KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlarımız ve basınımızın kıymetli temsilcileri; Tarım ve Orman Bakanlığı 2021 yılı kesin hesabını ve 2023 yılı bütçesini görüşüyoruz.

Tarım ve Orman Bakanlığına ayrılan bütçe, 2023 yılı için 133 milyar 682 milyon 205 bin lira olarak belirlenmiş. Ancak daha önceki konuşmalarımızda da söylediğimiz gibi, 2023 yılı bütçesi bir faiz ve borç ödeme bütçesi olduğundan hangi bakanlık olursa olsun ayrılan bütçeler yetmeyecektir. Ama şunu da söyleyebiliriz ki Sayın Bakan: Sizin politikalarınıza belki yeterli gelecektir bu bütçe.

Şimdi, Sayın Bakan, Cumhurbaşkanlığı programında tarım bölümü şöyle başlıyor: "Covid-19 sonrası dünya ekonomilerinde yaşanan sorunlar, ülkelere gıda arz güvenliğinin sağlanması, kendi kendine yetebilirlik ve üretim planlaması konularında daha fazla çalışılması gerektiğini göstermiştir. Tarımsal üretimde yüksek girdi maliyetleri, tedarik zincirlerinde aksamalar, ülkelerin gıda stoklarını artırma yönündeki eğilimler tarım ürünleri fiyatlarının artmasına ve hane halkının yeterli gıdaya ulaşamamasına neden olmaktadır." deniyor; çok güzel, kutluyoruz sizi, alkışlıyoruz. Yirmi yılın sonunda, iktidarınız sayesinde tarımsal üretimin ve hayvancılığın bitme noktasına getirilmesinden sonra Türkiye'de gıda güvenliğinin stratejik önemini idrak etmenizi kutluyoruz ama yirmi yılda bu ülkeye çok şey kaybettirdiniz Sayın Bakan. Çiftçiyi üretemez hâle getirdiniz. Bakın, kayıtlı çiftçi sayımız son on yılda yüzde 55 civarında yani yarı yarıya azaldı. Ekilen tarım alanları son on dokuz yılda ise yüzde 12 azaldı, 4,8 milyon hektar ekili alan kaybedildi. Yanlış ekonomi politikalarınız nedeniyle TÜİK'in geçen hafta açıkladığı Tarım Girdi Fiyat Endeksi'nde yıllık enflasyon artışı Ağustos 2022 itibarıyla yüzde 135'i aşmış durumda. Tarımın temel girdisi olan gübre, ilaç gibi ürünlerde yıllık enflasyonun yüzde 200'ü aşması, gübre fiyatlarının 3 katı artması, üreticinin gübre kullanımını azaltmasına ya da tümüyle vazgeçmesine zemin hazırlıyor, tabii ki bu arada ürün açığı da büyüyor ve bir zincirleme reaksiyon görüyoruz. Girdi fiyatlarındaki bu yükseliş çiftçiyi, üreticiyi üretimini sürdüremez noktaya getiriyor. Buna paralel olarak pazarlara, marketlere arz edilen, sürülen ürünün azalması ürün kıtlığına neden oluyor, temel gıda fiyatlarındaki yükseliş de bu şekilde tetikleniyor. Şimdi, çiftçi üretim maliyetlerinden kaynaklanan açığını borçlanarak sürdürmek zorunda kalıyor. Çiftçinin borcu bugün 242 milyar lirayı geçti Sayın Bakan. İktidara geldiğiniz dönemde çiftçinin bankalara olan borcu sadece 2,4 milyar liraydı. Aradaki uçurumu görüyorsunuz. Çiftçiye gerekli desteğin verildiğini iddia ediyorsunuz ama o da maalesef gerçek değil, öyle değil; 2007'den bugüne çiftçilere ödenmeyen destek toplam 327 milyar lirayı buldu, Bakanlığınızın bütçesinin 2,5 katı. Bütçenizin 565 milyar lirasını faize harcayacağınızı düşünürsek, aslında bu kadar faiz ödeyeceğinize çiftçiye olan borcunuzu ödeyebilirdiniz.

2023'te de tarımsal destek 54 milyar TL olarak açıklandı. Tarımsal üretimdeki maliyet artışlarına rağmen destek artış oranı sadece yüzde 16,3. Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesine göre olması gereken miktar neydi? 134 milyar ayırmanız gerekiyordu. Çiftçiye borcunuz gittikçe kabarıyor Sayın Bakan.

Hayvancılıkta da durum farklı değil. Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle büyükbaş hayvan ve küçükbaş hayvan yetiştiricileri zarar ediyor, süt ineklerini ve damızlık hayvanlarını satmak, kesime göndermek zorunda kalıyorlar. Vatandaşın, etin, sütün, peynirin yanına yanaşamaz hâle geldiğini artık hep birlikte görüyoruz.

Üretim azaldıkça tarımdaki istihdam da azalıyor. TÜİK'e göre 2002'de tarımda istihdam 7 milyon 458 bin kişiyken Eylül 2021'de ise 4 milyon 974 bine düştü. Sonuç ne, peki? Sonuç, bu insanlar büyükşehirlere göç etti, işsizler ordusuna katıldı. Hâliyle çiftçilerimizin de yaş ortalaması, köylerde kalan, çiftçilik yapmaya çalışanların yaş ortalaması yükseldi, çiftçimiz yaşlandı. Bu konuda politika geliştirmek yirmi yılın sonunda bir zahmet aklınıza gelmiş. Sunumunuzda "Hepimiz köye dönmek istiyoruz." dediniz. "Kırsal yerleşim modeliyle bu dönüşü sağlayacağız." diyorsunuz. Ben bu sözlerinizi duyduğumda acaba muhalefet mi konuşuyor, iktidar mı konuşuyor karıştırdım çünkü yirmi yılın sonunda böyle bir politika açıklanmaz Sayın Bakan. Bunun önlemini çok daha önceden almış olmanız gerekirdi. Sizin, iktidar olarak, bugüne kadar bir gıda politikanız oldu mu diye bakıyoruz. Hayır, ne gıda politikanız ne de bir tarım politikanız oldu. İşte Cumhurbaşkanlığı programında da böyle "meli" "malı" "cek" "cak"ları ancak yirmi yılın sonunda söylemek zorunda kalıyorsunuz.

Bütçe harcamaları iktidarların siyasi tercihleriyle belirlenir. Sizin tercihleriniz de iktidar olarak faiz lobilerine ve müteahhitlerden yana olduğu için -gıda stratejik bir ürün ama siz tarımı çok küçümsediniz, çiftçiyi küçük gördünüz, tarım alanlarını ranta açtınız ve gerekli destekleri de vermediniz- tek politikanız tarımı ithalata bağımlı hâle getirmek oldu.

Sayın Bakan, iyi yönetimler gelecekte sağlıklı nesiller bırakmak isterler ve sağlıklı, dengeli, protein ağırlıklı beslenmelerini sağlarlar gelecek nesillerin -çocuklarının yani- biz ise ülkemizde bugün ekmeğin fiyatını ve ekmeğe erişimi konuşuyoruz; bu, utanç verici. Çocuklarımız yatağa aç giriyorlar, süte bile erişemiyorlar artık, beyin fonksiyonları yeterli gelişemiyor. Eğer biraz daha iktidarda kalırsanız, ne yazık ki sizin gelecek mirasınız, gelişimini tamamlayamamış, gelecekte iyi düşünemeyen, üretemeyen, başarısız, başarısızlığa mahkûm nesiller olacak.

Şimdi, bizim tarım politikalarımıza da çok kısa değinmek istiyorum. Gıda arz güvenliğini önceleyen, üretimi destekleyen politikalarımız olacak. Biz, sizin yaptığınızı yapmayacağız, tarımsal üretimde planlamalar yapacağız. Tarımda çalışan gençlerin ve kadınların sigortalarını devlet olarak karşılayacağız ve teşvik edeceğiz. Stratejik üretimde, üretimden önce fiyat açıklayacağız. Çiftçimizin kullanacağı mazottan ÖTV ve KDV'yi kaldıracağız, çiftçimizin zarar etmemesini sağlayacağız.

Daha çok... Daha çok... Ama süremin devamını açıkçası başka bir konuya ayırmak istiyorum Sayın Bakan, DSİ kurumundan bahsetmek istiyorum. İktidarınız uzun yıllardır imar düzenlemelerini beton lobisinin istekleri doğrultusunda, arsa ve arazi rantı ve yağması üzerine şekillendiriyor. Karadeniz'de plansızca dağıtılan HES projesi lisansları, yine plansızca dağıtılan maden arama ruhsatları, jeotermal ve termik santral yapım izinleri gibi nedenlerle ülkemiz son yıllarda yaşanan deprem, orman yangınları, sel baskını, heyelan, müsilaj, kuraklık gibi doğal kaynaklı afetlere karşı savunmasız kalmıştır. Devlet Su İşleri kurumu da görevini yeterince yerine getirememiştir kendisine tanınan geniş bütçelere rağmen.

İstanbul'un 2071 yılına kadar olan içme, kullanma ve endüstri su ihtiyacının karşılanması için büyük iddiayla başlanan Melen Barajı'ndan bahsetmek istiyorum. Melen Barajı Projesi sizin utanç projeniz hâline geldi. Yapımı yılan hikâyesine döndü. Bir İstanbul Vekili olarak çok kısa geçmişinden bahsetmek istiyorum. Melen Barajı ihalesi 2012'de yapıldı, bedeli 213 milyon 850 bin TL'ydi ama iş tamamlanamadı. 2016 yılında Melen Barajı ikmal ihalesi yani tamamlama ihalesi yapıldı. 271 milyon 548 bin TL'ye. Daha sonra, 2016'da gövdesinde çatlaklar meydana geldi ve bu tespit edildi. 2020 yılına geldiğimizde Melen Barajı Güçlendirme Projesi ihalesi 412 milyon 151 bin TL'ye yapıldı ancak ihaleyi alan şirket yetkilileri ihale kapsamında bazı projeleri uluslararası standartlara uygun olmadığı için yeniden hazırladı. Devlet Su İşleriyle beklenmeyen fiyat artışları konusunda

anlaşamayınca tasfiye kararı alındı. E, şimdi, bugün DSİ tasfiye talebini kabul etti ve 8 Temmuz 2022'de çalışmalar durdu. 2016 yılında açılacağı duyurulan ve bugüne dek sadece inşaatı için 897 milyon lira harcanan baraj hâlâ tamamlanamadı. Şimdi bu süreçte baraj zemininde açılmalar...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur, Son cümlenizi alalım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bir dakika rica ediyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir dakika veremiyorum. Herkese vermek durumunda kalırım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Başkan, ama şu...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Soru-cevap kısmı var, orada kullanırsınız. Rica ediyorum son bir iki cümle.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ama lütfen tamamlamam için çünkü...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama bakın, herkes aynı hakka sahip, bakın, herkes.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Komisyon üyesi olarak kısa bir süre istiyorum, cidden çok kısa çünkü Sayıştay raporuna değineceğim Sayın Başkan. Zaten kesin hesaplarla ilgili, Sayıştay raporlarıyla ilgili ayrı görüşmeleri kabul etmiyorsunuz, hiç olmazsa şurada Sayıştay raporlarına birazcık değinelim. Lütfen, müsamaha göstermenizi rica ediyorum.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Başkanım, benim bir dakikamı Emine Hanım'a veriyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Öyle bir devir yok, bu sene kaldırdık onu, oyladık; vakit verme yok bu sene.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yönetiminiz gittikçe kötüleşiyor.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bakın, bu süreçte baraj zemininde açılmalar olması nedeniyle ödenen güçlendirme bedelinin yükleniciden tahsil edilmesi için hiçbir işlem yapılmadığını Sayıştay raporları da ortaya koyuyor. Yani baraj imalatındaki sorunun Melen Barajı inşaatını ve ikmal inşaatını yapan firmaların kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespiti ve kusurlu bulunmaları hâlinde güçlendirme kapsamında yapılacak imalat bedellerinin bu yüklenici firmalardan tahsil edilebilmesi için tespit ve alacak davası açılması gerekirdi ama açılmamış Sayın Bakan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum. Bir dakikayı da geçtiniz, rica ediyorum.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Açılması gerekmez miydi diyorum? Neden bu davalar açılmadı ve bu millet toplam 683 milyon liralık kamu zararına zorunlu bırakıldı.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sorunuz anlaşıldı.

Teşekkür ediyorum.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Yine de bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.