| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 26 .10.2022 |
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, kıymetli Komisyon üyeleri, değerli basın mensupları; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
2023 yılı bütçemizin devletimize ve yüce Türk milletine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Sözlerimin başında bir hususla ilgili fikirlerimi de paylaşmak istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerine ve terörle mücadele konusunda amansız bir irade sergileyen devletimizin şerefli kurumlarına iftiralar atarak terör örgütlerinin sözcülüğüne soyunanlar, Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı gözaltına alınmıştır. Bir doktorun evinden çıksa çıksa stetoskop çıkması beklenirken, bu şahsın evinden Kaleşnikof mermilerinin çıkması, örgütsel el kitaplarının çıkması bizleri şaşırtmamıştır. Evinden uzun namlulu silah mermisi çıkanları fikir özgürlüğü safsatasıyla savunanlar da bizleri şaşırtmamıştır. Gerçek gün gibi ortadadır. Daha önce de defalarca dile getirdiğimiz gibi, dağdaki teröristlerden şehirdeki kravatlı teröristlere kadar şerefli Türk askerine iftira atarak düşmana askerlik yapanlar, terör devletinin kanla dönen değirmenine destek verenler alçaktır, şereften ve haysiyetten yoksundur. Tıpla, hekimlikle uzaktan yakından alakası kalmayan şerefli ve vatansever Türk hekimlerini temsil kabiliyetini kaybetmiş bu şer yuvasının kapatılması, "Merkez Konseyi" adı verilen sempatizan ve militanlardan oluşan yönetim kademesinin dağıtılması, hukuk önünde de gerekli hesabı vermelerinin temin edilmesi istikbal için zorunluluk teşkil etmektedir.
Bu vesileyle, Türk devletine ve ordusuna karşı sürdürülen kirli iftira kampanyasının bir parçası olan, hatta bu kampanyanın lokomotifi hâline gelen Türk Tabipleri Birliği yönetiminin aşağılık iftiralarına karşı ses veren, kendilerini temsil etmediğini açık bir şekilde ifade eden, Türkiye'nin dört bir yanından bu terörsevicilere karşı tepkilerini yükselten tabiplerimize selam, saygı ve buradan şükranlarımı sunuyorum.
Önümüzdeki haftaları da kapsayacak olan çalışmalarda görev alacak olan bakanlık bürokratlarımıza, çalışanlarımıza, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma arkadaşlarımıza şimdiden kolaylıklar diliyorum.
Sayın milletvekilleri, 2019 yılında Çin'de ortaya çıkan ve ardından tüm dünyayı etkisi altına alan ve küresel bir salgın boyutu kazanan Covid-19'un etkisi şüphesiz en çok ekonomi alanında kendisini göstermiştir. Dünya ekonomisi tarihî bir daralma sürecine girmiş, güçlü olmakla övünen ekonomiler sonu görünmeyen bir girdabın içinde oradan oraya savrulmuş, birçok ülkede hükûmet krizlerine varan sıkıntılar baş göstermiştir. Büyük resme bakıldığında eksiksiz bir şekilde işlediği sanılan modern sistemlerin, aslında zoraki işlediği, insanlığın geleceği için mevcudun yeterli olmadığı gün gibi ortaya çıkmıştır. 2020 yılında tabloya baktığımızda ABD 3,4, Almanya 3,7, Japonya 4,6, Birleşik Krallık 9,3, Fransa 7,9, avro bölgesi ise 6,1 küçülmüştür. Diğer yandan, Meksika yüzde 8,1, Hindistan yüzde 6,6, Rusya yüzde 2,7, Brezilya ekonomisi ise yüzde 3 küçülmüştür. Küresel arz ve talep terazisinde etkili olan ülkeler, talep karşısında söz verdikleri birçok arzı yerine getirememiş, arz güvenliği bu ülkelerin güvenilirliğine büyük ölçüde darbe vurmuştur. Ortaya çıkan ekonomik kriz neticesinde işsizlik oranlarının artması sadece küresel güvenirliliği değil, söz konusu ülkelerdeki hükûmetlere olan güveni de sarsmış ve hükûmetlerin siyasi çıkmazlara girdiklerine de şahitlik edilmiştir. Böylesine bir ortamda Türkiye'ye baktığımızda ise, ortaya çıkan tablo Türk milleti için övünç, insanlık içinse umut kaynağı olmuştur. Ülkemiz, salgının etkilerine rağmen 2020 yılında gösterdiği 1,8'lik büyümeyle Çin'in hemen ardında yer alarak G-20 ülkeleri arasında 2'nci sırada yerini almıştır. Elbette bu süreçte Türk şirketlerinin devletimizin almış olduğu önlemlerle arz konusunda bir sıkıntıya düşmemesi, pazarını koruması, küresel güvenilirliğini katlaması, hatta pazarını genişletmesi etkili olmuştur. Bu sebeple, tüm dünyanın ilk defa karşılaştığı bir kriz ortamından ülkemizin en az zararla çıkmasına vesile olan önlemlerin kaynağı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün organlarına, bütün kurum ve kuruluşlarına teşekkür ediyorum. Sürecin kahramanlarına, devletine her zaman güvenen sektör temsilcilerimize, küçüküğünden büyüğüne de şükranlarımı sunuyorum.
2021 yılında tabloya baktığımızda ise küresel ekonomi 6 oranında büyürken Türkiye ekonomisi küresel ortalamanın üstünde bir performans sergilemiş ve yüzde 11,4'lük bir büyümeyle son elli yılın yüksek büyüme oranını yakalamıştır. Öyle ki büyüme tablosuna bakıldığında yaşanan bu büyümenin kâğıt üzerinde sadece genişletici para politikalarının uygulanmasıyla elde edilmediği tüm şeffaflığıyla görülecektir. Dolayısıyla, 2021 yılında Türkiye ekonomisinin küresel ortalamanın üstünde 11,4'lük bir oranla gerçekleşmesi ve bu sürecin dengeli bir görünüm sergilemesi büyük önem arz etmektedir.
2022 yılı ise 2021 yılının ortaya çıkardığı olumlu havanın kaybolmasına sebep olacak yeni gelişmelerin yaşandığı bir yıl olmuştur. Küresel salgının bıraktığı enkazın yanında, Rusya ve Ukrayna arasındaki gerginliğin savaşa dönüşmesiyle birlikte fiyat, tedarik zinciri ve ticaret kanalları büyük darbe almıştır. Özellikle, enerji arzında yaşanması gereken düşüşün AB ülkelerinde yarattığı panik havası dünya kamuoyunun malumudur. Yaşananlar göstermiştir ki enerji arz güvenliğinin sağlanması en önemli stratejik önceliklerden birisidir. Bu konuda ülkemizin son yıllarda atmış olduğu adımlar da görmezden gelinmemelidir; hem enerji arz güvenliği hem de yerli enerjinin tüketiciyle buluşturulması yönünde gösterilen gayret takdiri hak etmektedir. Unutmamamız gerekir ki, IMF, bu yıl yayınladığı raporunda yer verdiği tahminlerini revize etmiştir; buna göre, 2023 yılı için küresel ekonomik büyüme tahminlerini yüzde 4,1 ve yüzde 3,3 olarak açıklamıştır. eylül ayına gelindiğinde ise yüzde 1,3 ve yüzde 1 aşağı yönlü revize ederek yüzde 2,8 ve yüzde 2,3'e düşürmüştür. Yine, unutmamak gerekir ki, Dünya Bankası da 2023 yılı için gelişmiş ülke ekonomilerinin yüzde 90'ından fazlasını, gelişmekte olan ülkelerin ise yüzde 80'inin büyüme oranlarını aşağı yönlü revize etmiştir. Böylesine bir ortamda OECD, Eylül 2022 Ekonomik Görünümü Ara Raporu'nda Türkiye için büyüme tahminini bir önceki rapora göre 1,7 puan yukarı yönlü revize etmiş ve 5,4 olarak açıklamıştır; elbette bu durum da takdiri hak etmektedir.
Hiç şüphe yok ki önümüzdeki dönemde yani 2023 yılında jeopolitik riskler devam edecektir. Bazı tahminlere göre bu riskler artacaktır, diğer yandan para politikalarındaki sıkışma eğilimi, enerji ve gıda piyasasında yaşanacak muhtemel dalgalanmalar etkisini küresel düzeyde artırarak göstermeye devam edecektir. Ahval ne kadar karmaşık olursa olsun, rüzgâr ne kadar şiddetli olursa olsun Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında tıpkı geçtiğimiz senelerdeki gibi, Türkiye olarak her türlü resti göğüslemeye hazır bir ekonomimizin olduğu unutulmamalıdır. Türkiye, rüştünü ispatlamış, küresel pazardaki güvenirliliğini pekiştirmiş, devletimiz vatandaşlarımızı enflasyon karşısında ezdirmemek için birçok önlem almıştır; gerekirse daha da kapsamlı ve somut adımlar atacak iradesi de mevcuttur. Uluslararası kuruluşların gelişmiş ülkelerin sıkılaştırıcı para politikalarını tedirginlikle izlediği, gelişmiş ülkelere dair büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize ettiği bir dönemde Türkiye'yle ilgili pozitif bir güncellemeye gitmesi; bu, güvenin, Türkiye'nin potansiyelinin, büyüklüğünün en net göstergesidir.
Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğunda sadece enerji arzı daralmasına bağlı olarak sanayi işletmelerinin şalter indirmesinden bahsedilirken, artan enflasyonla birlikte alım gücü düşen ABD vatandaşlarının yaşam standartlarının ciddi bir şekilde düşmesi göz önündeyken, hastanelerde verilmesi gereken bazı hizmetlerin ertelenmesi gündeme alınmışken ülkemizde böyle ihtimallerden bahsedilmemesi bile tek başına çok büyük önem arz etmektedir. Önem arz etmektedir çünkü Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaşın ilk gününden bu yana bizzat içinde olmasa da savaşın etkilerini birinci dereceden hisseden ülke Türkiye'dir. Önce, savaşın önüne geçmek, ardından da barışla sonuçlanmasını temin etmek adına her türlü gayreti gösteren ülkemizin bu konuda sergilediği performansın kamuoyunun takdirini kazandığı inkâr edilemeyecektir. Bu vesileyle, dengeli, barışçıl ve çözüm odaklı bir yaklaşımıyla dünyaya diplomasi dersi veren Türk Dışişlerini de buradan tebrik ediyorum.
Kıymetli milletvekilleri, hiç şüphe yok ki son bir yıldır tüm dünyanın dehşetle yaşadığı en büyük problemlerden birisi de tahıl başta olmak üzere gıda tedariki konusunda ortaya çıkan ciddi sorundur. Ne mutlu ki hem Rusya hem de Ukrayna'yla dengeli bir ilişki içinde olan ülkemiz bu konuda da tüm dünyaya rahat bir nefes aldırmış, tahıl koridoru anlaşmasının ne kadar önemli olduğu dünya kamuoyunda ve tahıl piyasasında yarattığı etki göz önünde bulundurulduğunda çok daha net anlaşılacaktır. Türk devleti, bir kez daha, aranan, beklenen, iradesiyle olaylara müdahil olması arzulanan uluslararası düzeydeki öncü ve önemli bir pozisyonu hak ettiğini gösteren bir ülke olduğunu da ispat etmiştir. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin ifade ettikleri gibi, Türkiye'nin aktif ara buluculuk misyonunda tahıl koridoru açılmış, Afrikalı çocukların karnı doymuş, kursaklarından sıcak ekmek girmiştir. Üç maymunu oynayanlar olsa da gerçekler önümüzde durmaktadır. Kimileri tarafından görmezden gelinse de Türkiye, tarihsel bir yürüyüş hâlindedir. İmrenilecek kazanımlarımızı heba etmemizi bekleyenlerin pusuda beklediği de bir muhakkaktır.
Gerçeklikten ve inandırıcılıktan uzak, karamsarlık pompalamaktan başka siyaset üretmeyenlere rağmen, enflasyondaki konjonktürel yükselme de en kısa sürede mutlaka kontrol altına alınacaktır. Önemli olan, kaynağın kurutulmaması, kaynağı hedef alan saldırıların birliktelik içinde bertaraf edilmesidir. Bu saldırılarda kullanılan silah ister ekonomik ister siyasi argümanlardan olsun fark etmeyecektir çünkü güçlü olmamızın ötesinde, güçlü olduğumuza olan inancımız tamdır.
Salgın sonrası istihdamı en çok artıran ülkeler arasına giren Türkiye, 2023 yılında da bu performansı gösterecektir. Öyle ki bunun için bu bütçeden istihdam programına 100,4 milyar Türk lirası doğrudan kaynak ayrılmıştır.
Enflasyonla mücadele, tıpkı terörle mücadele gibi amansız bir şekilde devam edecektir. Bu süreçte refah kaybı yaşayan dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın desteklenmesi artarak devam edecek, hiçbir vatandaşımız enflasyona ezdirilmeyecektir. Bu bağlamda, en düşük devlet memuru aylığı, asgari ücret, 65 yaş üstü aylık, şeref aylığı, muhtarlarımızın aylığı, güvenlik korucularımızın aylığı normal seviyelere çıkarılmıştır, daha da yapılacaktır. Diğer yandan, kamu görevlilerimizin mali hakları 2022 Ocak ayında yüzde 30,95; Temmuz ayında ise 41,69 olmak üzere, kümülatif yüzde 85,54 oranında artırılmıştır. 2023 yılında toplumumuzun hangi kesiminden olursa olsun vatandaşımızın enflasyon karşısında ezdirilmeyeceğini şimdiden söylemek mümkündür.
Görüşeceğimiz 2023 yılı bütçesinde sosyal harcamalar için 258,4 milyar lira kaynağın ayrılması yani 2023 yılı bütçesinin yüzde 5,8'inin sosyal harcamalara ayrılması dikkate değerdir. Bu kapsamda, 2023 yılı bütçesinde 9 milyon vatandaşımızın sağlık primi giderleri için 52,6 milyar lira ayrılırken 65 yaş üstü vatandaşlarımıza, engelli vatandaşlarımıza ve engelli vatandaşlarımızın yakınlarından oluşan yaklaşık 1 milyon 400 bin kişiye bağlanılan aylıklar için 31,3 milyar lira ayrılmıştır, 555 bine yakın engelli vatandaşımızın evde bakımına destek amacıyla da 28,2 milyar lira ayrılmıştır.
TOKİ'ye sosyal konut finansmanı için 10 milyar lira, Aile Destek Programı için 7,5 milyar lira kaynağın aktarıldığı bütçe de yine, görüşeceğimiz bu bütçedir.
Yaşanan ekonomik dalgalanmalardan vatandaşımızı korumak amacıyla 1 trilyon 200 milyar liraya ulaşan bu refah katkısının sunulacağını takdirlerinize de sunmak istiyorum. Bu tutar bütçenin yaklaşık yüzde 27'sine tekabül etmektedir. Bu kapsamda, doğal gaz ve elektrik sübvansiyonları için 600 milyar lira, asgari ücretin vergi dışı tutulmasıyla 300 milyar lira, yaşlı, engelli, emekli, dul ve yetimler için bu kesimleri korumak amacıyla yapılan vergi indirimleri kapsamında toplam 51 milyar lira destek sağlanacaktır.
Ayrıca, 2022 yılında asgari ücretin gelir vergisinden ve damga vergisinden muaf tutulması da önemli bir gelişme olmuştur. Bunun yanında, kamu görevlilerimizin maaşlarının asgari ücrete kadar olan kısmı da bu vergilerden istisna tutulmuştur. Ek gösterge düzenlemesiyle 5,3 milyon vatandaşımızın beklentisi karşılanmış, birçok kamu görevlimiz 3600 ek göstergeden faydalanır hâle getirilmiştir.
Elbette, yapılanlar çoğaltılabilir, yapılacak olanlar da burada ifade edilebilir ancak 2023 yılının ve önümüzdeki yüzyılın hem ekonomik hem siyasi hem de jeopolitik açıdan Türkiye için birçok fırsatı içinde barındırdığını görmemiz en önemli sorumluluğumuzdur. Bunun gereği olarak da finansal ve siyasal istikrarı önemsiyor, istikbalimizin olmazsa olmazı görüyor, tam istiklalin mihenk taşı olduğunu düşünüyoruz. 2023 yılı, bütçesiyle, siyasi iradesiyle, cumhurun duruşuyla da asrın Türk asrı olduğunu tüm dünyaya gösterecektir. Şüphesiz, bu şuur binlerce yıllık Türk tarihinin bizlere verdiği öğüdün yansımasıdır. Milliyetçi Hareket Partisi bu öğüde kulak vermeye devam edecek, Türk'ün asrını inşa etmek için yaptığı kutlu çağrıyı yinelemekten de vazgeçmeyecektir; istikbale mesajımız budur. Türk milleti, cumhuriyetinin 100'üncü yılında henüz yazılmamış destanların sahibi olmak için sabırsızlanmaktadır. Tarihin derinliklerindeki altın çağlarımızı yeniden inşa ve ihya etmekte kararlıyız.
İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un ifade ettikleri gibi "Yaşayan görecektir, Türkiye ve Türklük ölmeyecektir." diyerek sözlerimi sonlandırırken bu bütçenin yüce Türk milletine ve Cumhurbaşkanlığımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.