KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aile kurumu, millî ve manevi değerlerin korunması, yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasında, millî bütünlüğün ve dayanışmanın pekiştirilmesinde büyük önem taşımaktadır. Toplumsal aidiyeti ve birlikteliği pekiştirerek geçmişten günümüze zorluklara karşı sosyal dayanıklılığı artıran aile kurumunun güçlendirilmesini amaçlayan politikaların geliştirilmesi ve aileye yönelik hizmetlerin kalitesinin ve etkinliğinin artırılması gerekmektedir.

Ülkemizde boşanan çiftlerin sayısı 2021 yılında yüzde 27,5 oranında artarak 174.085 olmuştur. Bin nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2021 yılında 0,45 puan artarak 2,07 olarak gerçekleşmiştir. Boşanma sayısında ciddi oranda artış bulunmaktadır. Türk toplumunun temel taşı olan aile, ekonomik ve sosyal gelişmelerin yol açtığı olumsuz gelişmelere karşı korunmalı, aile bireyleri arasındaki bağlılığı ve aile bütünlüğünü koruyucu politikalar geliştirilmelidir. Aileyi ve sosyal fonksiyonlarını zayıflatıcı unsurlar ortadan kaldırılmalıdır. Bu kapsamda, gündeme gelen başörtüsünü anayasal güvenceye kavuşturmayı ve aile müessesesini korumayı amaçlayan Anayasa değişikliğini Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz. Cumhurbaşkanımızın hayırlı teşebbüsüyle ortaya konulan Anayasa değişikliğine Meclisteki bütün siyasi partilerin destek vermesini de bekliyoruz; bu, bir yandan da samimiyet testi olacaktır.

Kadınların ekonomik ve sosyal açıdan güçlenmesi, ülke kalkınmasına olumlu etkisinin yanında, gelecek nesillerin sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesiyle ailenin ve toplumsal yapının sağlam temeller üzerinde yükselmesi ve kuvvetlenmesine katkıda bulunması açısından büyük öneme sahiptir. Kadına yönelik şiddet günümüzün önemli insan hakları ihlallerinden biri olması yönüyle ciddi bir sorun alanıdır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair düzenlemeler etkin uygulanmalı ve kadına yönelik şiddet konusunda toplumsal farkındalık daha da artırılmalıdır. Ailenin korunması, şiddetin önüne geçilmesi konusunda kapsamlı bir ruh sağlığı yasasına ihtiyaç duyulduğu tartışılmazdır. Şiddetin ruhsal ve psikolojik yönü mutlak surette analiz edilmelidir. Bunun yanında yasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Üniversitelerin sosyoloji, psikoloji, psikiyatri, felsefe, ilahiyat gibi bölümlerinde görev alan değerli akademisyenlerin öncülüğünde ülkemizin şiddet haritası çıkarılmalı, şiddetle mücadelede ufuk ve yol açıcı çalışmalar tavsamadan yerine getirilmelidir.

Medyada kadınlara yönelik cinayetlerin tekrar tekrar gösterim ve ifşasına kesinlikle son verilmeli, şiddeti özendirip teşvik edecek her türlü yayın ve haberden kaçınılmalıdır. Millî ve manevi değerlerimizi hedef alan bazı dizi filmler geldiğimiz bu aşamada toplumsal hayatımızı zehirlemektedir. Bizi bize anlatan değerlerimizle beslenen aldatmanın, cinayetin, şiddet dilinin gösterilmediği dizi filmlerin hazırlanması aynı zamanda senaristlerin, oyuncuların, ajansların ve medya patronlarının yegâne sorumluluğudur.

Türk toplum yapısında, Türk devlet geleneğinde kadının inkâr edilemez yeri ve sorumlulukları bulunmaktadır. Kadınlar evden tarlaya, iş yerinden sivil toplum kuruluşlarına, siyasetten ticarete, spordan sanata, ekonomiden kültürel hayatın her veçhesine kadar adından, ahlakından gururla bahsettirecek düzeylerdedir. Kadınların istihdam ve iş gücüne katılım oranlarında son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedilmekle birlikte hâlen erkeklere göre oldukça düşüktür. Kadınların iş gücüne katılma oranı 2021 yılında yüzde 32,8 olup 2022 yılında yüzde 35,2'ye yükselmesi beklenmektedir. Kadın istihdamı oranı 2021 yılında yüzde 28 olup 2022 yılında yüzde 30 düzeyine çıkması beklenmektedir. İşveren olarak çalışanlar içindeki kadın oranı yüzde 13,2; kendi hesabına çalışanlar içindeki kadın oranı ise yüzde 17,3 seviyesindedir. Kadınların çalışma hayatına katılımlarının artırılması, ülkemizin sürdürülebilir kalkınması ve ülke refahının adil bir şekilde paylaşımı açısından kritik öneme sahiptir. Kadın kooperatiflerinin güçlendirilmesi, sürdürülebilirliklerinin sağlanması, kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi ve görünürlüklerinin artırılması konusunda yapılan çalışmalar geliştirilmeli ve ivme kazandırılmalıdır.

Kadınlar sigortalılık döneminde, hatta stajyer olarak çalışırken yaptığı doğumu borçlanarak hizmetine saydırabilmekte iken sigortalılık öncesi doğumu hizmetine saydıramamaktadır. Kadınların sigortalılık öncesi doğumlarına da borçlanma hakkı verilmesini gerekli görüyoruz. 2021 yılı sonu itibarıyla ülkemiz nüfusunun yüzde 26,9'unu 0-17 yaş grubundaki çocuklar oluşturmaktadır. AB-27 ülkeleri ortalaması olan yüzde 18,2'yle karşılaştırıldığında ülkemiz çocuk nüfus oranının en yüksek olduğu ülke konumundadır. Çocuklara ilişkin hizmet ve politikalarda önemli gelişmeler sağlanmakla beraber mevcut sosyoekonomik ve bölgesel eşitsizlikler, suça sürüklenme, çocuğa yönelik şiddet, cinsel istismar, çocuk evlilikleri, sigara, alkol, uyuşturucu bağımlılığı ve teknolojinin sorunlu kullanımı gibi alanlar çocuklar için önemli risk faktörleri olmaya devam etmektedir. Çocuklar şiddet, cinsellik ve istismar içeren, madde bağımlılığını ve sigara kullanımı özendiren yazılı, görsel ve internet ortamındaki her türlü zararlı yayınlara karşı korunmalıdır. Bağımlılıkla mücadele amacıyla çocuklara ve ailelere yönelik bilinçlendirme çalışmaları ve eğitimler sürdürülmelidir. Zorla çalıştırma, dilendirme, kapkaç yaptırma, terör eylemlerinde kullanma gibi gayriahlaki ve yasadışı baskılara ve şiddete maruz kalan çocuklar devletin etkin koruması altına alınmalıdır. Çocuklara özgü tedbirlerin uygulanması ve tedbir kararlarının izlenmesine ilişkin mekanizmalar geliştirilmelidir. Çocukların sağlıklı gelişiminde önem taşıyan okul ve okul sonrası sanatsal, sportif ve kültürel etkinlikler için mekânların ve uygulamaların artırılması gibi konularda politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar devam ettirilmelidir. Koruyucu aile hizmet modelinin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılmasına yönelik eğitim, bilinçlendirme ve tanıtım faaliyetleri etkin bir şekilde sürdürülmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21'inci yüzyılda insanlığın karşı karşıya olduğu en önemli sorun, yoksulluk ve gelir eşitsizliğidir. Küresel salgınla beraber Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş ne yazık ki dünyamızda yaşanan açlık ve yetersiz beslenmeyi daha da artırmıştır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün raporuna göre, dışarıdan gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısı 45'e yükselmiştir. 2021 yılında 828 milyon insan yetersiz beslenmiş ve açlık yaşanmıştır. Yine, 2021'de dünyada yaklaşık 2,3 milyar insan yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30'u orta veya ciddi düzeyde gıda güvensizliği yaşamıştır.

Ülkemizde muhtaç durumda bulunan kişilere yardım etmek ve gelir dağılımı adaletini sağlamak amacıyla sosyal yardım ve sosyal hizmet uygulamaları yapılmaktadır. Sosyal yardım ağıyla sosyal yardıma ihtiyaç duyan her kesime ulaşılması sağlanmaktadır. Başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen sosyal yardım programları kapsamında 2021 yılında yapılan sosyal yardım harcaması tutarı Cumhurbaşkanlığı yıllık programına göre 93,7 milyar lira olup gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,3 düzeyindedir. Söz konusu geniş yardım ağı küresel salgın döneminde ortaya çıkan sorunların giderilmesinde ve ilave yardım ve destek programlarının etkin bir biçimde uygulanmasında önemli rol oynamıştır. İhtiyaç sahibi ailelere pandemi döneminde oluşturulan Sosyal Koruma Kalkanı kapsamında ilave destekler verilmiş ve belli kriterler doğrultusunda doğrudan nakit destek sağlanmıştır. Mevcut bazı sosyal programlar çerçevesinde eşi vefat etmiş kadınlara yardım, muhtaç asker çocuklarına yardım, öksüz ve yetim yardımı, şartlı doğum yardımı gibi aylık ödemeler önemli oranlarda artırılmıştır.

Kamu harcama politikaları, ücret politikaları ve sosyal yardım politikalarına ilave olarak sağlanan yapısal dönüşümler sonucunda ülkemizde gelir dağılımı göstergelerinde nispeten iyileşme sağlanmıştır. TÜİK tarafından 6 Mayıs 2022 günü açıklanan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması ülkemizde gelir dağılımı ve yoksulluk durumuna dair gelişmeleri ortaya koymaktadır. Bu araştırmada gelir bilgileri bir önceki takvim yılı olan 2020 yılını referans almaktadır. Buna göre en yüksek eş değer hane halkı kullanılabilir fert gelirlerine sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay azalırken en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı pay artmıştır. Toplumun gelirden en fazla pay alan yüzde 10'unun elde ettiği gelirin en az pay alan yüzde 10'unun elde ettiği gelire oranı 14,6'dan 13,7'ye düşmüştür. 2020 yılında 0,410'a yükselen Gini katsayısı, 2021 yılında 0,401'e gerilemiştir. Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1'e yaklaştıkça gelir dağılımındaki bozulmayı ifade etmektedir. 2021 yılında kısmi bir iyileşme söz konusudur.

Toplumun genel düzeyine göre belirli bir sınırın altında gelire sahip olan bireyler göreli anlamda yoksul sayılmaktadır. Eş değer hane halkı kullanılabilir fert geliri medyan değerinin yüzde 60'ı dikkate alınarak belirlenen göreli yoksulluk oranı 2021 yılında 0,6 puan azalarak yüzde 21,3'e gerilemiştir. 8 Eylülde yayınlanan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı 2022 İnsani Gelişme Raporu'nda dünyanın krizden krize savrulduğu, karşı karşıya kaldığı sorunlarla başa çıkamadığı ve rotada keskin bir değişiklik olmazsa daha fazla yoksunluk ve adaletsizliğe sürükleneceği uyarısı yer almıştır. Covid-19 salgını, Rusya-Ukrayna savaşı ve yaşanan küresel krizler nedeniyle son iki yılda İnsani Gelişme Endeksi'nin küresel boyutta gerilediğine işaret edilmiştir. Türkiye, İnsani Gelişme Endeksi'nde en yüksek kategori olan çok yüksek insani gelişme kategorisine üst üste 3'üncü kez girmiş ve 2021 yılında 191 ülke arasında 48'inci sıraya yerleşmiştir. İnsani Gelişme Endeksi'nde uzun ve sağlıklı yaşam, bilgiye erişim ve insana yakışır yaşam standardı temel alınmaktadır. Türkiye'nin üç yıldır çok yüksek insani gelişme kategorisinde yer aldığını milletimize sürekli kötümserlik aşılayanlardan duyamazsınız. Bunlara kalırsan herkes aç, millet açlıktan kırılıyor. Sürekli kriz edebiyatı yapanlar ekonomik ve sosyal göstergelerde olumlu veriler geldikçe kendileri krize giriyorlar. Yapılan her eseri, her millî başarıyı gölgelemek için çabalıyorlar. Bunlar "Salgın döneminde istihdamı korumak için getirilen işten çıkarma yasağı kalktığı zaman işsizlik patlayacak." dediler. İşten çıkarma yasağı 2021 yılı Temmuz ayı itibarıyla kalktı. Peki, ne oldu? İstihdam patladı. İstihdam, 2022 yılı Ağustos ayı itibarıyla bir yılda 2 milyon 22 bin kişi artarak tarihî seviye olan 31 milyon 14 bin kişiye ulaşmıştır. İşsizlik oranı da bir yılda 2,2 puan düşerek yüzde 9,6'ya kadar gerilemiştir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında en fazla istihdam sağlayan ülkelerden biri olmuştur. Tok gezip açlık edebiyatı yapanlar bunları görmezler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi istikrarlı ekonomik büyüme ve güçlü üretim ekonomisiyle üreten, istihdam yaratan ve üretilen değerden herkesin adil pay almasını sağlayan bir sosyal refah düzeni oluşturmayı savunmaktadır. Ayrıca, ülkemizde herkese asgari gelir garantisi verilmesi ve bunun hak temelli olarak yasal bir güvenceye kavuşturulmasının uygun olacağı görüşündeyiz.

Engelli bireylerin haklarını geliştirmek, eşit fırsatlara sahip olmalarını güvence altına almak, engellilerin yetenekleri ve potansiyelleri doğrultusunda gelişmelerini, onların ekonomik ve sosyal refahını sağlamak devletin görevlerinden biridir. Engellilere yönelik bugüne kadar birçok hizmet uygulamaya konulmuş ve engelli memur sayısında önemli artış sağlanmış olmakla birlikte hâlen engellilerin bazı talepleri bulunmaktadır. Engelli ve engelli yakını aylığının artırılması, engelli aylığı ödemesinde aile geliri yerine engellilerin kendi gelirlerinin esas alınması istenmektedir. Engellilerin genel ve mesleki eğitim, mesleki rehabilitasyon, kendi işini kurma, hibe desteği, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri daha da geliştirilmelidir. Çevresel ve fiziki şartlar tümüyle engellilere uyumlu hâle getirilmelidir.

Şehitlerimiz ve gazilerimiz millet olarak varoluşumuzun manevi sırrı ve güvenceleri, milletimizin hayır duayla andığı kahramanlarımızdır. Aziz şehitlerimizi rahmetle, hürmetle anıyor, gazilerimize sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum.

Şehitlerimizin emaneti ailelerine ve gazilerimize sahip çıkmak, korumak ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlamak devlet ve millet olarak vazifemizdir. Son yıllarda gazilerimize ve şehit ailelerine yönelik çok önemli haklar ve imkânlar sağlanmıştır. Elbette sağlanan hak ve imkânların onların hizmetleriyle ölçülmesi söz konusu dahi edilemez. 1005 sayılı Kanun'a göre muharip gazilerimizden sosyal güvencesi olmayanlara net asgari ücret, sosyal güvencesi olanlara 6503 gösterge rakamı üzerinden şeref aylığı bağlanmaktadır. Muharip gazilerimize bağlanan şeref aylığının farklılaştırılması asla kabul edilemez olup bu uygulama yıllardır gazilerimizi üzmektedir. Kore ve Kıbrıs gazilerimizin gelir ve iş durumuna bakılmaksızın hepsine aynı tutarda şeref aylığı bağlanmalı, ilave bazı hak ve imkânlar sağlanmalıdır. Şehit aileleri milletimizin engin ferasetine, emsalsiz maneviyatına emanettir. Şehitlerimizin eş ve çocuklarından biriyle, anne-baba ve kardeşlerinden biri olmak üzere toplam 2 yakınına kamuda istihdam hakkı sağlanmıştır. Şehit çocuklarımızın hepsine sahip çıkılmalı ve tamamına istihdam hakkı verilmelidir. Ayrıca, şehitlerimizin anne ve babasına bağlanan aylıklar mutlaka artırılmalıdır. 15 Temmuz şehitlerimizin hak sahiplerine bağlanacak aylığın, şehidin kendisine bağlanacak aylıktan az olmaması sağlanmıştır. Terörle mücadele şehitlerimizin dul ve yetimleri ile ana ve babalarına bağlanan aylığın toplam tutarının da şehidin ya da malulün kendisine bağlanacak aylıktan az olmaması sağlanmalıdır. Şehitlerimizin eş veya çocuklarından biri, eşi veya çocuğu yoksa anne veya babasından biri kanunla belirlenmiş araçlardan ÖTV'siz alma imkânından bir defaya mahsus yararlanabilmektedir. Terörle mücadele gazilerimiz de bir defaya mahsus ÖTV'siz araç alma imkânından yararlandırılmalıdır.

Terörle Mücadele Kanunu'na 2017 yılında eklenen maddeye göre, terörle mücadelede yaralanmış olup ilgili mevzuatına göre malul sayılmayanlardan vazife malullüklerinin nevileri ile dereceleri hakkında nizamname hükümlerine göre derece tespiti yapılanlara bu dereceler esas alınarak belirlenen göstergeler üzerinden aylık bağlanmaktadır. Aylık bağlananlar, vazife malullerine sağlanan istihdam hakkı, faizsiz konut kredisi, sağlık hizmetlerinden katılım payı alınmaması, elektrik ve su ücreti indirimi, ücretsiz ulaşım gibi haklardan yararlanmaktadır ancak bazı gazilerimizin talepleri söz konusu nizamname hükümlerine göre derece tespiti yapılamadığı gerekçesiyle reddedilmektedir. Zira, genel olarak yüzde 30 üzeri çalışma gücü kaybı olanların derece tespiti yapılabilmektedir.

Terörle mücadele esnasında yaralanmalarına rağmen mevzuata göre vazife malulü veya gazi sayılmayan gazilerimiz hiçbir haktan yararlanamamakta, gazi sayılmamaktadır. Diğer taraftan, 7091 sayılı Kanun'un 9'uncu maddesi ve 7082 sayılı Kanun'un 14 ve 17'nci maddeleriyle, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemi esnasında yaralananlara, yaralanma derecesine bakılmaksızın "gazilik" unvanı verilmiş, istihdam hakkı tanınmış ve diğer haklardan yararlanmaları sağlanmıştır.

Bakınız, 7082 sayılı Kanun'un "Gazilik unvanı verilenler" başlıklı 14'üncü maddesi şu şekildedir: "Madde 14- (1) 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemi ile bu eylemin devamı niteliğindeki eylemler sebebiyle malul olan kamu görevlileri ve siviller ile bu eylemlerin devamı niteliğindeki eylemlerin ortaya çıkarılması, etkilerinin azaltılması veya bertaraf edilmesinin sağlanmasında yardımcı ve faydalı oldukları sırada yaralanan kamu görevlileri ve sivillere, yaralanma derecesine bakılmaksızın gazilik unvanı verilir." Doğrusu da budur. Bu sebeple, terörle mücadelede yaralanmalarına rağmen malul sayılmayan gazilerimize de yaralanma derecesine bakılmaksızın gazilik unvanı verilmelidir. Gazilik onların haklarıdır, onurla taşıyacakları ve çocuklarına gururla anlatacakları gazilik unvanı mutlaka verilmeli, istihdam ve diğer haklardan yararlanmaları sağlanmalıdır.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Bitiriyorum.

Bakanlık ve kurumlarımızın 2023 yılı bütçelerinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.