| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/414) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 06 .01.2016 |
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle bu düzenlemenin torba yasada yapılmasını yanlış buluyoruz. Ben Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyesiyim. Bu Komisyonda bu konunun tartışılması daha doğru olurdu, bu, tartışıldıktan sonra buraya getirilseydi daha doğru bir sonuç alırdık diye düşünüyorum. Kanun yapma tekniğine aykırı bir düzenleme. Soyut ifadeler içeren, yetkiyi olduğu gibi Bakanlar Kuruluna devreden bir madde. Oysa, somut olmalıydı, bu düzenleme nasıl yapılacak, bütün Komisyon bunu net olarak bilmeliydi ve bize göre bu tür düzenlemeler Anayasa'ya da aykırı.
Önce ben size sektörle ilgili bazı bilgiler vermek istiyorum. Enerji Bakanlığının 2015 yılı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Sektör Raporu'na göre 2014 yılında tüketilen 33 milyon taş kömürünün yalnızca 2 milyon tonu Türkiye'de üretilebilmekte yani 31 milyon ton kömür ithal edilmekte. Tüketilen bu taş kömürü öncelikli olarak elektrik santrallerinde, kok fabrikalarında, diğer sanayi tesislerinde ve ısınma amaçlı olarak evlerde kullanılmaktadır. Son beş yıllık rakamlara baktığımızda, ithalat rakamları oldukça yüksek rakamlar. 2011 yılında 4 milyar dolarlık, 2012 yılında 4,6 milyar dolarlık, 2013 yılında 3,5 milyar dolarlık, 2014 yılında 3,2 milyar dolarlık... 2015 yılı verisi elimizde yok ama onun da tahmini 3 milyar dolar civarında olduğunu düşünüyoruz yani son beş yılda 20 milyar dolar -TL bazında bugünkü kur üzerinden 60 katrilyon liralık- bir taş kömürü ithalatı yapılmış. Nerelerden yapılmış bu, hangi ülkelerden yapılmış bu ithalat? 2014 yılı verilerine baktığımız zaman 9,4 milyon tonla Kolombiya'dan ithalat yapılmış; 8,7 milyon ton Rusya'dan -bugün siyasi ve ekonomik kriz yaşadığımız Rusya'dan- 4,3 milyon tonu Amerika Birleşik Devletleri'nden, 4 milyon tonu Güney Afrika'dan, 2 milyon tonu Ukrayna'dan, toplamda 31 milyon ton taş kömürü ithalatı yapılmış. Yani deyim yerindeyse yüzde 92'si dışarıya bağımlı bir ithalat söz konusu. Bu sebeplerle taş kömürü üretimini artırmamız gerekmekte. Zonguldak'taki kömür sahalarının tamamının ruhsatı Türkiye Taşkömürü Kurumuna aittir yani devlete aittir. Yine, rezervin yüzde 67'si, özellikle çelik sektöründe kullanılan ve çok değerli olan, kalorisi yüksek, koklaşabilir kömürdür. Zonguldak'taki tahmini rezerv yani öngörülebilir rezerv ise 1,3 milyar tondur yani bugünkü verilere göre yüz elli yıllık bir rezerv vardır. Bu rezervin de elbette ekonomiye kazandırılması gerekir.
Sayın Başkanım, yer altı kömür madenciliği dünyanın en zor ve en riskli sektörüdür. Bu sebeple bu işi yapacak olan şirketlerin son derece deneyimli olması ve teknolojik altyapıyı iyi kurması gerekmektedir. Yine, iş sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına da tamamen, hiçbir hükmü atlamadan uyması gerekir ama ülkemize baktığımızda tablo bu şekilde değil. Neden böyle değil? Çünkü 2004 yılında iktidarın Maden Kanunu'nda yapmış olduğu değişiklikle Türkiye'deki yer altı kömür işletmeciliği hiçbir deneyimi olmayan, sadece kâr amacı güden yandaş şirketlere verilmiştir, ruhsatlar da bu şekilde bu yandaş şirketlerin elindedir.
İktidarın uygulamaya koyduğu özel sektör yer altı madenciliği Balıkesir Dursunbey'de, Bursa Kemalpaşa'da, Soma'da, Ermenek'te yaşanan iş cinayetleri sonucu iflas etmiştir. Soma örneği maalesef dünya madencilik tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir faciadır. Bu sebeple, öncelikle üretimin artırılması, istihdamın artırılması ve iş sağlığı ve iş güvenliği önlemleri için kömür üretiminin devlet eliyle yapılması gerekmektedir.
Soma faciası sonucunda maden işçilerinin çalışma koşullarının düzeltilmesiyle ilgili kanuni düzenlemeler son derece yerindedir. Çift asgari ücret uygulaması, yıllık izin ücretlerinin ona göre ayarlanması, fazla çalışma koşullarının düzenlenmesi yani yasak konulması, günlük 7,5 saatle sınırlandırılması, bunlar gerçekten son derece olumlu ve yerinde, çağa uygun düzenlemelerdir ancak maden sektöründeki istihdamın da sürdürülebilir olması gerekmekte.
Bildiğiniz gibi, Zonguldak'taki taş kömürü üretimi Türkiye Taşkömürü Kurumu eliyle yapılmaktadır yani taş kömürü üretimini devlet yapmaktadır ve Osmanlı Dönemi'nden itibaren Taşkömürü Kurumu yüz yetmiş yıllık madencilik birikimi ve deneyimi olan bir kurumdur.
Şu aşamaya geldiğimizde, bakın, 2012 yılından bu yana, Türkiye Taşkömürü Genel Müdürlüğü, 14 bin norm kadro olmasına rağmen Enerji Bakanlığına norm kadro açıklarının giderilmesiyle ilgili her yıl yazı yazıyor ve bu 14 bin norm kadroya rağmen şu anda yaklaşık 9 bin işçi çalışmakta ve netice itibarıyla da 3 işçinin yapacağı işi 2 işçi yapmakta. Bu da hem kömür üretimini düşürmekte hem de iş sağlığı ve iş güvenliğini tehdit etmektedir. Maalesef, iktidarımız ise devlet eliyle üretimi artırma imkânı varken özel sektör eliyle üretimi artırmaya çalışmaktadır. Bu yanlıştır arkadaşlar. Türkiye Taşkömürü Kurumunun ve Türkiye Kömür İşletmeleri TKİ'nin işçi açıkları giderilmeden ruhsatı özel sektöre ait olan maden işletmelerinin sorunlarının çözülmeye çalışılması bize göre yanlıştır.
Evet, geçen hafta Sayın Enerji Bakanımızla Sayın Çalışma Bakanımız Zonguldak'ın Kozlu ilçesine geldiler, madenlerdeki çalışma koşullarını yerinde gördüler. Ben buradan kendilerine teşekkür ediyorum. En azından kâğıt üzerinde kendilerine anlatılanlara değil de işin fiiliyatını görmüş oldular. Orada maden işçilerinin ne kadar meşakkatli bir çalışma içerisinde bulunduklarını anlamış olduklarını tahmin ediyorum. Ama yapmış oldukları açıklamalara baktığımızda -kendilerinin ziyaret ettikleri ocak Türkiye Taşkömürü Kurumunun ocağı ve yılbaşını geçirdikleri maden işçileri Türkiye Taşkömürünün işçileri ama- Türkiye Taşkömürü Kurumuyla ilgili bir cümle dahi etmediler. Biz buradan anlıyoruz ki, Türkiye Taşkömürü Kurumunu maalesef iktidar gözden çıkarmış, öyle gözüküyor.
Enerji Bakanlığı, kendine bağlı Türkiye Taşkömürü Kurumundaki norm kadro işçi açıklarını gidermeyerek kendi kurumuna maalesef üvey evlat muamelesi yapmaktadır.
TTK'daki işçi açıklarının giderilmemesi maalesef iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktadır. TTK'daki işçi açıklarının giderilmemesi nedeniyle meydana gelebilecek bir faciadan, iş cinayetinden bu durumda kim sorumlu olacaktır?
Yine, Zonguldak'ta TTK tarafından üretime değer görülmeyen, atıl olan sahalarda redevans, yani kiralama yöntemiyle özel şirketlere üretim izni verilmiştir. Az önce Sayın Faruk Çaturoğlu çok güzel ifade etti redevanslı sahalardaki işletmecilerin sorunlarını, kendisine aynen katılıyorum. Redevanslı sahalarda üretim yapan şirketlerin de Soma kazası sonrasında yaşamış oldukları büyük sıkıntılar var. Bunlarla ilgili yapılmış olan düzenleme 4 Şubat 2015 tarihinde çıkmış olmasına rağmen bakanlıkça onların sorunlarını çözebilecek adımlar tam anlamıyla atılamamış durumda. Soma kazası sonrasında çıkan yasanın çıktığı tarihteki işçi sayısı 4.600'dü, şu anda geldiğimiz nokta itibarıyla 1.100 işçi kalmış durumda, yani 3.500 işçi arkadaşımız işsiz kalmış durumda. Bunlar da değişik yerlere göç etmiş durumdalar ve maalesef Zonguldak'ta hem TTK'nın işçi açıkları hem redevansçıların işçi açıkları bir sosyal yara hâline gelmiştir. Zonguldak ekonomisi kömür varsa var olan bir ekonomidir. Bu şekilde Zonguldak ekonomisi de çökmüştür deyim yerindeyse.
Redevans işletmecileriyle ilgili 4 Şubatta çıkartılan bu geçici 9'uncu maddeye ilave edilecek olan 5'inci madde de benzer özellikleri taşımakta. Ama bu madde çıkmış olmasına rağmen redevans işletmecilerinin sorunları çözülmemiş ve işletmeler kapanma noktasına gelmiştir.
Bir başka konuysa, yapılan bu değişiklikle kamuya ne kadar bir yük binecektir? Bu düzenlemenin kamuya maliyeti ne olacaktır, bu hesaplanmış mıdır? Bu çünkü muğlak bir kanun, Bakanlar Kuruluna yetki devrediliyor. Bu 170 tane, ruhsatı özel şirketlere ait olan şirketlere getirilecek olan düzenlemeyle kamuya ne kadar maliyet yüklenecektir, bunun da açıklanması gerekir diye düşünüyorum. Yine, hangi kalemlerde bu özel şirketlere destek olunacaktır, bu durum da net değildir.
Bir başka konu, ruhsatı özel şirketlere ait olan bu sahalarda üretim yapan şirketler, 2004 yılından sonra ruhsat alan şirketler iktidara yandaş şirketler midir? Çünkü bu ruhsatların nasıl verildiği kamuoyuna değişik şekillerde yansımıştı. Bu düzenlemeyle acaba yandaş şirketler mi korunmak isteniyor?
Yine, Soma faciasının birinci sebebi -bilirkişi raporlarına göre- üretim zorlamasıdır. Özel sektör ise kâr mantığıyla çalıştığı için iş sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini ikinci plana atmaktadır. Burada, fazla çalışma ücretiyle ilgili doğabilecek olan maliyetleri devletin karşılanması istenmektedir, gerekçesine baktığımız zaman bu açık ve net görülüyor. Üretim zorlaması yapan bir sektör varken, yani sürekli işçileri fazla çalışmaya zorlamaya müsait bir sektör varken böyle bir durumda üretim zorlaması olması hâlinde fazla çalışma ücretlerini devlet niye ödeyecektir, bu da tarafımızdan anlaşılamamıştır.
Bize göre, bu şekilde, özel sektör mantığıyla yer altı madenciliğini geliştiremezsiniz, istihdamı da sürdürülebilir kılamazsınız, taş kömürünü ithalata bağımlı olmaktan da kurtaramazsınız. Yapılacak iş gayet basittir arkadaşlar: Bize göre, yüz yetmiş yıllık tecrübesi ve birikimi olan Türkiye Taşkömürü Kurumu ve yüz yıllık tecrübesi ve birikimi olan Türkiye Kömür İşletmeleri eliyle devlet yer altı madenciliğini geliştirmeli ve yer altında bulunan millî serveti çıkarmalı ve ekonomiye kazandırmalıdır. Yandaş şirketler devlet eliyle zenginleştirilerek madencilik sektörü gelişmez, sadece yandaşlar zenginleşir.
Sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.