| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 27 .10.2022 |
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ederim.
Ben de herkesi saygıyla selamlıyorum, başarılar diliyorum.
Açıkçası, ben en son söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Bu bütçe israf bütçesidir. Halkın bu kadar yoksullaştığı bir dönemde halkın parasıyla bu kadar rahat israf yapılmasını vicdani bulmadığımı söylemek istiyorum. Yani emekli, işçi, memur, çiftçi sofrasından, boğazından kısarak vergilerini verirken suya, elektriğe, doğal gaza, kömüre gelen zamlar yüzünden faturasını ödeyemez durumdayken halkın parasıyla bu kadar rahat israf yapılmasını açıkçası doğru bulmuyoruz. Bu konuda bu bütçedeki bu israf politikasını da eleştiriyoruz.
Örneğin, değerli arkadaşlar, 2023 yılı Bütçe Teklifi'nde kamu idareleri toplam 3.241 araç edinebilecek. Yeni teklife göre Cumhurbaşkanlığı 20, Diyanet İşleri Başkanlığıysa 19 araç alabilecek. Gerçekten, var olan yüzlerce lüks araç neye yetmiyor, neyinize yetmiyor, niye sürekli yeniden yeniden araçlar alındığını açıkçası merak ediyoruz. Neredeyse her kurumda bir araç filosu var ama her sene biz dönüp baktığımızda, bütçede yeniden araç alımları söz konusu, üstelik Anayasa Mahkemesi 2020 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nda Cumhurbaşkanlığı ve TBMM tarafından edinilecek taşıtların cins ve fiyatını bu kurumların üst yöneticilerinin belirlemesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna karar vermişken ama bu karar uygulanmıyor. Anayasa Mahkemesi kararlarına eğer Meclisimiz uymayacaksa kim uyacak?
Yine, değerli arkadaşlar, tabii, daha önce vekil arkadaşlarım da ifade etti, bu Meclisin kendi üyelerine karşı sorumluluğunu yerine getirmediğine dair örnekler verdiler; ben de aynı konuda birkaç şey söylemek istiyorum. Bakın, 4 Kasım 2016'da partimize yönelik gerçekleştirilen bir siyasi darbe operasyonu oldu. Bu operasyonda içerisinde Eş Genel Başkanlarımızın ve milletvekili arkadaşlarımın da olduğu onlarca arkadaşımız tutuklandı. Şimdi, Anayasa Mahkemesi, Demirtaş ve Yüksekdağ'a ilişkin ihlal kararı verdi. AİHM Büyük Daire 22 Aralık 2020'de açıkladığı kararda Demirtaş'ın tutukluluğunun hukuki değil, siyasi olduğuna hükmetti. Buna rağmen altı yıldır arkadaşlarımız cezaevinde rehin tutulmaya devam ediyor. Biz bunu çokça söyledik, elbette söylemeye de devam edeceğiz ama Meclis de AİHM'in düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında verdiği bu kararı görmezden geldi, gerekli tepkiyi koymadı; keza aynı tutumu biz... AYM 5 Ekim 2022'de, milletvekili seçildikten sonra Leyla Güven'in tutuklanmasının yasama dokunulmazlığıyla bağdaşmadığı değerlendirmesini yaptı ama buna rağmen Leyla Güven ve Musa Farisoğulları'nın vekilliği düşürüldü. Yine, Meclisimiz bu konuda herhangi bir sorumluluk alarak herhangi bir açıklama yapmadı, görevini ve sorumluluğunu yerine getirmedi.
Yine, sabah hem Garo Vekilimiz söyledi hem diğer arkadaşlarımız da ifade etti, ben de bir kez daha ifade etmek istiyorum çünkü bu mesele bizim açımızdan öyle sıradan söylenecek, üstünden geçilecek bir konu değil. Bakın, değerli arkadaşlar, bu Meclisin bir üyesi, Iğdır Milletvekilimiz Habip Eksik Hakkâri'de güpegündüz kameraların önünde linç edildi, ayağı 3 yerden kırıldı. Yine, Şırnak Milletvekilimiz Hüseyin Kaçmaz, aynı şekilde, yaptığı bir açıklama esnasında şiddete maruz kaldı, parmağı kırıldı ama yine, bakıyoruz, Meclis Başkanlığında, Mecliste derin bir sessizlik.
Şimdi, kaç gündür hep Mecliste bir telefon kırılması konuşuluyor; Meclis Başkanı da gündeme getirdi ve kürsüye verilen bir zarar olduğu için zararın tazmin edilmesi talebinde bulundu. Şimdi, Meclis kürsüsüne verilen bir zarar için Meclis Başkanı konuşuyor ama bir milletvekilinin 3 yerden bacağı kırılıyor, bir milletvekilinin parmağı kırılıyor ama Meclis kürsüsüne verilen zarar kadar gündem olmuyor. Bu kadar mı kıymetsiz HDP'li milletvekillerinin parmağı veya bacağı, bir kürsüden daha mı değersiz? Ama öyle anlaşılıyor ki gerçekten sizin için bir önemi yok, bir değeri yok. Yine, kadın meclisi sözcümüz genel merkezimizin önünde tehdit edildi; yine, Meclis Başkanından çıt çıkmadı. Semra Güzel Vekilimiz gözaltına alınırken şiddete uğradı ve bu açık, aleni kamuoyuyla paylaşıldı, fotoğrafları servis edildi, videoları servis edildi; Meclis Başkanı bu konuda da tek bir söz söylemedi ama Semra Güzel'in dokunulmazlığının kaldırılması için hızlıca harekete geçti; keza Salihe Aydeniz Vekilimiz için de aynı süreci hızlıca başlattı. Söz konusu HDP olunca, bizler olunca Meclis Başkanlığı hızlıca harekete geçiyor, açıklama üstüne açıklama yapıyor ama iktidar milletvekiline dair meseleler olduğu zaman yine derin bir sessizlik söz konusu.
O açıdan, Sayın Başkan, biz sizin tarafsız olduğunuzu düşünmüyoruz, yanlı olduğunuzu düşünüyoruz; Mecliste bulunan bir grubun, bir kesimin iradesini korumadığınızı, haklarını korumadığınızı, bu iradeye yönelik saldırılar karşısında da sessiz kaldığınızı; dolayısıyla, bizim açımızdan, bu sessizlik bir onay anlamına geliyor. O açıdan, sizin tarafsız olmadığınızı düşünüyoruz. Bu konudaki eleştirilerimizi de sizinle paylaşmak istiyoruz.
Yine, Sayın Başkan, bu ülkede milyonlarca yurttaşın ana dili olan Kürtçe, Meclis tutanaklarında daha önce "x" diye geçiyordu, gerçi sizin döneminizde "x"ten "bilinmeyen dil"e terfi ettik; hani artık bunu da herhâlde büyük bir başarı olarak görmemizi düşüneceksiniz, böyle ele almamızı isteyeceksiniz! Şimdi, kürsüde Kürtçe konuşuyoruz, Kürtçe konuşur konuşmaz hemen sözümüz kesiliyor, mikrofon kapatılıyor yani Mecliste bile Kürt diline, kimliğine, kültürüne yönelik büyük bir tahammülsüzlük var. Bu ülkedeki 20 milyon insanın dilini çok rahat bir şekilde tutanaklarda "bilinmeyen dil" diye geçirebiliyorsunuz.
Yine, Başkan sabahki bütçe sunumunda -burada değil ama- temsilde adaletin yüksek oranda gerçekleştirildiğini söyledi, hem de verilen 4.576 kanun teklifinin sadece 83'ünü işleme aldığını belirtti. Yani temsilde adaletin sağlandığını belirttiği yerde işleme alınan kanun teklifi yüzde 2 arkadaşlar. Soru önergesi açısından bir rekor kırıldığını ifade etti. 24'üncü Dönemde 71 bin, 27'nci Dönemde bugün itibarıyla 73 bin soru önergesi verilmiş yani bir de bunu övünerek anlattı Başkan ama bence bu büyük bir talihsizlik. Yani soru önergelerinde rekor kırılması Türkiye'deki toplumsal sorunların aslında ne denli çoğaldığının, büyüdüğünün kanıtı. 24'üncü Dönem yolsuzlukların, hukuksuzlukların tavan yaptığı bir dönemdi; keza, 27'nci Dönem de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle toplumun her alanında büyük sorunların yaşandığı ve TBMM tarafından hiçbir şekilde inisiyatif alınmadığı bir dönem oldu. Adı yolsuzluğa, rüşvete bulaşan milletvekili ve bakanlara yönelik yine Meclis tek bir söz söylemedi, harekete geçmedi, bu konuda sorumluluğunu yerine getirmedi.
Zamanım az kaldı ama... Yine, Mecliste bizimle birlikte çalışan danışman arkadaşlara ve Meclis personeline ilişkin de arkadaşlar çokça ifade ettiler; ben de onların sorunlarını buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Umuyor ve diliyorum ki bu sorunlar dikkate alınır çünkü her bütçe sürecinde biz bu sorunları tekrar tekrar anlatıyoruz ama herhangi bir adım atılmıyor. Şimdi, danışmanların çalışma statüsü 6253 sayılı Kanun'un 30'uncu maddesinde düzenlenmiş. Bu maddeyle, danışmanlık sözleşme ücreti dışında mali ve sosyal haklar kapsamında herhangi bir ad altında ödeme yapılmayacağı ifade ediliyor. Yapılan sözleşmeye göre, Meclisin çatısı altında danışmanların her yıl işten çıkışı yapılmakta, böylelikle kıdem tazminatı hakkı gasbedilmektedir. Sözleşmeli statüde çalıştırılan danışmanların özlük hakları, aynı statüde çalışan memur ve sözleşmeli personelle eşitlenmelidir; bunu bir an önce Meclis yapmalıdır.
Danışmanların iş tanımı, milletvekillerinin yasama işlerine yardımcı olmak şeklinde geçici ve belirsiz biçimde özetlenmiş; uygulamada bu tanımın içeriğini doldurmak bütünüyle milletvekillerinin inisiyatifine bırakılmış, öyle ki danışmanlık mesleği halkla ilişkilerden hastane refakatine, metin yazarlığından şoförlüğe kadar uzanan ayrı 5-6 mesleğin kombinasyonu bir meslek hâline dönüşmüş. Tabi oldukları ücret mesai ücreti dâhil neredeyse 7/24 çalışma ücretidir. Yıllık tatil, hastalık, doğum izinlerini kullanıp kullanmaması milletvekillerinin keyfine bırakılmış. Danışmanlık mesleğinin iş bulma koşulları diğer sektörlere nazaran zor olacağı için işsizlik ödeneğinin verilmesi şarttır, aksi türlüsü açık bir hak gasbı olacaktır.
Yine, Destek Hizmetleri biriminde ve çay ocağında çalışan emekçiler için ise... Evrak dolaşımı, temizlik, büro araç ve gereçlerinin temini, taşınması gibi hizmetlerin sunulduğu birimde çalışan emekçiler Meclis çatısı altında esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının en ağır sonuçlarını yaşıyor. Bu biçimde çalışan emekçiler özellikle amir ve birim idarecileri tarafından ağır mobbinge maruz kalıyor. Genel Kurul çalışmalarına bağlı olarak uzayan çalışma saatleri için aldıkları mesai ücretinde de ciddi bir kesinti olmaktadır. Yine, aynı şekilde, çay ocağında çalışan emekçiler de personel eksikliği nedeniyle artan iş yükünün altında her geçen gün daha fazla ezilmekteler. Çalışma koşullarının ağırlığında yemek yemeye dahi zaman bulamazken çalışma kıyafetlerini değiştirebilecekleri, soluklanacakları, dinlenecekleri bir alanlarının olmaması çok ciddi bir eksikliktir.
Ayrıca, farklı istihdam biçimlerinden kaynaklı ücret farklılıkları, çalışma yaşamındaki "eşit işe eşit ücret" ilkesini ihlal etmekte ve çalışma barışına da zarar vermektedir. Mecliste çalışan sözleşmeli personele kıdem tazminatı hakkı tanınarak geriye dönük ödemelerin yapılıp yaşatılan tüm mağduriyetlerin giderilmesi elzemdir. Aynı zamanda, tüm personelin sendikal hakları korunmalı ve desteklenmelidir.
Teşekkür ederim.