KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Bilindiği üzere, 2022 yılı merkezî yönetim bütçesinde bütçe ödenekleri 1 trilyon 751 milyar lira, bütçe gelirleri 1 trilyon 472,6 milyar lira, bütçe açığı ise 278,4 milyar lira olarak öngörülmüştür.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu eki cetvellerde değişiklik yapılmak suretiyle başlangıç ödeneklerine toplamda 1 trilyon 80,5 milyar lira ödenek eklenmekte, bütçe gelir tahmini de 1 trilyon 80,5 milyar lira artırılmaktadır. Buna göre, 2022 yılı bütçe başlangıç ödenekleri yüzde 61,7 oranında, bütçe gelirleri ise yüzde 73,4 oranında artmaktadır; bütçe açığı değişmemekte, 278,4 milyar lira olarak kalmakta ancak bütçe açığının millî gelire oranı azalmaktadır. Bütçe ödeneklerinin ve bütçe gelirlerinin ayrıntıları açık bir şekilde Sayın Bakanımız tarafından ifade edilmiştir. Orada da görüleceği üzere, eklenen ödeneklerin ağırlıklı bir kısmı memur aylıkları, emekli aylıkları, dul, yetim aylıkları, engelli, 65 yaş aylıkları, konutlarda doğal gaz için uygulanan sübvansiyon, sosyal yardımlara yapılan ödemeler, tarımsal destekler, belediyeler gibi kalemlerin yer aldığını hepimiz görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ocak-mayıs dönemi bütçe gerçekleşmelerine göre geçen yıl 7,5 milyar lira bütçe açığı verilmiş iken, bu yıl 124,6 milyar lira bütçe fazlası elde edilmiştir. Bütçe giderlerinde yüzde 74,5 oranında 409,8 milyar lira artış olmasına karşın, bütçe gelirlerinde yüzde 99,9 oranında 541,9 milyar lira artış bulunmaktadır; vergi gelirlerindeki artış yüzde 108 düzeyindedir. Bütçe giderlerinde yaklaşık olarak enflasyon düzeyinde artış söz konusu iken, bütçe gelirleri 2'ye katlamıştır. Açık bir şekilde görülmektedir ki Türkiye'nin yatırım, üretim, istihdam ve ihracata dayalı büyüme politikasında sergilediği yüksek performans bütçe gerçekleşmelerine de yansımaktadır.

Türkiye büyüyen, güçlenen ve yükselen bir ülkedir. Makroekonomik veriler dikkate alındığında, küresel ölçekteki gelişmeler ve mukayeseli değerlendirmeler Türkiye ekonomisinin giderek güçlendiğini ortaya koymaktadır. Nitekim, 2020 yılında küresel ekonomi yüzde 3,3 daralırken Türkiye ekonomisi yüzde 1,8 oranında büyümeyi başarmıştır. Türkiye, 2021 yılında yüzde 11, 2022 yılı birinci çeyreğinde yüzde 7,3 büyüme oranlarıyla dünyada en yüksek büyüme kaydeden birkaç ülke arasında yer almıştır; 2022 yılı ikinci çeyreğine ilişkin öncü göstergeler de olumlu yöndedir.

Uluslararası kuruluşlar tarafından bu ay açıklanan raporlarda, küresel ekonomi ve birçok ülke ekonomisinde büyüme beklentileri aşağı yönlü revize edilirken, Türkiye ekonomisine dair büyüme tahminleri yukarı yönlü revize edilmektedir. Nitekim, 2022 yılına dair küresel ekonomik büyüme tahminini OECD yüzde 4,5'tan yüzde 3'e, Dünya Bankası yüzde 4,1'den yüzde 2,9'a, Fitch Ratings yüzde 3,5'tan yüzde 2,9'a düşürürken, Türkiye ekonomisine dair büyüme tahminlerini OECD yüzde 3,3'ten yüzde 3,7'ye, Dünya Bankası yüzde 2'den yüzde 2,3'e, Fitch Ratings yüzde 2,4'ten yüzde 4,5'a yükseltmiştir.

Başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere, birçok ülkede ekonomik faaliyetler önemli ölçüde yavaşlamış, büyüme beklentileri geri çekilmiş ve resesyon endişesi yaşanmakla birlikte, Türkiye ekonomik büyümede çok iyi performans göstermektedir. Yatırım, üretim ve ihracattaki artış, sağlıklı ve nitelikli bir büyümeye de delalet etmektedir. Büyümenin dinamiklerinden olan makine, teçhizat yatırımları 10 çeyrektir üst üste artış kaydetmiştir. Makine teçhizat yatırımları 2022 yılı ilk çeyreğinde de yüzde 10,5 oranında artmıştır.

Türk ekonomisinde çarklar dönmektedir. Türkiye, tüm güçlüklere rağmen üretmekte, üretimine var gücüyle devam etmektedir. Üretimin ve ihracatın kaynağı hâline gelen ve doğrudan istihdam sağlayan organize sanayi bölgeleri Türk sanayisinin gururu hâline gelmiştir. 2021 yılında yüzde 16,6 artan sanayi üretimi, 2022 yılının birinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 10,3; nisan ayında ise yıllık yüzde 10,8 oranında artış kaydetmiştir. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı 2022 Mayıs ayı itibarıyla yüzde 78 seviyesine kadar çıkmıştır. Sanayi üretimi, uzun süredir devam eden arz kısıtlarına rağmen esnek ve dayanıklı yapısıyla büyümeyi ve iş gücü piyasasını desteklemektedir. Nitekim, istihdam, 2022 yılı Nisan ayı itibarıyla geçen yılın aynı ayına göre 2 milyon 161 bin kişi artarak tarihî seviye olan 30 milyon 371 bin kişiye ulaşmıştır. İş gücüne katılma oranı yıllık 1,6 puan yükselerek yüzde 53,1'e, istihdam oranı ise 2,7 puan yükselerek yüzde 47,1'e çıkmıştır. Aynı dönemde işsizlik oranı yıllık bazda 2,4 puan düşerek yüzde 11,3'e, genç işsizlik oranı 5,2 puan düşerek yüzde 18,8'e, atıl iş gücü oranı ise 5,5 puan düşerek yüzde 21,7'ye gerilemiştir. Salgın döneminde azalan istihdam ve artan işsizlik artık geride kalmış, istihdam ve işsizlik oranı üç yıl önceki seviyesinden daha iyi bir duruma gelmiştir.

Son dönemde Türkiye'nin küresel ticaretteki konumu önem kazanmış, ekonomimizin sahip olduğu göreli avantajları değerlendirebileceği bir fırsat penceresi de oluşmuştur. Bu dönemde ekonomimiz hızla bölgesel bir üretim ve lojistik merkezine dönüşmektedir.

Ülkemizde millî teknoloji hamlesi başlatılmış olup yerli ve millî üretimi artırma, stratejik alanlarda dışa bağımlılığı azaltma yönündeki politikalar uygulanmaktadır. Türkiye 2021 Yılı Küresel İnovasyon Endeksi'nde 10 basamak birden yükselerek tarihindeki en iyi sıralamaya ulaşmış, en büyük sıçrama kaydeden ülkeler arasında 2'nci, orta üst gelirli ülkeler grubunda da 4'üncü sıraya çıkmıştır. Millî teknoloji hamlemizin sonuçları birçok sektörde alınmaktadır. Türkiye özellikle yerli ve millî savunma sanayisinde zirvededir.

Savunma sanayisi alanında aralıksız devam eden ve her biri milletimizi gururlandıran yerli ve millî üretimlerimiz dış pazarda artan bir ilgi görmüş, birçok ülke satın almak için sıraya girmiştir. Yakın zamanda kara yollarında millî otomobilimiz TOGG, gökyüzünde de insansız savaş uçağımız KIZILELMA Türk milletine büyük bir gurur daha yaşatacaktır.

Ekonomik büyümede ihracat odaklı bir dönüşüm yaşanmaktadır. İhracatçılarımız tüm zorluklara meydan okumakta, maşallah, her ay tüm zamanların en yüksek ihracat rakamlarına ulaşmaktadır. İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi Mayıs ayında 53,2 olarak kaydedilerek, ihracat pazarlarının talep koşullarındaki iyileşme eğilimi on altı aya ulaşmış olup ihracat ikliminde güçlenme sürmektedir. Salgına, savaşa, yaptırımlara, girdi fiyatlarındaki yüksek artışa ve nakliye sorunlarına rağmen ihracatta sağlanan başarının ithalat artışı öne sürülerek gölgelenmesi mümkün değildir. Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle enerji fiyatları keskin bir şekilde yükseldiğinden, 2022 Ocak-Nisan döneminde toplam ithalattaki 42,3 milyar dolarlık artışın önemli bir kısmı enerji fiyatlarının çok yükselmesinden dolayı enerji ithalatında yaşanan artıştan kaynaklanmaktadır.

İthalatta en fazla bağımlı olduğumuz enerji alanında yerli ve millî enerji atılımı kapsamında çok önemli yatırımlar yapılmaktadır. Yapılan bir analiz raporuna göre, rüzgâr ve güneş enerjisinden elektrik üretimi son on iki ayda 7 milyar dolarlık fosil yakıt ithalatını önlemiştir. Türkiye yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa'da 5'inci, dünyada 12'nci konumdadır. Nükleer enerji üretimi 2023 yılında başlayacaktır. Karadeniz'de keşfettiğimiz 540 milyar metreküp doğal gaz da yine 2023 yılında sisteme bağlandığında enerjide dışa bağımlılığımız azalacaktır.

Türkiye turizm gelirlerinde de rekor kırmaktadır. 2022 yılı birinci çeyreğinde elde edilen 5,5 milyar dolarlık turizm gelirimiz, tarihî rekorlar kırdığımız 2019 yılının birinci çeyreği rakamını aşmış ve geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 122,4 oranında artmıştır. Turizm gelirimiz bu yıl hedeflenen 35 milyar doları da inşallah aşacaktır. İhracatta ve turizm gelirlerindeki yüksek artış ve enerji ithalatındaki azalma ödemeler dengesine olumlu katkı sunacaktır. Sürekli döviz fazlası verir hâle gelmemiz hem finansal istikrar ve fiyat istikrarı hem de sürdürülebilir yüksek büyüme açısından önemlidir.

Bankacılık sektörümüz sağlam bir bünyeye sahip olup sermaye yeterliliği standart oranı yüzde 20'ye çıkmış, kredilerin takibe dönüşüm oranı ise yüzde 2,6 düzeyine kadar inmiştir. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi, 2022 Nisan Aylık Bülteni'ne göre, bireysel kredi ve/veya bireysel kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişi sayısı -aylar itibarıyla- son aylarda azalmaktadır. Protestolu senet sayısı ve tutarı da yine çok önemli düzeyde düşmüştür.

Değerli arkadaşlarım, dünya ekonomisi olağanüstü gelişmelerin yaşadığı bir dönemden geçmektedir. Küresel ekonomide arz talep dengesizliklerine, belirsizliklere ve emtia fiyatlarının yükselmesine yol açan salgının olumsuz etkileri giderilmeye çalışılırken, şubat ayında başlayan Rusya-Ukrayna savaşıyla tedarik zincirlerinde yeni dar boğazlar oluşmuş, ham madde fiyatlarında büyük artışlar meydana gelmiştir. Özellikle doğal gaz, petrol ve kömür fiyatları anormal düzeyde artmış, enerji kaynaklarında meydana gelen yüksek artışlar her alanda maliyetleri yükseltmiş, emtia fiyatlarının daha da artmasına neden olmuştur. Enflasyonun tırmanışı her ülkenin ortak sorunudur. Yüksek enflasyon ekonomiler için ciddi bir sorundur ve ekonomik dengelere zarar vermektedir. Enflasyon, ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, birçok ülkede son otuz, kırk yılın zirvesine çıkmıştır. Birçok ülkede ekonomik faaliyetler yavaşlamış, büyüme beklentileri geri çekilmiş, resesyon endişesi tüm dünyayı sarmıştır. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, birçok ülkede enerji ve temel gıda ürünlerine ulaşım zorlaşmış, marketlerde raflar boşalmış, un, makarna, şeker, ayçiçeği yağı gibi gıda ürünlerinin satışlarına kilo ve adet sınırlamaları getirilmiştir. Avrupa'da doğal gaz dağıtımının karneye bağlanması, belli limitler dâhilinde satış yapılması konuşulmaktadır.

Ülkemizde de küresel fiyat artışlarının etkisiyle enflasyon yükselmiştir. Bununla birlikte, döviz kurlarındaki artışlar enflasyonu daha da körüklemiştir, hayat pahalılığı insanımızın geçim standartlarını olumsuz etkilemiştir. Hükûmetimiz, bir yandan enflasyondaki tırmanışın engellenmesi ve dövizdeki yapay yükselişin durdurulması amacıyla etkin tedbirler alırken, bir yandan da gelir artıcı politikalarla vatandaşlarımızın enflasyona ezdirilmemesini amaçlamaktadır.

Döviz kurlarında yaşanan artışlar temelsiz ve ekonomik gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Biraz önce ifade ettim, Türk ekonomisinde çarklar dönmekte, Türkiye üretmektedir. Sanayi üretimi ve makine, teçhizat yatırımları uzun süredir çift haneli büyümektedir. Türkiye, istihdamda 34,4 milyon kişiyle tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmıştır. İhracatımızda ve turizm gelirlerimizde rekorlar kırılmaktadır.

Dünya enerji fiyatları anormal oranda yükseldiğinden son dönemde ithalat rakamlarında ve cari açığımızda bir artış söz konusudur. Bu yılki dört aylık cari açık 21,1 milyar dolar, yıllıklandırılmış cari açık ise 25,7 milyar dolardır. Ocak ayında yüksek seviyeye yükselen cari açık, sonraki aylarda her geçen ay azalma kaydetmektedir. Geçmişte 75 milyar dolara varan cari açık verildiği yılları gören Türkiye, cari açığın millî gelire oranı bakımından da birçok ülkeden iyi durumdadır. Türkiye, kamu borçluluğu, reel sektör borçluluğu, hane halkı borçluluğu bakımından da benzer ülke ortalamalarının oldukça altında, düşük bir riske sahiptir. AB tanımlı borçluluk oranı ülkemizde yüzde 42' iken, AB üyesi ülkelerde ortalama yüzde 90'ın üzerindedir. Türkiye, en zor dönemlerde bile dış borcunu hiç aksatmamış, hatta Osmanlı'dan kalan borçları ödemiş bir ülkedir. Buna karşın, Türkiye'nin risk primi, beş yıllık CDS, bugün itibarıyla 819 düzeyinde gösterilmektedir ama dış borçları bizden fazla ve birçok defa borçlarını ödeyemez hâle düşen Yunanistan'ın risk primi, yine, beş yıllık CDS 150 düzeyindedir.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Karşısında Avrupa Birliği var...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Hocam, ben örnek verdim. Diğer ülkelere de bakın.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - 5 milyonluk, 10 milyonluk...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Bu değerlendirmenin ekonomik veriler üzerinden hiçbir izahı yoktur. Ekonomik gerçeklere dayanmayan tarafgir ve ahlaksızca bir değerlendirme yapıldığı açıktır. Döviz baronları, faiz lobisi, fırsatçılar, işbirlikçiler faaldir. Türkiye'nin dış finansman temini ve borç ödeme kabiliyetinde zaaf oluşturmayı amaçlayan ve eş zamanlı olarak yatırım, üretim ve ihracat seferberliğini engellemek isteyen kötü niyetli bir tertip söz konusudur ama başaramayacaklar. Türkiye ekonomisiyle ilgili endişe ve karamsarlık havası yaymak, kargaşa ve kaos ortamı oluşturmak için var gücüyle uğraşanlar da bulunmaktadır. Hep aynı yöntemler, bildik ezberler, klişe sözler, şablon ifadeler sürekli devrededir. Bunlara kalsa, Türkiye bugüne kadar defalarca batmış, bitmiş, tükenmiş, yerle yeksan olmuştu. Dönemsel ekonomik ve sosyal sorunları hatta salgın, deprem ve orman yangınlarına varıncaya kadar her olaydan sokak hareketi çıkarmak için çırpınanların varlığı da bir gerçektir. Engin bir sağduyuya sahip Türk milleti, bugüne kadar tezgâhlanan oyunlara gelmemiş, sokak çağrılarına prim vermemiştir. Toplumsal barış ve huzur ortamımızı bozmak için çalışanlara ne devletimiz ne de milletimiz müsaade edecektir.

Türkiye, bir yandan pandemi ve savaş kaynaklı ekonomik sorunlarla bir yandan terörle başarılı bir mücadele verirken diğer yandan da maruz kaldığı bölgesel ve küresel dayatmaları, ekonomik ve siyasi baskıları Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı imkânlarla alınan etkili tedbirler sayesinde boşa çıkarmaktadır. Türkiye, çok yönlü ve insani dış politika anlayışıyla, bölgesel gelişmelerin belirleyicisi, küresel düzeyde etkili bir aktör konumuna gelmiştir. Türkiye; yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı büyüme politikası ve millî teknoloji hamlesiyle, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin güçlü yönetim yapısıyla, çok yönlü, insani, dengeli ve etkin dış politika anlayışıyla, millî birlik ve dayanışma ruhu içinde lider ülke Türkiye'ye doğru kutlu yürüyüşünü kararlılıkla sürdürmektedir. Her alanda hızlı ve etkili karar mekanizmasının işlemesi gereken günümüz koşullarında, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle bu sağlanmış, Türkiye siyasi istikrara ve özgüvene kavuşmuş, ayak bağlarından kurtulmuştur. Güçlendirilmiş parlamenter sistem ezberi, içi boş günü kurtarmaya dönük, taktik bir adımdır. Türk milleti parlamenter sistem döneminde yaşadığı siyasi istikrarsızlıkları, hükûmet krizlerini, kısa süreli koalisyon ve azınlık hükûmetlerini, koalisyon ve milletvekili pazarlıklarını, vesayet odaklarının hükûmetlere müdahalelerini, darbe ve darbe girişimleriyle kaybedilen on yıllarını unutmamıştır. Türkiye eskiye dönmeyecek, geriye gitmeyecektir.

Ben teklifin hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.