| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık'ın, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 29 .01.2016 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; son söyleyeceğim sözü önce söyleyerek başlamak istiyorum: Bizler, bu ülkenin potansiyeline güvenen, potansiyelinin kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılması hâlinde de mucizeler yaratılacağına inanan insanlarız. Ülkemizin inanılmaz bir potansiyeli vardır; potansiyelinin kullanılmasıyla ilgili olarak maalesef engelleri vardır. Bu konuda, iddialı olarak söylediğimiz sözlerden bir tanesi de tarım ürünlerinde, özellikle de sert çekirdekli fonksiyonel meyvelerde "sıfır atık" ilkesine göre ürünün kullanılmasının sağlanması hâlinde o ürünlerden elde edilen hasılatın yüzde 43 oranında artacağını iddia ediyoruz Sayın Bakan. Bu sadece iddiayla sınırlı kalmadı, TÜBİTAK'ın da desteklediği projelerle bunu kanıtladık, bazı ürünlerde yüzde 300'e kadar çıktı bu olay. Öncelikle bunu söylemek istiyorum.
İkinci belirttiğim bir olay da bir ülkenin sanayisini değerlendirirken, sanayisinin gücünü ortaya koymaya çalışırken o sanayinin yaratmış olduğu katma değere, özellikle de bunun ülkeye sağlamış olduğu döviz girdilerine bakmak gerekir. Sanayimizle başka şekilde övünebileceğimiz, evet, bireysel nokta bazında çok başarılı işler yapan kuruluşlarımız, hatta buluşlarımız olabilir ama global olarak sizin ekonominize bu sanayinin katkısı pozitif anlamda değilse sanayide yapacak çok fazla şeyimiz var demektir. Bizim sanayimizin, daha doğrusu bizim ekonomimizin son on yıllık karnesi 588,5 milyar dolarlık dış ticaret açığı, 444 milyar dolarlık da birikimli cari açık. Olay böyle olunca sanayimizin özellikle katkısı konusunu çok dikkatli şekilde değerlendirmek ve bu şekilde gidildiği zaman da zaten bu sanayinin er geç bir yere gelip tıkanacağını kabul etmek zorundayız.
İkinci olarak bakacağımız gösterge de ulusal tasarruflarımızdan ne kadarını sanayiye aktarıyoruz, olayımız bu. Ulusal sanayimizin, ulusal tasarruflarımızın yüzde 20-22'lerine kadar sanayiye aktarılması gerekirken ve geçmişte yüzde 17-18'leri bulmuşken şu anda yüzde 12'lere düşmüş vaziyetteyiz. Dışarıdan yarattığımız kaynakların kullanımında, banka kredilerinin kullanımında da aynı durumdayız. Bu kredileri, bu sağladığımız kaynakları sanayimiz kullanmıyor, rant amaçlı inşaat, emlak sektörüne yatırıyoruz büyük ölçüde.
Bunları somutlaştırmak için iki tane temel sanayiden örnek vermek isterim. Bunlardan bir tanesi tekstil sektörü, dünyada yerimizin olduğu, sıralamalarda ön sıralarda bulunduğumuz bir sektör ancak buradan elde ettiğimiz katma değeri sürekli olarak azaltmaya başlamışız, düşürüyoruz. Ham madde üretimindeki katma değer eksikliğimizi bir tarafa bırakıyorum çünkü pamukta gerçekçi bir şekilde ithalatçı hâle geldi, reel anlamında ithalatçı hâle geldik ama değerli arkadaşlar, iplikte -hiç değilse bir sanayi olduğu için bakmak gerekiyor- sadece iki yılın rakamlarını vereceğim, 2007 ve 2010: 2010 yılındaki iplik ihracatımız 1 milyar 176 milyon dolar, ithalatımız da 2 milyar 534 milyar dolar. Tekstilimiz var ama tekstilimizin temel girdisi ipliğimiz, özellikle sentetik iplikte net ithalatçı hâle gelmiş vaziyetteyiz. İpliği ithal ediyorsunuz, tekstili ihraç ediyorsunuz, bir süre sonra tekstilin de kendisini zaten ithal etmeye başlıyorsunuz, Çin gelip üzerinize karabasan gibi basıyor. Hemen onun arkasından da yine övündüğümüz sanayimiz otomotiv sektörümüz geliyor. Değerli arkadaşlar, otomotiv sektöründe özellikle sizin ithal girdi oranının yüzde 80'lerin üzerine almış başını gidiyorsa işte, burada yerli otomobil üretmeden önce bu ithalleri ikame edebilecek bir sanayiyi geliştirmemiz mümkün değil mi diye sormamız gerekir, buna bakarız öncelikle. Buradaki yaptığım hesapların büyük bir kısmı kaba çünkü...
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Yan sanayi mi dediniz, normal toplam şeyi mi yüzde 80 ithalat?
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Toplamda, toplam otomotiv sektöründe. İhraç edilen otomobillerin içerisindeki ithal girdi oranı yüzde 80'lerin üzerine çıkmaya başlamış.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Ha, yok, orada bir hata var, o bilgi doğru değil sayın vekilim.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Dediğim gibi, bilgilerimin büyük bir kısmı kaba bilgilerdir.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şöyle: 2013 yılında yüzde 79 hazır otomobil, gelen otomobildi yani Türkiye'de kullanılan, satılan her 100 otomobilin 79'u ithal geliyordu. Belki bu rakamlar bizde yoksa... Yüzde 45 şu anda.
ERHAN USTA (Samsun) - Üretimin yaklaşık yüzde 50'si.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Evet.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Kaynağımı söyleyeyim isterseniz yani buradan çıkardım verileri, başka yerden bakmadım. Gümrük ve Ticaret Bakanlığının "Geniş Ekonomik Grupların Sınıflamasına Göre İthalat" diye bir teyidi var, o ve TEPAV, "Dünya ve Türkiye Otomotiv Sektörü" 2013 raporundaki veriler.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - O zaman yan sanayi değil.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Otomotiv sektörü dedim zaten, yan sanayinin rakamlarını şimdi vereceğim.
Direkt olarak bizim yan sanayimiz değil, Türkiye'de üretilen otomobil başına düşen ithal girdi miktarı olarak veriyorum. Burada da bir yanlışım olabilir çünkü bütün ithal edilen aksamların tamamını aldık burada, onların bir kısmı onarımda kullanılıyor olabilir, ne bileyim, bir kısmı değiştirilmesinde, şurada, burada olabilir ama biz onların hepsini aldık. Ona baktığınız zaman -2007 yılından itibaren alacağım- gördüğünüz rakam şu Sayın Bakan: 2007 yılında üretilen araç sayımız bizim 1 milyon 99 bin. Bunlarla ilgili olarak ithal edilen aksamları 10 milyar 454 milyon 779 bin dolar, araç başına aksam 9.513 dolar. 2012 yılındaki rakamları veriyorum: 1 milyon 72 bin -öbürü 1 milyon 99 bindi- araçlar için ithal edilen aksamların toplam değeri 11 milyar 128 milyon 565 bin dolar, araç başına aksam 10.381 dolar. Şimdi, değerli arkadaşlar, eğer Türkiye'de sanayi olarak ürettiğiniz ürünlerde ithal girdilerinizin oranı bu oranlara gelmişse demek ki sanayi politikamızda değiştirilmesi gereken bir şeylerimiz var bizim. Kaldı ki biz bunların üretiminde herhangi bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz, hem de şu anda Türkiye'de üretilen yedek parçaların büyük bir kısmı dünyanın en büyük markalarının parçaları olarak kullanılıyor. Mercedes'inden tutun, Volvo'suna kadar bütün büyük aksamlı araçlar da dâhil olmak üzere hepsi şu anda Türkiye'den otomotiv yedek parçaları ithal ediyorlar, bunlarda herhangi bir sorun yok. Rahmetli Ahmet Arkan'ın tanık olduğum olayı: Yıllarca direnmiş "Özellikle Türkiye'nin iş gücüne bağlı olarak ben bunun üretimini yapacağım." diye, en sonunda havlu atmış ve bu konudaki teknolojiye uymak zorunda kalmış çünkü sürekli olarak tek bir robot 11 işçinin işini elinden alıyor, o nedenle "Ben bunu yetişmiş işçiyle yapacağım." diye çırpınan bir sanayiciydi rahmetli, Allah rahmet eylesin. Olaya o açıdan baktığınız zaman Türkiye'nin bu stratejisini gerçekten göz önünde bulundurmak gerekiyor. Türkiye şu andaki üretim stratejileriyle pahalı ara ürünler, yedek parçalar üretmeye başladı, bunun altından kalkamıyor, asıl sorun burada. Asıl sorun, yavaş yavaş bu maliyeti...
BAŞKAN - Sayın Temizel, ek süre veriyorum efendim, sözlerinizi tamamlamanız için.
Buyurun lütfen.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Aradaki tartışmalar süresini koyun, onu üstüne koyun çünkü bunları burada anlatmak zorundayım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hiç kuşkunuz olmasın, zaten siz sözünüzü bitirince de ara vereceğiz oturuma.
Buyurunuz.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Şimdi, bu olay özellikle bu sektörde aksamların üretilmesinde robot kullanımını zorunlu kılmaya başladı, robot kullanılıyor. Dolayısıyla, robot kullanımı Türkiye'nin rekabet gücüyle ilgili olarak çok yakından izlenmesi gereken bir olay. Hem sosyal politikalarınızla dengeleyeceksiniz hem de burada üretilmiş olan aksamla ilgili olarak maliyet faktörünü göz önünde bulunduracaksınız, başka türlü olmuyor, yapamıyorsunuz zaten. Bu konuda topladığım veriler... "Topladığım veriler" diyorum çünkü bunlarla ilgili olarak doğru dürüst bir veriyi bulamıyorsunuz bir yerde. Bazı yıllarla ilgili hiçbir veri bulamadığım için toplam vermekte zorlanıyorum, "yaklaşık" diyorum. Türkiye'deki endüstriyel robotların sayısı değerli arkadaşlar: 2012 yılı itibarıyla, son, 2005, 2006, 2007, 2011 ve 2012 yıllarını bulabildim. Türkiye'de yaklaşık olarak 3 bin civarında endüstriyel robotun olduğunu tahmin ettik. Daha sonradan bu veriyi destekleyen bir veriye ulaştık. Japonya -inanılır gibi değil ama- bakanlığı da Japonya Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı Temmuz 2013 tarihinde Türkiye'deki robot sayısını veriyor idi ve 3.831 endüstri robotu stoku olduğunu söylüyor idi. Sağlıkta vesairede kullanılan robotlar hariç bunlardan ayrı olarak. Demek ki değerli arkadaşlar, şu anda Türkiye'nin endüstriyel robot sayısı 4 bin civarında diyelim. Japonların dediklerini kabul edelim çünkü bizim verimiz yok veya ben ulaşamadım o veriye. "Peki, bu arada, dünyada ne kadar endüstri robotu var?" derseniz, 1 milyon 600 bin. Dünyada 1 milyon 600 bin endüstri robotu var. Bunun 304 bini Japonya'da, 215.817'si Amerika'da -Kanada dâhil- 167.579'u Almanya'da, 156.110'u Güney Kore'de, 132 bini Çin'de -Çin emek yoğun sanayisini korumaya özellikle dikkat ediyor bu konuda- 58 bini de İtalya'da, sonuç olarak 4 bini de bizde.
Şimdi, değerli arkadaşlar, rekabet gücünü artırmanın endüstriyel rekabetteki önemini hiç kimse gözardı edemez, önemlidir. Maliyetlerinizi düşürmek zorundasınız. Hatanın olmaması gerekiyor. Bir kaynak robotunun çapak bırakmadan yapmış olduğu o kaynakları gözünüzün önüne getirin, bir de emekçilerin, birilerinin kaynak yaptığını, öbürlerinin çapak temizlediğini düşünün. Fire oranı hiçbir zaman yüzde 20'nin altına düşmüyor, öbür türlü fire oranı neredeyse yüzde 1'in altında, sıfır. Şimdi ne yapacaksınız? Sosyal politika, bir taraftan da endüstri maliyeti.
Değerli arkadaşlar, işte, bu arada olay geliyor bilim ve teknolojinin önüne konuluyor, bilim ve teknoloji. Bu konulardaki bütün araştırmaların, bu konularda yapılacak olan bütün çalışmaların hepsinin bağımsız olarak çalışan bilim kurulları tarafından ve onların enstitüleri tarafından yapılması zorunluluğunu asla gözardı etmemek gerekiyor. Bizler TÜBİTAK'ı Başbakanlıkla ilgili bağımsız bir kurum olarak tanıdık, bildik. Bugün, hem TÜBİTAK'ı hem TÜBA'sı maalesef bürokrasinin ikinci sırasında bürokratların arasında oturuyor. Bunu bir gösterge olarak kabul etmek istemiyorum. İnsanların değerini oturdukları yerlerle belirleme gibi de bir saplantımız asla olamaz, olması da mümkün değil. Ancak, değerli arkadaşlar, bizim sanayi stratejimizin temelini oluşturacak bilimsel araştırmaların hepsi ikinci sırada, orada oturan insanlar tarafından olacak. Burada iki tane önemli konuya da değinilecek, denilecek ki: "Bunlar mutlaka bağımsız olacak." Çünkü, bilimsel araştırma bağımsız değilse, emir, talimatla yürütülmeye başladığı andan itibaren sürekliliğini yitirir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temizel, buyurun lütfen.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - TÜBİTAK temelde iki tane temel işlev görüyor. Yaptığı işleri gurur duyarak dinledim. Yani, AR-GE'yle KOBİ'lere ve şirketlere verdiği destek asla yadsınamaz. Biraz önce söylediğimiz, oradan aldığımız destekle bugün 2,5 patenti -birisi daha kesinleşmediği için 2,5- olan, Türkiye'de ilk defa uygulanan çok ileri teknolojilerle üretim yapan iki tane işletme kurabildik. Yani, bizim sermaye gücümüz ne, şuyumuz ne, buyumuz ne. Ama buna rağmen bu ortaya çıktı, bir dünya markası yaratılabildi. Dolayısıyla, bu destekleri müthiş şekilde önemsiyoruz, çok fazla önemsiyoruz. Ancak, TÜBİTAK'ın ikinci bir önemi daha var, o da sahip olduğu ve kuracağı araştırma enstitüleri.
Değerli arkadaşlar, bütün devletlerin mutlaka devlet laboratuvarları vardır. Bunun adına başkaları da başka bir şeyler diyebilirler. Bu devlet laboratuvarları ilk aşamada ticari olamayacak, başkalarının yapmak istemediği ya da yapmaya cesaret edemediği, göze alamadığı araştırmaları yapacak. Bundan her devletin vardır. Eğer bu olmazsa bir devletin özellikle vazgeçiriciliği, özellikle geleceğe dönük bakışı diye bir kavram olmaz. Ülkelerin sürpriz silahları da olmalı. Sürpriz silahınız da olacak, başka çareniz yok. O nedenle, zaten insanlar olmayan silahlarıyla ilgili merak kampanyaları yaratırlar ama bunun buralarda üretileceğini ve üretilebileceğini kesin olarak herkes bilecek. Bunu yapacak enstitülerde, gerçekten, maaşla çalışan ya da tamamen talimatla "Hadi şunu yapın." denildiği zaman yapan insanlar olamıyor, olmuyor.
Biraz önce SOM seyir füzelerinden bahsetti Sayın Bakan. Ben o füzelerin ilk prototiplerinden beri SAGE'yi izlerim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temizel, lütfen tamamlayın.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Şimdi gidip bakmama da gerek kalmıyor, İnternet'teki sayfalarına koymuşlar. Çok moralim bozulduğunda, karamsar olduğumda açıyorum o sayfayı ve oradaki SOM gezi füzelerinin deneyleriyle ilgili olarak yapılan filme bakıyorum. Öneririm, mutlaka açın bakın. Amerikalıların Tomahawk füzeleri vardı ya havadan, sudan, denizin altından, her taraftan atılıp nokta bazında şeyleri uçuran, Türkiye bugün o füzeleri yapıyor değerli arkadaşlar, yapıyor. Ve işin ilginç yanı da Amerika "Beraber yapalım." diye ortaklık teklif ediyor, Amerika'yla iş birliği hâlinde yapılıyor. Sevinildiği zaman sevinebiliyoruz.
Şimdi, bu tür işleri yapmış olan kuruluşların bu tür özelliklerini "Yok onlara bilmem kaynak aktarılıyor, yok oraları bilmem ne oluyor, devlet parasıyla oralarda bir şeyler yapıyorlar." gibi tartışmaların hepsinin dışına çıkartın, kim ne derse desin. Bizim devlet laboratuvarlarımız Türkiye'nin her tarafına yayılmış bir şekilde sürpriz üretimler, sürpriz sanayiler, sürpriz silahlar -bunu silah olarak özellikle altına basarak söylüyorum- yapmalarını sağlayın. Buralarda 1990'lı yılların sonundaki çok zor koşullara karşın verebileceğimiz bütün ödeneklerin hepsini büyük bir gönül rahatlığıyla verdik biz oraya. Hatta "Nereye ne veriyoruz ya? Ben şuraya gideyim de bir bakayım." diyerek kalktım gittim. Samsun yolu üzerinde bir yerdir, mutlaka gitmişsinizdir.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - 2 defa gittim.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Mutlaka değerlendirin değerli arkadaşlar. Bizim sanayimiz bu demek. Devletin, gizli projelerini yapacağı, yürüteceği kurumları kesin olarak olmalı. Şimdi, çıkartacağımız yasa tasarısının içerisinde TÜBİTAK'ı yeniden o eski özerkliğine, özellikle bu enstitülerini kurarak çalışabileceği hâle kesinlikle ve kesinlikle dönüştürelim. Bunun aleni olarak çok ayrıntısıyla tartışmasına gerek yok. Çalışma grupları kurulur, bunların hepsini tartışırız. Buradan yararlanılabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temizel, bakın, hakikaten kimseye tanımadığımız bir esnekliği tanıdık ama istirham ediyorum efendim, bağlayabilir misiniz söylerinizi lütfen.
Buyurunuz.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Sayın Başkan, şurada özel olarak konuşmamak için çırpındığımı bilirsiniz.
BAŞKAN - Biliyorum efendim.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Ama böyle heyecan duyduğum olaylarda da kalkıp on dakikayla bunu sınırlayacaksanız, ben konuşmayacaksam burada oturmamın anlamı ne?
BAŞKAN - Efendim, yirmi dakikaya yaklaştı.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Yirmi dakika olsun, yarım saat konuşayım ne fark eder?
BAŞKAN - Peki, efendim, buyurun o zaman, ne kadar arzu ediyorsanız o kadar konuşun.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, bizim rızamız var, kendi adıma.
BAŞKAN - Tamam efendim, peki.
Buyurunuz efendim.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Sayın Başkan, son olarak söyleyeceğim olay şu: Sayın Bakanım, bilim liyakat bazlı atama esasına dayanır. Son söyleyeceği olay bu. Liyakat bazlı. Liyakat bazını esas alın. Kurumların buna göre çalışacağını belirleyin, bunun kesinlikle ve kesinlikle bir devlet projesi ve devlet laboratuvarları olduğunu dikkate alın. Sanayimize de oradan yön verirsiniz, millî savunmamızı da oradan yön verirsiniz. Zaten bu projelerin büyük bir kısmının müşterisi orada hazırdır, Millî Savunma Bakanlığına yapılan aktarmalardır diyorum, sabrınız için teşekkür ediyorum.