KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlarımız, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi en içten duygularımla, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada bütçelerini görüştüğümüz kurumlar gerçekten Türkiye ekonomisi açısından son derece önemli kurumlar. Ben de naçizane hayatımın belli bir döneminde bu kurumların bir kısmının içinde, bir kısmıyla yakın mesai ilişkisi içerisinde çalışmış olmaktan dolayı çok büyük onur duyuyorum. Hakikaten şu anda başta Sayın Başbakan Yardımcımız olmak üzere burada çalışan bütün arkadaşlarımız da her türlü takdirin üzerinde bir performans ve başarı sergiliyorlar, kendilerini kutluyorum, bundan sonraki çalışmalarında da aynı başarıları devam ettirmelerini diliyorum.

Kısa kısa önce Hazinemizle ilgili başlamak gerekirse...

Değerli arkadaşlar, gerçekten Hazinemizin ortaya koymuş olduğu performans her türlü takdirin üzerinde. Şimdi, burada zaman zaman yapılan mukayeseli değerlendirmelere bazı değerli milletvekillerinden itiraz geliyor yani bir tek yılı bir tek yılla mukayese etmenin sağlıklı olmadığı şeklinde. Doğrudur, hakikaten metodolojik olarak zaman içerisinde spesifik bir noktayı alır onu bir başka noktayla karşılaştırırsanız hata yapma ihtimali vardır. Dolayısıyla, ben bu anlamda biraz daha geniş bir perspektiften bakarak bu değerlendirmeyi yapmak istedim ve tabii bir zaman serisinin kırılmasının oluşturacağı olumsuz etkileri de nazarı dikkate alarak bir Markov'un, rejim kırılması, rejim değişikliği olduğu zaman yani yapısal sistematiğinizde bir değişiklik olduğu zaman mukayeseler yine sağlıksız olur. Onun için Türkiye ekonomisinin özellikle sermaye hesabının tamamen dışarıya açıldığı Ağustos 1989'u bir dönüm noktası alıp, 1990 yılından başlatmak suretiyle 1990'dan 2001 krizine kadar olan -kriz hariç tutulmak suretiyle- dönem ile AK PARTİ'nin iktidarda olduğu dönemde Hazinemizin performansını bir mukayese etmeye çalıştım. Bunu da basitçe yaptıkları işleri itibarıyla, bir, borçlanma maliyeti, iki, ortalama borç vadesi üzerinden yaptım. Bu konuda yazmış olduğum bir akademik makale de yayınlanmış olduğu için dolayısıyla veriler var, isteyenlerle bunu paylaşabilirim.

Hakikaten bu rakamlara baktığınız zaman Hazinemizin AK PARTİ iktidarında ne kadar büyük bir gelişme kat ettiğini, performansını ne kadar artırdığını hemen görüyorsunuz. Yaklaşık rakamlarla -yani böyle virgülden sonra küsuruyla söylemiyorum ama 1990-2001 arasında krizi dışarıda bırakırsak- Amerikan doları cinsinden ortalama borçlanma maliyeti Hazinenin yüzde 25 civarında. 2002'den sonra ise Türk parasının reel olarak ve nominal olarak son derece ciddi değer kazandığı o dönemde... Şöyle bir hatırlayalım, 1 lira 75 kuruşlardaydı 2001'de Türk parası, 1 lira 20 kuruşa kadar düştü sonra biliyorsunuz. Yani sadece reel olarak değil -enflasyon farkını bir tarafa koyun- nominal olarak da değer kazanmasına rağmen dolar bazında Hazinemizin bu dönem boyunca ortalama borçlanma maliyeti yüzde 10 civarında. Ve bir şeyi daha dikkatinize sunayım ve bu da zaman zaman ifade ediliyor. İşte, o dönemde küresel ekonomideki bolluk döneminden istifade edildiği...

Efendim, yine geçmiş döneme bakacak olursanız... Mesela, 1990'lı yıllarda dünyada bankacılık noktasında ciddi bir sıkıntı oldu. İskandinav ülkelerinde, İber'de, Amerika Birleşik Devletleri'nde, hepsinde problem oldu. Sonra bu problem gelişmekte olan ülkelere sirayet etti. Arkası arkasına Meksika, Türkiye ciddi krizlere girdi. 1997'de Asya krizi oldu, arkasından 1998 Rusya, Türkiye yine krize girdi. 2001'de Arjantin'le beraber bir daha krize girdi. Yani geçmiş dönemde baktığınız zaman küresel ekonomide bir sıkıntı olduğu zaman mutlaka Türkiye en geç bir yıl sonra o sıkıntıyı derin bir şekilde hissediyor ve bu borç sürdürülebilirliğine ilişkin endişeleri körüklüyor, bankacılık sistemi büyük bir stres altına giriyor ve büyük sıkıntılar yaşanıyordu. Oysa herkesin ittifakla kabul edeceği üzere Büyük Buhran'dan sonra modern iktisat tarihinin şahit olduğu en derin ekonomik krizin yaşandığı 2007 ve sonrası dönemde -hâlâ bunun etkileri devam ediyor aslında, çıktık da diyemeyiz- hem de 2009 yılında reel ekonomi bundan çok derin bir şekilde etkilenmişken... Bir çeyrekte biliyorsunuz, yüzde 15'e yakın bir daralma oldu ekonomide. Normalde geçmişte buna benzer durumlar ortaya çıktığı zaman arkası arkasına bunun bankacılık, finans sektörüne sirayet etmesi Hazinenin borç sürdürülebilirliğine ilişkin endişelerin ortaya çıkmasını biz bekledik. Allah'a çok şükür ki hakikaten ekonomi yönetimimizin basiretliliği ve ekonomimizdeki kırılganlıkların azalmış olmasının da etkisiyle bu kriz ciddi bir hasara yol açmadan atlatıldı.

Şu anda da geçmiş dönemde ortalama dokuz ay olan borçlanma vademiz yetmiş iki ayın üzerine çıkmış durumda. Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi on yıl vadeli Türk lirası cinsinden borçlanma aracı ihraç ediyor. Tabii ki bunu yeterli görmüyoruz. İstiyoruz ki otuz yıla kadar çıksın bu vade çünkü ancak kendi paranız cinsinden kalıcı olarak otuz yıl vadeli borçlanabiliyorsanız finansal stresten kurtulmuş olursunuz.

Tabii, yine Hazineyi bir husustan daha dolayı kutlamamız gerekir çünkü Uluslararası Para Fonu (IMF) içerisinde -Sayın Başbakan Yardımcımız ifade etti- kotamızın yüzde 0,95'e yükseltilmesi konusunda mutabakat sağlandı. Sanıyorum ki Amerikan Senatosunda da yakın zamanda bu onaylanacak. Yine bizim için iftihar meselesidir, bence Türkiye bürokrasinin yetiştirmiş olduğu en kıymetli değerlerden birisi eski Hazine Müsteşarımız Sayın İbrahim Halil Çanakcı Beyefendi şu anda Türkiye'yi temsilen IMF İcra Direktörleri Kurulunda, 20 kişilik icra direktörlüğü kurulunda o 20 kişiden birisi olarak yer alıyor ve Türkiye'yi dünyada büyük bir başarıyla temsil ediyor. Bu da tabii, Hazinemizin son dönemde sağladığı ve Türkiye ekonomi yönetimimizin sağladığı bir performansın göstergesi.

Efendim, bankacılık sektörümüze gelecek olursak, müsaade ederseniz, ben orada kısa bir anekdot anlatacağım. 2004 senesi Merkez Bankasına, işte, yeni başladığımız yıllar bir yatırımcı görüşmesinde yatırımcılarla konuşuyoruz. O dönemde de Türkiye'de önemli banka satın almaları söz konusu oluyor. Yabancı yatırımcıların birisi dedi ki: "Siz Merkez Bankası olarak buna müdahale etmeyi düşünmüyor musunuz? Buradaki fiyatlar çok abartılı." Ben de onlara dedim ki: "Bakın, fiyatlar hiç abartılı değil -Bankacılık sektörümüzün varlıklarının, aktiflerinin millî gelire oranı yüzde 50 civarında o dönemde- Avrupa Birliğine yakınsama sürecinde bu yapısal reformları, Hükûmetimizin ilan ettiği ve izlemekte olduğu yapısal reformları biz hayata geçirdiğimiz ölçüde bu oranın önümüzdeki on yıl içerisinde yüzde 100'ün üzerine çıkmasını bekliyoruz. Yine, aynı şekilde, enflasyonun kalıcı olarak tek haneli rakamlara düşmesi, kamu borçlanma gereğinin azaltılmasıyla ben inanıyorum ki Türkiye ekonomisi millî gelirini de yine o on yıllık dönemde en az 2 katına çıkaracaktır. 2 kat millî gelir artışından, 2 kat nispi artıştan siz aslında bugün önümüzdeki on yıl içerisinde 4 katına çıkacak bir bankacılık sektörüne yatırım yapıyorsunuz." İnanır mısınız, salondaki bazı yatırımcılar ayıp olmasın diye bunu saklayarak böyle müstehzi ifadelerle tebessüm ettiler. Aynı yatırımcılarla, Allah nasip etti, 2012 yılında tekrar bir araya gelmek nasip oldu. Bu sefer, tabii, gülme sırası bendeydi. Çünkü hem millî gelirimiz 2 kat değil, 2 katın üzerinde artmıştı hem de bankacılık sektörümüzün millî gelire oranı gerçekten yüzde 100 seviyesinin üzerine çıkmıştı. Tabii, bu yapılırken aynı zamanda tahsili gecikmiş alacakların artmaması, aynı zamanda sermaye yeterlilik oranımızda herhangi bir düşüş yaşanmaması, aynı zamanda bankacılık sektörümüzün, mesela, 2007-2008 yıllarında dünyanın en gelişmiş ülkelerinde milyarlarca dolar transfer yaparak bankacılık sistemleri kurtarılmak zorunda kalınırken bir tek kuruş bile kamu kaynağı aktarılmaya ihtiyaç duyulmamış olması çok büyük bir başarıdır. Tabii, biz burada ne kadar bunu figüratif şeylerle ifade etsek biliyorum ki bazı arkadaşlarımız açısından bu kifayet etmez ama dünyanın en büyük bankası, hem de bir yıl değil, üç yıl üst üste dünyanın en büyük bankası, en başarılı küresel banka olarak seçilmiş Industrial and Commercial Bank of China 3 trilyon dolar aktif büyüklüğüyle gelip Türkiye'ye yatırım yapıyorsa yine 4.500'ün üzerinde şubesiyle 11 milyonun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Turhan, sözlerinizi tamamlamanız için ek süre veriyorum.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - 3 trilyon dolar gelse dünyayı hoplatırız İbrahim.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Keza, aynı şekilde, dünyada 4.500'den fazla şubesi, 11 milyondan fazla müşteri olan Bank Intesa Türkiye'ye geliyorsa... Bunlar tabii çok önemli gelişmeler. Daha bu listeyi uzatabiliriz. Burada "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, rütbeyi aklı şahsın görülür eserinde." diyoruz ve BDDK'yı bu rütbeyi aklından dolayı tebrik ediyoruz.

Efendim, bir tebriki de bence Sermaye Piyasası Kurulu Başkanımız ve Sermaye Piyasası Kurulumuz hak ediyor. Kendileriyle üç yıl boyunca birlikte çalışma imkânına sahip oldum. Gerçekten, sermaye piyasalarında yaşanan yapısal dönüşümün önemli mimarlarından birisidir. Normalde düzenleyici, denetleyici otoriteler genellikle değişim ve dönüşüme direnç gösterirler. Hâlbuki Sermaye Piyasası Kurulumuz o dönemde sergilemiş olduğu zihin açıcı yaklaşımı ve dünyaya açık bakış açısıyla hakikaten bizim de önümüzü açtı. Ve bu şuradan belli. Yine bir rakam söyleyeceğim, bunu da ben yapmıyorum yine bir bağımsız uluslararası derecelendirme kuruluşunun değerlendirmesidir: İstanbul uluslararası finans merkezleri arasında 72'nci sıradaydı değerli arkadaşlar, 42'nci sıraya kadar yükseldi. Bu oluyorsa keza sermaye piyasalarımızda finansal okuryazarlık anlamında Sermaye Piyasası Kurulumuzun yaptığı öncülük sebebiyle bu konudaki bütün uluslararası kuruluşlar, itibara sahip kuruluşlar gelip İstanbul'da bu zirvelerini yapıyorlarsa, IOSCO'da Türkiye'nin itibarı artıyorsa bu da Sermaye Piyasası Kurulumuzun sağlamış olduğu başarının bir göstergesidir.

Sayın Başkan, bir daha ben sizin hoşgörünüze sığınacağım çünkü birkaç şey...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - ...daha ifade etmem gerekiyor. Tabii, önümüzdeki dönemde belki dikkat etmemiz gereken şunlar, Sayın Başkan da ifade etti: Şu anda gerçekten de Türkiye'de finans sektöründe gerçekleşen işlemlerin yüzde 85'i ticari bankacılık alanında gerçekleşiyor. Bu güzel. Ticari bankacılık sektörümüzle hepimiz iftihar ediyoruz ancak sermaye piyasalarımızın, yatırım bankacılığı başta olmak üzere, gelişmeye ihtiyacı olduğunu da kaydetmemiz lazım. Ben bu anlamda da Sermaye Piyasası Kurulumuza güveniyorum burada çok önemli bir başarı ortaya konacağına dair.

Bir de, tabii, bu kaldıraçlı işlemler var. O kaldıraçlı işlemler konusunda da ben Sermaye Piyasası Kurulumuzun hakikaten dikkatle olaya yaklaştığını biliyorum. Bu da açıkçası çok fazla bir verimlilik sağlamayan... Mutlaka olması lazım yani sermaye piyasalarında bir çeşni olarak bulunması gerekir belki ama daha üretken, daha verimli, daha reel işlemlere yönelmemiz lazım. Ben inanıyorum ki gerek vergi düzenlemelerinde gerek diğer düzenlemelerde bu husus nazarıdikkate alınacaktır.

Son olarak... Birkaç husus sürekli burada dile getirildiği için benimle de alakalı olarak, onlara da ben cevap vermeden geçmek istemiyorum.

Şimdi, ben yakın zamanda Sayın Başbakanımızla Londra'daki toplantılara katılma imkânı buldum. Bir kere o toplantıların son derece başarılı geçtiğini ben ifade edeyim, şahadetime güvenirsiniz güvenmezsiniz onu da size bırakıyorum ancak ben ondan bahsetmeyeceğim. Özellikle, katıldığım toplantılarda sizin burada zaman zaman ifade ettiğiniz hususlarla alakalı olarak salonlarda kaç erkek kaç hanımefendi var diye dikkat ettim. Valla, benim gördüğüm kadarıyla, mesela, en geniş toplantılardan bir tanesi Goldman Sachs'la yaptığımız toplantıydı. Salonda 70'e yakın finans yöneticisi vardı, 2 hanımefendi vardı. Bu bakımdan ben Türkiye'yi de takdir ediyorum gerçekten. Hanımların tabii ki daha da sayısının artmasını istiyoruz ama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - ...finans sektöründe bütün dünyada ne yazık ki hanımların oranı biraz düşük.

Tabii, bu "paralel devlet yapısı" adı verilen ihanet çetesiyle ilgili de belki birkaç husustan bahsetmek gerekir.

Değerli milletvekilleri, bu "paralel devlet yapısı" adı verilen ihanet çetesinin devlete, devlet geleneğine verdiği en büyük zarar, maalesef, görevlerini tam bir objektiflikle, tarafsızlıkla, sadece mevzuata dayalı olarak ve sıralı amirlerinden alacakları talimatlara göre yönetmesi, yürütmesi gereken insanların başka yerlerden ve başka sebeplerle aldıkları talimatlarla iş yapmaları oldu. Bunun önemli sonuçlarından bir tanesi de bizim bankacılık yaptığını zannettiğimiz bazı kuruluşların maalesef bankacılık değil, başka işlerle meşgul olduğunu; sermaye piyasasında faaliyet yürüttüğünü düşündüğümüz kuruluşların yanıltarak... Ama bakın, basit bir yanıltmadan bahsetmiyorum, tam bir ihanet içerisinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Turhan, teşekkür ediyoruz.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Birkaç cümle...

BAŞKAN - Üçüncü defa uzattım, bu dördüncü olacak.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - ...kamu görevlilerinin bir kısmının bu ihanete iştirak etmesiyle gerçekleştiğini biliyoruz.

Yine, son olarak bir şeyi daha hatırlatarak sözlerime son vereceğim. "Son dönemde dünyada işler aslında çok da kötü değil ama biz Türkiye'de çok iyi yönetemediğimiz için böyle oluyor." gibi bir ifade oldu. Euro ve doların -herhâlde bunun bizimle bir alakası yok- tarihsel ortalamalarının 2 katında volatilitesi son bir yıl içerisinde. Bir de Hicks endeksi var biliyorsunuz, o da küresel volatiliteyi gösteriyor. O da uzun dönem tarihsel ortalamalarının 2,5 katı üstünde.

Değerli milletvekilleri, dünyada bir sorun olduğunu bilelim. Bu sorunlara rağmen Türkiye ekonomisi ben inanıyorum ki bu değerli yöneticilerin elinde son derece başarılı bir şekilde yönetilecektir. Kendilerine başarılarının devamını diliyorum, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Günal'a şahsıma yapmış olduğu sataşmayla ilgili cevap verme hakkım saklı olmak kaydıyla saygılarımı sunuyor, hepinizi selamlıyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bir yer eksik kaldı, paralelciler ne yapmış anlayamadım yani?