| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası AŞ'nin 2019 ve 2020 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 30 .06.2022 |
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Rica ediyorum.
Buyurun.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Tabii Sayın Genel Müdürüm, burada bizim en çok konuşabileceğimiz şey tarım ve hayvan, besici kredileri. Şu andaki açıklamalarınızda o 120 milyar dolayındaki bir kredi yapısının, bu tarım sektöründe ve hayvancılıkta verilen kredilerin çok yetersiz olduğu bugünkü koşullar itibarıyla... Çünkü Türkiye'nin çiftçisi, üreticisi bu ülkede hem üretim yapıyor hem istihdam sağlıyor. Çok geniş bir alanda istihdam sağlanan bir yer, alan burası. Sadece üretim yapmıyor, istihdamı da bu şekilde sağlamış oluyor. İnsanlarımızın yaşam koşullarının daha iyileştirilmesi için ve kendilerinin daha iyi, verimli üretim yapabilmesi için tabii ki süspansiyonlu kredilerin verilmesi Türkiye'de doğrudur. Daha düşürülerek verilmesi gerekir. Zaten Ziraat Bankası da bu kredileri verirken, sübvansiyonları uygularken sadece kendi faiz desteğiyle yapmıyor bunu, maliye gelirlerinden aktarılan sübvansiyon destekler bunlar zaten. Maliyeyle beraber iştirak edilerek bunların yükseltilmesi gerekiyor.
Diğer tarafta tabii arkadaşlarımız çoğu şeylere değindiler. Son aylarda, özellikle konut kredilerine talepler çok arttı. Sebebi şu: Devlet bankalarında -Halkbank, Vakıflar Bankası, Ziraat Bankası- olan kredilerin çok düşük oranlarda seyretmesi. Ve insanlarımızın da bu konudaki taleplerini bu bankalar yüksek oranda veriyorlar ama şöyle bir gerçek var, tabii, Ziraat Bankasında da özellikle dilimler ölçeğinde krediler verilmeye çalışılıyor. Özellikle 1 milyonun üzerinde krediler fazla kullandırılmak istenmiyor, kesintiye gidiliyor. Kullandırmaya verirse bile kişilerin ödeme ve koşulları veya gelirleri o düzeyde olsa bile kredilerin verilmediği gözleniyor. Bu şekilde bankada siyasi bir ayrım gözetilerek mi bu krediler daha çok tahsis ediliyor, bunu bilmek gerekiyor. Ben insanlarla görüştüğümde bu kredilerin genelde, daha çoğunlukla belirsiz bir şekilde kendilerine verilmediğini ve hak ettiklerini, kredi limiti şartlarının şeylerinin tuttuğunu, tuttuğu hâlde ödeme koşulları, banka kredilerinin, konut kredilerinin şahıslara verilmediği söylenmekte, bilinmekte daha doğrusu.
Diğer tarafta, bu besi kredilerinin de tabii ki kontrollü verilmesi gerekiyor, teminatlar alınması gerekiyor. Yani sadece "Al sana verdim, bunu kullan." demekle olmaz. Bir yerde hayvan sayısıyla, üretimiyle ve takibiyle bu işlerin yapılması gerekiyor. Bazen bu konuda takipsizliklerin veya iyi kontrollerin de yapılmadığı, yer yer de -ben kendi bölgemden biliyorum- göz yumulduğu da bir gerçek. Ama gerçekten besi yapan ve süt üreticiliği yapan insanlarımıza bunların bazen verilmediği, destek verilmediği de söz konusu. Özellikle bu kredilerin tabana daha yayarak verilmesi sağlanırsa hem insanların istihdamı açısından hem üretim açısından daha iyi olacak diye düşünüyoruz.
Tabii bahsettiğimiz gibi, bu Demirören kredisi Türkiye'nin aslında çok konuştuğu, çok bilinen bir kredi durumuna geldi. Çünkü hak edilmeyen bir kredi, verilmemesi gereken bir krediydi. O yüzden bu çok konuşuluyor. Aslında biz başkalarına, KOBİ'lere, diğer sanayi kuruluşlarına kredi verilmesine karşı değiliz; tabii ki verilecek. Siz o finansları sağlayacaksınız ki onlar üretime dönük sanayi yatırımları yapacak, sizin de ona destek olmanız gerekiyor, bu doğru olan şey ama sanayi olarak yapılmayan, üretim olarak destekli olmayan kredinin verilmesinden, siyasi olarak verilmesinden dolayı eleştiri alıyorsun. Biz buradaki eleştirilerimizi bugün belki Kurum olarak yapıyoruz ama şahsınızda değildir bu çünkü siz o dönemlerde görevde değildiniz, biliyoruz yapılan şeylerde yoktunuz ama biz bu eleştiriyi Kurum olarak yapıyoruz, belki siz kendiniz de bu konuda şahsi olarak şey görebilirsiniz; bizim konuşmalarımız, düşüncelerimiz, söylemlerimiz sizin şahsınıza değildir, Kurumun bugüne kadar yapmış olduğu yanlış uygulamalar ve projeler yönüyle söylenmektedir.
Diğer tarafta, tabii tarımsal girdilerde, tarım aletlerinde verilen kredilerin de son dönemlerde çok kısıtlı bir duruma getirildiği ve insanların istediği şekilde tarım aletlerinden almış olduğu krediyi de fazla bir şekilde kullanamadığı, diğer tarafta, sizinle beraber tarımsal ve hayvansal kredileri desteklerken Denizbank daha çok ön plana çıkıyor, onlar çok yüksek rakamlarla veriyor. Vatandaşımız sizden daha iyi olanaklarda, oranlarda kredi alabilse o bankalara da gitmeyecektir. Ama yükseltin bunu; 120 değil, 220 olsun, 320 olsun. Yani diğer taraflardaki kredi uygulama alanını kesin; üretime, tarıma ve hayvancılığa verin. Bu konuda verilen krediyi her türlü koşulda, isterseniz sıfır krediyle verin, sizin yanınızdayız, sizin destekçiniziz. Çünkü bizim eleştirilerimiz şu anda üretime yönelik yapılan kredilerde "Yapmayın, etmeyin, vermeyin." şeklinde değildir. Hak etmeyenlerin aldığı, siyasi olarak uygulanma durumunda olan kredilere bizim eleştirimizdir.
Tabii ben burada yine yenileyeceğim -Sayın Başkanım da burada, Sayıştay, başka arkadaşımız da burada- bu sabahtan beri konuşmuş olduğumuz olayı bir daha tekrar edeceğim ve kısa bir şekilde özetleyip bırakacağım. Şöyle düşünüyorum: Türk milleti adına bir suçun varlığını soruşturmak cumhuriyet savcılarının görevidir, bizim görevimiz değil bu iş. Biz sadece burada konuşuyoruz ama bu cumhuriyet savcısının haberi nereden olacaktır? Bizden haberi olacaktır. Savcılığın iddiasını Türk milleti adına yargılamaksa bağımsız mahkemelerin görevidir. Doğrudur, yanlıştır, bilemem, belki de biz farklı olumsuz şeyler konuşuyoruz, bu bizim işimiz değil çünkü. Ama bir suçun varlığına ilişkin takdir savcılıkların, mahkemelerin dedim ve biz kimseyi yargılamak istemiyoruz burada, böyle bir düşüncemiz de yok, kişilerle ilgimiz, alakamız yok ama görevi yapılmayan bir olumsuz şey varsa... Biz bu bilgiyi, belgeyi vermeyen insanların kim olduğunu da bilmeyiz, yani öyle bir derdimiz de yok, kişiyle ilgili bir sorun değil ama burada verilmesi gereken Kurumdaki işleyişin daha iyi yürütülmesi, irdelenmesi açısından çok önemlidir. Ben buradan Sayın Başkan ve Başkanlık Divanına ilgili Sayıştay raporlarını, Komisyon tutanaklarını Ankara Cumhuriyet Savcılığına göndermeliler diyorum, sonra savcılık karar verecektir bu bilgi ve belgenin Sayıştay ve dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin KİT Komisyonuna verilmesinin suç olup olmadığına. Durum bundan ibarettir. Takdir Türk mahkemelerinindir, cumhuriyet savcılarımızındır. Yani biz burada yargılayacak... Kimseyle özel bir sorunumuzun olmadığı... Hatta hatta kişileri tanımak zorunda değiliz ama işleyişi yanlış gördüğümüzden bu eleştirilerimizi dile getiriyoruz. Bundan sonra o olmaması temenni ve dilekleriyle Sayın Sayıştay Denetçilerimizin de görevlerini yaparken hakikaten... Az önce ben de arkadaşlarımıza dağıttım Adalet Bakanlığının verdiği kararda bu görevlerin nasıl yapılması gerektiğini. Bu görevlere uymayanlar hakkında da tabii ki Komisyon Başkanımız da Komisyon üyeleri de burada gerekli görevini yapacaktır, bildirimde bulunacaklarını düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.