KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2023 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi'nin ve 2021 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin hayırlı olmasını diliyorum öncelikle.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bu yıl farklı bir başlangıç yapmışsınız sunumunuzda, geçen yıllarda böyle yapmazdınız. Bu sene biraz seçim yılı bütçesi diye midir biliyorum, böyle bir şey, Plan ve Bütçe Komisyonunda propagandist bir giriş yapmışsınız "Ne mutlu ki bizi bizden ziyade ülkemizin dört bir yanında yükselen yatırımlar ve icraatlarımız anlatıyor. Bizi anlatıyor..." falan böyle bir şey var epey bir giden. Şimdi, bunlarla ilgili ben de aynı şekilde cevap vermek istemiyorum. Yani mesela "Millî muharip uçağın... TEKNOFEST kuşağı bizi anlatıyor." falan ama ALTAY tankı da var arada, senelerdir yapamadığımız ya da "Filyos'ta doğal gaz çıkaran işçimizin yüzündeki tebessüm..." diyoruz ama Amasra'daki işçimiz kader yani bu da kader demek ki o da kader öyleyse. Yani bunlara pek girmek istemiyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, geçen sene çok teknik bir konuşma yapmıştım. (E) cetvelinden, cetvellerden, bütçedeki rakamlardan çok bahsettim ama bu seneki bütçe maalesef rakamlarla konuşmaya çok elvermiyor, elverişli değil. Neden? Çünkü geçen yılki bütçemiz, başlangıç bütçemiz, sizin sunduğunuz bütçe 1,7 trilyon liraydı, hatırlıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, 1,7 trilyon lira geçen senenin bütçesi, bu senenin bütçesi 4,5 trilyon. Şimdi, arada yüzde 150'nin üzerinde bir artış var. Eğer arada yüzde 150'nin üzerinde bir artış varsa, arada, altı ayda bir, 6'ncı ayda ek bir bütçe yapılmışsa ve o bütçe de başlangıç bütçesi kadarsa bu bütçe konuşulmaz. Bu sene de benzeri bir durum var. Yani bu sene de 4,5 trilyonluk bütçeye rağmen, yıl içerisinde 6'ncı ayda olmayabilir ama 7'nci ayda, 8'inci ayda bütçe yapılmak zorunda. Belki seçim dolayısıyla Mecliste yapılmayacak ama yine bütçe ihtiyacı söz konusu olacak. Rakamları dolara vurursanız, yabancı parayla maalesef hep yetersiz kalıyor. Enflasyonu da hesapladığımız zaman bu senenin bütçesinin de ek bir bütçeye ihtiyaç duyduğu kesin maalesef. Onun için çok detaya girmek istemiyorum yani şöyle bir örnek vereyim, teşbihte hata olmaz. Bir binayla ilgili, bir binanın depreme dayanıklı olup olmadığı, ne kadar dayanıklı olduğu; çevre şartları, zemin vesaire ölçümü yapılır, betonun durumu analiz edilir, demirin durumu analiz edilir, statik hesapları yapılır öyle hesaplanır. Bizim de bütçemizi, ekonomimizi, durumumuzu bu bütçe vesileyle görüyoruz, bu şekilde analiz etmemiz lazım ama yıkılmakta olan, böyle sallanmakta olan bir binanın artık zemin analizi, statik hesabı falan yapılmaz; o yıkılıyordur, tedbir alınır. Şimdi, Türkiye'nin durumu da maalesef böyle, üzülerek bunu ifade ediyorum maalesef böyle. Bu sene onun için çok fazla rakamlara giremeyeceğim. Bu sene bütçemiz gerçekten sıkıntılı ve bu sene enteresan rakamlar var. Ya, ilk sekiz ayda... Mesela burada bahsetmişsiniz, geçen yıl da bahsetmiştiniz bu yıl da. Mesela, geçen yıl diyorsunuz ki: "Bu dönemde, küresel tedarik zincirindeki değişimler, dijital ve yeşil dönüşüm gibi eğilimler dikkate alınarak, uluslararası arenada rekabet gücü yüksek, üretim ve istihdam potansiyeli barındıran sektörler desteklenecektir." Bu önemli bir cümle ve devam ediyor. "Böylece, küresel ticaretten alınan payın artırılması ve bu kapsamda cari işlemler dengesinde kalıcı ve sürdürülebilir iyileşmenin sağlanması hedeflenmektedir. Cari işlemler dengesinde kalıcı ve sürdürülebilir iyileşmenin sağlanması hedeftir."

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bu sene cari açık ilk sekiz ayda 40 milyara yaklaştı, yıl sonu için 60 milyar dolarlık bir tahmin yapılıyor bu rekor bir cari açık ve çok tehlikeli bu, gerçekten çok tehlikeli, çok sıkıntılı. Şimdi, siz her yıl sunumunuzda küresel ekonomik gelişmelerden bahsediyorsunuz, bu yıl da öyle. Yalnız bu küresel ekonomik gelişmelerle Türkiye'deki gelişmeleri mezcedip, biz bu küresel gelişmelere göre şu tedbirleri alıyoruz. Ya, Türkiye tabii ki dışarıdan, küresel ekonomik gelişmelerden etkileniyor. Bu etkiler dolayısıyla, biz de şu şu tedbirleri alıyoruz. Mesela, bu sene bütün dünyada özellikle gelişmiş ülkeler, lokomotif ülkeler faizlerini artırıyorlar, enflasyonları yüksek. Biz bunlarla ilgili olarak ne yapıyoruz? Tam tersi işlemler yapıyoruz, biz de faizleri düşürüyoruz. Şimdi, faizleri düşürüyoruz derken doğru yapıyoruz diyeceksiniz, arkadaşlarımız da konuştular, büyüme sağladık deniyor, yüksek bir büyüme. Şimdi, değerli arkadaşlar, eğer bu kadar enflasyonist ortamda yüksek büyüme sağlıyorsanız, enflasyonla mücadele etmiyorsanız, bunun anlamı şudur: Ahlaksızlıkla da mücadele etmiyorsunuz, güvenlik sorunuyla da mücadele etmiyorsunuz, pahalılıkla da mücadele etmiyorsunuz, bütün sorunlarla, sıkıntılarla mücadele etmiyorsunuz demektir. Her yerde öncelik enflasyonla mücadeleye ayrılıyor dünyada, küresel bazda; bizde tam tersine "Büyüyelim." Ya, büyüyelim de dengeli bir büyüme yok zaten. Ne büyüyor? Finans sektörü büyüyor, bankalar büyüyor. Büyümeyi tercih ediyoruz, dengesiz bir büyüme, çarpık bir büyüme. Bir taraftan, bir taraflarınız büyüyor ama her yer büyümüyor; bir çarpıklık var ama enflasyonla mücadele edilmiyor.

Bakın, geçen yıl bu zamanlar biz bu sunumu yaptığımızda görüşmeleri yaparken yüzde 19'luk bir enflasyon vardı. Şimdi resmî rakamlara göre yüzde 84, bu, yüzde 180'leri buluyor başka hesaplara göre; bu duruma geldi. Enflasyonla mücadele edilmez mi? Enflasyon her türlü sorunun, sıkıntının anası. Enflasyonla mücadele etmeyen bir ekonomi politikamız var. Kur politikamız yanlış. İhracat hedeflerimiz şu, bu hepsi bu politikayla... Biliyorsunuz, epeyden beri bu politika izleniyor. Nedir bilmiyorum, "Ortodoks politikalardan vazgeçtik, heterodoks politikalara döndük." falan derken garip bir noktaya geldik gerçekten de. Şimdi, kur politikası özellikle yanlış olduğu için fiyat istikrarı da sağlanamıyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Biliyorsunuz, Merkez Bankasının baş görevi fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyat istikrarını Merkez Bankası nasıl sağlar? Gider, piyasadaki fiyatlara mı müdahale eder? Hayır. Dünya fiyatları ile Türkiye'deki fiyatları benzeştirir, eşitlemeye çalışır, rekabetçi olmamıza gayret eder. Onu nasıl yapar? Kur politikasıyla yapar. Yani dünyadaki kur ile bizdeki kur doğru tespit edilirse -rezerv paralarla bizdeki kur- fiyatlar da dolayısıyla doğru tespit edilmiş olur. Zaman zaman onun üzerinde, altında bir kur da tespit edilebilir; bu, sizi rekabetçi yapar. İhracata önem veriyorsanız, ihracat önceliğiniz varsa kuru teşvik edici bir şekilde tespit edersiniz; anlarım bütün bunları ama şu andaki bizim faiz politikamız da kur politikamız da yanlış; dış ticaret açığımızdan belli bu, cari açığımızdan belli yani o kadar belli ki rakamlara da giremiyoruz artık. Biraz önce Abdüllatif Bey söyledi, ilk defa bu yıl anapara ödemelerinden daha fazla faiz ödemesi yaptık, yapıyoruz, bu hâle geldik. Demek ki bunları değiştiren... Bunlarda bir yanlışlık var, bunları değiştirmemiz gerekiyor. İngiltere'de bir ay yanlış politika izlendi, Merkez Bankası ile iktidar arasında çelişki oldu, Başbakan gitmek zorunda kaldı; bunlar çok önemli konular. Bizim de dolayısıyla bu şekilde yaptığımız işi bu heterodoks mu Ortodoks mu demeden, yeniden bir düzenlememiz lazım; bu şekilde gidiş gerçekten yanlış.

Şimdi, arkadaşlarımız "Çarklar dönüyor." dediler. Çarklar dönüyor, bir yere kadar, seçime kadar belki bu şekilde gider ama seçimden sonra Türkiye çöker; bu politikalarla altından kalkamayız, iktidarda kim olursa olsun kalkamaz, kim olursa olsun. Ya, yapısal reformları yıllarca söyledik, yapalım, yapalım, yapalım dedik. Tamam yapmadık, seçimden önce de yapılmasını isteyemeyiz, bir seçim öncesi kimse yapısal reformlara girip de oy kaybetmek istemez, onu da anlıyorum ama bu kadar riskli, ülkeyi bu kadar sıkıntıya sokacak politikalar da izlenmez. Şimdi, bu politikaların en temelli olanı, bu dönemin en temelli politikası bu kur korumalı mevduat hesabı; temel politika bu. İşte, kuru da baskılayan, ondan sonra, bu faizi vesaire işte, o çarkları çeviren politikaları, çarkları çeviren anlayışı seçime kadar götürecek olan politika, iktidarın politikası, kur korumalı mevduat hesabı, buna dayanmış vaziyette. Yalnız Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, kur korumalı mevduat hesabı yanlış, hukuksuz, hukuki dayanağı yok, kanunsuz. Şimdi, bunu açıklayacağım, bunu Mecliste ilk defa anlatacağım. Şöyle bir durum var: Biliyorsunuz, kısaca kur korumalı mevduat hesabı 2 kaynaktan ödeniyor, eğer kur korumalıya dayalı Türk lirası mevduat hesabı açılmışsa bunu Hazine ve Merkez Bankası bütçeden transfer ediyor. Diğer taraftan, gerçek veya tüzel kişilerin dövizi varsa, bunlar Türk lirası hesaplara aktarılmışsa bunlar da Merkez Bankası kaynaklarından ödeniyor, bu da para basarak ödeniyor tabii.

Şimdi, geçenlerde de torba kanun görüşülürken bu kur korumalı mevduat hesabıyla ilgili muafiyetlerin 2023 sonuna kadar uzatılması söz konusuydu, Maliye Bakanlığı geldi, bilgi verdi; o günkü tarih itibarıyla 89 milyar liralık bir yük söz konusuydu ancak Merkez Bankası yetkilisi yoktu, daha sonra Sayın Başkan çağırdı, geldi "Bilgi veremem." dedi, çok enteresan. Yani, Maliye Bakanlığının bilgi verdiği bir konuda neden bilgi veremiyor? Çok dikkatimizi çekti, o konuda bazı çalışmalar yaptık, şöyle bir durum var: Hukuksuz olduğunu, kanunsuz olduğunu gördük, o nedenle bilgi verilmiyormuş yoksa rakam vermelerinde bir mahzur yok çünkü Maliye Bakanlığı veriyor o rakamı, piyasa da bizler de Merkez Bankasının yükününü aşağı yukarı tahmin ediyoruz; sorun hukuksuz olması.

Şimdi, bakın, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun geçici 14'üncü maddesi var, burada muafiyet tanımlanıyor ve "...Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (I) numaralı bendinin (g) alt bendi hükmüne istinaden Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümün desteklenmesi kapsamında dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevrilen hesaplar ile ilgili olarak..." diye devam ediyor. Yani, bu sistem 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu'nun 4'üncü maddesinin (I) numaralı bendinin (g) alt bendine dayandırılıyor. O nedir? Orada da diyor ki: "Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almak..." Merkez Bankasının görevidir; tamam, görevidir. Dolayısıyla, döviz hesaplarının Türk lirasına çevrilmesinde bu bende istinaden bir beis yok yani çevrilebilir; Merkez Bankası döviz hesaplarını Türk lirası hesaba, kur korumalı hesaba çevirirken yanlış yapmamıştır, doğrudur diyorum. Aynı şekilde, Hazine ve Maliye Bakanlığının yaptığı işlem de doğrudur ancak ikinci bir işlem var, daha sonra bu hesaplardaki meblağlar nemalandırılıyor biliyorsunuz yani kurdaki artış kadar ilave nema veriliyor. Bu nemalardan bir tanesi -demin anlattığım şekilde- bütçeden karşılanıyor, Hazine ve Maliye Bakanlığı bunları, doğrudan Türk lirasından açılan hesapları bütçeden karşılıyor; bu da tabii çok önemli, bu yıl sonu 400 milyar liraya yaklaşacak, gelecek sene de devam ederse, enflasyon da dikkate alındığında bu 1 trilyonu da bulabilir yani Türkiye için çok riskli bir durum, çok sıkıntılı bir durum.

Şimdi, Maliye Bakanlığının ödemesinde büyüklük dışında hukuken bir mahzur yok; ekonomik olarak yanlış, gelir dağılımı açısından yanlış. Dünyada hiçbir ülke bütçesinden, devlet bütçesinden alıp da zenginine, birkaç yüz bin kişiye bu paraları vermiyor, böyle bir şey yok. Bu senenin bütçesinde sosyal yardım olarak 258 milyar öngörmüşsünüz, eğer bu devam ederse gelecek sene 1 trilyon lira olacak -bakın, yoksula verilen 258 milyar lira- devletten 1 trilyon liraya yakın kaynak aktarılacak birkaç 100 bin varlıklıya. Bu ekonomik olarak çok yanlış. Ancak hukuken de şöyle bir yanlışlığı var, şimdi, Merkez Bankası bu hesaplara para aktarırken nasıl yapıyor? Diyor ki: "Kur artışının üzerindeki meblağa ben kefil oluyorum." Bankalara teminat gösteriyor, teminat veriyor. Bakın, yine 1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu'nun 56'ncı maddesi var, 56'ncı maddede yapılmayacak işler tanımlanmış. Merkez Bankasının yapamayacağı işler, bankanın yapamayacağı işlemler ve orada diyor ki: "Merkez Bankası her ne şekilde olursa olsun kefil olamaz ve doğrudan kendisi ile ilgili işlemler dışında teminat veremez." Şimdi burada bir teminat veriliyor, kefil olunuyor bu ödemeler için, bu hukuksuzdur. Merkez Bankasının kendi kanununda yapamayacağı işler sayılmış ve yapacağı işler de sayılmıştır. Bunlar arasında yapamayacağı işlerden biridir bu. Bakın, dönüşüm hesaplarından bahsetmiyorum, nemalandırılmasıyla ilgili yanlışlıktan bahsediyorum. Ayrıca, Merkez Bankası mantığına bakarsak bu ödemeleri nasıl yapıyor Merkez Bankası? Para basarak yapıyor, Merkez Bankasının kasası yok ki çıkarıp oradan ödesin, para basıyor. Para basma bu şekilde olmaz, para basma ve piyasaya sürülmesi de bu şekilde olmaz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bu da hukuksuzdur, zaten Merkez Bankalarının genel mantığına aykırı. Dolayısıyla yapılan bu işlem hatalıdır, hukuksuzdur, kanunsuzdur. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 144'üncü maddesi var, orada da ona da dayandırılmış, onunla da ilgisi yok. Orada da "Faiz oranları ile diğer menfaatler" başlıklı bir madde var, onunla da hiçbir ilgisi yok. Burada bir yetkisizlik var. Ha, bir de 2021/14 sayılı Tebliğ var, bunun 2'nci maddesi ve 5'inci maddesi yine konuyla ilgili gösterilmiş. Nema ödemelerinin konuyla ilgisi yok yani kur korumalı mevduat hesabı hukuksuzdur, kanunsuzdur, dayanaksızdır; burada bir yetkisizlik hâli söz konusudur. Yapılan işlem hukuksuzdur buna tekrar bakılması lazım. Ha, bu konuyla ilgili olarak bilmiyorum, biz mi, bir başka şey mi, Danıştaya dava açılması gerekebilir konuyla ilgili olarak, bunu da değerlendireceğiz. İdarenin her türlü işleminin kanuni bir dayanağı olması lazım. İdare her türlü işlemde bir kanuni dayanak arar. Şimdi burada da aranmış ama kanuni dayanaklar maalesef yanlış Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Bu, dayanaktan, hukuki dayanaktan yoksun. Bunların incelenmesi lazım. İsterseniz gerekli not alınmadıysa arkadaşlarımıza ben yardımcı olurum, tekrar bakılsın, çok önemli bir konu çünkü bu. Çünkü tüm ekonomi politikası kurun, faizin seçimlere kadar devamı üzerine kurulan her şey bu kur korumalı mevduat hesabına dayandırılmış. Dolayısıyla da çok riskli, netameli bir konu hâline gelmiş bu. Bunun kanuni dayanaktan yoksun olması sizin tarafınızdan da arzu edilmez zannediyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur.

Teşekkür ediyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sürem bitti mi Başkanım?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bitti, evet.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Zorlamayayım peki.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok teşekkür ediyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.

Diğer eleştirilerimi de sona bırakayım ama bir şey söylememe müsaade eder misiniz Sayın Başkanım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, şunu söyleyeceğim o zaman, sistemle ilgili bir eleştirim olacaktı. Yani bu sistemi böyle kılan da bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, bu yapı. Bakın, mesela, Maliye Bakanlığının görevleri 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 217'nci maddesinde tanımlanıyor. "Hazine ve Maliye Bakanlığının görev ve yetkileri şunlardır: a) Maliye ve ekonomi politikalarının hazırlanmasına yardımcı olmak ve bu politikaları uygulamak." "Hazine ve Maliye Bakanlığı, maliye ve ekonomi politikalarının hazırlanmasına yardımcı olur." diyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, teşekkür ediyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bitti.

Yani Hazine ve Maliye Bakanlığı bunları hazırlamıyorsa, en fazla sorumlu olan, yetkili olması gereken yer, bu yetki paylaşılıyorsa ekonomi ve maliye politikalarının asıl bir başka tarafta hazırlanması söz konusu; Maliye ve Hazine Bakanlığı bu politikaların hazırlanmasına sadece yardımcı oluyorsa bu iş bitti demektir, hata buradan başlıyor.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.