| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 26 .10.2022 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hazırunu saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sabahleyin "Anayasa madde 161 gereği bu toplantıya Cumhurbaşkanı mı katılmalı yoksa yardımcısı katılabilir mi?" tartışması yapıldı. Ben anayasacı olarak bu soruya yanıt vermek için 2017 Anayasa kurgusunun resmini çekmeye çalışacağım, ondan sonra bu sorunun yanıtını vereceğim. 2017 Anayasa kurgusu, 5'inci yılında, 5'inci bütçesinde, kuram ve uygulamasıyla değerlendirmek için yeterli ampirik ve uygulamaya ilişkin verileri sağlamış bulunuyor. Birinci saptama şu: Devleti temsil ve yürütme yetkileri madde 104'e göre Cumhurbaşkanlığında birleştirildi. İkincisi: Cumhurbaşkanı Parti Genel Başkanı oldu; Anayasa'yla bağdaşmazlığı ayrı bir tartışma ve bunun sonucu olarak en gerçekçi niteleme olarak "parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme" adını verebileceğimiz bir anayasal kurgu ortaya çıktı.
Peki, bu kurgunun uygulaması nasıl oldu? Bu, kısaca tarihimizde bir ilk. Çağdaş dünyada ise benzeri olmayan bu düzenleme üç yokluk hâliyle malul; siyasal sorumluluk yok, hesap verebilir hükûmet yok -hükûmet de yok zaten- siyasal karar düzenekleri yok. Hâliyle bu durum uygulamaya da yansıdı ama kurguya aykırı bir biçimde yansıdı. Şöyle ki: Kolektif karar düzeni olmadığı hâlde kolektif görüntü verilmek istendi. "Bakanlar Kurulu" dendi, olmadı "Kabine" dendi ama Kabine bilindiği gibi Britanya parlamenter rejiminden alınma ve dayanışma hâlinde siyasal sorumluluk sahibi heyetin oluşturduğu bir kurul ancak bu da doğru değil çünkü burada zaten karar mekanizması da yok.
Bireysel olarak bakıldığı zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinde haftalık grup toplantılarına, parti başkanının toplantılarına bürokratlar da Bakanlar da katılıyor; anayasal açıdan mümkün değil. Sonra, Cumhurbaşkanının parti toplantılarına yönelik konuşmalarını saraydan yapması, saha toplantılarını ise daha çok Cumhurbaşkanı unvanıyla ve Cumhurbaşkanı logosunun önünde yapması, sarayda politika kurulları mevcut olduğu hâlde Bakanların politik tartışmalara ve çekişmelere girmeleri; Anayasa ile uygulama arasındaki ayrışma. Peki, bunların sonucu nedir? Bunların sonucu -Anayasa'da öngörüldüğü hâlde- yasama, yürütme ve yargı ayrılığı yerine 3 erkin de tek kişi güdümüne girmiş olması. İkincisi, kişi, parti ve devlet birleşmesi. Hâliyle üçüncüsü, anayasal hak ve özgürlüklerin büyük ölçüde askıya alınmış olması.
Peki, acaba Anayasa madde 161 açısından durum nedir? 161'de bütçe için "Cumhurbaşkanı tarafından kesin hesap sunulur." deniliyor. Şimdi, Cumhurbaşkanı açısından açık hüküm öngörülüyor. Ama mesela, 104'üncü maddenin üçüncü fıkrasında Meclisin açılış konuşması için "Gerekli gördüğü hâllerde TBMM açılış konuşmasını yapar." diyor. Yani o takdire bağlı bir yetki, bu ise Cumhurbaşkanı için bir yükümlülük. Peki, Cumhurbaşkanı Yardımcısının konumu nedir? Madde 106 fıkra üçte "vekâlet" deniyor ve vekâlet geçici olarak görevden ayrılması durumunda yani "Anayasa'nın belirttiği durumda Cumhurbaşkanına vekâlet edebilir." deniyor, ne zaman vekâlet verildiğine dair Resmi Gazete'de okuyoruz zaten. Dolayısıyla burada ben bütçenin önemi konusundaki tartışmalara girmeksizin, esasen -tabii, şahsileştirmeksizin de- bu yetkinin Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa'ya göre kullanılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Peki,, o zaman sonuç nedir; vargı, saptama? 2017 Anayasa kurgusu sürdürülebilir değil ama daha vahim olanı, Anayasa kurgusu mimarlarının kendi oluşturdukları anayasal düzene saygı göstermemeleri. Bu nedenle 3 anayasal düzen veya düzensizlik karşımıza çıkıyor: Bir, Anayasa'nın demokratik hukuk devletine ilişkin kuralları; iki, demokratik hukuk devletiyle bağdaşmayan kuralları; üçüncüsü ise her ikisinin de dışında kalan yani uygulama. Peki, çıkış nedir? Çıkış demokratik hukuk devletidir. Tarihsel birikim ve deneyimimiz parlamenter rejim ekseninde olmuştur, oluşmuştur. Bu konuda parlamenter rejim ereğinde, parlamenter rejimin kurulması için meşru, haklı ve gerekli bir zemin bulunmaktadır. Gelin, o zaman, aklın yolu birdir, aklileştirilmiş parlamenter rejim yolunda irademizi ortaya koyalım.
Dikkatiniz için, dinlediğiniz için teşekkür ederim.