KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Arkadaşlar, bir müddet sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına ara verecek ve seçim bölgelerimize gideceğiz. Vallahi, seçim bölgelerine gittiğimizde ister iktidarda olalım ister muhalefette olalım, seçmenlere karşı verebileceğimiz hiçbir cevabımız yok. Onlarla nasıl muhatap olacağız, derdimizi nasıl anlatacağız bilemiyorum.

Büyük bir iletişim sorunuyla karşı karşıyayız çünkü kendi elimizle öyle bir beklenti yarattık ki o beklentinin hiçbirini de karşılayamadık ve karşılayamaz durumdayız. Şu anda 3600 ek göstergeyle ilgili olarak yapılan çalışmalarda adaleti sağlama fonksiyonunu yerine getiren herhangi bir düzenleme yok. Bir iyileşme var fakat mevcut hiyerarşi aynen muhafaza ediliyor, herkes üç kuruş-beş kuruş, 100 lira-200 lira, bin lira-2 bin lira; 1 basamak, 2 basamak yukarıya çıkıyor fakat nispi olarak, rölatif olarak aradaki hiyerarşi hiçbir zaman yer değiştirmiyor bu düzenlemeyle. Dolayısıyla bu soru bize geçmişte sorulduğu gibi bugün de sorulacak ve bunun cevabının nasıl olacağı konusunda da hiçbirimizde bir hazırlık, vesaire yok. Ne yapacağız? Sadece benim gördüğüm kadarıyla valiler bulundukları yerlerde, illerde yargı mensuplarıyla eş değer hâle getiriliyor; orada bir düzenleme var. Onun dışında bir düzenleme söz konusu değil. Dolayısıyla yapamıyoruz çünkü bunun maliyeti yüksek. Siz bize herhangi bir maliyet bildirmediniz. Kaç kişi yararlanıyor? Yararlananların hangi derecede, hangi basamakta kaç lira, kaç yüz lira, kaç bin lira artış olduğu konusunda da bir bilgimiz yok ve toplam maliyeti konusunda da bütçe üzerine yükü konusunda da bir bilgimiz yok. Daha iyisini yapmaya kalksak bu kere de imkânlar el vermiyor. İmkânların el verebilmesi için tercihlerimizin tamamen değiştirilmesi lazım yani toplumun en üst kesimindeki, yüzde 5'lik gelir diliminde olanların gelirlerini aşağı doğru çekip aşağıdaki çok düşük gelir gruplarına dağıtmamız lazım. Böyle radikal bir çözüme de yanaşmıyorsunuz, mümkün de değil. Mesele aslında, kendim ettim kendim buldum meselesi. Eğer siz gerçekten Türk lirasının -her zaman söylüyorum, kök mesele bu- itibarını korusaydınız, enflasyonla mücadele etseydiniz ve bu noktada da mevcut, nispi dengeleri, fiyatları muhafaza edebilseydiniz, edebilseydik -biz de buna dâhiliz- bugün bu sorunla karşı karşıya olmayacaktık. Sistemi öyle bir bozduk, öyle bir bozdunuz ki artık düzeltilmesi için de elinizden hiçbir şey gelmiyor. 2021 yılı Eylül ayında bir ekonomik modele makas değiştirdiniz, adına farklı şeyler söylediniz ve en sonunda "Türkiye ekonomi modeli" dediniz. Bu modelin özü, esası, temeli de Türk lirasını itibarsızlaştırmak, enflasyonu başıboş bırakmak ve "Nereye giderse gitsin." demek; bugün geldiğimiz nokta budur.

Eğer siz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, millete karşı sorumlu olan bizler Türk lirasının itibarını korumaz ve enflasyonu düşürmezsek bu tür sorunların içerisinde bocalamaya devam edeceğiz. Bugün aşağıda ek bütçe görüşülüyor, o ek bütçenin içerisinde Türk lirasının itibarını korumakla ilgili, enflasyonla mücadele için vatandaşın cebine koyduğumuz ve ülkenin itibarı olan, üstünde imzamız olan paranın itibarını korumakla ilgili hiçbir tedbir yok, bugüne kadar da alınmadı. Üstelik, isteyerek, bilerek, taammüden Türk lirasını ezim ezim ezdik. Dolayısıyla şurada yaptığımız düzenlemelerin hiçbir kıymetiharbiyesi yok. Yapılacak iş vatandaşa dönüp, samimi olup "Yanlış yaptım, Türk lirasını itibarsızlaştırdım. Senin geçen sene cebine koyduğum 2.800 liralık asgari ücretin alım gücü, bugün yüzde 45, yüzde 50 zamla yaptığım 4.250 liradan daha azdır; yanlış yaptım çünkü enflasyonu kontrol edemedim." dememiz lazım. Bunu demediğimiz sürece de yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Dolayısıyla günü kurtarıyoruz. Meclis ara verip seçim bölgelerine gittiğimizde vatandaşa vereceğimiz cevabı da herkes bugünden düşünmeli diye sizlerle paylaşıyorum.

Onun dışında, geneliyle ilgili olarak söyleyeceğim bir iki husus var. Artık bunu bu şekilde söyledikten sonra, maddelerin üzerinde söylenecek sözlerin bence çok fazla bir kıymetiharbiyesi yok ama yine de kayıtlara geçmesi açısından bence söyleyelim.

Şimdi KGF 50 milyar TL artırılıyor, 100 milyar TL'ye çıkılıyor. Dolayısıyla sistemin elindeki teminat da bitmiş, o teminata yeni bir teminat sistemi getiriliyor ve kredi genişlemesi olacak. Şimdi BDDK geçen hafta cuma günü bir tedbir aldı, bu tedbirin amacı da kredi genişlemesini yavaşlatmak ve dolayısıyla genişlemeci politikalara son vermek, Türk lirasının itibarını savunmak gibi gizli bir amacı var. Bunu böyle söylemedi, biliyoruz. Eğer bu, böyle ise, amaç buysa biz bugün ne yapıyoruz? 50 milyar TL KGF'yi genişletiyoruz ve bir parasal genişlemeye gidiyoruz. Bu da enflasyonisttir yani bu, bundan başka bir şey değildir ama öbür taraftan, öyle anlaşılıyor ki bunun nedeni yani BDDK'nin yaptığı bu düzenleme -arkasından Hazine de bu işin içerisine girdi- aslında Türk lirasındaki itibarı sağlamaya yönelik, kurdaki istikrarı sağlamaya yönelik bir tedbir bu. Fakat bir kurum öyle diyor, bir kurum böyle diyor; biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türk lirasının itibarını sağlamak için Hazine tedbir alırken veyahut da öyle olduğunu zannederken biz burada kredi genişlemesine izin veriyoruz ve bunun için de tedbir alıyoruz; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Kamuoyuyla nasıl iletişim kuracağız biz?

Arkadaşlarım da söyledi, 15'inci maddede yapılan düzenlemeyle emekli maaşının 2.500 liradan 3.000 liraya çıkarılması. Bu tabii hepimiz için utanç verici bir şey ama burada bu insanlar yüzde 40 artışı da diğerlerinin aldığı gibi alacak mı? Soru bu, böyle bir artış yapılacak mı bunlara? Onun dışında, yasa yapma tekniğiyle ilgili olarak, biz daha geçen hafta altıncı yargı paketini görüştük, orada noterlikle ilgili birtakım düzenlemeler yaptık fakat aradan bir hafta geçmeden şimdi torba yasayla madde 27'de noterlikle ilgili bir düzenleme geliyor. Niye o zaman aklımıza gelip de oraya koymadık? Çünkü acelemiz var, düşünemiyoruz. Geçmişte, trafikle ilgili 3 tane yasayla arka arkaya aynı maddeyi 3 kere düzenledi bu Meclis. Dolayısıyla, bu kadar sıkışmaya gerek var mıydı? Dediğim gibi, biz bunu üç ay önce, dört ay önce daha geniş bir anda konuşabilirdik. Noterlikle ilgili düzenleme bu yasaya niye girdi de bir önceki yargı paketine girmedi?

Onun dışında, benden önceki arkadaşlarım da söyledi çok tehlikeli bir iş yapıyoruz yani bir teamül oluşturuyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan insanları siyasi irade görevinden aldığı zaman onu, önceden kanunla belirlenmiş bir yere yerleştirmek zorunda mıdır? Kamu idaresinin sıhhatli ve sağlıklı işleyebilmesi açısından da kişiye özel veya kişilere özel bir düzenleme yapılması doğru mudur? 54'üncü maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisi personeliyle ilgili yapılan düzenleme böyle bir şey. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri, daire başkanı, vesaire, ilgili unvanlardaki kişilerle ilgili diyoruz ki: "Görevden alınırsanız gideceğiniz yer bugünden bellidir, şuraya gideceksiniz." Peki Tarım Bakanlığındaki daire başkanı, genel müdür ne yapacak? Dışişleri Bakanlığındaki ne yapacak? Efendim, diğer kurumlardaki ne yapacak? İsim belli değil ama bu, kişiye özel bir düzenlemedir. Bu düzenleme yanlıştır ve böyle bir gelenek oluşturmak son derece yanlıştır, bence bundan vazgeçilsin.

Teşekkür ediyorum.