| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 24 .10.2022 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bütün konuşmacılar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından söz ettiler. Tabii, bu kararları değerlendirirken aslında Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde çok önemli iki değişiklik de Avrupa Mahkemesi kararlarına normlar hiyerarşisi bakımından çok üst düzeyde yer verildiğini hatırlatmak gerekir. Bu birinci değişiklik 2004 Anayasa değişikliği oldu, ikinci değişiklik ise 2010 Anayasa değişikliği. Dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının bağlayıcı olduğunda, Anayasal değerde, hatta Anayasa'nın üstünde yer aldığı konusunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır; bunu özellikle belirtmek istiyorum. Ve Sayın Aydemir dile getirmişti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan davalar hep Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde açıldı. Birincisi 2004 Ocak ayında, Hasan ve Eylem Zengin davası; sonuncusu 2010 yılında Cem Vakfı tarafından açılan dava ve 6 karar verildi bu dönemde. 6 karar, büyük daire kararı da dâhil ama bütün kararlar kesinleşmiş kararlardır ama o kararların hiçbiri uygulamaya geçirilmedi. Şimdi, bunu saptamak şu bakımdan önemlidir: Bu, bizim önümüzdeki teklifi incelediğimiz zaman, teker teker 8'inci madde ve sonraki maddeler incelendiği zaman, Avrupa Mahkemesi kararları ışığında yani Türkiye için bağlayıcı olan bu kararlar ışığında bu incelendiği zaman, herhangi bir yinelemeye düşmeksizin şu saptamaları yapmak gerekir: Şimdi, bu kararlar bize ne diyor? 3 şeyi söylüyor: Bu kararları ben Anayasa'mızla da bağlantılandırarak, birincisi "Tanıyacaksınız." diyor. "Tanıma." diyor. Şimdi "tanıma" ile "tanımlama"yı birbirinden ayırmak lazım. Tanıma, bunu tanıyorum demektir; tanımlama, başka bir şey. Tanımlama, bir inanç topluluğu kendini tanımlar ama ben inanç topluluğunu tanımlayamam. Ben ancak yasa koyucu olarak onu tanırım.
İkinci olarak "Ayrımcılık yapmayacaksın." diyor, ayrımcılık yapmama. Hatta işte, 9'uncu madde ile 14'üncü madde arasında bağlantı kurarak "Ayrımcılık yapmayacaksın." diyor ve "Alevi toplumuna ayrımcılık yapıyorsun." diyor. Birincisinde "Tanımadın, tanıyacaksın." diyor, ikincisinde "Ayrımcılık yapmamalısın." Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 9 din özgürlüğünü, inanç özgürlüğü güvence altına alıyor; 14'üncü madde ise ayrımcılığı yasaklıyor diyor. Bizim Anayasa'mız 10'uncu maddede ayrımcılığı yasaklıyor; bunu yapacaksın diyor.
Üçüncüsü ise "Eşit işlem yapacaksın, eşit muamelede bulunacaksın." diyor. 3 aşamada bunu ön görüyor.
Şimdi buraya baktığımız zaman, bu metne baktığımız zaman hani tanıma açısından, ayrımcılık yapmama açısından ve eşit işlem yapma bakımından yasa metninde "Alevi" sözcüğü bile yok yani bir "cemevi" var ama kimi tanıdığı... Çünkü tanımıyor, "Alevi" sözcüğü yok.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Gerekçesinde "Alevi-Bektaşi" ifadesi geçiyor.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır ama metinde yok, metinde "Alevi" sözcüğü yok, dikkatli okudum eğer bulan varsa neyi tanıdığı, belli ki tanımıyor çünkü. İkincisi ibadethane değil. Yani bunu pekâlâ ibadethane olarak koysa, hiç "cemevi" demesine gerek yok, parantez içerisine koyar hangilerinin ibadet yeri olduğunu; bu yok.
Şimdi burada 5 önemli husus var: Birincisi demek ki "Alevi" sözcüğü yok; ikincisi, ibadethane yok; üçüncüsü, tanıma yok; dördüncüsü, ayrımcılık yasağının elenmesi söz konusu değil, ayrımcılık yasağı devam ediyor; beşincisi, -hâliyle- eşit işlem yapılmıyor. Şimdi bu konular hani nesnel olarak yapılan saptamalar. Şimdi biraz daha, birkaç cümleyle...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yalnız yarım dakikanız kaldı.
Başka maddeler de devam edersiniz, daha bu konuyla ilgili birkaç daha görüşme turu olacak.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Peki, o zaman şu var Sayın Başkan, değerli üyeler; bir kez hani adı yok, "Alevi" sözcüğü yok yasada. Hani izninizle, Duygu Asena'nın "Kadının Adı Yok" kitabını, romanını hatırladım bunu tekrar okuyunca. Hayır böyle...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ya, bunu tartışalım ama "cemevi" deyince akla ne geliyor bilmiyorum veya gerekçesinde Alevi-Bektaşi ifadesi de var.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ama metinde bir sözcükle bile olsa yok; bunu saptamak lazım.