| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 13 .10.2022 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri, değerli kamu temsilcileri, STK'lerin çok değerli kıymetli temsilcileri; öncelikle 6'ncı yasama yılının ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Bu yasama yılının ilk torba kanun teklifini görüşüyoruz. Tabii ki yine torba kanun şeklinde getirilen bir teklif, 52 maddeden oluşan bu teklifi getiren Sayın Ahmet Tan ve 172 milletvekili arkadaşımıza da emeklerinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Şimdi, bu teklifin içinde neler var diye baktığımızda, evet, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına yönelik bazı düzenlemeler olsa da hiç yeterli değil ama seçime ait düzenlemeler var. Şimdi, yeterli olamaz çünkü çok bozuk bir sistemi düzeltmek için aslında yapısal sorunlara yönelik hiçbir düzenleme içermediği için bu kanun teklifi ancak günü kurtaran yine, belki de sistemi "Yapayım." derken bozacak olan düzenlemeleri içeriyor. Mesela, neler var? Birkaç tanesine sadece yüzeysel olarak değineceğim, detaylarına madde görüşmelerinde gireceğim. Şimdi, sicil affı var, bu sicil affının da ne kadar faydalı olduğu tabii tartışılıyor. Öğrencilerin yükseköğrenim ve katkı kredisi borçlarının borç faizlerinin silinmesi var. Cumhurbaşkanı bu açıklamayı 18 Temmuzda kabine toplantısı sonrası yapmıştı. Neyin üzerine yapmıştı? Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun öğrencilere "Ödemeyin, biz iktidara geldiğimizde bu faiz borçlarınızı sileceğiz." açıklaması üzerine yapmak zorunda kalmıştı. Neyse ki öğrencilerimiz bir nebze de olsa bu düzenlemeyle evet, nefes alacaklar ama öğrencilerin sorunları sadece bu borçların faizlerinin silinmesiyle bitmiyor, öğrencilerin barınma sorunları var, öğrencilerin beslenme sorunları var; bu tekliflerin hiçbirisi bu tür sorunlara çözüm olamıyor ancak aradan işte böyle cımbızla çekilen, üstünde durulan, bizlerin gündeme getirdiği sorunlardan birkaçını göstermelik çözmüş olmak için getirildiğini görüyoruz.
Yine bazı borçluların, şahıs ve kurumların borçlarının silinmesi var, işverenlere çeşitli vergi istisnaları getiriliyor, üniversitelerin tıp ve diş hekimliği son sınıf öğrencilerine asgari ücret kadar maaş verilecek. Covid-19 salgını sırasında maske yasağına uymayanlara kesilen cezalar, aflar geliyor, pandemi döneminde haksız ve yersiz ödenen kısa çalışma ve nakdi ücretler affediliyor ama örneğin ücretli çalışanların beklediği o çok önemli gelir vergisi dilimlerinin artırılması ve güncellenmesiyle ilgili bir şey yok, yine ücretli çalışanlarımızın gelirleri erimeye devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, yönettiğiniz ekonominin gidişatında hiçbir iyileşme olmadığı gibi gittikçe de daha kötüye gidiyor. Bu getirdiğiniz torbalarla sorunları çözemediğiniz gibi milletin de size alkış tutmasını bekliyorsunuz, öyle zannediyorsunuz. Mesela Cumhurbaşkanı "Önümüzdeki yılbaşında tüm ücretlilerin kayıplarını telafi edecek şekilde yeniden gözden geçireceğiz." dedi. Örneğin asgari ücreti 5.500 TL yaptığınızda alkış aldınız ama kaç gün sürdü Allah aşkına bu alkış ya da bu memnuniyet kaç gün sürdü? Bugün, açlık sınırı -bakın, aradan altı, yedi ay geçti- 7 bin lirayı geçti, yoksulluk sınırı 24 bin lirayı geçti, asgari ücret eridi bitti; ne yapacaksınız şimdi, tekrar asgari ücrete zam mı yapacaksınız, bu şekilde sorunların çözüleceğini mi zannediyorsunuz? Ücretler TÜİK enflasyonuna göre artıyor ama gıda fiyatları, enerji zamları ve aslında vatandaşlarımızın diğer tüm harcamaları enflasyonun üç beş katı maliyetleri artmaya devam ediyor
Bakın, biz il il, ilçe ilçe, köy köy hem geçtiğimiz dönemde hem de yaz döneminde dolaştık, vatandaşlarımızla görüştük, esnaflarımızla görüştük, köylülerimizle görüştük. Şimdi, hepsi ne diyorlar biliyor musunuz: "Ya, fiyatlar artmasın, başka bir şey istemiyoruz, alım gücümüz düşmesin." Ama siz bu sesi bir türlü duyamıyorsunuz, duymuyorsunuz, halk ekonomik durumu sizden daha iyi analiz ediyor.
Şimdi, ekonomik tercihlerinizle siz gelir dağılımındaki adaleti de maalesef yerle bir ettiniz. Aslında en önemli konulardan bir tanesi bu, işte, bu gelir dağılımındaki adalet. Ekonominin büyüme rakamlarıyla övünüyorsunuz. Evet, ekonominin büyümesi belki önemli ancak bu büyümeden kimin pay aldığı daha önemli. Örneğin, Ocak-Haziran 2022 döneminde Türkiye ekonomisi bir önceki yıla göre 7,5 büyüdü. Bravo! Peki, "Kim büyüdü, kimler büyüdü?" diye baktığımızda...
Şimdi, Bakan Nebati'nin 6 Hazirandaki konuşmasına bir kulak verelim, hatırlayalım ne demişti: "Enflasyonu düşürmek için sert tedbirler alabilirdik, üretimi, büyümeyi tercih ettik; bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar." Aslında doğruyu söyledi, sizin yönünüzü tarif etti. Bu süreçte sermaye büyüdü, ücretli kesimlerin, çalışanların, işçilerin maalesef ücretleri küçüldü. Milyonları kapsayan bir bölüşüm şoku yaşıyoruz arkadaşlar, aslında bütün yaşadığımız sıkıntıların temelinde de bu yatıyor, en büyük problemlerden birisi bu. Öncelikle bu adaletin sağlanması gerekiyor.
Şimdi, dar gelirli millî gelirden, ekonomik büyümeden payını alamıyor ve gittikçe yoksullaşıyor. Şöyle, çok kısa rakamlara değineceğim: 2002'de iş gücünün millî gelirden aldığı pay -yani çalışanların- yüzde 29'ken aradan geçen yirmi yılda bu yüzde 29 yüzde 18'e düşmüş.
Şimdi, kimden alınıp kime veriliyor, ona bir bakalım: Son iki yılda ücretli çalışanların, işçilerin millî gelirden aldığı pay yüzde 11,4 azalırken sermayenin aldığı pay yüzde 11,1 büyümüş yani ücretliden alınmış -çok güzel yani o kadar oranlarla bile bu görülebiliyor ki bu pastadan alınan pay oradan alınmış- sermayeye verilmiş. 2011'de Cumhurbaşkanı "Kişi başı gelir 25 bin dolar olacak." demişti; bu hedef hayal oldu, bugün kişi başı gelir 9.500 dolarda ve bu geliri bile siz adil dağıtamıyorsunuz. Ne olduğu belli olmayan bir ekonomi modelinde de hâlâ ve hâlâ çok ısrarcısınız ama bugüne kadarki ekonomiyle ilgili öngörülerinizin de hiçbiri tutmadı ve buna rağmen hâlâ Cumhurbaşkanı da "Politika faizini düşürmeye devam edeceğiz." diyor.
Şimdi, 2022 bütçesinden ilk sekiz ayda ödenen faize baktığımız zaman karşımıza 250 milyar gibi bir rakam çıkıyor. Çiftçiye verilen 25 milyar, esnafa verilen 6 milyar, faize giden 250 milyar. Peki, o zaman, bu faizle nasıl bir mücadele? Bunun açıklamasını bir türlü yapamıyorsunuz.
Şimdi, enflasyon... Hem faizi düşüreceksiniz hem enflasyonla mücadele edeceksiniz ya, en son orta vadeli programda enflasyon hedefiniz yıl sonu için yüzde 65 olarak belirlenmişti, TÜİK enflasyonu bugün, yüzde 83-84'lere dayandı. Peki, planınız ne mesela? Bu torba kanunlarla jet hızında yıl sonuna kadar bu enflasyonu düşüreceğinizi mi hayal ediyorsunuz? Bakın, TÜİK ve ENAG'ın enflasyon verilerinde bir karşılaştırma yaptım, Aralık 2021 tarihinden dokuz ay sonra Eylül 2022 tarihine kadar TÜİK'in ve ENAG'ın yıllık enflasyon açıklamalarının arasındaki farka baktığımızda, Aralık 2021'de aradaki fark 46 puanken bugün, Eylül ayı 2022'de 102 puana çıkmış bu fark. Bu ne demektir biliyor musunuz, dokuz ayda aradaki fark açılmış, açılmış. Bu gerçeklikten kopuştur; bu, TÜİK'in artık toplumun yaşadığı enflasyondan kopuşudur. Lütfen, artık önce bir gerçeklere dönün, gerçek rakamlar üzerinden konuşalım, vatandaşın yaşadığı rakamlar üzerinden konuşalım ama hayır, bir ay sonra belki bu 102 puanlık fark daha da artacak. Ama millet yaşıyor, bunu görüyor.
Şimdi, ortalama dolar kuru tahminleri de yine OVP'de 2022 yılı için 16,62'ydi, bugün kur 18,65'i geçti. Kuru tutmak için yarattığınız kur korumalı mevduat hesabı için de her ay bütçeden milyarlar gidiyor, bu torbada da 23'üncü madde-kur korumalı mevduat sahiplerine sağlanan vergi istisnası süresi bir yıl uzatılıyor. Şimdi, ilk vadenin dolduğu mart ayından ağustos sonuna kadar geçen altı ayda hazineden 75,6 milyar lira kur farkı ödendi ve Merkez Bankasından ne kadar ödendiği hâlâ açıklanmadı, bu konuda bilgi verilmedi. Değerli arkadaşlar, bu kur korumalı mevduat aslında yarattığınız ve büyüttüğünüz bir canavar hâline dönüştü, bakalım altından nasıl kalkacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Toparlıyorum.
Bu parayla aslında neler yapılırdı, yapılabilirdi diye baktığımızda tabii, listelerce yapılabilecek şey sıralanıyor. Ben çok küçük bir örnek vereceğim. Yine, yakın zamanda kabine toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı bir müjde vermişti işte, başka şehirlerde okuyan üniversite öğrencilerine yılda 2 kere ulaşım desteği sağlanacağıyla ilgili. İnanın, şu kur korumalı mevduata giden paranın yarısıyla değil iki ay, on iki ay o öğrencilere memleketlerine gidecek destek verilebilirdi, kalanıyla da yine o öğrencilerin beslenme sorunları çözülebilirdi. Barınmayla ilgili, hadi yurt yapamadınız, en azından yurt sorununu karşılayamadığınız öğrencilere kira yardımları yapılabilirdi ama yine karşımıza bütçeyle ilgili tercihler, kullanım tercihleri geliyor.
Evet, rakamlara baktığımızda haziran ayında getirdiğiniz ek bütçede yıl sonu bütçe açığı 278 milyar 347 milyon TL'ydi, hedef buydu. Buna karşılık iki ay sonra OVP'de yıl sonu bütçe açığı 461 milyar TL'ye yükseldi. Dış ticaret açığı 62 milyar oldu, alt alta bu rakamları sıralayabiliriz ama bunların hiçbirisi çözüm değil. Öncelikle ekonomi modeliyle ilgili yönteminizi değiştirmeniz, ekonomi yönetimiyle ilgili yönteminizi değiştirmeniz gerekiyor. Artık seçime gidiyoruz, seçime giderken seçim yatırımları değil, bu ülkenin sorunlarını çözecek yatırımlara, düzenlemelere bu ülkenin ihtiyacı var. Yaşadığımız bu tablo karşısında, müjdeler karşısında bu torba tekliflerle hiçbir şey olmaz. Bugüne kadar torba tekliflerde birçok düzenleme teklifimiz oldu ama hiçbirini kabul etmediniz. Bugün, yine bazı önergelerimiz olacak, tekliflerimiz olacak vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek için. Umarım onları kabul edersiniz ama öncelik yapısal reformlardır.
Maddelerle ilgili görüşlerimi de maddelere geçtiğimizde belirteceğim.
Teşekkür ediyorum.
Hayırlı olsun.