KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) - Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; AKP iktidarının tarım politikaları tarımsal üretimi durduracak bir noktaya taşımıştır. Kendi ülkesinde pamuk üretim alanlarını kalkındırmak yerine, pamuk üreticisini âdeta cezalandırmaktadır. Bakınız, geçtiğimiz yıl 2,5 milyar dolarlık beyaz altın yani pamuk ithalatı yaptınız. Demek ki pamuğa ihtiyaç var fakat kendi pamuğuna, kendi pamuk üreticisine bütçe ayırmak yerine, ithalat politikalarıyla Urfa'da, Adana Çukurova'da sanayinin en kıymetli ürünlerinden olan pamuğu binbir zahmetle üreten çiftçiyi üretimden vazgeçirecek noktaya getirmişsiniz. Sadece bu yılın ocak-mart ayında 828 milyon dolar değerinde 315 bin ton pamuk ithalatı yapıldı ama kendi pamuk üreticisi hiçbir şey kazanamıyor. Açıklanan alım rakamları zaten yetersizken, fabrikalar, Urfalı çiftçilere en düşük fiyatı yani 14 ila 16 TL arasını dayatıyor. Pamuğun kilogram fiyatı belirlenirken girdi maliyetleri neden hesaplanmıyor? Ya çıkıp pamuk üreticisine artık üretmeyin denilsin ya da koşulları doğru bir bütçe programıyla düzeltilsin.

Yanlış tarım politikaları sadece çiftçiyi değil, tarımsal alanın görmezden gelinen emekçilerini de ciddi düzeyde mağdur etmektedir. 1 milyonu aşan mevsimlik tarım işçileri nisan ayında yola çıkıyor, dört ve sekiz ay arasında değişen zaman diliminde Türkiye'nin farklı bölgelerinde 50 ilde tarım alanında çalışıyorlar. Emek sömürüsünü en derin yönüyle yaşayan mevsimlik tarım işçileri, kayıt dışı çalışmak zorunda kalıyor. Sağlık başta olmak üzere, sosyal açıdan tüm güvencelerden de mahrum bir durumda yaşamlarını sürdürüyorlar. Emeklilik, çalışma hakları gibi hiçbir hakka sahip değiller. Üstelik gittikleri yerlerde belediyeler konaklama, su ve elektrik gibi en temel ihtiyaçlar noktasında da destek vermemektedir. Çadırlarda ve konteynerlerde kalan mevsimlik tarım işçilerinin taşınma, yolculuk, barınma ve sağlık sigortası sorunlarına bir çözüm getirilmeliyken bu zorluklar karşısında yalnız bırakılmıştır.

Mevsimlik çocuk tarım işçilerinin durumu ele alınması gereken bir diğer önemli husustur. Çalışmak zorunda kaldıkları için eğitim hayatları engellerle dolu bir şekilde geçmekte ve bazen de okulu tamamıyla bırakmak zorunda kalıyorlar. Kadın tarım işçileri ise tüm bu koşulların yanı sıra bir de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonuçlarıyla da muhatap olmaktalar. Kadın işçiler, tarla mesaisinden sonra yemek, çocuk bakımı, temizlik gibi işlerle aslında çalışmaya devam etmekteler. Yani mevsimlik kadın işçilerin mesaileri neredeyse yirmi dört saat devam ediyor. Tüm bu konularda gerekli kanun düzenlemesinin zaman kaybedilmeden yapılması büyük önem taşımaktadır.

Evet, yine, diğer bir yandan, Suriye'nin kuzeyinde yaşanan tarımsal alanın desteklenmesine karşı olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz. Silahlı çeteler halkın elindeki mahsule, tarlaya, makinalara el koyuyor. Tarım Bakanlığının bilgisi dâhilinde, Türkiye ve dünyaya bu mahsullerin ticareti yapılıyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin (SOHR) Raporu'nda, silahlı grupların Afrin'de zeytinlerin yüzde 75'ine ve 295 zeytin sıkma makinasından 109'una el koyduğu ve makinaların tanesinin 200 bin dolar olduğu belirtilmiştir. Silahlı gruplar, Afrin'de yaklaşık 12 bin zeytin ağacını yaktı, kesti ve söktü. Yapılan baskılardan dolayı 50 dolar olan 16 kiloluk zeytinyağı tenekeleri en fazla 28 dolara elden çıkartıldı. TSK'nin güdümünde olan ÖSO'nun baskılarından dolayı, Afrinli üreticiler her sezon en az 100 milyon dolar kayba uğramaktalar. Çalınan tek şey zeytin değil tabii, hububat vurgunu da büyük miktardadır ve bu durum direkt Bakanlığın bilgisi dâhilindedir. Türkiye, bu satışlardan Afrin halkına ait yaklaşık 80 milyon dolar kazanç elde etmektedir. ÖSO aracılığıyla kuzey ve doğu Suriye'nin, Gire Spi ve Serekaniye kentlerinden 176 bin ton hububat getirilmesi planlanmış ve 126 bin ton hububat Urfa'ya getirilmiştir. Soruyoruz: Bu talana ithalat diyebilir misiniz? Afrin halkının zeytini de buğdayı da ganimet anlayışıyla alınıp satılmaktadır. Oradaki askerî varlığa bir an önce son verilmeli, böylece tarımsal alana da son verilmelidir.

Son olarak, arkadaşlar, Urfa Suruç'ta yapılan hatalı drenaj projesinin yarattığı tahribatı artık bir an önce düzeltmeniz gerektiğini belirtmek istiyoruz. Suruç'ta tarımsal üretimi bitirmek üzere olan hatalı pompaj drenaj projesiyle tarım ve hayvancılık bitme noktasına geldi, asırlık ağaçlar kurudu. Suruç'ta bataklığa dönüşen yerleşim yerleri ve ekin alanları için ne zaman bir adım atacaksınız? İnsanlar kendi imkânlarıyla tahliye kanalları açmak zorunda kalmış, binlerce dönüm ekili alan, mezarlıklar, tarlalar sular altında kalmış. Çiftçinin, halkın bu sorunlarını çözmeyeceksek niye toplanıyoruz? Bu sorunu geçen yıl da ondan önceki yıl da tekrar Bakan Bey'e söylemiştik ama maalesef, hiçbir adım atılmadı ve bir çözüm getirilmedi. Biz bu sorunu tekrardan gündeme getiriyor ve gerekli adımların atılmasını talep ediyoruz.