| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 24 .10.2022 |
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ederim Başkan.
Aslında çok önemli bir meseleyi konuşuyoruz. Ya, siz genelde "Yasa görüşmelerinde maddeyle sınırlı kalın." diyorsunuz, onun içeriğini çok aşan tartışmalar yürütmememiz için hep uyarılarda bulunuyorsunuz. Şimdi, yani kökleri bin yıla dayanan, yüzyıllardır inkâr edilen, asimile edilen Alevi toplumunun taleplerini de bu maddeler içerisinde tartışmamızı, teknik bir tartışma yürütmemizi bekliyorsunuz. Ya, bir de zaten bunun ele alma biçiminin, mantığının bile sorunlu olduğunu düşünüyorum. Birbirinden çok farklı konuları bir araya getirip işte bir torba yasa içerisinde, belli bir zaman dilimine de sıkıştırarak bu kadar köklü bir meseleye dair bir tartışma yürütmemizi bekliyorsunuz. Aslında yürütülen tartışmanın da indirgendiği mesele de nedir? İşte, Alevi toplumunun taleplerini neredeyse imara, suya ve elektriğe indirgeyen bir yaklaşım söz konusu. Hani, bu yaklaşımın kendisi bile Alevi meselesine, Alevi toplumunun taleplerine yönelik ciddiyetsiz bir tutum. Aslında bunun yine bir inkâr siyasetinin devamı olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, iktidar aslında yirmi yıldır ülkenin temel meselelerine hep böyle yaklaştı. Yani bir dönemler açılımlar dönemiydi. İşte, biz ülkede yaşanan bu tarihsel meselelerle yüzleşiyoruz, biz bu meseleleri çözeceğiz; toplantılar yapılıyordu, görüşmeler yapılıyordu, çalıştaylar yapılıyordu ama dönüp dolaşıp yirmi yıl sonunda geldiğimiz nokta bir torba yasa içerisinde bu meseleyi işte elektriğe, suya, imara indirgeyen bir tartışmanın yürütülüyor olması aslında bu yaklaşımın da bir sonucu.
Şimdi, Alevilerin hani tarihsel, toplumsal, siyasal meselelerini işte bu çerçevede tartışıyor olmanın kendisi, bence bu iktidarın Alevi meselesine yaklaşımının en somut örneğidir. Alevi toplumunun taleplerini aslında asimile eden, tekrar inkâr eden, "mış gibi" yapan yaklaşımın sonucudur.
Şimdi, bizim burada aslında tartışmamız gereken nedir? Yani Alevi toplumu kendisini nasıl görüyorsa; taleplerini, sorunlarını nasıl tanımlıyorsa biz bunu yasal statüye nasıl alabiliriz, burada nasıl bir siyaset üretebiliriz? Devlet bu siyaseti nasıl geliştirebilir, nasıl koruma altına alabilirin tartışılması gerekirken aslında Alevi toplumunun rızası dışına çıkarak onların inancını tanımlamaya çalışan, onların inancını kendine göre belirlemeye çalışan, buna da rıza göstermelerini bekleyen, demokratik bir tavırmış gibi algılamalarını bekleyen bir yaklaşım içerisindedir.
Şimdi, bu torba yasanın içerisine niye bu mesele eklendi diye düşündüm: "Diyorum ki birbirine alakasız bir tartışma içerisinde bu Alevi meselesi ya da Alevi toplumunun taleplerini bu kadar görmezden gelerek bu torba yasanın içerisine niye dâhil edildi?" Açıkçası, biraz seçimlerle ilgili olduğunu düşünüyorum yani önümüzde bir seçim var, evet, Alevi toplumunun talepleri var, Alevi toplumunun Türkiye'de ciddi bir ağırlığı var; bedeller ödeyerek, gerçekten mücadele ederek belli bir farkındalık da yarattılar toplumda. Şimdi, bu topluma yönelik bir seçim girişimi olduğunu düşünüyorum. O açıdan da yine, aslında, meselenin özüne girmeden, eşit yurttaşlık talebini görmeden, bunun tartışmasını yürütmeden, biz, acaba biraz daha tali meseleler üzerinden bir şey yapılıyormuş gibi yansıtarak, biraz da bunun propagandasını da yarın göreceğiz; medyada, alanlarda bunun çok propagandası yapılacak, bu devrim olarak tanımlanacak "Devrimci adımlar atıldı iktidar tarafından." tartışması yürütülecek ve bu dayatılacak, bunun tartışması yürütülecek. Bu tartışmaya bir zemin oluşturmak için aslında, bu meseleleri getirip burada tartışılmaya çalışıldığını düşünüyorum. Yani Alevi toplumunun tarihsel olarak kendini tanımlama biçimi, inancını nasıl yaşamak istediğine dair tartışmaları getirip burada böyle tartışıyor olmanın, gerçekten, aslında sorunu büyütmenin, sorunu derinleştirmenin ötesinde bir anlam ifade etmediğini düşünüyorum. Oysa bir demokratik ülkede, demokratik bir işleyişte olması gereken; Alevi toplumu kendini nasıl tanımlıyorsa, kendini nasıl görüyorsa, cemevini ibadethane olarak görüyorsa ibadethanedir, inancını nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşar; bunun tartışılacağı yer burası değildir, toplumun kendisidir. Burada tartışılması gereken şey ise "Bu, toplumun tartıştığı kararları devlet olarak biz nasıl güvence altına alabiliriz, yasal statüsünü nasıl sağlayabiliriz, bunun hukuksal zeminini nasıl oluşturabiliriz?" Aslında bu tartışmanın dışında çıkan bütün tartışmalar bence bu asimilasyoncu, inkârcı politikanın bir devamıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)