| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a)Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 02 .11.2022 |
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, çok kıymetli bürokrat arkadaşlarımız, sayın basın mensupları; sizleri ben de saygıyla selamlıyorum.
Bendeniz Erzurum Milletvekiliyim ve gururla söyleyebilirim ki biz Erzurum'da kadınları, ailenin büyük hanımlarını özellikle, baş tacı ederiz ve onların lakabı bizde "paşa"dır. Erzurumlu aile büyüklerine ve hanımlara biz "paşa" deriz ve onların sözü her şeyin üstündedir, ailenin bir yerde reisi de onlardır. Rahmetli babaannem vefat ettikten sonra, ben kendi ailemde de onun eksikliğini, otoritenin noksanlığı çok derin hissetmiş bir insanım.
Sayın Bakanım, zor bir göreviniz var, zor bir Bakanlıktasınız. Çünkü Hükûmetiniz, iktidarınız, partiniz bu sosyal meseleleri parayla çözme cihetinde. Bunlar parayla çözülecek konular değil. Sizin -hakkınızı yemek istemem- çok kapsamlı sunumunuzda daha çok biz rakam duyduk, hâlbuki sosyal meselelerde daha farklı yaklaşımlar beklerdik.
Yine, üzülerek ifade etmek isterim ki kendini, millî, muhafazakâr ve demokrat olarak nitelendiren AK PARTİ'nin yirmi senede ameli ile kelamı birbirini pek tutmadı. Yani iki kuruma çok büyük zarar verdiğini düşünürüm: Birincisi, aile kurumuna, ikincisi de yine üzerine çok titrediğini gösterdiği veya söylediği mukaddes dinimize. Gençliğin dinî konulardan maalesef ne kadar uzaklaştığı hepimizin malumu ve aile kurumunun da yerle bir olduğu yine hepimizin malumu. Farklı farklı sebepleri var, konuşmamda vaktim el verdiğince bunlara değineceğim.
Kadın meselesi, tabii ki kadının kendini ifade edebilmesi, sosyal hayatta barışık yaşayabilmesi için, bir kere, her şeyden önce ülkede demokrasinin kâmil bir şekilde işliyor olması lazım. Demokrasinin eksik olduğu yerde kadının da kendini yeterince ifade edebilmesini bekleyemeyiz. Bakın, İran örneğini çok yakinen yaşıyoruz. İran'daki kadınların bu infialinin sadece başörtüsü meselesine bağlı olmaması lazım. Kadınların bu infiali onların seslerini yeteri kadar çıkaramaması, demokrasiden payını alamaması ve demokrasi eksikliğinden kendilerini sosyal hayatta yeteri kadar yer alamadıkları, ülkenin yönetiminde yeteri kadar yer alamadıkları için biriken bir enerji orada ortaya çıktı, Allah esirgesin; bunu hiçbirimiz istemeyiz.
İkincisi ise bizim yine bizim devlet geleneklerimizde 3 şey çok önemlidir, 3 temel anlayış vardır. Bunlar hak ve hürriyetlerin teminat altına alınması, sosyal adalet ve sosyal güvenliğin sağlanması, iç ve dış barışın sağlanması. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinden önceki devletlerimizde de sağlanmaya çalışıldı ve cumhuriyetin de öncelikleri arasındaydı. Bunlarda da biz şu anda eksiklikler görüyoruz. En önemlisi, cumhuriyetimizin bize sağladığı en önemli değer fırsat eşitliği. Hepimiz farklı farklı sosyal çevrelerden geliyoruz, farklı maddi durumlu ailelerden geliyoruz "Köyden gelen de şehirden gelen de zengini de fakiri de kariyerinde hak ettiği yere gelebilir." diye bir anlayış vardı. Cumhuriyetin bize kattığı en önemli değer fırsat eşitliği, bugün maalesef bu fırsat eşitliği inancı, özellikle gençlerde artık kalmadı, kadınlarda da kalmadı. Fırsat eşitliğinin sağlanmadığı, vatandaşın bundan emin olmadığı yerde daha çok sosyal sorunlar -Allah korusun- yaşarız. Cumhuriyet aslında sadece vatanın toprağını korumadı, vatandaşın hakkını, hukukunu da korudu. Bugün vatandaşın hakkının, hukukunun korunmasıyla ilgili çok büyük soru işaretleri vardır. Özellikle, gençlerin bu ayrımcılık konusunda, nepotizm konusundaki endişeleri, vatandaşlık hislerinin maalesef bu yüzden zayıflaması ve yurt dışına gitme zorunda kendilerini hissetmesi de bundandır. Kariyerlerine, bu rekabet ortamında kendilerine yer olmadığını artık düşünüyorlar ve o rekabet ortamında nepotizm yüzünden ayrıcalıklı gençlerin zaten işlerinin garanti olduğu, rekabete bile artık ihtiyaç kalmadığı endişesiyle bunları biz kaybediyoruz maalesef.
Diğer bir konu, tabii ki aslında sosyal yapıyı da çürüten ekonomik durum ve enflasyon. Enflasyon yalnızca ekonomiyi altüst etmiyor, enflasyon aynı zamanda sosyal yapıyı da çürütüyor ve bu konuda da çok büyük endişelerimiz var. Bugün Türkiye'de artık yoksulluk değil, derin yoksulluk, muhtaçlık yaşanır hâlde. Sayın Bakanım, bizim yaptığımız araştırmalarda İstanbul'da artık bodurluk görüldüğü tespit edildi. Çocuklar gelişemiyorlar, bodur kalıyorlar ve bununla ilgili de bizim "Rüzgârgülü" diye bir projemiz var. İlkokul ve lise çağındaki, özellikle ilkokuldaki çocuk ve gençlerin sabah ve öğlen yemeklerinin, gıdalarının düzenli olması için devletin yardım etmesi lazım. Burada asgari ücretin 5.500 lira olduğu bir ülkede, açlık sınırının 7.245 lira açıklandığını artık tekrar tekrar ben de söylemeyeyim.
Sosyal yardımlara gelirsek, tabii ki devletin bir anayasal görevidir sosyal yardımlar ve şarttır ama sosyal yardım alan nüfusun çoğalması normal bir durum değildir. Bunu lütfen övünerek anlatmayın; bu, milleti de rencide eder, hepimizi rencide eder, ülkenin de kötü bir reklamıdır. Sosyal yardım tabii ki yapılacak ve rakam olarak yani kişi başına rakamın çok daha fazla olması lazım. Biz bunu çok yetersiz görüyoruz fakat bu kadar milyonların, 15 milyon insanımızın neredeyse sosyal yardım almak mecburiyetinde olması bir faciadır ve ayıptır. Devlet böyle yönetilmez. Bu rakamın düşürülmesiyle övünmenizi biz beklerdik ve biz, inşallah iktidar olduğumuzda bu rakamı refaha kavuşturarak düşüreceğiz. Kimsenin devletin eline bakmak zorunda kalmaması lazım. Bu düzelmesi icap eden ve İYİ Parti iktidarında da Allah'ın izniyle düzelteceğimiz bir meseledir. Bu bir siyasi metot hâline de gelmiş durumda, çok üzülerek görüyorum, bir muhtaçlığın yönetilmesi durumu mevzubahis. İnsanların muhtaç kalınca sanki aynı zamanda sadece paraya değil, iktidarın himmetine de muhtaç olacağı anlayışıyla böyle bir ikili ilişki kurma yoluna gittiniz ki bu da hakikaten yakışık alır bir yöntem ve devlete yakışan, devleti yönetenlere yakışan bir yöntem değildir.
Bazı kurumlarda çok ciddi sıkıntılar oluyor. Mesela, benim şehrim Erzurum'da bundan bir süre önce Diyanete bağlı bir kurumda çocuk istismarları oldu, 7 çocuğumuza acımasızca istismar yapıldı ve bunların sorumluları cezalandırılmadı. Neden? Çünkü torpilli insanlar çalışıyorlar sosyal yardım kurumlarında ve kimse onlara dokunamıyor, dokunmak istemiyor. Olan bundan mağdur olanlara oluyor, çocuklara oluyor, kadınlara oluyor. Bu sistemin böylesine sakatlaşmış olması büyük mağduriyetler oluşturuyor yani bu -özellikle bakın, ben bunlardan hakikaten hicap duyuyorum- 7 çocuğun göz göre göre hayatları karardı, ailelerin hayatları karardı ve bunlara sebep olanlar cezalandırılmadı, oradaki üst düzey yöneticiler cezalandırılmadı. Daha fazla deşmek istemem ama lütfen sizden hassaten rica ediyorum, bu konuların üzerine gidiniz.
RTÜK, sosyal çöküntünün en önemli sebeplerinden biri RTÜK. RTÜK'le ilgili ne yapıyorsunuz ben çok merak ediyorum. Ben zaman zaman bazı komisyonlarda RTÜK'ün davet edilmesini, mesela kadına şiddetle ilgili RTÜK'ün davet edilmesini istedim ve RTÜK temsilcisinin bize yaptığı sunum, benim anlayışıma göre, bir ortaokul talebesinin yapamayacağı nitelikte; çok özür dilerim, tabirimi mazur görün, rezalet bir sunumdu. Bu kadar amatörce, bu kadar umursamaz, Meclisi, devleti, milleti bu kadar ciddiye almayan, bu kadar acemi, baştan savma bir sunum yapıyorsa bu kurum, gerisini siz düşünün. İçki, sigara bulutlanıyor, hiç karşı değilim, olabilir fakat herkesin belinde çift silah, kadınlar dövülüyor, gayrimeşru ilişkiler, garip garip programlar; bunların önüne geçmek sizlerin göreviniz, iktidarın görevi. RTÜK, bizim muhalefetin en ufacık bir sözünü yanlış sayıp kanal kapatabiliyor ama yıllardır süren dizilere en ufak bir ceza yok. Verilen cezalar da o diziler için hiç önemli değil, alınan reklamlar karşısında umurlarında bile değil. Lütfen, RTÜK'e bir çekidüzen verin, son derece büyük bir sorun hâline geldi RTÜK.
Burada, ilkeler üzerinden gitmemiz lazım yani esen rüzgârlar üzerinden siyaset yapılınca ülkede de köklü kurum kalmıyor. Bu kurumların başında da maalesef artık -belirttiğim gibi- bizim aile kurumumuz geliyor.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Cinisli, lütfen tamamlar mısınız.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bir de tabii, en önemlisi, ülkeyi idare edenlerin rol model olduklarını da lütfen unutmayalım. Ülkeyi idare edenler eğer rol model olduklarını unuturlarsa ve kötü örnek olurlarsa, yanlış uygulamalar, despotik uygulamalar, yolsuzluklar bu kadar alıp başını giderse kimseye "Bunu yapmayın." deme hakkını da kendisinde bulamaz.
Bir başka konu vardı ama artık konuşamayacağım ama en azından başlığını söyleyeyim. Bakanlık makamı oluruyla çalışan meslek elemanlarının yaşadığı mağduriyet ve talepler geliyor bize Sayın Bakanım. Bununla ilgili de ben size daha sonra isterseniz sunarım, bir ilgilenme fırsatınız olursa, bu da hakikaten çok vahim bir sorun. Bundan da memnuniyet duyarım.
Sizleri saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.