| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a)Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 02 .11.2022 |
AYLİN CESUR (Isparta) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki demokratik rejimle yönetilen tüm ülkelerde bütçeyi onaylama ve denetleme yetkisi halka aittir ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle Meclisin bütçe üzerinde değişiklik yapma yetkisi elinden alınmıştır. Ayrıca, OECD'nin bütçe görüşmeleri için en az üç ay süre tanınması kriterini de karşılamıyor bugünkü durum. Birazdan Sayıştay raporlarına göre Bakanlığınızca vatandaşın parası nasıl çarçur edilmiş, har vurup harman savrulmuş, anlatacağım ama şimdi biraz sizin sorumluluk alanlarınızdan bahsetmek istiyorum.
Sayın Bakan, görüşülen 2023 Merkezî Bütçe Yönetim Teklifi'nde 4 trilyon 470 milyar liralık merkezî bütçenin sadece yüzde 3,35'i Bakanlığınıza ayrılmış; bu çok yetersiz, yetersiz buluyoruz. Hükûmetiniz, aile ve sosyal hizmetleri 3,35'lik Bakanlık yapmış desek aslında yanlış olmaz.
Yirmi yıllık iktidarınızla halkın geniş bir kesimi ciddi bir yoksulluk içerisinde; TÜRK-İŞ'in ekim ayı verilerine göre 4 kişilik bir aile için 7.425 lira ve asgari ücretin de 1.925 lira üzerinde bu rakam, yoksulluk sınırı 24 bin 185 lira; bu, ne demek? Asgari ücret alan bir vatandaş eşi ve 2 çocuğuna bakamıyor, eve ekmek getiremiyor demek ve 4 kişilik bir ailenin tüm fertleri asgari ücretli bir işte çalışsa bile yoksulluk sınırında gelir elde edemiyor demek. Yoksulluğu pandemiyle başlamış gibi lanse ediyorsunuz sürekli ama Meclis tutanakları var; pandemiden önce, "Aman ha! Pandemi geliyor, durum vahim, şimdi, 'Bundan oldu.' demeyin gelince." demiştik ve o zamanki ekonomik durumu detaylarıyla Meclis tutanaklarına geçirmiştik, o yüzden buna sığınmayın lütfen. OECD üyeleri arasında gelir dağılımı adaletsizliğinin en yüksek olduğu 4'üncü ülkeyiz ve TÜİK'e göre halkın yüzde 40'ı gelirin yüzde 16,5'ini alıyor, en zengin yüzde 20'si gelirin yüzde 47,5'ini alıyor.
Bakanlığınıza bağlı Yoksullukla Mücadele ve Sosyal Yardımlaşma Programı'na 2023'te 136 milyar lira ödenek ayrılmış. Bu programa bağlı bir alt program var, bunun adı: "Yoksullukla Mücadele" Bu alt program tabiri caizse çuvallamış Sayın Bakan. Bu program, ihtiyaç sahibi engellilerin desteklenmesi için 2021'de 5,8 milyar lira, ihtiyaç sahibi yaşlıların desteklenmesi için 2021'de 6,8 milyar lira, sosyal güvenliği olmayan vatandaşların sağlık primlerinin karşılanması için 2021'de 15,9 milyar lira ayırmış. Şimdi, bu rakamlar ne biliyor musunuz? İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza iktidar olarak verdiğiniz değer bu. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin, ihtiyaç sahiplerine çok daha fazla ödenek ayırması gerekiyor. 2021 faaliyet raporlarına göre Yoksullukla Mücadele Alt Programı'na 47 milyar lira harcama yapılmış; bu, 47 milyar harcamanın 34 milyarı sosyal güvenliği olmayanların sağlık primlerinin karşılanması adına harcanmış; 2021 yılında yaşlıların mali olarak desteklenmesi için 7,4 milyar lira, ihtiyaç sahibi engellilere 5,8 milyar lira harcanmış. Bu rakamlar engelli ve yaşlıları yoksulluğa ne denli sürüklediğinizin apaçık ispatı aslında, bugünkü durumu tartışmaya filan gerek yok.
Gini katsayısı var malum; 0 ile 1 arasında, ülkelerin gelir dağılımındaki adaleti gösteriyor bu; Türkiye'nin 2021 katsayısı, 0,397. Avrupa Birliği ülkeleri arasında Bulgaristan'dan sonraki en kötü ülke durumundayız ve görüşmekte olduğumuz teklife göre sosyal yardım harcamalarına 258 milyar 437 milyon lira ayrılmış.
Sosyal yardım bütçesinin millî gelirimize oranı 2002'de yüzde 0,4, 2023'te bu oran 1,4'e yükselmiş ve siz bununla sürekli övünüyorsunuz ya hani, işte, her seçim öncesi bu yardımları aslında iktidarınızın beceriksiz yönetiminizde daha da yardıma muhtaç hâle gelen halktan oy almak için kullanıyorsunuz. Üzgünüm, bunları burada söylemeyeceksek ne zaman ve nerede söyleyeceğiz?
Sosyal devlet olmanın gerekliliği, yoksulluğu bitirmektir Sayın Bakan, yoksulluğu yönetmek ve sürdürmek değildir ve bu, sizin için aslında bir utanç kaynağı olmalıdır. Sizinle ne oldu biliyor musunuz? Halkımızın alım gücü her geçen gün değeri düşen Türk lirasıyla ve artan enflasyonla eridi, yoksulluk derinleşerek geniş bir tabana yayıldı ve Bakanlığınızın 2021 Yılı Faaliyet Raporu da zaten bunu destekliyor. Bakanlığın verilerine göre geçen yıl 5 milyon 913 bin 515 hanenin sosyal yardımlardan yararlandığı, 2 milyon 476 bin 457 hanenin ise düzenli sosyal yardım aldığı belirtiliyor, öz ailesinin bakımını sağlayamadığı için 141 bin 275 çocuğa sosyal ve ekonomik destek verildiği yazıyor. Bakımsız ve sağlıksız hane sayısı 30.363, genel sağlık sigortası borçlu sayısı 9 milyon 400 bin, gıda yardımı alan kişi sayısı 11 milyon.
Yoksulluğun en önemli sebeplerinden biri eşitsizlik Sayın Bakan. Sınıfsal olarak gelir dağılımının eşit olmamasıyla birlikte Bakanlığınızın sorumluluğu altında olan ve eşit haklara sahip olmayan dezavantajlı grupların en önemlilerinden bir tanesi de kadınlarımız. Özellikle kadın yoksulluğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak karşımızda; kadınlar güvencesiz, kayıt dışı, düşük ücretli işlerde çalıştırılıyorlar. Ev işlerinden çocuk bakımına, yaşlı bakımından engelli bakımına kadar birçok bakım ekonomisine giren konularda yük kadınların omuzlarında. TÜİK'e göre çalışan kadınlar hane halkı ve ev bakımına üç saat otuz beş dakikalık bir süre ayırırken erkekler kırk altı dakika harcıyor. Türkiye, bu bakımdan cinsiyetler arası bakım emeği bölüşümünde dünyadaki en eşitsiz üç ülkeden bir tanesi ve Dünya Ekonomik Forumunun 2022 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'na göre Türkiye 146 ülke arasında 124'üncülüğe düşmüş; Bangladeş, Etiyopya, Endonezya, Gana ve Nijerya gibi ülkeler bizden önceler. Rapora göre Türkiye, Eğitim Düzeyindeki Cinsiyetler Arası Eşitlik Endeksi'nde 101'inci, Sağlık ve Yaşam Süreci Konusunda Cinsiyetler Arası Dengeyi Ölçme Endeksi'nde 99'uncu, siyasette kadın temsilinde 112'nci, ekonomiye katılımda 134'üncü; bununla övünüyor olamazsınız.
Yine, ülkemiz Toplumsal Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi sıralamasına göre 162 ülkede 68'inci sırada ve OECD ülkeleri arasında da en alt sırada. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında eşit değerde eşit iş, eşit ücret önemli bir rol oynuyor, Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı Avrupa ülkelerine göre çok çok düşük. ILO-TÜİK tarafından yayınlanan Cinsiyete Dayalı Ücret Farkının Ölçümü Raporu'nda OECD ülkelerinde kadınlar erkeklere göre yüzde 12,9 az ücret alıyor, ülkemizde yüzde 15,6 bu. Ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin 23'üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre herkesin herhangi bir ayrım gözetmeksizin eşit iş için eşit ücret hakkı vardır. "Eşit değerde eşit ücret" ILO Sözleşmesi'ne göre temel bir insan hakkıdır, Türkiye ILO 100 No.lu Sözleşmeye 1967'den beri de taraftır.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının paylaştığı veriye göre düzenli sosyal yardım hak sahiplerinin yüzde 65'i yine kadınlar. Sayın Bakan, verilen bu sosyal yardım kadınlar için harcanmıyor, kadın yoksulluğunu bitirmek ya da kadını güçlendirmek için de kullanılmıyor. Uzmanlara göre bu veri sosyal yardımın direkt kadına bağlanmasıyla ilgili çünkü kadınlar evde bakım hizmetinin daha fazla sorumluluğunu almasından kaynaklı bu yani bu yardımlar kadınlarımız için eve hapsolmak, toplumsal hayattan kopmak ve daha yoksul olmak anlamına geliyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin önündeki bu engelleri bu şekilde kaldıramazsınız Sayın Bakan.
Kadınların tek sorunu yoksulluk, eşitsizlik değil. Toplumumuzun kanayan yarası olan, bir tür durmak bilmeyen kadın cinayetleri ve bunları biz tolere etmiyoruz Sayın Bakan. Kadınlar her gün erkekler tarafından şiddet görüyorlar, öldürülüyorlar; Genel Başkanı kadın olan bir partinin kadın milletvekili olarak size soruyorum Sayın Bakan: Kadın cinayetlerini ne zaman bitireceksiniz? Her gün kadınlarımız öldürülüyor; doğudan batıya, kuzeyden güneye; şehir fark etmeksizin, yaş fark etmeksizin öldürülüyor kadınlarımız. Sadece eylül ayında 26 kadın öldürüldü, 2022'de 331 kadınımız öldürüldü Sayın Bakan, sorumlusunuz, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmayın, 6284'ü etkin uygulayın diye bas bas bağırdık, konuşmadığımız platform kalmadı "Aile yapısını bozuyor." dediniz ve bir gecede hukuksuz bir şekilde çıktınız sözleşmeden, sonuç: 331 kadınımız bu sene hayatta değil ve 176 kadın şüpheli ölü. Ve İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyi protesto eden kadınlar da gözaltındalar. Son dönemde artan şüpheli kadın ölümlerinde soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin etkin yürütülmediği de ortada. Şüpheli kadın ölümleri dosyaları "intihar" denilerek görmezden geliniyor ya da delil yetersizliği gerekçesiyle beraat kararları karşımızda. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenizle kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin artan boyutları endişe verici Sayın Bakan. Devletin görevi kadın cinayetlerindeki failleri yakalamak, veri örtmek için STK'leri kapatmak yerine cinayetleri önlemelisiniz eğer devleti yönetiyorsanız.
Son zamanlarda hedef gösterilen uluslararası sözleşmelerden bir tanesi de Çocukların Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi yani diğer adıyla Lanzarote Sözleşmesi. Bu sözleşme 2011'de ülkemizde yürürlüğe girdi ve İstanbul Sözleşmesi'nin feshinden sonra hedefte bu ve bunu da endişe verici bulduğumuzu ifade etmek isterim çünkü bu sözleşme çocuklara karşı cinsel suçların önlenmesi, faillerin kovuşturulması ve çocuk mağdurların korunmasını öngörüyor. Adli sicil istatistiklerinin 2013-2021 verilerine göre 2021'de çocuğa cinsel istismar suçundan 16.161 mahkûmiyet kararı alınmış, ceza mahkemelerinde görülen davalardan toplam 29.822 karar çıkmış; son sekiz yılın en yüksek sayıları bunlar, altını çiziyorum.
TÜİK doğum istatistikleri verilerine göre geçen sene 7.190 çocuk doğum yapmış, bunun 117'si 15 yaş altı, 7.073'ü 15-17 yaş grubu. 2001-2021 yıllarında 15 yaş altı 20.895 çocuk doğum yapmış Sayın Bakan ve son yirmi yılda 15-17 yaş arası doğum yapan çocukların sayısı 548.488; feci bir tablo bu. Bu utanç tablosu karşısında taraf devletlere çocukların korunması yükümlülüğünü veren bir sözleşme etkin uygulanmalı ve tehlikeye atılmamalı. Bu vesileyle, İstanbul Sözleşmesi'nden, 6284 sayılı Kanun'dan, Lanzarote Sözleşmesi'nden ve kazandığımız hiçbir haktan vazgeçmeyeceğimizi ifade ediyorum Sayın Bakan ve az kaldı diyorum.
Sayın Bakan, açıklamalarınızdan birinde eşi vefat etmiş, sosyal yardım faydalanıcısı kadınlara yönelik yeni bir desteği hayata geçireceğinizi belirttiniz, "Eşi Vefat Etmiş Kadınlara Yönelik Konut Destek Programı kapsamında 2.023 adet konut temini saylayacağız, toplamda 607 milyon lira bütçemizle hane başına 300 bin lira destek vereceğiz." dediniz ama şart koşmuşsunuz, 18 yaşından küçük en az 3 çocuğu olan kadınlar bundan yararlanacak diye. Şimdi, en az 3 çocuk istediğiniz artık devletin imkânlarından yararlanmak için bir şart hâline geldi, bunu biz biliyoruz da ekonomik krizle artan enflasyon ve gıda fiyatı artışlarından en çok etkilenen grup zaten çocuklarımız. Bunu özendirici yaklaşımlarınızı tekrar dikkate alıp düşünmenizi size tavsiye ediyorum.
TÜİK rakamlara göre, 30 Avrupa ülkesi arasında en yüksek çocuk yoksulluğu oranına sahip 2 ülkeden 1'i Türkiye sizin Hükûmetinizle artık ve şiddetli yoksulluk yaşayan 16 yaş altı çocukların sayısı 6 milyon 500 yüz bin. Aileler, sürekli yapılan zamlar ve alım gücünün azalmasıyla çocuklarının sağlıklı ve yeterli beslenmesini sağlayamıyor. Birçok gelişmiş ülke okullarda ücretsiz yemek verirken ülkemizde her 4 çocuktan 1'i okula aç gidiyor. Kamu Denetçiliği 2021 verilerine göre, gelir kayıplarından dolayı her 4 çocuklu aileden 1'i bir gün veya daha uzun süre gıdasız kalmış. Biz Rüzgârgülü Projemizle bunu çözeceğiz; isterseniz açıp okuyun, proje size de faydalı olabilir.
2021'de Türkiye Aile Hekimliği Dergisi'nde yayınlanan çalışmaya göre, araştırmaya katılan çocukların dörtte 1'i çok düşük kilolu ve dörtte 3'ü kansızlıkla mücadele ediyor. Bakanlığınızın verilerine göre, ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan çocuk sayısı 150 bin olmuş ve bu da sizinle oldu Sayın Bakan. Çocuklarımıza okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek sağlamak ve buna kaynak aktarmak bu kadar zor olmamalı. Yol ve köprü garanti ödemeleriyle şehir hastaneleri için 100 milyar lira, Suriyelilere bir o kadar ödenek ayırırken çocuklarımıza bu kaynağı ayırmamanız kabul edilebilir değil.
Okula gitmesi, oyun oynaması, hayal kurması gereken çocuklarımıza sefalet koşullarında çalışmayı zorunlu kıldı iktidarınız Sayın Bakan. Kaliteli ve eşitlikçi eğitim hakkından mahrum bıraktınız çocuklarımızı. TÜİK'e göre, 5-17 yaş grubunda ekonomik faaliyette çalışan çocuk sayısı 720 bin, üstelik bu verilere mevsimsel ve kayıt dışı çalıştırılan çocuklar dâhil değil. Dokuz ayda 900 bin öğrenci mesleki eğitim merkezi MESEM'lere kaydolarak iş gücüne katılmış 9, 10 ve 11'inci sınıf öğrencilerinden başarısız veya devamsız olanlar haftada bir gün okula gidip dört gün işletmelerde asgari ücretin yüzde 30'u karşılığında çalıştırılıyorlar.
Türkiye'de çocukların çalışma nedenlerine bakılınca, ilk sırada yüzde 35,9'la ekonomik faaliyetlere, aileye yardım geliyor maalesef ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2021'de Türkiye'de en az 62 çocuğumuzun çalışırken hayatını kaybettiğini görüyoruz, 2013'ten bu yana ölen çocuk işçi sayısı en az 556. Bu utanç verilerini ne kader ne de fıtrat olarak değerlendirmenize de müsaade etmeyeceğiz, onu da peşin peşin söyleyelim.
Gelelim engelli vatandaşlarımıza, her defasında "müjde" diyerek oyaladığınız vatandaşlarımıza yani. 2022 yılı EKPSS'de 2.927 engellimizin ataması gerçekleştirildi; başvuran 46.454. Daha ne kadar oyalayacaksınız engelli vatandaşlarımızı? Ben sahadan geliyorum, engelliler bunu sordular Cumhuriyet Bayramı'nda, meydanda, geldiler ve ben de "Bakan Hanıma soracağım." dedim.
Engellilerin toplumsal hayata katılımı ve özel eğitim programına 2023 yılı bütçesi için ayrılan ödenek 59 milyar lira tutarında, bunu arttırmalısınız. Engelli aylıklarına gelince, merak ettiğim cevap şu, engelli vatandaşlarımızla karşılaşınca yüzlerine nasıl bakabiliyorsunuz? Asgari ücretin yarısı dahi olmayan bu aylıklar reva mıdır engelli vatandaşlarımıza? Engelli aylıkları en az asgari ücret tutarına çıkarılmalı Sayın Bakan, defalarca gündeme getirdik "Aylıkları güncelleyin, ÖTV muafiyet sınırını artırın." diye ama duymadınız bizi.
Yaşlıların Toplumsal Yaşama Aktif Katılımı isimli mühim bir programa 2021'de 228 milyon lira ayrılmış, bunun 222 milyonu ulaşım desteği. Yani yaşlılara diyorsunuz ki: "Sadece ulaşım desteği veriyoruz size, onun dışında ne yaparsanız yapın."
Sayın Bakanım, Sayıştay raporlarından bazı bulguları halkımız adına sormak istiyorum vaktim elverdiğince. Bulgu 4 diyor ki: "Gerçek ve tüzel kişiler tarafından Bakanlığa bağlı birimlere yapılan bazı ayni yardım ve bağışların kayıtlarının hatalı yapılması." Sayıştay rapor, sayfa 22, deniliyor ki: "...yapılan aynî yardımların, ilgili birimlerce kabulü aşamasında, taşınır işlem fişinin veya bağış makbuzunun her işlem için düzenlenmediği ve bağış kabul tutanaklarının seri numaralarının elle doldurulduğu tespit edilmiştir." Yine, devamında, söz konusu bağışların bir kısmının resmî olarak muhasebe sistemine aktarılmadığı, bir kısmının ise kayıtlara dayanak oluşturacak bağış makbuzunun bulunmadığı tespit edilmiş. Aslında, yapılan şey gayet açık ama biz üstünden geçelim, hayırsever bir vatandaş, bir kurum, kim olduğu fark etmez, bir bağışta bulunuyor; kaç lira olduğu fark etmeksizin küçük ya da büyük bir meblağda bağış yapıyor ama bu bağışın Bakanlığın kasasına girip girmediğinin tespitinin yapılıp yapılmadığı, hatta yapılan bağışların bir kısmının muhasebe sistemine aktarılmadığı Sayıştay tarafından tespit edilmiş. Bu, çok korkunç bir şey ve Bakanlığın bu duruma cevabı ise, genelge yayınladığı ve personele eğitim verdiği şeklinde. Peki, biz Sayın Bakana soralım: Bağışlardan muhasebe sistemine aktarılmayan, nerede olduğu, kimin cebine girdiği dahi tespit edilmeyen meblağ ne kadardır, sorumlular tespit edip rücu edilmiş midir, bu sistem ne kadar zaman böyle devam edecektir?
"Bulgu 1: Bazı il müdürlükleri adına özel sermayeli bankalarda hesap açılması. (Sayfa 25)
Bulgu 2: 2 il müdürlüğü tarafından engelli evde bakıma destek yardımı ödemeleri için özel sermayeli bir bankayla sözleşmeler imzalanması ve bu sözleşmeler kapsamında il müdürlüklerine promosyon ödemesi yapılması. (Sayfa 26)"
Gerçekten hayret edilecek bir tespitte bulunmuş Sayıştay. Değerli milletvekilleri, Kayseri ve Bartın İl Müdürlükleri mevzuata aykırı olarak özel bir bankada hesap açtırıp engelli evde bakım ödemelerinin ilgili hak sahiplerine aktarılması amacıyla, özel bir bankayla yapılan sözleşmeyle promosyon hesabı açılmış. Yani devlet bankasına aktarılması gereken engelli aylıklarını özel bir bankada hesap açarak oraya yatırmışlar ve bir de üstüne bu paranın banka tarafından işletilmesi karşılığında bankadan promosyon almışlar; pes ki pes yani! Bu promosyon rakamları da öyle az buz rakamlar değil. Sayıştay raporuna göre, Kayseri İl Müdürlüğüne 2012'den 2021'de kadar 1 milyon 788 bin 876,78 lira, Bartın İl Müdürlüğüne 2018'den 2020'ye kadar 390 bin lira tutarında promosyon ödemesi yapılmış. Promosyon geliri elde etmenin mali mevzuata aykırılık teşkil ettiği belirtilmesine rağmen Kayseri İl Müdürlüğü tarafından ilerleyen süreçte promosyon geliri elde edilmeye devam edilmiş, gerçekten bravo (!) Bir il müdürlüğü düşünün, ne mevzuatı umursuyor ne yapılan uyarıları.
Peki, ben sormak istiyorum Sayın Bakana: İlgili il müdürlüğünün ilgili personelleriyle ilgili herhangi bir işlem yapılmış mıdır?
Bununla da kalmamışlar, bankalarla yaptıkları sözleşme gereğince Kayseri'de iki ila üç, Bartın'da bir ila beş gün arası paraların banka tarafından işletilmesine karar verilmiş. Yine, engelli aylıklarının vatandaşa gönderilmesi geciktirildikçe gecikmiş; bu gecikmeyle de kalınmamış, tabii, çoğunlukla sistematik bir şekilde on bir güne varan sürelerde banka hesabında bekletildiği Sayıştay tarafından tespit edilmiş. Bu on bir günlük gecikmeler tabii ki hak sahibi vatandaşlarımızın ödemelerini geç almalarına, dolayısıyla mağdur olmalarına yol açmış.
Peki, alınan promosyonlar ne olmuş? Sayıştay, raporunda demiş ki: "Kamu kaynağı niteliğinde olan promosyon hesaplarıyla ilgili banka şubeleri tarafından aktarılan tutarlar ile bu hesaptan yapılan harcamalar muhasebe kayıtlarına alınmamış." Yani hazineye ait bir parayı işleten il müdürlükleri elde ettikleri promosyonları nasıl ve nerede harcamışlar bir muhasebe kaydı yok, gerçekten bravo (!) Söyleyecek bir söz bulamıyorum. Bakanlık da cevabında demiş ki, ilgili personel hakkında herhangi bir işlem yapıldığına dair bilgi vermemekle beraber...
Ben tekrar sormak istiyorum: İlgili olayda kusuru bulunan personele bir işlem yapıldı mı?
Sürem yetmeyecek, bir bulgu daha var, onu daha sonra sorular bölümünde inşallah soracağım ama her şey çok açık değil mi arkadaşlar? Hayırsever bir vatandaş diyor ki... Onu geçelim, özür dilerim, bir sonraki bulguda olan bir konu.
Şimdi, baştan savma, mevzuata aykırı bu kadar çok iş yapılıyor; devletin kasasından ve halkın cebinden milyonlar çıkıyor, kamu zarara uğratılıyor ama kimse hesap vermiyor, kimse verdiği zararı karşılamıyor. Böyle liyakatsizlik, böylesine denetimsizlik olmaz değerli arkadaşlar. O har vurup harman savurduğunuz paralar çiftçinin, memurun, emeklinin verdiği vergiler ve böyle savuramazsınız; biz buna müsaade etmeyeceğiz.
Bu, artık yaptığınız son bütçeniz, seneye inşallah bu bütçeyi biz yapacağız. Halkın parasının böyle savrulmasına elbette müsaade etmeyeceğiz, liyakat ve şeffaflık doğrultusunda yapılacak bizim bütçelerimiz ve böyle nereye gittiği belli olmayan paralar, halkın parasını bankada değerlendirip promosyon kazanmalar falan olmayacak.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız...
AYLİN CESUR (Isparta) - Ben bu bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın Bakana sorduğum soruların umarım cevabını alabilirim.
Ancak, biraz önce şehit aileleri ve gazilere yardımlarla ilgili arkadaşlarımın beyanları oldu; sürem bitti, sorular bölümünde fırsat olursa dile getireceğim. Lütfen, şehit ve gazi aileleri derneklerini ve vakıflarını, onların taleplerini dikkate alınız; bundan daha önemli de bir konumuz yok diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.