KOMİSYON KONUŞMASI

KANİ BEKO (İzmir) - Sayın Başkan, sevgili vekil arkadaşlarım; öncelikle çok zor bir süreçten geçiyoruz. 41 arkadaşımızı maalesef madende kaybettik; yaralı kardeşlerimiz var, acılı aileler var.

Evet, Sayın Bakanım, biz -siz de- daha önce de bu masalarda maden cinayetlerini birçok kez görüşmüştük, konuşmuştuk. Soma, Ermenek, Siirt Şirvan madenlerine gittik, beraber gezdik, beraber dolaştık. Oralarda işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerinin ILO kriterlerine uygun hâle getirilmediğini gözlerimizle gördük. Ve üzülerek söylüyorum: Bu kazalar, bu cinayetler göz göre göre geldi. Bunları neden söylüyorum? Avrupa Sendikalar Konfederasyonu ETUC'da yöneticilik yaptığım dönemlerde Türkiye'de olduğu gibi Soma madenlerine ben indim, Ermenek'e gittim, Zonguldak'taki madenleri gezdik. En son güzel bir gelişmeyi de Zonguldak'ta Karadon madenlerinde gördüm, güzel bir çalışma izledim. Kendisi beni oraya davet etti ve Çin modeli bir sistemi uyguladıklarını bana söylediler ve Avrupa'da madenleri dolaşırken gerçekten gıptayla baktım.

Mesela ben şuna şahit oldum: Madenlerde çalışan işçi arkadaşlarımızın bazıları yaş günü geldiğinde aileleri pasta alıp asansörle madenlere kadar iniyorlar, yaş günü kutlamalarını oralarda yapıyorlar ve pastayı dağıtıyorlar, sonra da aileler evlerine dönüyorlar. Yani ben şöyle düşünüyorum: Bizim bu insanlardan eksik kalan yanımız ne? Neden bizde toplu katliamlar oluyor? Niçin insanlarımız ölüyor? Gerçekten üzülüyoruz yani. Burada farklı nedenlerle belki bir araya gelebilirdik.

Burada şunu anlatmaya çalışıyorum: Hatırlarsanız Sayın Davutoğlu Başbakan, Üçlü Danışma Kurulunda, orada defalarca söyledim; hatırlatmak açısından söylüyorum, kayıtlara geçmesi açısından. Bizim yaptığımız istatistiklere göre 2002 yılından bu yana uluslararası çalışma örgütü ILO kriterlerine uygun işçi sağlığı iş güvenliği önlemleri alınmadığından dolayı 30 bine yakın arkadaşımızı aslında kaybettik arkadaşlar. Bu çok büyük bir rakam. Yani bakıyorsunuz istatistiklere, hâlâ Avrupa'da 1'inciyiz ve dünyada 3'üncüyüz.

Geçen hafta ben ILO'yla görüştüm, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu yöneticileriyle görüştüm ve istatistikleri talep ettim. Gerçekten istatistikler ya utanç verici bir şey bizim açımızdan tabii. Ya biz bu ülkenin bir anlamda yöneticileriyiz yani insanların ölmesi için değil insanların yaşaması için biz bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapıyoruz.

Hatırlarsanız, bir iki... Sadece kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum, o konuşmamda şunu söylemiştim çok önemli gördüğüm için: Redevans Anayasa'ya aykırıdır, hukuksuz olarak yapılan bu sözleşmeler feshedilmelidir ve tekrarı kesinlikle olmamalıdır. Taşeronluk kesinlikle yasaklanmalıdır, madenleri kesinlikle biz kamulaştırmalıyız, kamu eliyle madenlerin işletilmesi gerekir düşüncesi içerisindeyim demiştim. Sendikalaşmanın önündeki engeller mutlaka kaldırılmalı, maden işçilerinin sendikalı olmasının önü açılmalıdır, madenlerin denetim mekanizması bağımsız olmalıdır ve harcamalar kurulacak bir fondan karşılanmalıdır. Ayrıca devletin denetimi güçlü bir hâle getirilmelidir. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum arkadaşlar: Bir iş yerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı eğer o iş yerindeki işverenden maaş alıyorsa orada gerçekçi bir denetim yapması mümkün değil, bunu biz Soma'da gördük. Yani Soma'da bazı işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarının madenlere inmeden yukarılarda sözleşmeler yaptıklarını, tutanaklar yaptıklarını biz gördük, buralarda şahit olduk. Yani bundan sonra bunların olmaması için... Bakın, bu çok önemli bir konu, benim üzerinde çok durduğum bir konu. Kesinlikle Türkiye'de işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarının bağımsız kurum ve kuruluşlardan maaş alması gerekir.

ILO'nun madencilikle ve diğer çalışma alanlarıyla ilgili sözleşmeleri ve diğer uluslararası mevzuat en uygun bir şekilde düzenlenmelidir. Madenlerde yaşam odalarının kurulması hızla gerçekleştirilmelidir. Madencilikte havza üretimine geçilmeli ve havza bazlı üretim haritası çıkarılarak bütünlüklü bir madencilik üretimi kamu eliyle sürdürülmelidir. Madenlere indiyseniz görmüşsünüzdür, her taraf paramparça. Taşeron gelmiş, parçalamış yani öyle bir noktaya gelmiş ki madenlerimiz, ya bir inerseniz, benim ne anlatmak istediğimi o zaman anlayacaksınız. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatı oluşturulmalı ve merkezden yönetilmesi anlayışından kesinlikle vazgeçilmeli. Eğitim ve uygulamayla ilgili maden ocağı sistemi geliştirmeli ve bu ocaklarda eğitim ve uygulamayı tamamladıktan sonra madenci sıfatı kesinlikle kazanılmalı.

Ben, şimdi, Bartın Amasra madenleriyle ilgili konuşmak istemiyorum. Çünkü hepimizin elinde veriler var. Bunları tabii daha sonra konuşacağız. Bu ilk toplantımız olduğu için... Ancak ben şunu da söylemek istiyorum kayda geçmesi açısından: Şimdi, Soma'da sertifikası olan arkadaşlarımı gördüm, sonra da araştırdım. Biliyorsunuz Manisa'da Menderes Üniversitesi var. Ben bu işin takipçisi oldum.

KEMAL ÇELİK (Antalya) - Celal Bayar.

KANİ BEKO (İzmir) - Efendim?

KEMAL ÇELİK (Antalya) - Celal Bayar.

KANİ BEKO (İzmir) - Pardon, Celal Bayar Üniversitesi var.

İşin takipçisi oldum, gittim, gerçekten söylüyorum kulaklarıma inanamadım. Yani bazı arkadaşlarımızın sadece işe gidebilmek için para verip oradan sertifika aldığını ben biliyorum. Arkadaşlar bu şakaya gelmez. Yani bir madenci arkadaşımız eğer o madenlere inecekse mutlaka bu madenci arkadaşımızın elinde en az üç ay, dört aylık bir sertifikası olması lazım. Bu işin şakası yok ve dolayısıyla ondan söylüyorum, eğitimle, uygulamayla ilgili maden ocağı sistemi geliştirilmeli ve bu ocaklarda eğitim ve uygulamayı tamamladıktan sonra madenci sıfatı kazanılmalı.

6331 sayılı Yasa... Bu alanda denetimin piyasaya devredilmesi iş cinayetlerini arttırmıştır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili özerk demokratik bir kurumsal yapı, sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve üniversitelerle birlikte oluşturmalıdır. Zaten az önce bizim arkadaşlarımızın da verdiği öneri ve sizin de burada söylediğiniz yani demokratik kitle örgütleriyle, meslek odalarıyla görüşerek, konuşarak... Ya gerçekten buraya yüreğimizi koyalım, elimizi koyalım.

Yani asıl mesele... Ya, burada siyaset falan yapmıyoruz. Ya kimse de bizi yanlış anlamasın. Ben oralardan geliyorum, kırk beş yıllık da sendikacıyım. Bunlar yaşanmasın. Ya, bizim Türkiye neden işçi sağlığı iş güvenliğiyle... Avrupa'da neden 1'inciyiz? Ya, dünyada neden 3'üncüyüz?

Yani geçen ay... Sayın Bakanım, biliyorsunuz ILO -ben 7 kez gittim- her yıl en kötü çalışma koşulları olan 10 ülkeyi açıklıyor ve o 10 ülkeyi de Aplikasyon Komitesine çağırıyorlar -yani orada hesap sorar gibi- orada diyorlar ki: "Kardeşim, siz ülkenizde neden işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarını ILO kriterlerine uygun hâle getirmiyorsunuz." Yani her yıl bizi uyarıyorlar. Şimdi baktım. listeyi gördüm, ETUC listesinde yani Türkiye yine var, Bangladeş var biliyorsunuz, Brezilya var yani bizim o Aplikasyon Komitesini kurtarmamız gerekiyor.

Benim en son girdiğim toplantıdan da bahsederek ben burada sözlerimi toparlayacağım. Cenevre'de, inanın o toplantıda İtalyan bir işveren yani şöyle bir ifade kullandı: "Ya, arkadaşlar, Türkiye'deki işverenlere gidin, ya, onları biraz uyarın." dedi ya. Ya, bu kadar olmaz! Türkiye'de gerçekten iş cinayetleri, iş kazaları, bir hayli fazla. Ya, düşünebiliyor musunuz, bir başka ülkenin işvereni eğer bizi de uyarıyorsa artık bizim vekiller olarak gerçekten elimizi bu taşın altına koymamız gerekir düşüncesindeyim ben.

Tekrar başta size, Komisyondaki arkadaşlarıma çalışmalarında başarılar diliyorum. Ben umutluyum, inanıyorum ama önümüzdeki dönemde de tabii ki yapılacak olan çalışmalar sonrasında bana göre timsah gözyaşları değil... Yani o anaların yüreğinin bundan sonra yanmaması için ya, biz gerçekten elimizi böyle vurduğumuzda biz bu sorunu çözeriz. Çözülmeyecek bir sorun değil bu sorunlar. Grizu şakaya gelmez, madenler şakaya gelmez. Fabrikalardaki çalışan işleri siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum.

İstersen bir anımı anlatayım ve kapatayım. Biraz fazla konuştum galiba.

BAŞKAN TANER YILDIZ - Yok, estağfurullah.

Buyurun.

KANİ BEKO (İzmir) - Bakın, arkadaşlar, sadece küçük bir anımı anlatayım ben. Ermenek'te beraberdik. Ermenek'te 22 arkadaşımız madenlerin içerisinde, analar ağıt yakar yani korkunç çığlıklar var. O anda baktım madenci işçiler -o zaman DİSK'in Genel Başkanıydım- beni görünce benim yanıma geldi. Bir de madenlerin hemen önünde İzmir Büyükşehir Belediyesinin kurtarma aracı vardı. Oradan da bir arkadaşımız işte "Başkan, hoş geldin. Başkan, hoş geldin." falan. Baktım, sanki uzaylı biri geliyor, ya uzaylı gibi. Yanıma yaklaştı burada İzmir "İZELMAN" yazıyor. İzelmanda biz yetkiliyiz, İzemandaki toplu iş sözleşmesini ben yaptım. Ya, inanın size gerçekleri anlatıyorum, sakın ola yani yanlış anlamayın benim anlattıklarımı.

BAŞKAN TANER YILDIZ - Burası da artık bir aile sohbeti yani kendi içimizde bunları rahat konuşmamız lazım.

KANİ BEKO (İzmir) - Yanı başımda da Faruk Çelik, Çalışma Bakanı, hemen onun yanında da Ermenek'ten bir maden işçisi arkadaşımız; arkadaşımıza baktım yani üstü perişan ve sol taraftaki arkadaşın da İzmir'den İZELMAN'cı arkadaşım yani benim toplu iş sözleşmesi yaptığım iş yeri... "Senin elbiselerin kaç dolar?" dedim. O zaman için bana "Başkanım, benim bildiğim 300 dolar." dedi. Biraz da güldüm tabii. Yani bütün tesisatlarını biz arkadaşlarımıza toplu iş sözleşmesiyle kazandırdık. Sonra sağ taraftaki madenciye sordum, Çelik bunu bilir, onun yanında sordum. "Senin baretin kaç para?" dedim "Başkan, bu baret 5 lira. Ben bu bareti kendi paramla aldım." dedi. Düşünebiliyor musunuz... Yanı başımda 3 bakan arkadaşım vardı. Yani şimdi şunu anlatmaya çalışıyorum: Bunlar bizim çocuklarımız, bunlar bizim ülkenin evlatları. Gerçek söylüyorum: İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini ILO kriterlerine uygun hâle getirirsek buralarda hiçbir sorun kalmaz.

Dolayısıyla benim sizden bir ricam, bu konuda ömrü geçen bir arkadaşınız olarak bu çok önemli bir konu, iyi çalışmamız lazım. Yani dersimizi eğer iyi çalışırsak bundan sonraki iş cinayetlerinde ben önleriz düşüncesi içerisindeyim.

Ben biraz uzattım ama hepinizden özür dilerim. Kalbim, gönlüm tabii ki her zaman olduğu gibi işçilerden yana, siz de onları düşünüyorsunuz.

Tekrar ölenlere başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Ölenlerin ailelerine başsağlığı diliyorum. Çalışmalarınızda da başarılar dilerim, sağ olun.