KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, bu maddeyle getirilen düzenlemede Genelkurmay Başkanının yaş haddini birer yıllık sürelerle 72 yaşına kadar Cumhurbaşkanının uzatmasına ilişkin bir düzenleme getiriliyor. Gerekçede de aynen şöyle söyleniyor: "Türk Silahlı Kuvvetleri yurt içinde ve yurt dışında faaliyetlerini kararlılıkla sürdürmektedir. Madde ile devam eden terörle mücadele faaliyetlerinin etkin bir şekilde sürdürülmesi ve harekâtlardan elde edilen tecrübenin aktarılabilmesi için Genelkurmay Başkanının görev süresinin birer yıllık süreyle maddede belirlenen yaş haddine kadar uzatılabilmesi amaçlanmaktadır." Yani buradaki maddenin temel gerekçesi şu: Terörle mücadeledeki etkin faaliyet ve harekâtlardan elde edilen tecrübe. Biz tabii ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelede başarılı olmasını yürekten istiyoruz, o konuda hiçbir tereddüt yok. Ama bu gerekçe, bu maddenin gerekçesi değil.

Bu maddenin niye gerekçesi değil? Şimdi onu konuşalım. Şimdi, basına yansıdığı kadarıyla -haberler doğrudur yanlıştır onu bilemeyiz- şöyle bir şey var basında: "Sayın Hulusi Akar, Sayın Cumhurbaşkanından Sayın Genelkurmay Başkanının görev süresinin uzatılmasını talep etti." Basın öyle yazıyor, doğrudur yanlıştır onu bilemeyiz biz, basındaki haberleri söylüyoruz. Yani görülüyor ki Sayın Hulusi Akar, Sayın Bakan bu şekilde bir talepte bulunmuş ve Cumhurbaşkanı da bu talebi olumlu görmüş. Bu başka bir gerekçeyle de olabilir ama 72 yaşına kadar sadece tecrübeyi gerekçe göstererek Genelkurmay Başkanının görev süresini uzatmak şimdi diyeceğim örneklerle uyuşuyor mu? Şimdi, Genelkurmay Başkanı ne? Biz Genelkurmay Başkanlığının yetkilerini KHK'lerle aldık yani Genelkurmay Başkanlığının yetkilerinin bir anlamda kolunu kanadını koparttık. Muharip herhangi bir kuvvete Genelkurmay Başkanının emir verme yetkisi yok. Nasıl emir verme yetkisi yok? Jandarma Genel Komutanlığını Genelkurmaydan ayırdık. Deniz Kuvvetlerini, Kara Kuvvetlerini ve Hava Kuvvetlerini Millî Savunma Bakanlığına bağladık. Şu anda Genelkurmay Başkanı bir danışma organının dışında -ki kimse de ona danışmıyor zaten- herhangi bir yere ne zararı var ne yararı var orada duruyor. Diyeceksiniz ki: "Madem öyle siz niye karşı çıkıyorsunuz?" Genelkurmay Başkanının böyle bir yetkisi yok. Genelkurmay Başkanına şimdi biz ne diyoruz? Diyoruz ki: Efendim, Genelkurmay Başkanının şu tecrübelerinden yararlanalım. Nedir o tecrübeleri gerekçede: Harekâtlardan elde edilen tecrübeler ve terörle mücadele faaliyetlerindeki etkin rolü.

Şimdi, Sayın Bakan -Sayın Bakanla biz beraber milletvekilliği yaptığımız için ona saygım da sonsuzdur, kendisi bilir, beraber milletvekilliği yaptık aynı dönemde- Sayın Genelkurmay Başkanı bundan önce benim bildiğim kadarıyla -beni hafızam yanıltıyor da olabilir- Jandarma Genel Komutanlığı yapmış, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı yapmış ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapmış. Şimdi, Sayın Genelkurmay Başkanının Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı yapmış olduğu bu ulvi görevde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapmış olduğu, Genelkurmay İkinci Başkanlığı yaptığı, Jandarma Genel Komutanlığı yaptığı bir dönemde FETÖ gelmiş bizim Silahlı Kuvvetlerin göbeğine kadar girmiş. 15 Temmuz gecesi bu Parlamentoda olan bir bölüm milletvekilinden birisiydim, bu Parlamentoya ilk gelen 3 milletvekilinden birisiyim. Bu ordu Mustafa Kemal'in ordusudur, bunu kimse unutmasın; buradaki askerler de Mustafa Kemal'in askerleridir, hiç kimsenin askerleri değildir. Biz öyle bakıyoruz, bu ordu Mustafa Kemal'in ordusudur, bu tartışılmaz, biz ordumuza öyle bakıyoruz. O gecenin ertesi gün şimdiki Sayın Bakan geldiğinde üstte, yukarıda oturuyordu, boğazındaki izleri biz aşağıdan gördük. Bir bölüm komutanlara nasıl muamele yapıldığını... Benim burada dilim varmıyor, benim önümde yazılar var da bunları burada konuşmak istemiyorum. Şimdi, buradan soruyorum Sayın Bakana: Bu Genelkurmay Başkanının bu tecrübelerinden mi yani İstihbarat Başkanlığı yaptığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı yaptığı, Jandarma Genel Komutanlığı yaptığı, Genelkurmay İkinci Başkanlığı yaptığı dönemdeki bu zafiyetlerine rağmen mi görev süresi uzatılıyor Sayın Bakan? Yani bu konudaki... Eğer başarılı olsaydı, İstihbarat Başkanlığında orduya olan sızmayı fark etmiş olsaydı bugün biz 250'nin üzerinde şehit vermezdik. Bugün, Mustafa Kemal'in ordusunun Atatürkçü subaylarını cezaevine atmazdık o şeyde, FETÖ'cü yargıçların önünde onları yargılamazdık. "Zekeriya Öz" denilen -çok özür diliyorum- bir aşağılık herifin, "cumhuriyet savcısı" diye adı anılan, aslında cumhuriyetin savcısı olmayan bir adamın önüne Mustafa Kemal'in generallerini, askerlerini atmazdık. Bu utanç hepimize yeter.

O nedenle, ben tarihi biliyorum. Burada sayısal çoğunlukla biz yasanın tümüne karşı değiliz, yasaya evet oyu vereceğiz ama bunu da şerh olarak düşelim. Yani geçmişinde parlak başarıları olan, FETÖ ve diğer terör örgütleriyle alakalı, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki yapılanmayla alakalı bulunduğu görevler itibarıyla bütün istihbari bilgileri elinde tutan bir Genelkurmay Başkanı parlak ve başarılı olur, başımızın üzerinedir, deriz ki: Tamam, bunu taltif edelim ve önümüzdeki dönemde ona yetki verelim ve terörle mücadelede başarılı olsun. Ama böyle bir geçmişi yok, bunu burada konuşacağız.

Birileri istiyor diye, Sayın Bakan istiyor diye, majesteleri istiyor diye böyle bir düzenleme olmaz, bu başka bir şey. Eğer bunu yapıyorsak, eğer bu gerekçe doğru bir gerekçeyse o zaman bu gerekçede bir kişiye uygun bir düzenleme olmaz, bunun yanına kuvvet komutanlarını da koymamız lazım. Niye tek kişiyle alakalı düzenleme yapıyoruz? Kara Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı terörle mücadelede gerekli olgunluğa erişmediler mi? Terörle mücadelede bu kanun maddesinde, gerekçesinde ifade edilen ilgili tecrübelere ulaşmadılar mı? Sadece Genelkurmay Başkanı mı ulaştı Sayın Bakan? Niye biz sadece... Biliyorsunuz bunlarla ilişkin, görev süreleriyle ilişkin şeyleri kaldırdık Genelkurmayda, daha önce yapılan düzenlemeyle. Ne yaptık gene bu Komisyonda? Dört yıllık görev süresini kaldırdık ortadan. Madem bu düzenlemeyi yapıyoruz, madem Genelkurmay Başkanının harekâtlardan elde edilen tecrübelerle ilişkin engin bilgilerinden yararlanma konusunda ki çok ulvi bir gerekçe... Terörle mücadele olunca hepimiz "Başımızın tacıdır." diyoruz, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayağına taş değmesin." diyoruz, yürekten diyorum bunu. E, o zaman biz niye kuvvet komutanlarıyla ilişkin böyle bir düzenleme yapmıyoruz Sayın Bakan? Buna yorum yapmayacağınızı ama vicdanınızla baş başa kaldığınız zaman vicdanınızın "evet" diyeceğini sizi eskiden tanıyan birisi olarak söylüyorum. Kuvvet komutanlarına ilişkin de düzenleme yapalım. Onlar bu konuda tecrübeli değiller mi? Sadece Genelkurmay Başkanı mı şey?

Biz yasa koyucu olarak şunu biliyoruz: Yasalar geneldir, kişilerle alakalı kişisel düzenlemeler yapılmaz. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde -o bile kişisel değildir- harika çocuklar yasası vardır. Bu cumhuriyet İdil Biret'i Avrupa'ya göndermiştir, onları veya onun gibi devlet sanatçıları yetiştirmiştir, muhteşem sanatçılar yetiştirmiştir. O yasalar bile kişisel yasalar değildir, harika çocuklardır çünkü orada kimin olacağı belli değildir, kriterler koyulmuştur, kişilerin hangilerinin ondan yararlanacağı bellidir. Ama biz şu anda ne yapıyoruz? Bu madde, 3'üncü madde -Sayın Genelkurmay Başkanından öyle hitap ettiğim için özür diliyorum- Genelkurmay Başkanının ismiyle ilgili bir yasa olmuştur, bu doğru değildir. Bunu yapmamız kişiye ilişkin düzenlemedir, liyakati yok eder orduda. Yani bunun başka açılımı da şudur: Arkadan gelen yetkililer var ya, arkadan gelen paşalar, bunlar -her ne kadar böyle deseniz de- gerekli yetkinliğe sahip değildirler, terörle mücadelede gerekli yetkinliğe, gerekli olgunluğa sahip değildirler sonucu çıkar bundan. Bunun sonucu budur. Siz bunun görev süresini uzatıyorken arkadan, liyakatle yıllarca Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev almış o her generalimizin, paşamızın, amiralimizin belli bir yerde Genelkurmay Başkanlığında veya kuvvet komutanlığında bulunma, o göreve erişmek gibi, görevini ifa etme gibi bir hayali vardır. Biz ne yapıyoruz? Bununla bunu engelliyoruz. Aslında, Sayın Bakan ne diyor? "Ben en çok buna güveniyorum." diyor. Bunun açılım budur yani sükût ikrardan gelir. Diyor ki: "Buna çok güveniyorum." Yani "Bununla devam edeyim, arkadakiler gelmesin." gibi. Bu çok ağır bir yorum da olabilir. Bakın, sizin hiçbirinizi incitmeden söylüyorum, bu düzenleme kişisel bir düzenlemedir, bu düzenleme doğru bir düzenleme değildir. Ben olsaydım kuvvet komutanlarını da katardım bu işin içerisine. Bari öyle olunca derdik ki: En azından iki üç tane diye.

Bir başka boyutu da şudur: Bunlar işin hukuki ve siyasi değerlendirmesi. Siyasi değerlendirme de şudur: Sistemimizde "partili Cumhurbaşkanı" diye bir gerçek var. Cumhurbaşkanı artık partili Cumhurbaşkanı yani bugün Recep Tayyip Erdoğan olur Sayın Cumhurbaşkanı, ertesi gün Ahmet olur, Veli olur, Hüseyin olur. Ben kişiler üzerinden konuşuyorum. Yarın bir gün başka bir Cumhurbaşkanı olduğu zaman o Genelkurmay Başkanı kendisini bir aidiyet duygusuyla Cumhurbaşkanına bağlayacaktır. "Benim görev süresini uzatacaktır." O nedenle, yarın bir gün, daha önce, bundan önceki Turgut Özal döneminde yanılmıyorsam Necip Torumtay'dı, onun yapmış olduğu gibi Genelkurmay Başkanı çıkmayacaktır burada. Mustafa Kemal'in askeri olmak başka bir şeydir, yeri geldiğinde yanlışa "hayır" diyebilmektir. O ne diyecektir? "Nasıl olsa ben buna 'hayır' demeyeyim, önümüzdeki dönemde birer yıl, birer yıl, birer yıl 72 yaşına kadar uzatsın." Yani bu liyakat ile sadakat arasındaki ince çizgide maddenin sadakate oltayla takılma maddesidir bu madde. Benim o nedenle bunlarla ilişkin bir şeyim yok. Yani aslında bütün bu yasanın -yani o düzenlemeler, çok olumlu düzenlemeler var, onlara hiçbir lafımız yok- içerisindeki -ne diyeyim- küçük sinek mide bulandırır ya şu madde onu bulandırıyor, gerek yok buna. Beyefendi, Sayın Genelkurmay Başkanı -hiçbir problemimiz yok kendisiyle- görevini yapmış, ondan sonra gelecek olanlar da o koltuğu doldururlar. Terörle mücadele kişilerle kaim değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlet, kişilerle kaim değildir. "O gidince terörle mücadele de zafiyete uğrar." deniyor, yok böyle bir şey, yok böyle bir dünya yani. Devlet terörle kırk yıldır mücadele ediyor. Yani bu itirazlarım inşallah kabul görür diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.