KOMİSYON KONUŞMASI

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, ben, aslında, bu gelen soruları da düşündüğümde şunu bir kez daha, daha açık bir şekilde ifade etmek istiyorum: Şimdi, Ana Nefeslik Aspiratör Modernizasyonu Projesi... TTK'nin 2018 yılı Faaliyet Raporu'nda Amasra TİM özelinde planlanan yatırımlar arasında 600 bin TL ödenek ayrılarak Ana Nefeslik Aspiratör Modernizasyonu Projesine yer verilmiş; bu, hayata geçirilmemiş 2019 yılında. TTK'nin 2020 yılına ait faaliyet raporunda yine, Ana Nefeslik Aspiratör Modeli Modernizasyonu Projesi'ne ait ödeneğin tekrar revize edilerek bu sefer 300 bin TL'ye çıkarıldığı görülmüş fakat projenin 2020 yılı içerisinde de hayata geçirilmediği görülmüş. Yine, TTK'nin 2021 yılına ait faaliyet raporunda ise Ana Nefeslik Aspiratör Modernizasyonu Projesi'nin 2 milyon TL'lik ödenekle yeniden planlandığı fakat projenin 2021 yılı içerisinde de hayata geçirilmediği görülmüş.

Şimdi, burada, biraz önce bazı sorular daha çok daha detaylara, çalışma yaşamındaki kişilere yönelik sorular şeklinde geldiği için bunu vurgulamak istedim. Şimdi, bir iş yerinde iş kazalarını önleyebilmek için elbette ki kaynağına yönelmek gerekiyor ve kaynağından sorunu çözebilmek gerekiyor. Türkiye'de de maden cinayetlerinin çok fazla olduğunu hepimiz biliyoruz yani "fazla" da dememek lazım, gerçekten sistematik olarak arka arkaya gelen sayısız iş kazası yaşanıyor ve bunlarda çok büyük kitlesel ölümlerin, katliam boyutunda ölümlerin olduğu görülüyor. Öte taraftan da bir yandan, bu madencilik alanındaki faaliyetlerin ise son yıllarda giderek arttığı. Cumhuriyet tarihinde madenlerde gerçekleşmiş toplu işçi katliamlarının üçte 2'si AKP döneminde oluyor ve Enerji Bakanı Fatih Dönmez 2021'de son on bir yılın madencilikte zirvesinin yaşandığını ifade etmişti yani bir taraftan madencilikte, üretimde, kârda, madencilik faaliyetlerinin genişletilmesinde zirve yaşanıyor ama öte taraftan bakıyoruz ki maden cinayetleri de, işçi cinayetleri de bu alanda devam ediyor.

Girişte de söylendi, Soma, burada en çarpıcı; Ermenek, aynı şekilde çarpıcı katliamlardan. Şimdi, aslında bizim bu meseleye işçinin oradaki işçi sağlığı, iş güvenliği konusundaki... Hani hep denir ya "işçi sağlığı, iş güvenliği" deyince herkesin aklına bir kask gelir. Böyle değil, elbette ki o sembole dönüşen bir şey ama esas olarak işletmenin işçi sağlığı, iş güvenliği organizasyonunda nasıl bir tutum aldığı, neyi öncelediği çok önemli. Biz bu tarihe, maden sektöründeki tarihe baktığımız zaman bu tarihin içerisinde şu görülüyor: Aslında, sürekli olarak kârların öncelendiği bu maden işletme organizasyonlarında, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması noktasında bilimin, tekniğin getirdiği imkânların, bütün bu önlemlerin bir taraftan Türkiye'de iş cinayetlerinin oluşmaması, kazaların proaktif bir şekilde önlenebilmesi, bir taraftan da kaza olduğu esnada bu kazaya maruz kalan kişilerin yaşamının korunabilmesi, sağlıklarının korunabilmesi açısından bütünlüklü olarak alınmadığını biz görüyoruz. O anlamıyla, şimdi, burada, böyle Amerikan filmlerindeki mahkemeler gibi oldu, işte, en cin soruyu sorarak meseleleri belirlemeye çalışmak gibi, ben öyle hissettim. Eğer bir revizyon, bir modernizasyon projesi varsa ki sanırım 1978'deki bir havalandırma sisteminden bahsediyoruz yani eski olmasını şöyle ya da böyle açıklamıyorum ama... Bakın, zaten işçi cinayetleri aslında 1920'li yıllardan beri önlenebilirdir zaten, yüzde 98 oranında önlenebildiği Amerika'daki bir uzman tarafından bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey. 1920'lerden bugüne o kadar çok teknik ilerleme gerçekleşti ki, bu teknik ilerlemeleri düşündüğümüz zaman, bizim aslında bugün hiçbir iş kazasının ölümlü, yaralanmalı sonuçlanmaması durumuyla karşılaşmamız gerekirken tam tersi oluyor ve oradaki madencilerin, oradaki iş güvenliği uzmanlarının, oradaki mühendislerin almadığı önlemler üzerine hızlı bir şekilde odaklanma ihtiyacı duyuluyor. Bu yöntem olarak yanlış bir yöntem. Öncelikle bu modernizasyon, sadece bu nefeslik aspiratörlerdeki modernizasyon olarak değil, aynı zamanda buna daha bütünlüklü yaklaşmalıyız ama burada 1 Bakan Yardımcısını, 1 bürokratı karşımıza alıp sanki onun her şeyi cevaplaması gerekir gibi bir tablo da oluşmasın. Biz aslında bir süreç içerisindeyiz şu anda ve bütünlüklü yaklaşımlara dair konuşmalarımızı yapıyoruz. Biz, aslında, sizin oradaki bu sürece Başkanlık yapmanıza itiraz noktalarımızdan tutalım da burada gelip bize sunum yapan bütün TTK yetkilileri açısından da baktığımızda, sürece daha bütünlüklü baktığımız zaman yani biz Türkiye'de yıllardır maden cinayetleri, madenci cinayetleri yaşıyoruz. Biz buna da "cinayet" diyoruz çünkü işçi sağlığı, iş güvenliği önlemleri alınmadığı için yaşanan bu ölümler aslında bile bile ölüme gitmektir. Hani, sanırım Soma katliamında, evet Soma'da ne demişti Yargıtaydan bir hâkim, şöyle söylemişti: "Siz olursa olsun demişsiniz burada Soma için. Yani, evet bir ölümü planlamamışsınız. 301 kişiyi öldürmeyi planlamadınız ama Olursa olsun.' Dediniz, gerekli bütün önlemleri almadınız ve Olursa olsun. demek de olası kastla bir katliamın yaşanmasının aslında önünü açmaktır." Ne yazık ki o Yargıtay hâkiminin verdiği ve o heyetin verdiği karar daha sonra Hükûmetin o heyeti değiştirmesiyle birlikte taksirle cezalandırılmasına neden oldu oradaki katliamda rolü olan kişilerin. Tabii ki ayrıca bütün rolü olan kişiler de yargılanmadı. Bize göre, sonuçta bu süreçte övünenler kimdir? Enerji Bakanı övünüyor. İşte "On bir yılın zirvesini yaşıyor madencilik." diye eğer övünülüyorsa o zaman buradaki üretim baskısının, üretimde alınmayan iş güvenliği önlemlerinin sorumluluğunun da bir parçası aslında... Hele ki bu bir kamu kurumu yani TTK'den bahsediyoruz yani kamu yararı gözeterek... Biz Soma'da da tartışırken öyle tartışmadık mı? Madencilik kamuda olmalı ki iş güvenliği önlemlerinin alınmasıyla ilgili kâr odaklı düşünülmesin ve işçinin canı, hayatı korunabilsin. Tabii, sadece işçinin canı, hayatı değil, aynı zamanda doğamızı da tahrif eden bir süreçten bahsediyoruz. Dolayısıyla, bizim buradaki, bu Komisyonun üzerindeki soru işaretleri... Mimarisi daha farklı bir şekilde düzenlenmeliydi bu Komisyonun, biz burada daha farklı bir tartışma yürütmeliydik. Buradaki heyetin başında olan Komisyon Başkanı daha farklı bir kişi olmalıydı yani geçmişinde hem Enerji Bakanlığı hem de Soma'da bizzat Enerji Bakanı olan birisinin, bize göre aslında sorumlu olan bir kişinin olması, burada, bu heyete Başkanlık yapması ciddi bir sorun. Yani, bunu ele almadan düşünülemez çünkü Türkiye'de cezasızlık politikası var, biz bunu yıllardır söylüyoruz. İş cinayetlerinde cezasızlık politikası olduğu için biz her defasında tekrar tekrar bu katliamlara tanıklık ediyoruz. Eğer bir maden katliamında sorumlu olan bakanlıklar başta olmak üzere bedel ödenseydi, devamındaki iş cinayetlerinin de olmadığını, burada yapılması gereken bu modernizasyon planlarının ne yapıp edilip hayata geçirildiğini görürdük.

Bir soru da şu: Efendim, bu emisyonların hem itişli hem de emişli yapılması konusunda bir aspiratör -bu konulardaydı- modernizasyonunun... Bunun da bu kazada bir rolü yok deniliyor. Şimdi, biz, sadece bu konuya dair değil, bütünlüklü olarak baktığımızda, ne kadar hava gerekliydi burada, niye bu kadar hava gerekliydi; bu hava daha az emildiği zaman, daha az ortama verildiği zaman metan gazıyla nasıl bir etkileşimi olurdu; o etkileşimin bu patlamaya hangi sonuçları olurdu; tabii ki bunları daha ayrıntılı incelememiz gerekiyor. Hemen hızlı bir şekilde orada çalışanların buradaki sorumluluklarına doğru indiğimiz zaman aslında sorunun bütününe bakmamış oluruz ve bilimin, mühendisliğin ve teknolojinin gereğinin düşünülmediği, aksine ucuz emek rejimi olan bu sistemdeki sorunlara eğilmemiş oluruz.

Bence bu Komisyon sistemik sorunlara eğilmek zorunda, eğer o sorunlara eğilemezse ve onları mahkûm edemezse, oradan bir sonuç çıkaramazsa Türkiye'deki bu ucuz emek rejiminin... Sadece ücretin ucuzluğundan bahsetmiyorum; sistemin ucuza getirilmesi, bir taraftan kârlılığın patlatılırken, zirveye çıkarılırken aslında insan sağlığını ve güvenliğini korumayı, doğanın korunmasını ve bu madenlerin olduğu yerdeki yaşam alanlarının ve oradaki insanların kendilerini yeniden üretme imkânlarının baltalanmadığı süreçleri de tartışamayız diye düşünüyorum. O yüzden, sorularımızı sorarken de bu çerçeveye dikkat etmek gerektiğini söylemek istiyorum.