım.

Teşekkür ediyorum.