KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Estağfurullah Sayın Başkanım. Komisyonun bundan sonraki çalışmalarının dibine bir dinamit konduğundan kesin olarak şu andan itibaren bilgi sahibi olun.

Değerli arkadaşlar, bu oturumun başında bankalarla ilgili veya bankacılıkla ilgili yapılan işlerle ilgili olarak konuşurken insanların şu 9 boğumlu gırtlaklarında her boğumda düşünmeleri gerektiğini ima etmeye çalışmıştım. Sayın Kavcıoğlu hangi bilgilere dayanarak söylüyor bilmiyorum ama beni hiç kimse istifaya falan zorlamadığı gibi istifa ettirmemek için de önüme dikildiler hepsi. Yok böyle bir olay.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Hayır, ben zaten istifa ettiniz demedim, istifa etti ya da ettirildi dedim. Onu da Sayın Bakanımıza soralım dedim, sordum.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Ettirilmedim, asla ettirilmedim.

ERHAN USTA (Samsun) - "Bağımsızlığına müdahale etti." dediniz. Allah aşkına yapmayın böyle ya! Rastgele konuşuyorsunuz, lütfen yapmayın böyle. Yani, insanın sabrını zorluyorsunuz.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Hayır, o dönemde neden istifa ettiğinin bir sürü örneklerini verdim, diğerlerini de...

ERHAN USTA (Samsun) - Ama yapmayın.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bunun nedenini hepimiz biliyoruz.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani, herkes her şeyi biliyor. Bakın, burada konuşturmayın.

BAŞKAN - Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) - Bir saniye Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Temizel konuşuyor ama sözünü kesiyorsunuz efendim. Lütfen, istirham edeceğim, Sayın Temizel sözlerini tamamlasın, daha sonra siz de söz talep ederseniz size de söz vereyim.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani, biz bağımsız kurumlara neler yapıldığını çok iyi biliyoruz. Yapmayın Allah aşkına!

BAŞKAN - Sayın Usta, Sayın Temizel'in sözünü kestiniz efendim, lütfen...

Sayın Temizel, buyurunuz efendim, lütfen.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Türkiye 1994 yılından 1999 yılına kadar bankacılık sektörünü kanunsuz olarak yönetti değerli arkadaşlar, hatırlar mısınız?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sayın Bakanım, onu ifade ettim ben de.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Anayasa Mahkemesi kanun hükmündeki kararnamenin dayanağı olan yetki kanununu iptal ettiği için Bankalar Kanunu, daha doğrusu kararnamesi dayanaksız kaldı. Ben hazineye vekâlet ettiğim, bakan olarak vekâlet ettiğim bir dönemde, alınan kararlarda -iki saat içerisinde- "Danıştaydan bunun dayanağı olan kanun iptal edildi." diye hemen geri karar alındığını ve getirildiğini yaşamış bir insanım. Nelerle uğraşıldığını, nelerle boğuşulduğunu, ekonominin nasıl bu badireden çıkartıldığını, o koalisyon hükûmetlerinin hangi sorumlulukları aldığını bilmeden konuşmak gerçekten Türkiye'de yapılanlara haksızlıktır. Bunlar farklı bir şekilde konuşulur, siyasete malzeme yapılmaz. Hiç kimse keyfi için öyle uygulamaları falan da yapmaz. O nedenle de -rahmetli Ecevit'i rahmetle anarak söylüyorum, gerçekten önüme dikildi ama- eğer bir bağımsız kurum yönetiyorsanız onların asla baskısından ötürü değil -tek bir baskı bile görmemiştir, hatta alınan kararlarla hükûmetin uzaktan yakından ilgisi ve bilgisi de olmamıştır- böyle yönetilmiş bir kurumdur o. Ama bu bir ilke sorunudur. Bizler sır saklama yükümlülüğü taşıyan insanlarız. Kanundaki gibi, beş sene, on sene değil; hayatımız boyunca taşırız gerekirse sorumluluğunu da alarak. Böyle bir olay olmamıştır. Eğer gerçekten bana inanıyorsanız inanın, inanmıyorsanız da istediğinizi yapın, ona bir şey diyemem.

Hazine Müsteşarı ve Merkez Bankası Başkanı, ikisi beraber bir basın açıklaması yaparak istifa ettiler. Neden istifa ettiler? Daha önceden uygulanan bir ekonomik program başarısızlığa uğramıştı. "Bu, başarısızlığa uğradıysa programı değiştirip dalgalı kur sistemine geçiyorsa bu sistem, o zaman demek ki bizim bu uygulamadan ötürü sorumluluğumuzun olması lazım. Biz bu sorumluluğu üstleniyoruz, başaramadık." dediler ve gerçekten bu amaçla istifa ettiler. Olay odur. Başından sonuna kadar bütün bunları yaşamış olanlar... Belki kaç yıl sonra romanlarını yazarlar bunların bilmiyorum ama sizin temin ederim, sizin dediğiniz gibi bir olgu yok. Oradaki insanların hepsi, siyasiler de, bürokratlar da sabahlara kadar aynı masaların etrafında çalışarak geçirdiler o günü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Dalgalı kur sistemine geçerken geçirilen üç günü gerçekten bu Türkiye'nin bir gün bir yerlerden okuması lazım. İstanbul'dan bütün G20'nin müsteşarları gelmiş, IMF'yle, şununla bununla oturmuşlar, "Ya geçersiniz ya geçmezsiniz kardeşim." diye ellerini vuruyor, hükûmet bir taraftan karar almaya çalışıyor. Bütün bunların hepsi o ekonominin o sırada yılların biriktirmiş olduğu bu birikimleri temizlemek için yaptığı uğraşlardı. Kanun çıkar çıkmaz, birdenbire 9 tane bankaya hükûmet el koydu. Yani bütün bunların hepsi sıradan olaylar mıydı? Raporlar aha böyle yığılmış, bekliyor. Uygulayamıyorsunuz, üstelik de sorumluları hakkında bir işlem de yapamıyorsunuz. Türkiye'nin ekonomi tarihini, bankacılık tarihini yazanlar bunları mutlaka yazacaklar. Ama gerçekten istirhamım: Bu konular bu şekilde tartışılacak konular değildir, asla değildir. Hiçbir zaman kalkıp da bir ekonomik olay bir günde pat diye patlamıyor, balon değil bu, birikimle geliyor. Geliyor, geliyor, geliyor, geliyor ve çözemiyorsunuz...

SALİH CORA (Trabzon) - Koalisyonların sayesinde.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Ben, koltuğumun altında bir kanun tasarısıyla...

ERHAN USTA (Samsun) - Ne koalisyonları ya! Bir tane reform göster bana. Bak, Bakan burada.

Sayın Bakanım, çok özür dilerim.

Ben bu soruyu Maliye Bakanına sordum, her birine sordum, bana 5018...

SALİH CORA (Trabzon) - Sayıştay Kanunu reform değil mi?

BAŞKAN - Sayın Temizel, kifayet ediyor mu efendim izahatınız?

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bir saniye... Şunu bitireyim, ondan sonra daha da konuşmayacağım zaten bu konularla ilgili olarak.

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Bakan burada. Bir tane reform söylesin AKP'nin yaptığı, ekonomik konularda.

BAŞKAN - Sayın Usta... Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) - Yok öyle bir şey.

BAŞKAN - Sayın Usta...

SALİH CORA (Trabzon) - Türk Ticaret Kanunu reform değil mi?

ERHAN USTA (Samsun) - Nerede var, söyle bana!

BAŞKAN - Sayın Usta... Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) - Biz yaptık Türk Ticaret Kanunu'nda. Ekonomiye ilişkin diyorum.

BAŞKAN - Sayın Usta... Sayın Usta... Bakın, Sayın Bakanımız bir cümleyle sözünü tamamlamak üzereydi.

ERHAN USTA (Samsun) - Affedersiniz. Öyle bir şey yapıyor ki, insan patlıyor.

BAŞKAN - Efendim, istirham ediyorum. Yani, bakın, bu Komisyonda şimdiye kadar söz isteyip de alamayan kimse oldu mu?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Söz ayrı, o tarafa da söylersen... Her türlü sataşmaya...

ERHAN USTA (Samsun) - Ya, oraya söyle! Dinamiti koyuyor, ondan sonra insan patlıyor.

BAŞKAN - Sayın Usta, siz Sayın Bakanının sözüne müdahale ettiniz.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır efendim, siz takip edemiyorsunuz, ben oraya müdahale ediyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakana etmedik, oraya müdahale ettik.

BAŞKAN - Efendim, tamam.

ERHAN USTA (Samsun) - Koalisyonun bilmem neyiymiş.

BAŞKAN - Lütfen o zaman siz müsaade bırakın, ben müdahale edeyim.

Şimdi, Sayın Bakan, sözlerini tamamlayacak. Lütfen... Hakikaten hepimizin saygı duyduğu çok değerli bir devlet adamı. Ona karşı ayıp oluyor. İstirham ediyorum efendim.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, kendisinden özür diledik biz zaten. Ama o tarafa söyleyeceksin.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen...

Buyurun Sayın Temizel.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Değerli arkadaşlar, insanların hayatında asla bir daha yaşamak istemediği olaylar vardır ama yaşamak zorunda kalırsınız. Bir kanun düşünün, kanun hükmündeki kararname. Azınlık hükûmetini destekleyen bütün partilerin hepsine koltuğunuzun altında kanun şeyiyle gidiyorsunuz. Bakın, daha önceden sizin çıkarttığınız kanun hükmündeki kararname var ya, virgülüne bile dokunmuyoruz, sadece "kanun hükmündeki kararname" yerine "Bankacılık Kanunu" yazıyoruz. Başka değişikliğiniz yok. Gelin, şunu çıkartın da bunun hükümlerini uygulayarak ekonomideki ve özellikle sistemdeki bu yozlaşmanın önüne hiç değilse bir set çekelim diye uğraşıyorsunuz. Bir tanesi gelmedi değerli arkadaşlar, eğer bunu değerlendirecekseniz oradan değerlendirin. Siyasetin bu kısımlarını da zaten hep değerlendiriyoruz. O nedenle, bu tür tartışmaları yaparken son bir defa daha söylüyorum. Her defasında, dikkat ederseniz, bu konulara falan girmemek için asla konuşmam. Dediğim gibi, sır saklama yükümlülüğünün öyle bir günlük, iki günlük olay ya da siyaset adına harcanacak bir olay olmadığını bilirim. Bunu hayatımın sonuna kadar da korurum ama diğer konularla ilgili olarak gerçekten, sizi temin ederim, alnımız da aktır, verebileceğimiz mücadelelerin hepsini toplum adına, millet adına vermişiz, yapabileceğimiz yapmışızdır.