| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 26 .10.2022 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, neden bu bütçe görüşmelerini yapıyoruz? Neden Meclislerin bütçe hakkı var değerli arkadaşlar? Çünkü tarih boyunca geçmişte krallar, padişahlar, keyiflerince vergi salmışlar, adaletsiz vergiler salmışlar -ki maalesef 2023 yılı bütçesinde de şu anda adaletsiz vergiler var- ve topladıkları vergileri de adaletsiz bir şekilde harcamışlar. Biz, işte, bu adaletsiz tercihleri değiştirmek için varız. Yani geçmişte de krallar, padişahlar, saraylardan, savaşlardan, yandaşlardan, derebeylerinden yana tercihlerde bulunmuşlar. Buna karşı, halkın itirazları olmuş, hatta isyanları olmuş, öyle bir yoksulluk dalgası oluşmuş ki halk bir yerde ekmeğe muhtaç hâle gelmiş, isyan etmiş krallara, padişahlara karşı. Buna karşı, halka daha yakın olan vekiller seçmiş halk. Neden? Çünkü milletvekilleri çiftçinin derdini anlar, işçinin derdinden anlar, emeklinin, dar gelirlinin derdini anlar diye vekiller seçmiş halk ve meclisler oluşmuş. İşte, şu anda, şu içinde bulunduğumuz binanın varoluş sebeplerinden en önemlisi de bu bütçe görüşmelerini yapmamızın en önemlisi de halktan kopuk olan sarayların vicdansız tercihlerini değiştirmektir değerli arkadaşlar. Ve 2023 yılı bütçesi de bütün tercihleriyle vicdansız ve adaletsiz bir bütçedir. Biz, gelin, bu tercihleri değiştirelim değerli arkadaşlar. Neden değiştirelim? Bakın, her birimiz -ben Diyarbakır Vekiliyim, bütün illerin vekilleri burada var- çiftçinin yanına gidiyoruz; Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı gitmiyor, sarayda oturuyor, Sayın Cumhurbaşkanı da sarayında oturuyor
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Cumhurbaşkanı senin 100 katın gidiyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ve değerli arkadaşlar, sarayda halktan kopuklar, çiftçinin derdinden anlamıyorlar. Şimdi, çiftçinin derdinden anlayan insanlar olarak bizler konuşmalıyız, onları vicdana davet etmeliyiz. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bugünlerde çiftçinin tarlasına gübre atması gerekiyor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Senin 1.000 katın gidiyor Sayın Cumhurbaşkanı.
(Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, size söz vereceğim. Eminim, bunlara cevap verirsiniz o zaman.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Gübre fiyatları yüzde 300, yüzde 400 zamlanmış durumda. Ya, çiftçi tarlasına gübre atamıyor, atamayınca ne olur arkadaşlar, içimizde çiftçiler var, ne olur? Verim olmaz. Verim olmayınca bereket olmaz, bereket olmayınca geçim olmaz ve aynı zamanda da kıtlık olur. Şimdi, bunu biz dert etmeyecek miyiz arkadaşlar? Etmeliyiz. Bakın, şu anda işçiler -içimizde emekçiler var, bakın, buraya bize çay getiren emekçiler var- emekçiler çocuğuna ayakkabı alamıyor değerli arkadaşlar. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, haberiniz var mı bilmiyorum ama ayakkabı fiyatları yüzde 200 zamlandı; en mütevazı ayakkabılar bile 200, 300, 500 lira oldu. Çocuğuna ayakkabı alamıyor. Çok önemli bir semboldür bakın, çocuğuna ayakkabı alamamak çok önemli bir semboldür; alamıyorlar. Bu bizim derdimiz değil mi arkadaşlar? İşte, bu bütçenin derdi çocuğuna ayakkabı alamayan işçilerin derdini çözmektir değerli arkadaşlar.
Bakın, bence en önemlisi, benim en çok vicdanımı sızlatan konulardan biri emeklilerdir. Niye? Çünkü gençler öyle ya da böyle bir çaba gösterirlerse ekmeğe ulaşma şansları vardır ama yaşlılarımızın, emeklilerimizin bu şansı yoktur Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Ya, milyonlarca emeklimiz büyük bir sefalet yaşıyorlar. Arkadaşlar, en düşük emekli maaşı 3.500 lira ve bu 3.500 lirayı milyonlarca emeklimize reva görüyoruz. Allah'ınızı severseniz, 3.500 lira ya! Şurada bir grup kişi orta hâlli bir lokantaya gitsek, bakın, orta hâlli diyorum, lüks bir lokantaya değil... Yani, bir emekli çocuğunu, torunlarını alıp orta hâlli bir lokantaya gitse bu maaşıyla rehin kalır arkadaşlar, rehin kalır ya! Bir öğünden bahsediyorum, rehin kalır. Böyle bir enflasyon, pahalılık dalgası var; milyonlarca emeklimize maalesef bu 3.500 lirayı reva görüyor bu vicdansız iktidar! İşte, bu vicdansızlığı değiştirme görevi kimde? Bizlerde değerli arkadaşlar.
Bakın, değerli arkadaşlar, bütçe tercihlerinden bahsediyoruz. Şimdi, bütçenin tercihleri neler arkadaşlar? Baktınız, incelediniz mutlaka. Bütçede en büyük bakanlık hangisi? Hadi, buyurun, soralım Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına, en büyük bakanlık hangisi?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Millî Eğitim Bakanlığı.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ben senin ne diyeceğini biliyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Millî Eğitim mi, Sağlık mı, Ulaştırma mı en büyük bakanlık? Ben size söyleyeyim değerli arkadaşlar, bu bütçedeki en büyük bakanlık faiz bakanlığı, faiz! Hani, faize karşılar ya bunlar, hani, "nas" diyorlar ya; bu bütçenin en büyük bakanlığı faiz! Hadi, buyurun! Sunumuzda da öyle Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bu bütçenin en büyük bakanlığı faiz!
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Millî Eğitim Bakanlığı, Millî Eğitim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, bakın "Faiz bakanlığına 565 milyar lira harcayacağım." diyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Hayda! Ama değerli arkadaşlar, turpun büyüğü heybede; Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bu tabiri bilirsiniz. Turpun büyüğü nerede? Heybede. Bu faizi örtmüşler, gizlemişler. Kur garantili mevduat nedir arkadaşlar? Kur garantili mevduatla yoksulun vergisini zengine ödemenin adı nedir? Faiz değilmiş bunlara göre, bu Hükûmete göre; bunun adı faiz değilmiş arkadaş, bunu bütçeye faiz olarak işlemiyorlar. Bakın, size söyleyeyim: Bu bütçenin altında bir saatli bomba var. Dolar kurunu 22 lira olarak farz ediyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Geçtiğimiz yıl da aynı koltukta oturuyordunuz, dolar 8,70-8,80'di oturduğunuzda; dolar kurunun da 9 lira 80 kuruş olacağını ilan ettiniz o koltukta, aynen bu günlerde. Ya, daha bir hafta geçti, biz konuşurken bir baktık dolar 12, 13, 15, 18; yükseliyor. Daha sizin "Maşallah." dediğiniz bütçe kırk gün yaşamadı, dolar 17-18 liraya çıktı. Şimdi, gelecek yıl da diyorlar ki: "Biz aynı şeyleri yapacağız ama dolar 22 lirada kalacak." Değerli arkadaşlar, aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde edemezsiniz. Bu dolar kuru daha da patlayacak ve sonucunda ne olacak biliyor musunuz? Maalesef, eğer dolar 30 liraya çıkarsa yalnızca kur garantili mevduat üzerinden 750 milyar TL, 35 liraya çıkarsa 1 trilyon liranın üzerinde yoksulun vergisi bir avuç zengine aktarılacak. Siz bunda bir adaletsizlik görmüyor musunuz değerli arkadaşlar? Ben görüyorum.
Peki, değerli arkadaşlar, bu bütçenin başka ne tercihi var? Bu bütçenin ikinci büyük bakanlığı nedir? Hani Millî Eğitim diyebiliriz, Millî Eğitim Bakanlığını YÖK'le beraber yüksek sayabilirsiniz ama yalnızca Millî Eğitim Bakanlığı değil, bu bütçenin ikinci büyük bakanlığı zulüm bakanlığıdır değerli arkadaşlar, zulüm bakanlığıdır! Ya, bu iktidar hem huzurumuzu kaybettirmiştir hem de refahımızı kaybettirmiştir; bu iktidar bu anlamda zulme de 2 mislinden fazla kaynak ayırmayı, 468 milyar TL ayırmayı reva görüyor değerli arkadaşlar.
Başka tercihi ne? İsraf değerli arkadaşlar, israf bakanlığı! Bakın, bir bakanlık var ki kaynaklarımızı yiyor, israf bakanlığı! Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına her yıl çağrı yapıyorum, ya diyorum ki: Şu Mercedes'le gelmeseniz ne olur ya Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı? Geçtiğimiz yıl 10 milyondu Mercedes'inizin değeri, şimdi 20 milyon lira, bütçe görüşmelerine 20 milyonluk bir Mercedes'le geldiniz. Bakın, burada emekçiler var Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bir arkanızı dönün bakın. Bakın, önünüzde, size çay getiriyor, bakın şu emekçi kardeşim var ya; 6.000-6.500 liraya mahkûm ediyorsunuz o emekçi kardeşimi, çay veren emekçi kardeşim 6.000-6.500 lira maaş alıyor. O emekçi kardeşime sorar mısınız bir; hani, siz saraylarda bilmezsiniz ama en düşük kira 5 bin lira Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, en düşük kira; ya, o evler de oturulacak bir evler değil ha! En düşük 5 bin lira, faturaların toplamı 2.500 lira oldu; peki, o emekçi kardeşim ne yiyecek, taş mı yiyecek değerli arkadaşlar? Bakın, 2 kişi çocuğu varsa 4 kişilik bir aile yalnızca mutfak masrafı 7.500 lira. Yalnızca minimum mutfak masrafı.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Söyledikleriniz çarpıtma ya, çarpıtma. Söylediklerinizin hepsi çarpıtma.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - O işçi kardeşim evine et götüremiyor biliyor musunuz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Geçtiğimiz yıl ayda 2 kere et alabiliyordu bu yıl ayda 1 kere et alamıyor, çocuğuna yediremiyor. Çocuklarımız eksik beslenmeden dolayı gelişimini sağlayamıyorlar Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ezber, ezber, ezber, yeni bir şey yok; yeni bir şey söyleyin ya!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, milyonlarca işçinin bu yoksulluğu bizim derdimiz olmayacak mı? Bu bütçe tercihlerini bu anlamlarda değiştirmemiz gerekmiyor mu değerli arkadaşlar? Bakın, yoksulluk sınırı 25 bin TL. Ben size sorarım, bu ülkede kaç kişinin 25 bin TL'nin üzerinde geliri var arkadaşlar? Siz diyeceksiniz ki: "Yoksulluk yüzde 30, yüzde 40." Ben size söyleyeyim, toplumun yüzde 90'ının üzerindeki kesiminin geliri 25 bin TL'nin altında, çok ciddi bir kesimin geliri de açlık sınırının altında. Bakın, açlık 7.500 lira, asgari ücret 5.500 lira. Her 3 çalışandan 2'si asgari ücret veya civarında maaş alıyor; bu, bizim derdimiz olmayacak mı değerli arkadaşlar? Bu ülkenin vicdanlı vekillerinin derdi olmayacak mı? Ya, çiftçi tarlasına gübre atamıyor. Tarım desteklerini kaç para yapmış bu iktidar, biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 54 milyar TL doğrudan gelir desteği veriyor, 54 milyar TL. Şimdi, yurttaşlarımız anlamayabilir "54 milyar TL nedir acaba?" diye anlamayabilir. Ben size şöyle açıklayayım sevgili yurttaşlarım, sevgili çiftçiler: Bu vicdansız iktidar milyonlarca çiftçiye 54 milyar TL'yi reva görürken 5 yandaş müteahhidine dolar bazında, euro bazında köprü, otoyol, şehir hastanelerinin garantileri üzerinden 102 milyar TL'yi aktarmayı reva görebiliyor. Hadi buyurun, burada bir adalet var mı ya? Ben, o yüzden, "Bu bütçe bir yandaş bütçesidir." diyorum, "Bu bütçe yüzde 1'in bütçesidir." diyorum, "Bu bütçe halktan kopuktur." diyorum. İşte, bu açıdan, bu ülkenin vicdanlı vekilleri, bu bütçe tercihlerini değiştirmelidir değerli arkadaşlar.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, size göre enflasyon kaç? Değerli arkadaşlar, enflasyon kaç? "Yüzde 83." diyeceksiniz değil mi? "TÜİK ne açıklıyorsa odur arkadaş." diyeceksiniz değil mi? Bakın, ben size söyleyeyim Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, geçtiğimiz yıl o koltukta oturuyordunuz, bütçemizin toplamını kaç para açıkladınız? Tam 1 trilyon 750 milyar TL açıkladınız değil mi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı? 1 trilyon 750 milyar TL. Peki, bu yıl bütçeyi kaç lira açıkladınız? 4 trilyon 470 milyar lira. Allah Allah...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Büyüyorüz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ha, büyüyoruz değil mi (!) Ha, büyüyoruz(!)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Büyüyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi bütçenin enflasyonu kaç? Hadi buyurun, hesap edin arkadaşlar, Yüzde 155. Allah Allah... TÜİK diyor: "Yüzde 83." Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı geçtiğimiz yıl getirdiği bütçenin yüzde 155 fazlasını Meclisimize getirmiş.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yüzde 7 büyümedik mi? Bütçeyi o oranda artırmadık mı?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Peki, geçtiğimiz yıl vergi gelirleri olarak kaç para öngörüyordu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı? 1 trilyon 250 milyar TL. Bakın, yoksuldan toplanan vergi toplanan vergi bu ha, zenginden alınmıyor. Bu yıl kaç para vergi toplayacağım diyor? 3 trilyon 800 milyar lira. Allah Allah... "Enflasyon yüzde 83." diyordunuz ama vergi gelirlerini 3 kattan fazla artırmış. Hadi buyurun, nasıl olacak bu iş? Nasıl oluyor arkadaşlar, bu hesap nasıl oluyor? Hani "ENAG yalan söylüyor, dezenformasyon yapıyor, yüzde 150 değil, yüzde 83." diyordunuz ya, işte, değerli arkadaşlar, öküzün altındaki büyük buzağı burada. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğu yapılıyor -iddiayla söylüyorum bunu- TÜİK üzerinden en büyük yolsuzluğu yapılıyor. Bakın, bütçede Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı vergileri 3 kattan fazla artırıyor, vergilerle yoksulu, dar gelirliyi eziyor; bu vergileri alıp yandaşlarına aktarıyor ama yılbaşında zam yaparken ne yapacak biliyor musunuz? Bakın, ben size söyleyeyim, yılbaşı geliyor, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ne diyecek? Arkanızda oturan, yanınızda, oturan kamu emekçilerine de aynı şeyi söyleyeceksiniz değil mi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı? Bakın yanınızda arkanızda oturuyor kamu emekçileri. "Enflasyon yüzde 83 arkadaş, ben size yüzde 85 yapıyorum." Oo, sağ ol, bravo, yüzde 85(!) "yüzde 90 yapıyorum, yüzde 100 yapıyorum." diyeceksiniz ama onlardan topladığınız vergileri yüzde 300 artırmışsınız, 3 kat artırmışsınız, hadi buyurun, nasıl olacak bu iş?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Nasıl artırmış? Hangi oranda artmış? Yanlış bilgi yayıyorsun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, böyle soyuyorsunuz yoksulları, işsizleri; böyle soyuluyor. Alım gücünü böyle çalışıyorsunuz. Bakın, geçmişte de enflasyon vardı ama enflasyon doğru açıklandığı için kim enflasyonun altında gelir alıyor, kim üstünde gelir alıyordu bilirdi ama şu anda, fiiliyatta yüzde 150, yüzde 200 olan enflasyonu yüzde 80 gösterdiğiniz için işçi, memur, emekliye düşük zam veriyorsunuz ve bu çerçevede 1,5-2 trilyon TL'sini gasbediyorsunuz işçinin, memurun, emeklinin. O yüzden işçi, emekli çocuğuna alamıyor. Enflasyon kayıplarını verseniz niye ayakkabı alamasın? Geçtiğimiz yıl da alıyordu, bu yıl da alır ama bu yıl alamıyor ama Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, birilerinin keyfi yerinde. Kimler onlar biliyor musunuz? Bakın, buradan çıkalım, bir zengin lokantasına gidelim Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, vallahi yer yok.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Senin ne işin var orada?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tıklım tıklım dolu, rezervasyon bile almıyorlar. Zenginlerin keyfi yerinde, vallahi bir öğünde de -size söyleyeyim- bir işçinin maaşını yiyorlar, bak, bir öğünde bir asgari ücreti yani 5.500 lirayı yiyorlar yandaşlar, zenginler. Niye? Çünkü hazinemizin altına hortumları takmışsınız, 85 milyon o bütçe kutusuna vergilerini aktarıyor, hazinenin altında böyle hortumlar var, bak, o kanalizasyon hortumu gibi hortumlar var, o hortumlardan vergiler yandaşlara akıyor, zenginlere akıyor, "kur garantili mevduat" adı altında zenginlere akıyor, onlar zenginleşiyor. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, biliyor musunuz, sizin o 20 milyonluk Mercedes'inizin benzerleri leblebi, çekirdek gibi satılıyor, Allah Allah! "Hani 'Memlekette yoksulluk var.' diyordunuz." diyeceksiniz ya, leblebi, çekirdek gibi satılıyor. Gidin lüks galerilere, sıra var, altı ay sonrasına, bir yıl sonrasına sıra veriyorlar. Niye? Ya çünkü işçi perişan değerli arkadaşlar, yandaşlar zenginleşmiş. O trilyonları ne yapacaklar? Lüks yatlar alacaklar, lüks katlar alacaklar, lüks Mercedes'ler alacaklar. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, sizi vicdana davet ediyorum, adalete davet ediyorum ama değerli arkadaşlar, bu adalet yoksa bu adaleti kim sağlar? Kim sağlayacak? Bizler sağlayacağız öyle değil mi?
Bakın, bir adaletsizlik daha söyleyeyim size: Ya, çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı bir toplumumuz var. Ben Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım ve bununla onur duyuyorum, gurur duyuyorum ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı bir Ermeni olarak, bir Hristiyan olarak bütün kimliklerimle onur duyuyorum. Herkesin kimliği kendi onurudur ve bu anlamda herkes de kendi kimliğini çocuğuna anlatmak ister, dilini öğretmek ister, inancını öğretmek ister. Bakın, dindar bir nesil yetiştirmek istiyorsunuz değil mi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı? Sayın Cumhurbaşkanı böyle söylüyor. Ya, sizin böyle bir hakkınız var da Hristiyanların, Ermeni Patrikhanesinin, Rum Patrikhanesinin dindar bir nesil yetiştirme hakkı yok mu, yok mu?
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Olmadığını mı düşünüyorsunuz?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Olmadığını düşünüyorum. Niye? Değerli arkadaşlar, çünkü bu bütçeden yalnızca camilere bütçe ayırıyorsunuz ama Ermeni Patrikhanesinin, Rum Patrikhanesinin bir ihtiyacı var mı diye düşünmüyorsunuz. Bakın, demiyorum ki: Onlar kamu görevlisi olsun. Bütçe ayrılması lazım onlara. Niye? Onlar da dindar bir nesil yetiştirmek istiyor. Bak, onların şu anda imam hatip okulları var, efendim, üniversitelerde bölümler var, din insanı yetiştiriyorsunuz değil mi? Rum Patrikhanesinin ruhban okulu kapalı, açtırmıyorsunuz; Ermeni Patrikhanesinin ruhban okulu kapalı, açtırmıyorsunuz. Burada bir adaletsizlik görmüyor musunuz?
Bakın, cemevleriyle ilgili, cemevi meselesini yalnızca elektrik ve su parasına indirgediniz. Bunlar adaletli mi değerli arkadaşlar?
Bakın, "çok dilliyiz" diyoruz. Bakın, "..." ( ) diyorum ben size Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, anladınız mı ne dediğimi? Ben nasılsınız diyorum, iyi misiniz diyorum; bilmezsiniz. Niye? Duymamışsınız çünkü. Ama Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakın ben de çocuğuma, yeğenlerime Ermenice öğretmek istiyorum, azınlık okulları da var Lozan çerçevesinde. Ya, bu ülkede 15 milyon, 20 milyon öğrenci var, 3 bin tane de 5 bin tane de azınlık okulu öğrencisi var yani devede tüy değildir bütçe için. Bu kadar öğrenciye bütçe ayrılırken şu azınlık okullarına bu bütçede 5 kuruş niye kaynak ayırmazsınız Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı? Kürtçeye, diğer dillere gelişmesi için... 20 milyon Kürt var bu ülkede, diğer diller var, Çerkezce, Lazca dilleri var, pek çok, Pomakça dili var, bu dillerin yaşaması, gelişmesi için niye bütçe ayrılmaz? Niye ana dili temelli çok dilli eğitimle ilgili kaynaklar ayrılmaz değerli arkadaşlar? Her inanç, her kültür kendini geliştirsin, çocuklarına aktarsın. Bakın, tek renk iyi bir şey değildir, hele gri bir renk hiç iyi bir şey değildir; çok renkliyiz biz, çok kültürlüyüz, Anadolu bu anlamda çok kültürlü değerli arkadaşlar ama siz bunu tekleştirmeye çalışıyorsunuz, bu doğru değil. Bunların da yaşaması için bununla ilgili politikalar belirlenmesi ve değerli arkadaşlar, bütçe ayrılması gerekir; bütçe, tercihleri belirler.
Değerli arkadaşlarım, bu bütçe bir zulüm bütçesi dedim değil mi? Bu zulüm bütçesinin tercihlerini kim değiştirecek? Milletvekilleri değiştirecek. Bizim böyle bir gücümüz var mı? Ben açıkça söyleyeyim, bu bütçede bir virgül değiştirme gücünüz var mı değerli arkadaşlar? Hadi, buyurun.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Bizim var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Rize'nin, Manisa'nın, Erzurum'un, Diyarbakır'ın sorunları var, bununla ilgili milletvekilleri geçmişte bazı değişiklikler yapabiliyordu. Bakın, Amerikan Kongresi'nde bir senatör "Ben bu bütçeyi geçiririm ama benim eyaletimin yol sorunu var, okul sorunu var, hastane sorunu var, bu bütçeyi ancak öyle geçiririm." diyor, bu gücü var yürütmeye karşı, bizim böyle bir gücümüz var mı, sizin öyle bir gücünüz var mı? Maalesef yok değerli arkadaşlar. Meclis bu anlamda bu vicdansızlara fren olamıyor değerli arkadaşlar. İşte, fren denge mekanizmasının işlediği rejimin adıdır demokrasi. İşte, bu anlamda bu vicdansız tercihleri değiştirme gücü olursa, kurumlar işlerse demokrasi var demektir. Başka ne kurum var? Yargı. Bak, adalet bütçesi var, ya "Adalet bütçesi adalet dağıtıyor." diyen bir kişi var mı bu salonda ya? Hukukun üstünlüğü endeksinde son sıradayız.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu arada ek beş dakikanızı kullanıyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam. Daha bitmedi sürem Sayın Başkanım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bitmedi yani onu bilginiz olsun diye söylüyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, bu bütçede adaletle ilgili çok ciddi bir kaynak ayrılıyor. Ya, "Adalet salonlarında adalet dağıtılıyor." diyen bir kişi var mı ya? Hadi buyurun deyin bakalım.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde son sıralardayız, son, hukuku bir sopa olarak kullanıyorsunuz. Başka ne var? Bakın, basın değerli arkadaşlar basın. Bu iktidarı frenleyebilecek güç ne? Basın. Yani bu iktidarın hatalarını gösterecek güç basın. Peki, basın görevini yapabiliyor mu değerli arkadaşlar? Bak, basın üzerinde baskılarınız var. Basın Özgürlüğü Endeksi'nde son sıralardayız ya, gerisinde olduğumuz ülkeleri saysam utanırsınız, utanırsınız
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Neye göre?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Neye göre?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bak, değerli arkadaşlar, dün sabah Diyarbakır'da Mezopotamya Ajansı'nın gazetecilerinin evlerini bastınız, yerde ters kelepçe yaptınız Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, ters kelepçe yaptınız.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Gazetecilerin terörist olma hakları mı var?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bak, o meslek onurunu taşıyan arkadaşlarımız bu anlamda görevlerini yapmaya çalışırken siz bu zulmü yaptınız. Bakın, gazeteciler ne yaparlar biliyor musunuz? Hakikati gösterirler yani kamuoyuna hakikati ulaştırırlar, siz gazetecileri susturursanız zulüm büyür. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Gazeteci gazeteciliğini...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, bu nedir ya? Sataşmaları durdurur musunuz rica etsem.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, size söz verdiğimde siz de kendi görüşlerinizi, eleştirilerinizi yapın.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Soru soruyor Başkanım.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Soru soruyor, biz de cevap veriyoruz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Size söz verdiğimizde...
Siz de soru sormayın lütfen, bu konuda...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, basın hakikatleri yazamazsa adaletsizlikler büyür değerli arkadaşlar.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Garo Bey, soru yönlendirmeden fikirlerinizi ifade ederseniz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Basın bu anlamda işlevini yerine getiremezse daha çok soygun olur, daha çok yolsuzluk olur. Bak, Sermaye Piyasası Kurulunda 10 milyarları götürmüşler, ne oldu? Milletvekiliniz var içinde, biriniz ağzını açabildi mi, "Biz o kişiyi partiden ihraç ediyoruz." diyebildiniz mi? "Hadi dokunulmazlığını kaldıralım." dediniz mi? Demediniz ama bak basın bunları ortaya çıkarıyor, yolsuzlukları, hırsızlıkları ortaya çıkarıyor, bundan da iktidar rahatsız oluyor. Ne yapıyor? Yolsuzluğun üzerine gitmiyor, bunu ortaya çıkaran, gazetecilerin üzerine gidiyor. Bakın, Diyarbakır'da zulüm var zulüm, her gün zulüm var, bir basın açıklaması bile yapamıyoruz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Diyarbakır'da barış var, huzur var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu zulmü ortaya çıkaran gazeteciler ne yapıyor, zulmü mü bitiriyorlar? Hayır, zulmü ortaya çıkarıyorlar. Ama o ortaya çıkaran gazetecileri susturan bir iktidar anlayışı var. Başka fren mekanizması nedir? Sivil toplum kuruluşlarıdır, efendim, meslek örgütleridir, sendikalardır başka fren mekanizmaları, adaletsizlikleri...
Değerli arkadaşlar, bakın, bugün, Türk Tabipleri Birliğinin seçilmiş Başkanı sevgili Şebnem Korur Fincancı, ya bir iddiada bulunuyor, bak, geçmişte de "Savaş bir halk sağlığı sorunudur." dedi diye meslek, hipokrat yemini gereğince bunu yaptığı için değerli arkadaşlar....
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Seçilmiş Başkanınız...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Seçilmiş olması teröre destek vermesi anlamına gelmiyor.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan, müdahale edin ama bu nasıl usul böyle ya?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, size söz vereceğim birazdan, görüşlerinizi ifade edersiniz, karşılıklı konuşmayalım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, sevgili Şebnem Korur Fincancı her zaman insan hakları mücadelesi vermiş, 90'lı yıllarda da vermiş, 90'lı yıllarda başörtüsü meselesi olduğundaki ifadelerine bakın. İnsanlar yerlerde zalimlerce sürüklendiği zaman sevgili Şebnem Korur Fincancı oradaydı, sizin yanınızdaydı, o zaman mazlumdunuz, bugün zalim oldunuz, sizin zalimliklerinizi ortaya koyanları da susturmaya çalışıyorsunuz. Sevgili Şebnem Korur Fincancı bir iddiada bulundu, "Soruşturulsun." dedi yalnızca.
Bakın, 90'lı yıllarda doğuda köyler yakılıyordu, o zamanlar şu koltukta oturan zalimler "Hayır yalan söylüyorsunuz, iftira atıyorsunuz, bu terör örgütü propagandasıdır." diyordu. Aynı, 90'lı yılların tutanaklarına bakın, bunu söylüyordu ama insan hakları savunucuları köylerin yakıldıklarını daha sonra ortaya koydular.
Bakın, bugün de bir iddia var. Bu doğrudur veya yanlıştır demiyoruz, bir iddia, iddia.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - İddia değil, iftira!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Milletvekilleri ne yapar, sivil toplum kuruluşları ne yapar? İddiaları ortaya koyar. Hükûmet ne yapar? Araştırma yapar, soruşturma yapar, raporlarını ortaya koyar. Der ki "Bu iddia bühtandır, yalandır arkadaşlar."
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Bunun bir yaptırımı olmasın mı?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama değerli arkadaşlar, bunu yapmıyorsunuz. Bakın, iddiaları ortaya koyanları susturursanız hırsızlık da devam eder, yolsuzluk da devam eder, zulüm de devam eder, istibdat da büyür değerli arkadaşlar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - İddia değil, iftira!
NİLGÜN ÖK (Denizli) - İftira, iftira! Bu bir sinyal çakmadır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İşte bunlardan vazgeçmek için kurumları işletmemiz lazım, Meclis işlemeli, vicdansız iktidarı frenlemeli.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - İftira, iftira!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yargı işlemeli ama mazlumdan yana işlemeli, yargı bir sopa olarak kullanılmamalı; basın işlemeli, yolsuzlukları, hırsızlıkları, insan hakları ihlallerini ortaya koyabilmeli. Sivil toplum örgütleri işlemeli.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Teröre destek olmamalı!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İddiaları, işkence iddialarını, insan hakları ihlallerine halel getiren iddiaları ortaya koyabilmeli. Bunu yapamadığımız sürece arkadaşlar, dediğim gibi, çok daha büyük bir karanlığa doğru sürükleniriz.
Değerli arkadaşlar, biz, kadın özgürlükçü, demokratik ve ekolojik bir yaşamı savunuyoruz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yirmi saniyeniz kaldı, son cümlelerinizi alalım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ve kadın özgürlükçü, demokratik ve ekolojik bir yaşamdan çok uzaklaştıracak bir düzenlemedir bu. Bütçe bu şekilde geçerse demokrasi krizi büyüyecektir, demokrasi krizi de ekonomik krizi yaratacaktır ve hem huzurumuz hem de refahımız yok olacaktır. Tüm milletvekillerine çağrımız, bu vicdansız tercihleri ve adaletsiz tercihleri değiştirmektir değerli arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunarım.