| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman Genel Müdürlüğü c)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç)Türkiye Su Enstitüsü d)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 31 .10.2022 |
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Bakanım, Bakanlığımızın kıymetli bürokratları, saygıdeğer Komisyon üyeleri, kıymetli basın; hepinizi saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.
Tarım sektörü, son yıllarda küresel etkileri derinden hissedilen hadiselerin sert yüzünü göstermesiyle birlikte stratejik önemi bir kez daha teyit edilmiştir. Ekonomik, sosyal ve siyasi etkilerinin yanı sıra güvenlik endişelerini de beraberinde getiren salgın, savaş, bölgesel gelişmelerle birlikte tarım alanında elde edilecek gücün diğer kalemleri de etkileyeceği gün gibi ortaya çıkmıştır. Bu sebeple, son yıllarda devletimizin yetkili organlarının tarıma verdiği önemi gözlemlemek umut vericidir. Ülkemiz dinamiklerinin en etkin şekilde kullanılması, modern teknolojinin tarım sektörüyle bütünleştiği anlayışının yaygınlaştırılması, iklim değişikliğiyle birlikte ortaya çıkan risklerin bertaraf edilebilmesi için gerekli önlemlerin alınması, vahşi sulamanın terk edilerek modern sulamaya geçişin hızlandırılması ve bu suretle su kaynaklarımızın etkin kullanılması sağlanırken verimin de ciddi bir oranda arttırılması, hem küresel düzeyde hem ulusal düzeyde pazarı olan ürün çeşitliliğinin markalaşarak arttırılması, salgın döneminde pekiştirilen tarım ürünlerinde tedarikçi vasfımızın korunarak güçlendirilmesi alanın atılan ve atılacak adımları sektörün geleceği için büyük önem arz etmektedir.
Küresel sistem göz önüne alındığında uluslararası iş birlikçilerinin tarım sektöründe de kendisini göstermesi kaçınılmazdır. Bu kaçınılmaz işbirliğiyle ilgili Bakanlığımızın gerçekleştirdiği girişimler dikkate değerdir. Bu manada temmuz ayında Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te Türk Devletleri Teşkilatı Tarım Bakanları Birinci Toplantısı'nın düzenlenmesi çok büyük önem arz etmektedir. Türk devletleriyle şimdiye kadar iş birliği boyutunda katedilen mesafe ve getirdiği faydalar dikkate alındığında, tarım alanında gerçekleştirilecek iş birliğinin hem ülkemiz hem de dost ve kardeş ülkeler için çok faydalı sonuçlar doğuracağı da muhakkaktır.
Sayın Bakanım, sizin de iştirak ettiğiniz ve çok önemli katkılar sunduğunuz bu toplantıda, katılımcı ülkelerin tarım alanındaki bilgi ve birikimlerini paylaşmasının önemine bizzat şahsınız tarafından dikkat çekilmiştir. Tarım ve Orman Bakanlığımızın bu işbirliğinin üzerinde ciddi çalışmalar yapması Türk devletleriyle olan siyasi, ekonomik ve sosyal işbirliğinin geliştirilmesi için ne kadar ciddi adımlar atıldığının göstergelerindendir. Bu sebeple şahsınız nezdinde Bakanlığımızın kıymetli bürokratlarına da teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Bereketli topraklarıyla bir zaman bütün dünyanın dikkatini çeken ve hâlâ da ehli garaz ülkelerin kadrajında olan bu topraklarda böylesine değerli bir toplantının gerçekleştirilmesi dahi tek başına bir milattır. İnanıyorum ki hâli hazırda Türk Devletleri Teşkilatı ülkelerinin dünya tarımsal ticaretinde 100 milyar dolarla aldığı yüzde 3'lük pay, önümüzdeki dönemlerde yüzde 5'lere ve hatta yüzde 10'lara çıkacaktır çünkü insan kaynağıyla, verimli arazileriyle, coğrafi konumlarıyla, iklim çeşitliliğiyle ve farklı sektörel tecrübeleriyle tarımsal ticaretin kalbinde bulunan Türk Devlet Teşkilatına üye ülke devletler, başta ülkemiz olmak üzere bu potansiyeli taşımaktadır. Gereken, somut iş birliğidir ve bu işbirliği için gerekli olan kararlı siyasi irade çok şükür ki mevcuttur.
Değerli milletvekilleri, geride bıraktığımız üç yıl, tam dünyada ekonomik büyümenin ortadan kalktığı, ekonomilerin daraldığı, istihdamın düştüğü, istikrarın bozulduğu yıllar olmuştur. Bunların yanında, tarımsal ürünlere erişim konusunda tüm dünyada büyük sıkıntılar yaşanmış, tarım ürünlerinin tedarikinde dışa bağımlı ülkeler bu süreci büyük hasarlarla atlatmıştır ya da atlatmaya çalışmaktadırlar. Özellikle enflasyonla mücadele, hükümetlerin birinci önceliği hâline gelmiştir. Ekonomik araçların tümünün etkin ve sert bir şekilde kullanıldığı, enflasyon oranlarının düşürülmesi için fedakârlıklar yapıldığı bir dönemde konjonktürel meselelerle mücadele eden ülkelerin arasında elbette ülkemiz de yer almıştır. Ancak, bu süreçte ülkemiz toplumsal ve dış etkenler neticesinde ortaya çıkan sorunları öne alırken esas hedeflerinden uzaklaşmamayı başarmış, asil vizyonundan kopmama kabiliyetini de göstermiştir.
Belirtmem gerekir ki tarımsal destek programları için ayrılan 54 milyar TL, tarım sektörü yatırım ödenekleri için ayrılan 40,4 milyar TL ve tarım kredi sübvansiyonlu müdahale alımları, tarımsal KİT ve ihracat destekleri için ayrılan 48,5 milyar TL'yle 2023 bütçesinde tarıma ayrılan kaynağın 142 milyar TL'ye çıkarılması görmezden gelinmeyecek bir gelişmedir. Hatırlanırsa OECD 2022 Tarım Politikası İzleme ve Değerlendirme Raporu'na göre, ülkemizde tarıma ayrılan kaynağın 2021 yılı için gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,15 olarak tahmin edilmişti. Bu oran, küresel salgının etkisi ve küresel ekonomik daralmanın sonuçlarına rağmen OECD ortalaması olan yüzde 0,61'in oldukça da üzerindedir. 2023 yılı bütçesiyle önümüzdeki dönemde gayrisafi hasıladan tarıma ayrılan kaynağın pozitif yönde güncellenecek olması şaşırtıcı da olmayacaktır.
Küresel salgının hemen ardından patlak veren Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın bir sonucu olarak meydana gelen tahıl koridorundaki sorun dünya kamuoyunun gündemini oluşturmaya devam etmektedir. Küresel etkileri oldukça hissedilen gelişmelerin yaşandığı, küresel tedarik zincirlerinin bir bir koptuğu, gıda arz güvenliğinin sağlanmasının her gün daha da zorlaştığı bir ortamda Türkiye'nin kendi kendine yeterlilik oranının yüzde 140'ları bulması, gıda tedarikinde bir sorun yaşanmaması, tedarikçi konumunda da olduğumuz ülkelere karşı bir zaaf göstermemesi Türkiye'nin gücünü ortaya koyması açısından da elbette çok önemlidir. Sebze ve meyve sıralamalarında Avrupa'da 1'inci sırada olan ülkemizin tarımsal ürün ihracatındaki pozisyonu da görmezden gelinmeyecektir.
2020 yılında tarımsal ihracatımız 2019 yılına göre yüzde 21 artarak 25 milyar dolara ulaşmıştır. Dış ticaret fazlamız yüzde 31 artışla 7,2 milyar dolara çıkmıştır. 2021 yılında tarımsal ürün ihraç ettiğimiz ülke sayısı 207 olurken ürün çeşitliliğimiz ise 2.222 olmuştur. Tüm bu rakamlar Türkiye'nin potansiyelini göstermesi açısından önemli, ülkemizin mevcut durumunun resmi olması açısından da son derece değerlidir.
Karamsarlık ekmek yerine tohum eken, devletine güvenen, her bir damla teri millî servet olan çiftçilerimizin bu dönemde göstermiş olduğu gayret, üretme kararlılığı da takdire şayandır. Şöyle ki: Dünya Bankası tarımsal hasıla verilerine göre ülkemiz 2019 yılında 48,9 milyar dolarla, 2020 yılında ise 47,6 milyar dolarla ilk sırada yer almayı başarmıştır. Bu kapsamda, 18 ürüne prim desteği sağlanması, 2022 yılında buğday ve arpasını Toprak Mahsulleri Ofisine satan çiftçilerimize ek olarak buğday için ton başına 1.000 TL, arpa için 500 TL prim ödemesi yapılması da son derece önemlidir. Toprak Mahsulleri Ofisinin hayvancılıkla uğraşan üreticilerimizi artan yem maliyetleri karşısında ezdirmemek için son iki yıldan beri uyguladığı yem regülasyonu çerçevesinde uygun fiyatlı arpa ve mısır temin etmesi memnuniyet vericidir. Kendi ilim İzmir de süt ve besi yetiştiriciliğinde, küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde, yumurta ve "broiler" üretiminde çok önemli bir yere sahiptir. Bu uygulamanın bu sene de başlatıldığını biliyoruz, yeni hasat dönemi gelene kadar da devam ettireceğinize inanıyoruz. Yine, destekler kapsamında hayvansal üretime yönelik yem bitkileri, süt buzağı, koyun, keçi, arıcılık gibi birçok kaleme 2022 yılında ek bütçeyle birlikte toplam 9,7 milyar TL sağlanmıştır. Risklerin karşısında sektörü tehdit eden gelişmelere karşı TARSİM'in aktif bir şekilde devreye alınması, bu kapsamda 13,1 milyar TL hasar tazminatı ödemesi de dikkate değerdir.
Değerli milletvekilleri, bir diğer husus ise sulanabilir arazilerin artırılması ve bu arazilerin tarımsal üretiminin teşvik edilmesi meselesidir. Hâlihazırda ülkemizde sulanabilir 8,5 milyon hektar arazinin 2021 yılı sonu itibarıyla 6,85 milyon hektarının yani yüzde 80,6'sının işletmeye açıldığı kamuoyunun da malumudur. 2022 yılı sonuna kadar 105.538 hektar arazinin daha tarıma kazandırılacak olması da oldukça sevindiricidir. Bu bağlamda, Devlet Su İşleri tarafından yapımına devam edilen sulama tesislerinin etkileyeceği alanın 1,55 milyon hektar olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu çalışmaların nihayete erdirilmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterecektir. Bu vesileyle, Devlet Su İşlerimizin bütün personelinin üstün gayretlerinden, ülkemizin dört bir yanındaki başarılı çalışmalarından dolayı da kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum. Gerçekten, tüm dünyanın parmakla gösterdiği eserlere imza atılan, hep birlikte şahitlik ettiğimiz millî sermayemiz ile millî servetimiz hâline gelen bu eserlerde emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Ancak seçim bölgem güzel İzmir'imizle ilgili birkaç beklentiyi de bu vesileyle hatırlatmakta fayda görüyorum. Malumunuz olduğu üzere, iklim değişiklikleri etkisini tüm dünyada olduğu gibi yurdumuzda da göstermektedir. Bu sebeple yaşanan taşkınlar ders niteliğinde olup çoğu maddi hasarlarla atlatılsa da birçok taşkının vatandaşımızı olumsuz etkilediği bilinen bir gerçektir. Ödemiş ilçemiz Çayır Mahallesi'nden geçen Arıkönü Deresi'nin ıslah edilmesi, Aliağa ilçemize bağlı Çıtak Mahalle'mizde bulunan derelerin ıslahı, İlya Çayı'nın lazım gelen bölümlerinin temizlenmesi, söz konusu çayın içinde oluşan ve maksadı dışında kullanılan ormanlık alanın ıslah edilmesi vatandaşlarımızın beklentilerinden bazılarıdır. Aynı mahiyette, İzmir'imizde yer alan ve ıslah edilmesi zaruri olan derelerin sayılarının tam belirlenerek öncelik sıralamasıyla bu ıslah çalışmalarının yapılacağından da hiç şüphem bulunmamaktadır. Bergama ilçesine bağlı Sarıcalar Barajı'nın yapım sürecinin hızlandırılması beklentisinin de bilinmesini isterim.
Özellikle belirtmek isterim ki milyonlarca canlının ölmesine, milyonlarca ağacımızın kül olmasına sebep olan çevre düşmanı teröristleri ve onları lanetlemeyen zehirli dilleri de buradan lanetliyorum.
FAO'nun 2020 verilerine göre, orman varlığını en çok artıran ülkeler sıralamasında ülkemizin 46'ncı sıradan 27'nci sıraya yükselmesi devletimizin bu işi ne kadar ciddiye aldığının bir göstergesidir. Diğer yandan, yeşil vatanımız yani orman alanlarımızın 2022 yıl sonu itibarıyla 23 milyon hektara ulaştığını öğrendim. Bu, çok mutluluk verici bir gelişmedir.
Ayrıca, bal ormanı konusunda ortaya konulan hassasiyet, Muğla ilimiz başta olmak üzere, arıcılıkla uğraşan ve çam balı konusunda büyük bir paya sahip olan illerimizde memnuniyetle karşılanmaktadır. 2021 yılı sonu itibarıyla kurulan bal ormanı sayısı 673'tür. Ülkemizin, bal üretiminde dünyada 2'nci olduğu da göz önünde bulundurulursa arıcılık sektörünün önemi daha iyi anlaşılacaktır. Markalaşma ve katma değeri yüksek ürün çeşitliliğinin arıcılık sektöründe de artırılmasının zaruri olduğunu ifade etmek isterim.
Hiç şüphe yok ki Bakanlığımız, edindiği tecrübelerle birlikte önleyici tedbirler konusunda ve yangın söndürme kabiliyeti açısından çok büyük merhaleler katetmiştir. Gece yangın söndürme operasyonları için gerekli altyapının oluşturulması ve bu operasyonların gerçekleştirilmeye başlanması mutluluk vericidir. 2022 yılında 55 yangın söndürme helikopteri, 20 adet yangın söndürme uçağı, 8 adet insansız hava aracı, 1 adet yönetim uçağı ve 6 adet idari helikopterin yanı sıra 90 hava aracının görev yapması takdiri hak eden başka bir kabiliyettir. Tüm bunların yanında, 4.312 kara aracı ve 25 bin personeli de bu büyük mücadelede yer almıştır. En önemlisi de yangınlara ilk müdahale sürecinin ortalama -az önce sizin de belirttiğiniz gibi- on bir dakikaya kadar düşmesiyle felaketlerin büyümesinin önüne geçilebilmesidir. Bu sebeple gösterilen hassasiyetten ve kısa zamanda katedilen büyük gelişmelerden dolayı emeği geçen herkese teşekkürler ediyorum. Çıkan orman yangınlarına kısa sürede müdahale eden, gece gündüz demeden yangın söndürme çalışmalarını gerçekleştiren, canları pahasına yeşili ve doğal yaşama sahip çıkan Orman Genel Müdürlüğümüze bağlı orman kahramanlarına gösterdikleri büyük fedakârlıklar ve kahramanlıklardan dolayı da teşekkürlerimi sunuyorum. Yangın söndürme çalışmalarında hayatlarını kaybeden orman şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
Sayın Bakanım, bir hususta dikkatinizi çekmek istiyorum. Seçim bölgem İzmir'de karşılaştığım, Muğla'nın bazı bölgelerinde de olduğu gibi, bilgisini aldığım bir husus da malumunuz olduğu üzere, bazı bölgelerde hâlen kullanılan elektrik direkleri yangına sebep olabilmekte ya da yangınların büyümesine vesile olabilmektedir. Bu direklerin, güvenlik riski de göz önüne alınarak değiştirilmesine gayret gösterildiğini biliyorum. Ancak bazı noktalarda böyle bir beklentinin hâlen devam ettiğini de takdirlerinize sunmak isterim.
Bir diğer husus ise orman alanlarının bazı orman köylerinin içine kadar ilerlemesi ve olası bir yangında bu yerleşim alanlarının ateş çemberi arasında kalma riskini taşıyor olmasıdır. Bergama ilçemize bağlı Çamoba Mahallesi de risk taşıyan örnek bir mahallemizdir. Dolayısıyla, bu yerlerde gerçekleştirilebilecek güvenlik çemberleri ve bu tip bölgelerin tespitiyle ilgili yapılacak bir fizibilite çalışmasının yerinde olacağını düşünmekteyim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz bitmek üzeredir. Toparlarsanız...
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) - Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin şu anlamlı sözlerini de sizlerle paylaşmak isterim: "Tarlalara ekilen yalnızca tohum değildir; bunlardan daha fazlası olan umuttur, hayaldir, yürektir, emektir ve gönüldür."
Tarım Bakanlığımızın, Türk Tarım Bakanlığımızın bütçesinin yüce milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.