KOMİSYON KONUŞMASI

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Başkanım, Değerli Komisyon üyeleri, Komisyonumuzda bulunan Alevi kültür derneklerinin Sayın Başkanları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Başkanım, burada 3'üncü maddede, gerçekten uygulamada özellikle avukatların ve zaman zaman da yargıçların büyük sorun yaşadığı bu yetkili mahkemenin belirlenmesi, açık ve net bir şekilde yargı yolunun adli yargı olarak belirlenmiş olması olumlu bir adım. Aslında burada tartışılması gereken şey şu: Anayasa'mız ve diğer tüm kanunlarla güvence altına alınan mülkiyet hakkının imar planlarında beş yıl bir süre içerisinde... Düşünün, sizin bir arsanız var, imar planında okul yapılıyor, siz beş yıl beklemek zorunda kalıyorsunuz. Ya vatandaş niye beş yıl beklesin? Kendi taşınmazı üzerine ev yapamıyor, herhangi bir mülkiyet hakkını kullanamıyor. "Efendim, sen beş yıl bekle. Beş yıl sonra eğer idare kamulaştırmazsa sen git kamulaştırma davası aç, git adli yargıda dava aç." Aslında bu beş yıllık süre çok fazla. Bu beş yıllık sürenin ortadan kaldırılması lazım. Yani mülkiyet hakkı madem Anayasa'yla güvence altına alınmış, eğer imar planında burası kısıtlanmışsa, mülkiyet hakkı kısıtlanmışsa derhâl parasının ödenmesi şeklinde bir düzenlemeye ihtiyaç var.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Mevcut teklif değil de ilave bir teklif getiriyorsunuz, anladım.

ADBURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Evet, o şekilde olması gerekiyor.

Yine, 4'üncü maddede kanaatimizce şöyle bir şey var; şimdi, diyor ki: "Kamulaştırma bedellerinin eski malikler adına kamu bankalarına yatırılması ve hak sahiplerine ödenmesi hâlinde..." Bir sonrakinde de "Kamulaştırma bedelinin ödendiği..." diyor. Birinde "bedelleri" birinde "bedeli" diyor. Abdullah Bey de çok iyi bilir ki bu kamulaştırmalarda acele kamulaştırma bedelleri direkt bankaya, hesaba yatırılır, sonra mahkemeye başvurulur ve daha sonra da bedel tespit davaları Kamulaştırma Kanunu'na göre açılıyor. Bu bedeller birkaç kere değişebiliyor; keşiflerden sonra bilirkişilerin değerlendirmesi sonrasında sürekli değişebiliyor, artabiliyor, eksilebiliyor. Dolayısıyla buradaki kamulaştırma bedelinde ne kastedilecek? Yani mahkemenin son verdiği mi olacak, ilk verdiği mi olacak, acele el koymayla birlikte tespit edilen mi olacak; burada bir muamma var. Çünkü biz hepimiz şunu biliyoruz: Acele el koyma kararları tescil yönünden kesin kararlardır, bedel yönünden itiraza tabidir. Tescil yönünden kesin olduğu için burada tartışmalı bir durum çıkabilir. Bunun da dikkate alınması ve uygulamada ileride sorun olmaması açısından "kamulaştırma bedeli" mi "bedelleri" mi şeklinde bunun yeniden değerlendirilmesinde yarar var.

Gelelim 5'inci maddeye. Başkanım, bu 5'inci madde de gerçekten avukatların resmen canına okuyan bir madde. Biliyorsunuz, Avukatlık Kanunu'ndaki değişikliklerle, avukatlar şu andaki hayat pahalılığı karşısında, iş yokluğu ve avukat sayısının fazla olması nedeniyle zaten büyük bir mağduriyet yaşıyorlar. Uygulamada avukat meslektaşlarımızın tek geçim kaynağı... İşte, siz avukatlık süreniz boyunca bir tane iyi kamulaştırma davası yakalarsanız onunla evlenirsiniz, onunla araba alırsınız, iş yeri alırsınız; başka türlü, bir şey kazanma şansınız yoktu. Öyle anlaşılıyor ki AK PARTİ buna da göz dikmiş ve kamulaştırma bedellerinde nispi olan vekâlet ücretini maktuya çeviriyor. Bu, gerçekten, avukatın vekâlet ücretine, emeğine göz diken bir uygulama ve bir teklif; bunu gerçekten kabul etmek mümkün değil. İdare karşısında bireyi ve avukatı korumak gerekirken neden biz burada idareye üstünlük tanıyoruz yani idarenin maktu vekâlet ücretini ödemesini garanti altına alıyoruz? Sonuçta avukatlar da kamu hizmeti görüyor. Bir dava yıllar sürüyor, belki on yıl sürüyor ve avukat bunu sonuna kadar takip ediyor ve bir maktu vekâlet ücreti alacak. Zaten müvekkiller para ödemiyor çoğu zaman, Abdullah Bey de bilir. Bu, doğru değil. Bunun aslında çıkarılması lazım. Bu, avukatların haklarına resmen bir saldırıdır. Biz bunu bu şekilde değerlendiriyoruz. Avukatlar kamulaştırma davalarında önceki şekilde nispi bir vekâlet ücretine hak kazandıklarında bu ücretlerin ödenmesi gerekiyordu.

Başkanım, bir de burada, icranın geri bırakılması konusunda yine idare vatandaşa karşı korunmuş oluyor. Biz uygulamada şunu biliyoruz: Zaten kamu kurumlarının büyük bir çoğunluğu keyfî olarak kamulaştırma parasını canı isteyince ödüyor. Sebebi şu: Hepsinde zaten, biliyorsunuz, kamu yararı kararı var. Bir üniversite hakkında dava kazanmışsınız, mahkeme kararı var, alacağını vatandaş alamıyor. Sebebi: Haczedilmezlik ilkesi var. "Efendim, şu bütçeyi şuna ayırmışım." Belediyeler hepsinde kamu yararı kararı alıyorlar bütün hesaplara, avukatlar elinde mahkeme kararıyla kapı kapı geziyor, vatandaşın hakkını alamıyor ve vatandaş, mülkiyet hakkı elinden alındığı hâlde alacağını ancak yıllar sonra alabiliyor ve bazen hiç alamıyor, öyle beklemek zorunda kalıyor. İcranın geri bırakılması kararının teminatsız olması vatandaşı idare karşısında korumasız hâle getirecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Biz hepimiz iyi biliyoruz ki -Anayasa'mızda da temel ilkedir- vatandaşın iktidar karşısında, güç karşısında, devlet karşısında korunması gerekiyor. Peki, burada vatandaş niye korunmuyor? Abdullah Bey, diyelim ki bir vatandaş icranın geri bırakılması için bir dava açmak zorunda kaldı, fazla ödendi, idare geri istedi, ne olacak şimdi? Bir de şöyle bir şey var uygulamada: Şimdi, bazen mahkeme karar veriyor "Kamulaştırma bedelini yatır." diye, idareler kamulaştırma bedelini yatırmıyorlar; vatandaşın tapusu geçmiş idareye, parayı da idare ödemiyor. Peki, ne olacak? Bu konuya ilişkin yine herhangi bir düzenlemeniz ve çalışmanız yok. Keşke buraya öyle bir hüküm de koysanız yani "İdare parayı ödemezse tapu otomatik olarak vatandaşa geri iade edilir." şeklinde bir düzenlemeye ihtiyaç var. Uygulamada çok sayıda örnek var; tapuyu almış, üzerine binasını yapmış, parayı da ödemiyor. Müeyyidesi ne? Kimse idareye bir şey... Ama "Efendim, geri bırakılması için teminata gerek yok. Ben bir dilekçe veririm, icrayı da geri bırakırım, üç dört yıl da vatandaşı mahkeme kapısında öyle bekletirim. Sen misin bedeli fazla isteyen, sen misin hakkını isteyen?" şeklinde bir uygulamaya dönecektir; bu, hak mahrumiyeti yaratacaktır, bunun da dikkate alınmasını talep ediyoruz.

Şimdilik söyleyeceklerim bunlar.

Teşekkür ediyorum Başkanım.