KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Açıklama yaptığınız için teşekkürler Sayın Başkan. Sayın üyeler, öncelikle bu konuyu biz anayasal açıdan değerlendirdik ama bir de ticaret hukuku profesörü meslektaşın görüşüne başvurma gereği duydum, Yeditepe Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Profesörü Mehmet Bahtiyar; onun bana ilettiği bilgi notunu tırnak içerisinde 4 paragraf hâlinde aynen aktarıyorum:

"1) Bu düzenleme yasalaştığı takdirde Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi ortadan kaldırılmış olmayacak, iptale mahkûm bir hüküm daha fiilen uygulamaya konulmuş olacaktır.

2) Düzenleme, hukuk güvenliğine tamamen aykırı olarak iyi niyetli üçüncü kişileri mağdur edecek ve haklarını dava yoluyla aramak zorunda bırakacaktır.

A)

Hukukta asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Oysa düzenleme, şirket ortaklarından pay devralanları kötü niyetli saymaya ve dava açmak zorunda kalmaya yol açmaktadır.

B)

Soruşturmanın başladığı tarihten 19/7/2018 tarihine dek yapılan devir ve temlik işlemlerinin bu kanunun verdiği yetkiyle Fon Kurulu tarafından muvazaalı sayılması kanunun geçmişe etkili olarak mülkiyet hakkını ihlal etme tehlikesini ciddi bir şekilde ortaya çıkarmaktadır.

C)

Fon Kurulu siyasi ve ekonomik, etkili ve açık bir yapı olduğu gibi, bir yargı makamı da değildir. Fon Kurulu kararına karşı dava açma olanağından söz edilmesi bir lütuf değil, anayasal hak olduğu gibi, bu olanak hukuka aykırılığı da ortadan kaldırmamaktadır.

3) Kaldı ki söz konusu devir ve temlikler, FETÖ'cü şüphesi altında olan şirketlerden pay almak istenmemesi nedeniyle çok sınırlı kalmış bir olasılıktır. Böyle istisnai bir durumun genelleştirilerek tüm devir ve temlik alanların zan altında bırakılması ve işlemlerin Fon Kurulu kararıyla muvazaa nedeniyle geçersiz sayılması özel hukukun temel ilkelerine ve hukuk güvenliğine aykırıdır. Mülkiyet hakkının ve irade özgürlüğünün de ihlali niteliğindedir.

4) Zaten muvazaanın yaptırımı Borçlar Kanunu ve İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenmesine rağmen devletin kendisi lehine böyle özel bir hüküm getirmesi özel hukuktaki eşitlik ilkesine de aykırıdır."

Bu, görüldüğü gibi, bir özel hukuk ve ticaret hukuku profesörünün ilettiği bilgi notu.

Şimdi, sabahleyin Anayasa'ya aykırılık açıklamasında bu konuya değinmiştim. Esasen bizim grubumuz bunu 2 sayfa olarak vermiş olduğu Anayasa'ya aykırılık başvurusunda... Çünkü yazılı olarak İç Tüzük 38 "tetkik" diyor. Bizim grubumuz da İç Tüzük madde 38'in gereğini yerine getirerek yazılı olarak bu çalışmayı yaptı, incelemeyi yaptı ve Başkanlığınıza sundu. Burada 2 sayfa olarak belirtiyor, ben bunu yenilemeyeceğim. Yalnızca burada, bir nokta, özellikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun esasen muvazaanın varlığını tespit etme yetkisi bulunmakla birlikte bu yetkisinin yasal çerçevesi çizilmemiştir. Şimdi, bu bakımdan ciddi bir yasallık sorunu var. Zira bu TMSF esasen bağımsız idari otorite olmak durumundadır yani özellikle uzman bir kuruluş olmak durumundadır ama hep açıklayageldiğimiz üzere, parti başkanlığı yoluyla, devlet başkanlığı ve yürütmenin bütün yetkileri zirvede toplandığı için böyle bir özelliği de hâliyle zedelenmiş olmakta. Bu nedenle, bu düzenleme tarzının -yalnızca belirtiyorum Sayın Başkan- sabahleyin belirttiğim ve bu 2 sayfada sayıldığı üzere, Anayasa'nın iptal gerekçesi olan 35'inci madde ve 48'inci madde yani mülkiyet hakkı ve girişim özgürlüğü, Anayasa'nın 13'üncü maddesi olan ölçülülük ilkesi, 2'nci maddesi hukuk güvenliği açısından, 6'ncı maddesi kaynağını Anayasa'dan almayan devlet yetkisinin kullanılması bakımından ve Anayasa Mahkemesi kararının karşılanmadığı gerekçesiyle 153'üncü maddesine aykırı olduğunu belirtir, saygılar sunarım.